AKP Sözcüsü Ömer Çelik, "Türkiye'nin terörle mücadelesini savaş olarak niteleyip, Türkiye ile terör örgütlerini eşit tutan zihniyet ile CHP aynı hizaya gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Boğazı kesilerek öldürülen Şebnem Şirin'le ilgili de konuşan Çelik, "Şebnem Şirin hunharca katledildi. Kadın cinayetleri bizi kahretmeye devam ediyor. Bu canilerin içinde bulundukları kültürel ortam, onları teşvik eden çeşitli kodlar, birçok alanca güçlü bir mücadele verilmesi gerektiğini gösteriyor.
AKP Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MYK gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Çelik'in açıklamalarından satır başları şu şekilde:
"Yüce Meclisimiz 2 kere gazi olmuştur"
"Cumhuriyeti kuran ruh bugün aynı irade ve kararlılıkla yaşıyor. Gazi Mustafa Atatürk'ün 'Efendiler yarın cumhuriyeti ilan edeceğiz' iradesi, hepimiz için yol göstericidir. Bu uğurda canlarını feda eden tüm şehitlerimizi bir kez daha anıyoruz. Polatlı'da top sesleri duyulurken milletvekilleri Meclis'i terk etmediyse, 15 Temmuz'da da aynısı yaşanmıştır. Yüce Meclisimiz 2 kere gazi olmuştur."
"Kadın cinayetleri bizi kahretmeye devam ediyor"
"Şebnem Şirin hunharca katledildi. Kadın cinayetleri bizi kahretmeye devam ediyor. Bu canilerin içinde bulundukları kültürel ortam, onları teşvik eden çeşitli kodlar, birçok alanca güçlü bir mücadele verilmesi gerektiğini gösteriyor. Kadına dönük şiddetin, insanlığa dönük şiddet olduğunun anlatılması çok boyutlu bir çalışmayı gerektiriyor."
"Tezkere milli güvenliğimize gösterdiğimiz hassasiyettir"
"Son olarak Irak ve Suriye'deki askeri varlığımız için bir tezkere yüce Meclis'e getirildi. Burada 'hayır' oyu veren partilerin dayanaksızlığı ile karşı karşıya kaldık. DEAŞ ve PKK ile mücadele edildi. Geçmişte YPG PKK Türkiye'ye niye saldırsınlar diyenler bugün tezkereye hayır oyu vermişlerdir. Silahlı kuvvetlerin orada olmaya devam etmesi elzemdir. Türkiye'nin sınır güvenliği açısından ne kadar hayati olduğu bu süre içinde bir kere daha görülmüştür. Tezkere milli güvenliğimize gösterdiğimiz hassasiyettir."
"DEAŞ'la karadan mücadele eden, en çok zayiatı vermiş ülkeyiz"
"Bu tezkere ile yapılan operasyonlar söz konusu olmasaydı Suriye ve Irak'ta terör devletçikleri dediğimiz fiili oluşumlar olacaktı. TSK oraya girip darmadağın etmiştir. Sınırlarımızın yakınlarında terör oluşumuna müsaade etmeyeceğimiz en kararlı bir şekilde gösterilmiştir. PKK, DEAŞ gibi örgütlerle yoğun bir mücadele verilmiştir. DEAŞ'la karadan mücadele eden, en çok zayiatı vermiş ülkeyiz."
"Türkiye ile terör örgütlerini eşit tutan zihniyet ile CHP aynı hizaya gelmiştir"
"Silahlı kuvvetlerin orada var olmaya devam etmesi elzemdir. Türkiye'nin sınır güvenliği açısından sınırda oluşturulan derinliğin ne kadar hayati olduğu bir kez daha görülmüştür. Burada ortaya koyulan iradeye, Türkiye'nin milli güvenliği konusunda hassasiyeti olan herkesin destek vermesi gerekirdi. Türkiye'nin terörle mücadelesini savaş olarak niteleyip, Türkiye ile terör örgütlerini eşit tutan zihniyet ile CHP aynı hizaya gelmiştir.
Geçmiş zamanlarda CHP ile birçok konuda anlaşmazlığımız olsa bile, milli güvenlik konusunda yüksek hassasiyet gösterirdi. Yüksek sesle hayır oyu vereceklerini söylediler, ve verdiler de. Milletimiz bunu değerlendirecektir. Bu ibretlik bir durumdur, savrulma yaşadılar."
"Son olayda yapılan iş, diplomatların saygınlığına uygun bir iş değildir"
"Türk yargısına müdahale olarak biz açıklamamızı yaptık. Türkiye egemen bir devlettir. Hiçbir şekilde böyle uslubu kabul etmeyeceğimizi ortaya koymuştuk. Gösterdiğimiz irade açık ve nettir. Pek çok büyükelçi ile çalıştık, birçoğu ile emekli olduklarında bile temasımız sürüyor. Ülkeler arasında birbirini eleştiren dönemler yoğunlaşabiliyor. Bu dönemlerde bile, bir büyükelçi diplomatik başarısını ortaya koyararak, hep görevini doğru yapmış oluyor, hem ülkesinin temsilini doğru yapmış oluyor. Ama bu son olayda yapılan iş, diplomatların saygınlığına uygun bir iş değildir.
10 büyükelçi olayında, yapılan iş ne diplomatların saygınlığına ne de diplomatik misyona uygun bir iştir. Büyükelçilerin müdahalesine bile ses çıkarmayanların, iç siyasette hükümetimize dönük eleştirilerine karşı bu durumu not ettiğimizi söylemek istiyorum."
"Türkiye Afrika'daki faaliyetlerini Afrikalı kardeşlerimizin yanında olmak için gerçekleştiriyor"
"Maalesef bazı devletler ve o devletlerin yayın organları, yoğun bir biçimde "Türkiye'nin Afrika'da ne işi var?" diye sordular. Bu sorunun sorulması bunların Afrika'yı kendilerine ait bir mülk gibi gördüklerini ifade ediyor. Türkiye Afrika'daki varlığını ve faaliyetlerini herhangi bir ülkeye karşı olmak, herhangi bir ülkeyle çatışmak için değil, Afrikalı kardeşlerimizin yanında olmak için gerçekleştiriyor. Şimdiye kadar yürüttüğümüz bütün faaliyetler orayı sömürmek için gidenlere karşı eşit ortaklık temelinde ortaya çıkmıştır. Afrika'da sömürgeci olarak bulunanların, bir sömürge tarihine imza atmış olanların bugün oraya eşit ortaklık çerçevesinde giden Türkiye'yi sorgulamaları da ibretlik bir durumdur."
"AB bir yandan eleştiri getiriyor bir yandan da bu fasılları açmıyor"
"Yargı ve temel haklar konusunda AB'nin eleştirileri nerede konuşulacaktır? Yapılacak şey, yargı ve temel haklar, adalet, özgürlük ve güvenlik konularını içeren 23. ve 24. fasılların açılmasıdır. AB bir yandan eleştiri getiriyor bir yandan da bu fasılları açmıyor. Fasıl açmak için bir ön şart olmaz. Müzakereye yanaşmıyorsunuz. Yaptığınız şey bir değerlendirme, analiz olmuyor; sadece bu konuları Türkiye'ye karşı bir koz gibi kullandığınız ortaya çıkıyor. AB yetkilileri Türkiye'de yargı ve temel haklar konularını gerçekten konuşmak istiyorlarsa o zaman 23. ve 24. fasılları açmalılar. Türkiye tarafı sizi tatmin edecek bir perspektif ortaya koymazsa o zaman faslı kapatmazsınız, müzakereler bir sonuca varmamış olur. 18 Mart Mutabakatı'nın tüm boyutlarıyla uygulanması gerekirken buna uymuyorlar. O mutabakatın içinde olan fasılların açılması, üst düzey temaslar, gümrük birliğinin güncellenmesi gibi konularının hiçbirini gündeme almıyor, sadece göç meselesini gündeme alıyor. AB'nin attığı imzaya sadık kalmadığının göstergesidir bu. Göç meselesinde Türkiye'nin insani tavrı onların sınır güvenlikleri açısından işe yaradıkları için bunu takdir ediyorlar ama diğer maddeleri gündeme almıyorlar. Bu siyasi ikiyüzlülükten başka bir şey değil. AB Kıbrıs Türklerini sistematik olarak görmezden gelen yaklaşımını sürdürüyor. Kısıtlayıcı mekanizmaları siz üretiyorsunuz, ondan sonra da uyumun azaldığını söylüyorsunuz. Doğru tavır oturup müzakere etmektir. Türk tarafı performans gösterir, istenen sonuçlara ulaşırsa o zaman ne yapacağız gibi bir endişeyle fasıl açmıyorlar."