Ahmet Tan*
‘Herkes Osmanlıca öğrenecek!’ buyurdu.
“Mevhum” ile “mefhum”u karıştıran bakanları var. “İkametgâh”ın ilk “a”sını, kâğıdın “kâ” hecesiyle yanlış telaffuz eden başbakan yardımcılarına hadi kulak tıkadık diyelim.
Ya vekilleri? (Vekil demişken sorsak: Barış sürecinde İmralı’ya nispet için, “Benim ‘75 tane’ Kürt vekilim var” demişti. Devlet Bey’i kızdırmaktan da korkulmuyorsa, şu andaki “rezerv” kaç?
Ninelerin esamisi zaten yok, dedelerinin mezar taşından sınava çekilse Damat Bey dahil, vekillerinden kaçı geçer?
Oysa biraz mezar taşı okumaya teşvik için, biraz da “soy-sop tutkunu” Devlet Bey’e kıyak olsun diye, “e-devlet”e, 80 milyonun yedi ceddi yüklendi. 150-200 yıl öncesinin kayıtlarına ulaşıldı.
Bir de sadece 40 yıl geriye gidilse ve şu “diploma kaydı” da çıkartılsa. Diploması tartışılan biriyle ittifak, Doç. Dr. Devlet Bey’in adına da yakışmıyor, ilmine, irfanına da...
***
Ankara’da adı İngilizce bir AVM’nin kurdelasını keserken, “Ne bu özenti ya!? Bu ismi değiştirin!” buyurdu.
Aldıran olmadı. Özentiyi daha üst seviyeye taşıyıp aynı isimle başka semtte bir de “rezidans” açtılar.
Yüzlerce yıllık Sultanahmet Camisi’ne gölge düşüren işadamına küsmüştü. Artık bu defa küslük de müeyyide olmaktan çıktı.
Diktatör, söz meclisten dışarı “dikte eden” anlamında Latince. AKP liderimiz baktı ki, “dikte” yetmiyor, işi yazıya döktü: KHK üstüne KHK yayımlıyor.
CHP İstanbul Milletvekili Ali Özcan, kürsüden TBMM duvarındaki yazıyı işaret ederek,
“Artık egemenlik millette değil, KHK’lerdedir!.. KHK’ler diktatörlüğünbelgeleridir!” diyor.
***
Osmanlıcada “bir nokta gözü kör eder!” denir. Kulağı da iyi açmak gerek.
“Mefhum” sözcüğü “fehim”den, anlamı “kavram” demek..
“Mevhum” ise “vehim” kökünden, “kuruntu” demek.
AKP lideri, tek harflik farkı hem iyi biliyor hem de keyfini çıkarıyor. “Mefhum”dan “mefhumiyet”e, yani “kavramcılık”a (conseptulisme) geçip kendi çapında bir münevver etkinliğine yöneliyor.
Beş-altı topu havaya atıp hiçbirini düşürmeden oynayan, Türkçesi olmayan “jonklör”ler gibi kavramlarla oynuyor. Diktatör çok ayıp ve tehlikeli. (Ahmet Altan ağırlaşmış müebbet yetmezmiş gibi bir de hakaretten 5 yıl 11 ay yedi.)
Kavramlarla oynama konusunda Ahmet’in babası Çetin Altan’ı bile kıskandıracak ustalıkta. Kavramları daha havadayken bir de içini boşaltıp halin icabına göre içini bir de yeni anlamlarla dolduruyor. “Kaçak Saray” dendi durdu. Bir hamlede tarihsel-dinsel bir içerik kazandırıp “Külliye” yaptı. Yersen! (ve dersen!) Şu sıralarda bir hamle daha yaptı:
“Çiftçiler ile milletin evinde buluşuyoruz.”
Az kaldı muhtarlara kaptıracaktı. Muhtarlara makam binası sözü verdi de 1056 odaya ranza atmalarının önüne geçti.
Yeni kavram yeni rant kapısı. Rant sadece arazide, dinsel değerlerde, başörtüsünde, ittifakta olmuyor. Asıl kazanç kavramlarda!
Açılışı “Milli Görüş gömleğini çıkardım” ile yapmıştı. Sonra “muhafazakâr demokratız!” kavramına sarıldı.
Arada “Ergenekon savcılığı” ve “BOP eşbaşkanlığı” ile devam etti. Bu arada bu kavramları kullanarak “liberal aydın” avcılığı bile yaptı.
“Alnı secde görmüşler” ile kendisinin ve devletin “alın yazısını” birleştirdi: “Gökten ne yağmış da yer kabul etmemiş?!” diyerek birçok yerli, milli ve dini kavramı gündeme soktu. Sonra bin pişman olsa da, en tehlikeli şer ittifakını derinleştirip yüceltti. Sonunda yanıldı, ama yamulmadı.
Fıtratındaki her şarta uyum yeteneği tartışılmaz.
“PKK ile diyalog” ve “Barış süreci” uğruna TC ve Türk kavramları ile arasına mesafe koydu. “Eşim Arap, ben de Gürcüyüm!” gibi “konseptler”e bile sarıldı.
“Diktatör”e kızıyor. Çok haklı. Bir defa yerli ve milli bir laf değil. İlla Frenkçe olacaksa kafiyeli, hem çok daha anlamlı, hem de adapedebe uygun, dilimize yerleşmiş yığınla sözcük var:
Değişimci olduğu için, “Transformatör”; istikrara çok önem verdiği için “Stabilizatör”. Gerginliği artırdığını inanıyorsanız, “Akseleratör”. Mercimek, kömür, makarna dağıtma siyasetine kızıyorsanız, “Distribütör”, muhafazakâr olduğu için “Konservatör”, başkomutanlık ile parti liderliğini, bunun ile de cumhurbaşkanlığını birlikte yürütme maharetine atfen, “Koordinatör”,“Organizatör” veya “Kompozitör” denebilir.
7 Haziran seçimlerinde çoğunluğu kaybettiği halde başta CHP’yi uyutup seçime götürmeyi başardığı için “Narkozitör”, itibardan ve hava atmaktan hiç ödün vermediği için “Aspiratör”, Saray’ına şube açma uğruna Marmaris ormanlarına daldığı için “Buldozer”, ülkenin yarısını karanlığı boğan ampul simgesine izafeten “Projektör”, rakiplerini ötekileştirme mahareti için “Seperatör”, ittifak yaptıklarını siyasete taşıma güvencesi verdiği için “Garantör”...