Gündem

AKP artık yalnız başına

'Bu karamsar tabloya rağmen hegemon parti olmak yalnız olmak demektir. AKP ve seçmeni artık her anlamda tek başınadır'

01 Nisan 2014 19:40

Cengiz Aktar

Sonuçlar şaşırtmadı. Kendi deyimiyle “yeni Türkiye’nin istiklâl mücadelesinin” muzaffer komutanının balkondan verdiği ilk mesajlar da… Balkon fotoğrafı da…

Sonuçlara bakalım. AKP teşkilâtının seferberliği, AKP’nin memleketin batısındaki siyasî rakipsizliği, tüketici-seçmenin on yıldır süren maddî refahı, bu refaha refah katma konusunda bekleyen muazzam rant fırsatı, mütedeyyin-seçmen olarak geri kazandığı itibar, ilk kez çoğunluğa dâhil olması sonuçları belirledi.

Müşteri-seçmen memnuniyetiyle ilgili, mart başındaki “seçmen mazoşizminin ekonomi politiği”  adlı yazıdan bir kopya: “İktidarın “hırs-hız-hırsız” sacayağına zemin oluşturan, doğa, kent ve kültürü sonuna kadar tahrip etmekte sakınca görmeyen tüketici vatandaşın “soft yolsuzluğu”! Rejim güzellemecilerinin kıvançla altını çizdiği seçmen vatandaşın yolsuzluğu görmezden gelme marjının mazereti tüketici vatandaş olarak bu sefih sistemin suçortağı olmasından başka bir şey değil. İşte “suçortağı vatandaş” esas bu yüzden AKP’ye medyun ve oy vermeye mecbur. Saadet zinciri kopana kadar…”  “Daha yapacak çok iş var, yola devam” sloganın dediği gibi gittiği yere kadar gider, sonrası Allah kerim.

Çoğunluğu AKP ile ilgili yüzlerce seçimde usulsüzlük iddiası tutanağı, onlarca kentte tuhaf elektrik kesintileri ve seçim sonuçlarının açıklanması sırasında televizyonlarda yaşanan kargaşa elbet vahim ama seçim sonucunu değiştirecek mahiyette değiller. Belki birkaç yerde seçim tekrarlanır ama “savaşın” sonucunu değiştirmez. 

Balkon mesajlarına gelelim. “Kardeşlerim siz yeni Türkiye’nin istiklal mücadelesine sahip çıktınız, sizlere teşekkür ediyorum.(…) Siz en başta kendi iradenize, kendi geleceğinize, siyasete, partinize, başbakanınıza sahip çıktınız.”

Başbakanınıza sahip çıktınız” sözünü balkondaki hanedana bakarak dinleyince sandıktan çıkan oyun “aklanma” için kâfi olduğu ve 30 Mart seçiminin neredeyse sadece bu amaca hizmet ettiği sonucu çıkıyor.

Tayyip Erdoğan’ın seçmenden aldığı yetkiyle neler yapmayı düşündüğü açık. “Ey muhalefet, Türkiye sevdası her şeyin üzerinde olsun. Türkiye’nin âli menfaatleri her şeyin üzerinde olsun” çağrısından başka kendisine oy vermeyen “gayrımillî” çoğunluğa söyleyecek sözü yok. Başbakan’ın indinde Türkiye’nin yüksek çıkarlarının herşeyin üstünde olmasının ne anlama geldiği ise mâlum. Yargı erkinin iptâli, ifade ve haberalma özgürlüğünün kısıtlanması, muhalefete duyulan derin kuşku, yolsuzluk iddiaları ve fezlekelerin iptâli. Seçim sonucunun, Kürtler dışındaki muhalefet üzerinde yarattığı çaresizlik, yabancılaşma hiç hayra alamet değil.

Batı’nın özlemini duyduğu demokrasi bizde var, bizde!” mesajı demokratik haklar konusunda iktidar sahibinin hiçbir kaygı taşımadığı, demokrasi ve hukukun içinde bulunduğu acıklı durumdan gayet memnun olduğunu gösteriyor. Toplumsal demokratik talepler ve toplumsal barış ve ekonomik faaliyet için işleyen bir hukuk sistemi ihtiyacı göz önüne alınınca bu “özgüven” hiç hayra alamet değil.

Tayyip Erdoğan’ın bundan sonraki hedefi artık 14 ağustosta ilk turda cumhurbaşkanı seçilmek sonra da alaturka başkanlık rejimine geçmek. AKP’nin başkanlık önerisinin ne olduğu hatırlanacak olursa bu rejimde yargı ve yasama tamamen yürütmenin emrinde. Dolayısıyla önce veya sonra yapılacak genel seçimin bir kıymet-i harbiyesi olmayacak.  

Bu karamsar tabloya rağmen hegemon parti olmak yalnız olmak demektir. AKP ve seçmeni artık her anlamda tek başınadır. Siyaseten ve fikren kendinden başka zımnî veya açık ittifak içerisinde olabileceği kimse, Kürt siyaseti de dâhil, kalmamıştır. Yolsuzluk iddiaları adalet önünde görülmedikçe de içeride ve dışarıda meşruiyet sorunu bâkidir.

Allah memleketin sonunu hayretsin.  

(Taraf)