Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığı döneminde basın danışmanlığını da yapan Karar yazarı Akif Beki, Kocaeli'nin Körfez ilçesinde çocuğuna okul pantolonu alamadığı için intihar eden İsmail Devrim hakkında yapılan yorumlara tepki gösterdi. Beki, tepki verenlere "Muhalif fanatizme hedef olmaktan kurtulamayacağınız gibi, iktidar taraftarlığı adına kılıç sallayanların militan tepkilerinden de paçayı sıyıramazsınız" uyarısında bulunarak, "Mutlaka bir projesinizdir, CIA’den Soros’tan para alıyorsunuzdur" ifadesini kullandı.
Beki'nin "Yok mu o ‘vicdan tüccarları’!" başlığıyla (25 Eylül 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Kocaeli’de bir baba intihar ettiğinde, alamadığı pantolon yüzünden liseli oğlunun okul kapısından geri çevrilmesini kendine yediremediği doğru mu diye soruyorsanız, suçlu bulundu, ayağa kalkın!...
Valilik ve savcılık açıklama yaptı, İsmail Devrim’in psikolojik sorunları yüzünden kendini astığını deklare etti, gerisi yalan dedi, yetinmiyor musunuz...Yetkililer psikologluğu bıraksın, üstünkörü tahlillerle annenin iddialarını savuşturmasın, başından savmak yerine işin aslını araştırsın, çocuk okula alındı mı alınmadı mı, gerçeği ortaya çıkarıp tatminkar cevaplar versin diye üsteliyor musunuz hala... İşte yakalandınız, siz duygu sömürüsü yapıyorsunuz, kesin ajitasyon peşindesiniz!
Velev ki AHBAP Başkanı Haluk Levent gibi gayet sorumlu davrandınız, babanın bunalımıyla ekonomik bunalım arasında bir bağ kurmadınız, yetkilileri yardım eli uzatmamakla suçlama kolaycılığına sapmadınız, aksine makul ve yatıştırıcı bir dille yaklaştınız, durumunu bildirse kaymakamın bile çocuğa sahip çıkacağını söylediniz, okulu dahi zan altında bırakmaktan kaçındınız... Geçmiş olsun, yandı çıranız, ‘aklamak sana mı kaldı, kime çalışıyorsun’ diyen muhalif fanatizme hedef olmaktan kurtulamayacağınız gibi, iktidar taraftarlığı adına kılıç sallayanların militan tepkilerinden de paçayı sıyıramazsınız... Mutlaka bir projesinizdir, CIA’den Soros’tan para alıyorsunuzdur, gerçeği bilmek değildir istediğiniz, insani duyarlılık bahanesiyle darbe ve ayaklanma kışkırtıcılığı yaptığınız sabittir, ihanet içinde suçüstü basıldığınızın resmidir!
Yeni havaalanı çalışanısınız diyelim, kötü çalışma koşullarından şikayetçisiniz, açılış tarihinin yaklaşmasını fırsat bildiniz, zaman baskısı altındaki patronlarınızın daha önce çekmeyi başaramadığınız dikkatini çekmek için harekete geçtiniz, daha önce bir türlü duyuramadığınız sesinizi ilgililere duyurmak için eylem yaptınız, ne gününde maaş alamadığınız yakınması işverence yalanlandı ne de diğer taleplerinize haksız, yanıltıcı ve şımarıkça diyen bir yetkili çıktı, bilakis temsilcilerinizle masaya oturuldu ve çözme sözü verildi... Yine de neredeydi aklınız, gürültü koparmak için açılışa haftalar kalmasını mı beklediniz, muhakkak Gezi kalkışması gibi bir provokasyon amaçlıyorsunuzdur, büyük bir projeyi durdurarak milletin moralini bozmak ve motivasyonunu kırmak üzere kullanılan bir maşasınız, sizi gidi istismarcılar, eller havaya, bu sefer halkı kandırıp sokağa dökemeyeceksiniz!
***
Bu minvalde bir gidiş, olağan şüpheli daima vicdan tüccarları. Milletin asabını bozdurmamak için en sıradan hak arama eylemlerine bile yasak konmasının önü açılıyor, müdahale ve susturmalar meşrulaştırılıyor.
Sormayı, sorgulamayı, hak aramayı fiilen imkansızlaştıranların gösterdikleri gerekçe standart: Kriz tüccarlarının, kaos ve kargaşa bezirganlarının, bunalım fırsatçılarının varlığı...
Fakat dön dolaş elde sadece ‘vicdan tüccarları’ var, suç sürekli onlarda. Üstlerine ya kalıyor ya da yıkılıyor. Yedikleri onca dayağa rağmen vicdanlarını susturup bir kenarda uslu ve kayıtsızca oturamıyor, çenelerini tutamıyorlar. Yatacak yerleri yok.
Kriz, kaos, bunalım tüccarlarıysa hep görünmez el, onlar bir türlü somutlaştırılamıyor.
Olmadı; göz aldatmacasıyla milletin moralini bozuyor, kriz varmış algısı oluşturup vatandaşın aklını karıştırıyor, yanılsama yaşatarak insanları bunalıma sevk ediyor diye döviz kurlarının ekranlarda gösterilmemesi öneriliyor.
Yani...
Ele avuca gelmeyen ‘kriz tüccarları’yla en fazla eylemlerinin sonuçlarını gözden saklayarak, yok sayarak yürütülen bir mücadele söz konusu. Aynı mücadele, her defasında kendiliğinden ele gelen ‘vicdan tüccarları’na karşıysa doludizgin girişilerek veriliyor, bakın şu işe!