Gündem

Akif Beki: 23 Nisan resepsiyonunun iptalinde HDP vekilleriyle yan yana gelmeme isteğinin payı var

23 Nisan kutlamaları 'terör ve şehitler' gerekçesiyle iptal edilmişti

14 Nisan 2016 14:09

Hürriyet gazetesi yazarı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Başbakanlığı döneminde danışmanlığını yapan Akif Beki, Meclis'te 23 Nisan resepsiyonun iptal edilmesinin gerçek sebebinin sadece 'terör' ve şehit haberleri olmadığını söyledi. "Eski tecrübelerden de biliyoruz ki asker, HDP çizgisiyle aynı fotoğrafa girmemek konusunda oldum olası tetikte" diyen Beki, "Resepsiyon iptalinde HDP milletvekilleriyle bu ortamda yan yana gelmeme hassasiyetinin de payı var" dedi. Çatışmaların yoğun yaşandığı bu dönemde devlet erkanın katıldığı düğün ve davetleri de hatırlatan Beki, "Hayatın başka cilvelerinden fedakârlık yapmayıp sadece çalgısız çengisiz 23 Nisan resepsiyonundan fedakârlık yapmak bir çelişki" ifadesini kullandı.

Beki’nin Hürriyet’te “Mesele HDP'lilerle görünmemekse” başlığıyla (14.04.2016) yayımlanan yazısı şöyle:

Meclis'te 23 Nisan resepsiyonu yapılmayacak.

Görünür sebep, terörle mücadele atmosferi ve şehitlerin hatırasına saygı.

Fakat bu tek başına ikna edici değil.

‘Düğün dernek yapılabiliyor, açılış törenleri yapılabiliyor ama 23 Nisan resepsiyonuna gelince mi hassasiyetimiz tutuyor’ sorusu havada çünkü.

Vur patlasın çal oynasın dağıtmak, şehit cenazelerine karşı duyarsızlaşmak, ölüm karşısında vurdumduymazlaşmak başka şey.

Teröre teslim olmamak için hayatın akışını bozmamak başka şey.

Kimsenin eğlenecek hali yok elbette ama hayatı felce uğratmayı başarırsa terör kazanmış olacak.

Hem yasımızı tutacak hem de hayatı durdurmayacaktık.

Hem acılarımıza yabancılaşmayacak hem de yaşama irademizi kaybetmeyerek bizi yıldıramayacaklarını gösterecektik.

Bağrımıza taş basacak ama hayatı sürdürme azmimizden fedakârlık yapmayacaktık.

Psikolojimizi ayakta tutmak için doğrusu buydu.

Ne değişti?

Ülke genelinde kutlamaların yavaşlatılması çok yerinde bir karar.

Fakat Meclis’te resepsiyon iptali, yukarıdaki duruşa oturmuyor.

Hayatın başka cilvelerinden fedakârlık yapmayıp sadece çalgısız çengisiz 23 Nisan resepsiyonundan fedakârlık yapmak bir çelişki.

Meclis Başkanı İsmail Kahraman’ın, terörle mücadeleye destek ve şehit hassasiyetiyle bu kararı aldığı yazılıyor.

Ancak bu görünür sebebin altında görünmeyen bir sebep daha olmalı.

Öyle anlaşılıyor ki HDP milletvekilleriyle bu ortamda yan yana gelmeme hassasiyetinin de payı var bunda.

23 Nisan resepsiyonları, Cumhurbaşkanı’ndan Genelkurmay Başkanı’na devlet erkânıyla Meclis’teki partilerin bir araya geldiği bir okazyon.

Eski tecrübelerden de biliyoruz ki asker, HDP çizgisiyle aynı fotoğrafa girmemek konusunda oldum olası tetikte.

Mevcut koşullarda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da HDP’lilerle temas olasılığından kaçınmak isteyeceği şüphe götürmez.

Birlikte görünmeme dikkati, terörün azdığı, duyguların ajite olduğu bir ortamda anlaşılmayacak bir duyarlılık da değil.

Üstüne AK Parti’nin Meclis’e sunduğu dokunulmazlık teklifini ve Başbakan Davutoğlu’nun HDP’ye karşı kullandığı zehir zemberek dili de ekleyin.

Herhalde Başbakan da TV’lerin canlı verdiği bir resepsiyonda HDP’lilerle aynı karede yer almamayı tercih edecektir.

MHP’nin tutumu resmi tamamlıyor. İçeride kongre krizi yaşanırken HDP’yle poz vermeme tavrını yumuşatması beklenemez.

Muhtemelen Meclis Başkanı katılımın düşük kalacağını, davetin sönük geçeceğini öngördü. Ve Meclis’in boykot edildiği gibi bir izlenime yol açmaktansa resepsiyonu yapmamayı seçti.

Hassasiyet içinde hassasiyet gözetiliyor olabilir.

Yine de şu tarafından da bakmamız gerekmez mi?

Meclis çatısı altında teröre karşı ortak bir tavır yakalamak, her zamankinden daha önemli. HDP’lilerin bütün kırık notlarına rağmen...

Ayrıca terörle mücadele ederken halkı kazanmak, vatandaşlarda duygusal kopuşu önlemek, devletle ve milletle aidiyet bağlarını güçlendirmek hâlâ hayati değerde.

Bir yanda ise terör yandaşlarını vatandaşlıktan çıkarma, yani o bağları geri dönülmeyecek biçimde koparıp atma tartışması sürüyor.

HDP’lilerin dokunulmazlıklarını kaldırma süreci de büyük bir tazyik altında ilerliyor.

Alın size ürkütücü bir dehşet dengesi.

Paralel Yapı’nın, PKK’nın şehir yapılanması KCK’yı çökertiyoruz diye yaptığı operasyonu hatırlayın.

7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı’na celp çıkardıklarında uyanmıştık.

Meğer KCK’yı çökertiyoruz diye MİT’in KCK operasyonunu çökertiyorlarmış.

MİT’in yıllarca uğraşıp örgüte sızdırdığı muhbirler, yargı ve polis eliyle deşifre edilmişti.

KCK gösterip MİT’e dalmakla da kalmamışlardı.

Altından, Paralel Yapı’ya ram olmayanları korkutma ve sindirme harekâtı da çıkmıştı; akademisyenler tutuklanmış, aydınlar içeri atılmış, gazeteciler terörize edilmişti.

Şeytani bir plandı, bilerek yapılmıştı. Terörle mücadele görüntüsü altında terörle mücadeleye korkunç zarar verilmişti.

Diyorum ki; şimdi bilmeden, çok haklı ve meşru hassasiyetleri gözetmek adına attığımız adımlar, amaca hizmet edecek yerde ters sonuçlar doğurmasın maazallah.