Gündem

Akit yazarı: Cağaloğlu dinazorlarının küçümseyerek baktığı yazar - çizerler AKP teşkilatlarından daha çok çalıştı!

"Bu bir avuç insan, işini gücünü bırakıp, kanal kanal dolaştı"

18 Nisan 2017 16:38

Akit yazarı Sabri Balaman, Türkiye'de parlamenter sistemi bitiren "cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini"n yüzde 51.18 "evet" oyuyla kabul edilmesinin asıl nedeninin "fosilleşmiş, Cağaloğlu dinazorlarının küçümseyerek baktığı o 20 - 30 kişilik 'yazar çizer' kadrosu olduğunu savundu. Balaman, "Ben ve benim gibi bir avuç insanın seçim sürecinde gösterdiği performansı maalesef AK Parti teşkilatlarının hiç birisi gösteremedi" diye yazdı. 

Sabri Balaman'ın "AK Parti Defolu Siyasilerden Kurtulmalı" başlığıyla yayımlanan (18 Nisan 2017) yazısı şöyle:

7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin aday gösterme noktasında yaptığı hatalardan çok ağır bedel ödeyerek çıkmasının, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da olaylara fazla müdahil olmamasının ciddi sıkıntılara sebep olduğunu söyleyebiliriz. Ancak 1 Kasım seçimlerinde partinin hatalardan dönerek tekrar bütünleştirici yapıya dönmesiyle daha büyük hataların önlendiği görülmüştür. Umarım bu referandum sonuçlarının da ciddi hatalar sonucunda bu noktaya vardığının ve bir dahaki sefere açık bırakılmaması gerekildiğinin farkına varılır.

Gelelim asıl konumuza; yeni sistem değişikliğine. Bu değişimin aslında çok tartışılması gerekir ancak bizler sırasıyla özetlemeye çalışalım. AK Parti’nin içinde vesayet odaklı bazı tiplerin olduğu, bu nedenle parti içi temizliğinin şart olduğu aşikâr. Parlamenter sisteme kendi çıkarları noktasında inanan bazı odaklar AK Parti’de de mevcuttur. Bazı yerel yönetim cambazları kendi çıkarlarını parti üstü tutarak gününü kurtarmaya çalışıyor ve daha da ilginç yanı, maşallah herkes halinden memnun. Sanki ben kan kaybı yaşadım! Vahim olan özde AK Partili olmak mı yoksa başkan olana dek AK Partili olmak mı? 

Referandumun sıkıntılı geçeceğini, eminim Sayın Reis-i Cumhur da biliyordu ve bu nedenle İstanbul’a ağırlık verilerek İstanbul mitingleri peş peşe gelmeye başladı. Üzerinde durmak istediğim bir diğer noktaysa, Sayın Erdoğan’ın, ihanet içerisinde bulunan birçok kişiyi çok iyi şekilde takip ettiğine emin olduğumdur.

Koltuk cambazlarının kendi menfaat ve gövde gösterilerini yaptıkları görülmektedir. Daha da önemlisi AK Parti’nin işi gerçekten zor. Neden mi? Bakın vesayet denilince bürokratları unutmamak gerekir. 15 yıldır AK Parti sayesinde koltuklarında oturan üst düzey yöneticilerin bir kısmı  perde arkasında hayırcı olarak çalıştı ve daha da önemlisi kimse bunların fazla gündeme gelmesini istememektedir. 16 Nisan’dan sonra 17 Nisan itibari ile sanırım fırtına öncesi sessizlikle bazıları bu konularda hemhal olacak. Gerek Sayın Binali Yıldırım’ın gerekse partili cumhurbaşkanının AK Parti’nin yeterli düzeyde çalışmadığı konusunda hemfikir olduğunu görmekteyiz. Yazımda ısrarla vurguladığım gibi bu seçim sonuçları ile önemli ölçüde tasfiyeler çıkacaktır. 

Seçim sonuçları her ne kadar bizi havalara uçuracak kadar iyi olmasa da kötü bir sonuç olarak görmek de mümkün değil.  

Sandıktan evet çıkmasını üç önemli faktöre bağlayabiliriz:

Birinci ve en önemli faktör; Recep Tayyip Erdoğan’ın kendisidir. Erdoğan’ın liderliği, Türk toplumunun ona duyduğu saygı, sevgi ve güven hiçbir şekilde tarif ve izah edilemez.

İkinci faktör; Türk halkının ferasetidir. 100 yıldır kaptanı olmayan bir gemi gibi, okyanusta kâh oraya kâh buraya savrulan bu halk, kanının son damlasına kadar ülkesini ve liderini korumayı kendine görev bilmiştir.

Üçüncü faktör olarak AK Parti’nin kendisini ve teşkilat kadrolarını söylemek isterdim ama maalesef üzülerek belirtiyorum ki böyle bir durum söz konusu değil. Çünkü Erdoğan dışında hiçbir siyasetçinin toplum nezdinde zerre kadar karşılığı yok. Bunun sebeplerini ise halk ile aralarında kuramadıkları bağla sorgulamaları lazım.

Türk halkı AK Parti’ye sadece tek bir nedenle oy verip destekliyor ki o da; Erdoğan’ın varlığıdır. Erdoğan’ın herhangi bir nedenle Türk halkına yeni bir partiyi hedef göstermesi durumunda (ki bu parti örneğin “Türkiye Yeşiller Partisi” dahi olsa), o partinin tek başına iktidara geleceğinden emin olabilirsiniz.

Gelelim üçüncü ve esas faktöre. AK Parti oylarındaki sıçramanın asıl nedeni; FETÖ mensuplarının, lümpenlerin, Levantenlerin, beyaz Türklerin, masonların, askeri ve bürokratik vesayet sevdalılarının, İttihat Terakki kalıntılarının, fosilleşmiş Cağaloğlu dinozorlarının ve eski Türkiye sevdalılarının küçümseyerek baktığı ve asla kabullenemediği işte o 20-30 kişilik “yazar-çizer” kadrosudur.

Bu bir avuç insan, işini gücünü bırakıp, kanal kanal dolaşarak insanları EVET oyu vermeleri hususunda iknaya çalıştı. 

Pazar akşamı katılmış olduğum bir TV programında seçim sonuçlarını değerlendirirken şöyle bir tespitte bulundum; “Ben ve benim gibi bir avuç insanın seçim sürecinde gösterdiği performansı maalesef AK Parti teşkilatlarının hiç birisi gösteremedi. İstanbul ve Ankara gibi büyük şehirlerde ne belediye başkanları, ne belediye meclis üyeleri, ne AK Parti teşkilatları, ne kadın ve gençlik kolları zerre kadar çalışmadı. Partinin tüm birimlerinde büyük bir rehavet, tarifsiz bir isteksizlik ve heyecan yoksunluğu mevcuttu.’’

Özellikle vurgulamak istediğim nokta AK Parti teşkilatlarının artık memleket sevdasından makam sevdasına doğru yola çıkmış olmasıdır. Millet için değil bireysel menfaat için çalışıp çabalamasıdır.

Sayın Yıldırım ve Sayın Erdoğan’ın danışman kadroları başta olmak üzere, hemen her kademede çok ciddi bir temizlik yapılması elzem hale gelmiştir. Seçimde hatası ve kusuru olan, çalışmayan, FETÖ ve diğer terör örgütleriyle işbirliği içinde olup pasif kalan, makamının ve unvanının hakkını veremeyen ne kadar “çapsız” varsa hepsinin koltuğunun alınması gerekiyor.

Ülkemin aziz milletine selam olsun, dua ile kalın.