Gündem

Akit yazarı: Karısını satana ödül verenler Reza’ya itiraz ederlerse 'Hoştun ordan' derim!

'Reza’nın yaptığı işlerin, Türkiye aleyhine tek kuruşluk zararı var mı?'

23 Haziran 2015 13:51

Yeni Akit Yazı İşleri Müdürü Ali Karahasanoğlu, Türkiye İhracatçılar Meclisi'nde Reza Zarrab’a ödül verilmesine ilişkin olarak, "Affedersiniz, kadın vücudu satarak zengin olan Matild Manukyan’a vergi rekortmeni ödülü verilirken, sessiz kalanlar hokkabazlar, ABD ambargosunu delen Reza’ya itiraz ederlerse.. 'Hoştun ordan' derim" ifadesini kullandı.

Karahasanoğlu, "Reza Zarrab’ın yaptığı işlerin, Türkiye aleyhine tek kuruşluk zararı olmadığını" savundu.

Karahasanoğlu'nun Yeni Akit'te "Karı satana bile ödül verdiniz de, Reza’da mı gözünüz kaldı?" başlığıyla yayımlanan (23 Haziran 2015) yazısı şöyle:

Reza’nın avukatı değilim.

Hayatımda kendisini görmedim.

Görme meraklısı da değilim.

Ama şu yapılanlara bir itiraz hakkımız da olsa gerek.

Reza isimli kişi, ABD eşkıyasının, İran’a yönelik ambargosunu delmeküzere..

Bir işler çevirmiş.

Çevirdiği işlerde, Türkiye’nin aleyhine küçücük, milim kadar bir zarar var mı?

Paralelin en takvalısından..

En eşkıyasına kadar, hepsine soruyorum..

Reza’nın yaptığı işlerin, Türkiye aleyhine tek kuruşluk zararı var mı?

Daha net ve daha kesin ifadelerle söyleyeyim..

Farzedin Reza diye birisi yoktu. Reza’nın yaptığını gerçekleştirmeye cesaret edecek ikinci bir kişi de yoktu.. 

Yakub Saygılı’sından..

Pensilvanya’daki hocalarına kadar.

Hepiniz sıraya girip söyleyin: “Türkiye’nin kasasında bir kuruş daha fazla olur muydu?”

Ben net olarak söylüyorum: “Olmazdı!”

Reza’nın yaptığını yapacak bir işadamı olmadığı takdirde..

Türkiye’nin kasasında daha fazla para olmaz, daha az para olurdu..

Aksini iddia eden de varsa..

Bu netlikte çıkıp, söylesin.

İzah etsin..

Reza’nın yaptığı, Türkiye’nin hangi kuruşunu, kasadan çıkartıp, şu veya bu kişinin cebine girmesini sağlamıştır?

Buna cevap veremezler..

Ancak, maval okurlar!

Bir zamanlar moda idi. 

Paralelin ekranlarında, emniyetin müdürlerinden biri gider, diğeri gelirdi.

Anlatmaya başlarlardı, “Soygun büyük büyük. Çok büyük...”

Kimisi 250 milyar dolardan, kimisi 80 milyar dolardan, kimisi 1 milyar dolardan bahsederdi..

Kimisinin rakamı ise, binlerle ancak ifade edilirdi.. 

Ama sonuçta hepsinin vermek istediği izlenim; az veya çok.. Türkiye’nin soyulduğu görüntüsü vermekti..

Biz bu iddiada hangi noktada dururuz?

Türkiye’nin bir kuruşunun bile, herhangi bir kişi tarafından cebellezi yapılması/yaptırılmasına izin verilmemesi noktasında..

O gün de hatırlattık.

Şimdi de hatırlatıyoruz.

Reza; Türkiye’nin parasını cebine atmamış, Türkiye’ye para kazandırmıştır.

Menfaati zarar gören Türkiye değil, Amerika’dır..

Dolayısı ile, Türk polisinin görevi, Reza ve benzerlerinin, ABD ambargosunu delmesini deşifre değildir..

Biz bu çerçevede olaya bakıyoruz da..

Reza üzerinden ABD menfaatlerini gözetenler..

İntikamlarını her daim canlı tutuyorlar.

Önceki gün en fazla ihracat yapan işadamlarına, sektör bazında ödülleri verildi..

“Üreterek değil de, alım-satım yaparak ihracat yapanlara ödül verilsin mi”diye sorulursa..

“Hayır” derim..

Ama madem ki..

Yıllardır bu başlıklarda ödüller dağıtılmış..

Bu sene dağıtılmasına da itiraz etmem..

Hele hele..

Bu ülkede..

Affedersiniz, kadın vücudu satarak zengin olan Matild Manukyan’a vergi rekortmeni ödülü verilirken, sessiz kalanlar hokkabazlar, ABD ambargosunu delen Reza’ya itiraz ederlerse..

“Hoştun ordan” derim..

Bu ülkede..

Rakı ihraç ediliyor..

Oyun kağıtları ihraç ediliyor..

Bunlardan ödül alınabiliyor da..

İran’a mücevher ihraç eden.. Aslında esas amacı ambargoyu delmek olan Reza söz konusu olunca, niye itiraz ediliyor ki?

Günübirlik gezi ile gelen yabancı askerlere.. Turistlere, Türk kadınları pazarlanıyor..

Devlet resmi genelevleri açıp, girenlere fiş kesip, KDV alıyor da..

Ordan kazanılan paralarla, “vergi rekortmenleri” çıkıyor da..

Mücevher ihraç ederek, niye ihracat şampiyonu olunmasın?

Yarına kalırsa, tazeliğini yitirecek..

Fehmi Koru isimli muhterem, 2007’de “Eşi başörtülü cumhurbaşkanı istemiyoruz” sloganı ile, Cumhuriyet’in sürmanşetinden, her gün “Tehlikenin farkında mısınız” tahriklerinin yapıldığını unutmuş..

Unutmuş dediğim, işin nezaketinden..

“Arkadaşım” dediği Abdullah Gül’ü Çankaya’ya çıkartmamak için çırpınan, bugüne kadar da bu tavrından dolayı özür dilemeyen Cumhuriyet’in çaycısı selam verse almaması gereken Fehmi Koru..

Utanmamış sıkılmamış, Cumhuriyet’e röportaj verip, Cumhurbaşkanlığı sarayı üzerinden inciler döktürmüş..

Fehmi Koru’ya tavsiyemiz şu: “Çok meraklı iseniz.. Girin siyasete, görelim kilonuzun kaç okka olduğunu..”

Öyle ya..

Siyasi kararlar hakkında, “Şu yapılsın, bu yapılsın” diyecek olanlar için, yol açık..

Girersiniz siyasete.. Ya iktidar partisinin sözü dinlenen adamı olursunuz.

Ya da farklı partiden seçilir, yeterli sayıyı sağladığınızda Başbakan olursunuz..

Sonra “Cumhurbaşkanlığı Sarayı boşaltılmalı” dersiniz..

Bunu yapmaya kilonuz yetmiyorsa..

Keserseniz sesinizi, oturursunuz oturduğunuz yerde..

Değil mi ama?


Uğur Gürses: Reza Zarrab kağıttan şampiyon, ülkeye kazandırdığı döviz yok