Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın eski danışmanlarından Hürriyet yazarı Akif Beki, Adana'da durdurulan MİT TIR'larında bulunan silah ve mühimmat görüntülerini yayımladığı gerekçesiyle Cumhuriyet gazetesinin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve hükümet tarafından ağır eleştirilerle hedef gösterilmesine ilişkin olarak, "Benim fikrimi soruyorsanız; iktidarın ölçüsüz tepkisini de Can Dündar'ın yaptığını da yanlış buluyorum. İkisinin de yanında değilim.
Beki'nin Hürriyet'te "Neden Cumhuriyet'in yanında değilim" başlığıyla yayımlanan (4 Haziran 2015) yazısı şöyle:
Çünkü MİT TIR'larının yükü diye yayınladığı görüntü bir projeydi ve bunu bile bile yayınladı.
17-25 Aralık operasyonunun devamında o TIR'ların durdurulduğunu bilmiyor mu Can Dündar?
Düzmece ihbarla takibe alındıklarını bilmiyor mu?
Adana'ya kadar 500 km yol gittikleri halde, başka bir noktada değil de mesela Reyhanlı'da durdurulmalarının tesadüf olmadığını...
TIR'ların El Kaide'ye silah taşıdığı algısının, daha durduruldukları andan itibaren pompalanmaya başladığını...
Haber kameralarının o dakika orada bitmesinin bir rastlantıdan ibaret olmadığını...
İşte bunların hep planlı, programlı, organize işler olduğunu bilmiyor mu sanki Can Dündar?
Bir buçuk yıl önce yaşanmış olayın görüntülerinin kim tarafından, hangi karanlık arşivlerde tutulduğunu, neden şimdi, seçime bir hafta kala dolaptan çıkarılıp kendisine servis edildiğini bilmiyor olabilir mi?
Senaryo başkasına ait, kurgu baştan yapılmış, ona da planlanan yer ve zamanda bir rol veriliyor. Neye karıştığını, bastığı malzemenin nasıl bir projenin parçası olduğunu bilmiyor mu yani?
Kaçın kurası Can Dündar, bilmez mi...
* * *
Dün, "Yanınızdayız" manşetiyle çıkmıştı Cumhuriyet. MİT TIR'ları haberinden dolayı iktidarın hışmına uğradı ya, 'Yanınızdayız' diyenlerin dayanışma mesajlarını veriyordu.
Sezen Aksu, "Gerçek özgürleştirir" demiş mesela. Bu gerekçeyle o safta hizalanıyor.
Bence Cumhuriyet'e verilebilecek en anlamlı destek bu olurdu.
Fakat halli gereken ufak bir sorun var. Yayınladığı haber, gerçeğin ortaya çıkmasını amaçlamıyor. Başka ve karanlık bir amaca hizmet ediyor. Kavgada atılan bir yumruk o.
Haberi, onu tasarlayanların niyetlerinden ve amaçlarından bağımsız olarak değerlendirebilir miyiz?
Ayrıca, Suriyeli muhaliflere Türkiye'nin silah sağlayıp sağlamadığı, ortaya çıkarılmayı bekleyen bir sır değil. Dün yazdım, Kırşehir'deki kışlaya gidin, gözünüzle görürsünüz. ABD ile birlikte eğitip donatıyoruz. Adı üstünde, eğit-donat programı. Amerikan kongresinden de onaylı. Gizli saklı bir yanı yok, açık faaliyet.
Ha, 'Cumhuriyet'in haberi başka bir gerçeği ortaya çıkarıyor, sakıncalı muhaliflere, IŞİD'e silah taşındığını gösteriyor' derseniz... TIR'ların üstünde 'IŞİD'e gidecek' yazmıyor ki. O etiketi kimin yapıştırmak istediği gün gibi aşikar değil mi?
* * *
Gerçeği mi öğrenmek istiyorsunuz? Suriye'de kimin kimle savaştığına bakmanız yeter.
IŞİD, hafta sonu Halep'e ağır bir saldırı başlattı. Türkiye ile ABD'nin desteklediği muhalif grupların üstüne yürüyor. Geçen yıl onlara kaptırdığı mevzileri geri almak için...
Bilin bakalım, IŞİD'i kim destekliyor? Şam rejimi, yani Esad'ın ordusu. Tam da rejimin kontrolündeki bölgelere yöneldikleri sırada, arkalarından vurdu IŞİD.
Ama önce rejim, yoğun hava bombardımanıyla yolunu temizledi, öünü açtı. Sonra IŞİD, karadan harekete geçti.
Aralarındaki işbirliği, Amerikalıların da resmen teyit ettiği aleni bir bilgidir...
Ve siz, Esad'ın kara kuvvetleri gibi çalışan bir örgüte Türkiye'nin silah gönderdiğini söylüyorsunuz. Bu mudur, Cumhuriyet'in güya ortaya çıkardığı gerçek? Yani Can Dündar, Türkiye ile müttefiklerinin, Esad-IŞİD ittifakını değil de onlara karşı savaşan muhalifleri donattığından habersiz öyle mi?
Hadi canım siz de...
* * *
İrangate derler, eski bir skandal var, ona benzetenler oluyor. Amerika'nın el altından İran'a silah satıp parasını da Nikaragua'daki kontrgerillaya yolladığı ortaya çıkmıştı. Halt üstüne halt, herze içinde herze... Trafiği yöneten de Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Konseyi'ydi. Büyük gürültü kopmuştu.
Sonra ne mi oldu? Operasyon hem doğrulandı, hem üstlenildi, hem de örtbas edildi. Kısmi itirafına rağmen Başkan Reagan'a falan uzanmadı. Suç, Güvenlik Konseyi'ndeki bir görevlinin üstüne, Yarbay Oliver North'a yıkıldı. O da önce ceza aldı, sonra mahkûmiyeti kaldırıldı, sonra da allem kallem yargılandığı bütün suçlamalar düşürüldü. Yırtmakla kalmadı, bestseller bir yazar, birçok gazetede köşe sahibi ve çok izlenen bir TV yıldızı oldu...
Hâlâ aynı fikirde misiniz; MİT TIR'ları olayı, Türkiye'nin İrangate'i midir sizce?
Benim fikrimi soruyorsanız; iktidarın ölçüsüz tepkisini de Can Dündar'ın yaptığını da yanlış buluyorum. İkisinin de yanında değilim.