KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, Türkiye’nin Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) ile Kürtleri ezmek istediğini belirterek bunun ardından tampon bölge oluşturulmasının hedeflendiğini söyledi. Ok, Rojava ve Kobanê üzerindeki Türk devletinin politikalarının çözüm sürecinin kaderini belirleyeceğini söyledi.
Ok, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın “Kandil’de yan gelip yatacaklarına, Kobanê’de savaşsınlar” açıklaması için, “Bu zaten haddini aşarak gidip IŞİD’e karşı savaşsınlar demiş. Herhalde bu adamın dünyadan haberi yok. Rojava devrimci güçleri iki yıldır IŞİD’e karşı savaşıyor” dedi.
Akdoğan’ın değerlendirmeleri için “AKP hükümetinin ne kadar sıkıştığını gösteriyor” diyen Ok, “Yalçın Akdoğan merak etmesin, kendisi Türkiye içindeki IŞİD’e karşı savaşmıyorsa, gerilla Türkiye içindeki IŞİD’e karşı da, onun destekçilerine karşı da savaşır. Gerillanın birçok cephede savaşma gücü vardır” görüşünü dile getirdi.
Sabri Ok ANF’ye verdiği söyleşide Türkiye’nin çözüm süreci konusundaki oyalama ve zaman kazanmaya yönelik siyaseti ve IŞİD’e verdiği desteğin süreci direkt olarak etkileyeceğini söyledi. AKP’nin sürecin ruhuna uygun hareket etmediğini ve adım atmadığını belirten Ok, bu nedenle çatışmasızlığın bittiğinin açıklandığını ifade etti.
‘Kobanê direnişi tampon bölgeyi engelledi’
Sabri Ok, Türkiye’nin tampon bölge kurmak istemesinin Kobanê’de YPG güçlerinin IŞİD’e karşı koymasıyla engellendiğini belirterek şunları söyledi:
“Türk devleti kirli ve sinsi bir politika izleyerek, bir yandan IŞİD çetelerinin eli ile Kürtleri ezmek istiyor, diğer yandan da çaresiz kalan halkın Kuzey Kürdistan’a geçiş yapmak zorunda kalacağını düşünerek kapıları açtı. Önceden planlanmış bir şekilde önce Kobanê’yi boşaltmak, sonra da insani tutum adı altında bir tampon bölge oluşturmayı hedefliyorlar.
Kobanê halkı IŞİD çetelerinin saldırılarını durdurup direniş geliştirince Türk devleti hesaplarının tutmadığını görüp bu defa da sınırları kapatarak saldırılara başladı. Kobanê’ye geri dönenleri engellemeye çalıştı. Başta kapıları açarak sözüm ona insanı bir yaklaşım algısı yaratmak istese de amacının ne olduğu zaman içinde herkes tarafından görüldü. Aslında IŞİD’E güç verip saldırtarak Kobanê’nin boşaltılmasını sağlayacak, ondan sonra da tampon bölge oluşturacaktı. Böylece kendi elini güçlendirecek, DAİŞ güçlenecek, bunun üzerinden de Suriye politikası yürütecekti. Suriye politikasında Rojava Devriminin etkisini kırıp kendisi inisiyatif alacaktı. Dünya bunu gördüğü için kabul etmedi. Kobanê Direnişi de bu hesapların tutmasını engelledi.
Türk ordusunun Rojava’ya girmesi, burayı tampon bölge veya herhangi bir gerekçe ile işgal etmesi uluslararası hukuka da aykırıdır. Onun da ötesinde hiçbir halk, hiçbir topluluk yabancı bir gücün kendi topraklarında konumlanmasını istemez. Bunun için de meşru değildir. Zaten PYD Eşbaşkanı Salih Müslim ‘eğer böyle bir şey olursa biz bunu bir işgal ve saldırı olarak değerlendiririz’ dedi. Ve haklıdır da. Buna rağmen Rojava’da bir işgal ve tampon Rojava Devrimine karşı ve tabii ki tüm Kürtlere karşı bir savaş ilanı anlamına gelir.”
‘Türkiye YPG’ye ateş açıyor’
Ok, Türkiye’nin Kobanê’de YPG’lilere ateş açtığını savunarak şu iddialarda bulundu:
“IŞİD çetelerinin Suruç köylerine yaptığı top atışına hiçbir ses çıkarmayan Türk devleti, YPG savaşçılarına hiçbir neden yokken sürekli taciz atışı yapıyor. Öyle ki, YPG savaşçılarının araçlarının hareketi engellenmek istenmektedir. Türk devleti böyle olumsuz saldırgan ve düşmanca bir politika içerisinde ve bunu da ısrarla sürdürmektedir. Zaten Tayyip Erdoğan, Amerika’da IŞİD ile YPG’yi aynı kefeye koymuştur. En son konuşmasında da koalisyon güçleri neden PKK'ye saldırmıyor demiştir. Bir taraftan lafta çözüm sürecinden söz ediliyor, ondan sonra da koalisyon güçlerine PKK'yi bitirme saldırısını niye yapmıyorsunuz diyor.”
‘Türk hükümeti kendini kandırır’
Sabri Ok sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bir taraftan lafla süreçten söz edilecek, diğer taraftan ne çözüm için bir adım atılmayacak! Bunlar yetmezmiş gibi IŞİD’in Rojava halkına saldırtılması sağlanacak, Rojava Devrimi’nin yenilmesi için her türlü çaba gösterilecek. Bu tür yaklaşımları ne hareketimiz, ne Kürt halkı, ne de demokratik kamuoyu kabul eder. Eğer hükümet bu politikalarının kabul göreceğini sanıyorsa en başta da kendini kandırmış olur. Ya da herkesi aptal ve bir şey bilmez sanan bir densizlik içindedir.”
Çözüm süreci
KCK üyesi Sabri Ok çözüm süreci ile ilgili şu açıklamaları yaptı:
“Önderlikle yapılan görüşmeler diyalog sürecini aşıp bir müzakereye dönüşmedi. Bütün bunlar bir oyalama, bir taktik ve sorunun ciddiyetinden uzak bir yaklaşım olduğunu gösteriyor. Önderlik üzerinde de baskılar devam ediyor. Diyalog adına Önderliğe dayatmalarda bulunuluyor. Önderlik üzerinde de bir psikolojik savaş yürütülmeye çalışılıyor. Türk devleti tek yanlı var olan süreci bile istismar edip kötüye kullanırken, şimdi de PKK güçlerini geri çeksin dayatmasını yapıyor. Bunun kabul edilmeyeceğini bile bile bu tür dayatmalar yapmak da bir psikolojik savaş biçimi oluyor. PKK niçin güçlerini çeksin? Gerillanın geri çekildiği yerde sen hala halk üzerinde baskı kuran askerini, polisini ve korucu güçlerini yerleştiriyorsun. Kürt sorununu çözmemişsin ki demokratik bir ortam yaratmamışsın ki silahlı güçlerin geri çekilme zemini olsun. Sen karakol ve kalekolleri niye inşa ediyorsun? Ben devletim, inşa ederim deniliyor. Bunun bile inandırıcılığı yoktur. Türkiye'nin başka yerlerinde ne bu tür karakollar, ne de kültürel soykırım ve askeri amaçlı barajlar yapılmaktadır. Türk devleti böyle gayri samimi, gayri ciddi bir yaklaşım sergiliyor. Hareket olarak çatışmasızlığı büyük bir sabırla bugünlere kadar getirdik. Türk devletinin politikası karşısında daha 2013’ün Haziran’ında bizlerin çatışmasızlığı bitirmesi gerekirdi. Yapılması gereken buydu. Ama sorumlu davranarak çatışmasızlığı bugüne kadar sürdürdük. Ancak şimdiye kadarki durum tutumumuzun ne kadar istismar edildiğini ve kötüye kullanıldığını gösteriyor.”
Ok sözlerini şöyle sürdürdü:
“Türk devleti birçok kere açıklama yaptı, ama AKP sanki tüm bunlar yayınlanmamış, söylenmemiş, yokmuş gibi yaklaştı. Türk devleti çözümsüzlükte ısrar ediyor. Hareketimiz Kürt sorununun bir tarafıyken, uyarılarımızın hiç dikkate alınmaması zaten AKP hükümetinin başlattığımız sürece nasıl sorumsuz yaklaştığını ve ciddiyetsizliğini ortaya koymaktadır. Biz hep samimi davrandık, ama bu samimiyetimiz kötüye kullanıldı. Buna rağmen Beşir Atalay kalkmış pişkince ‘biz samimiyiz, karşı taraf da samimi olmalı’ diyor. Bizim bu tür söylemlere ve tutumlara artık sabrımız ve tahammülümüz kalmamıştır. İki yıllık bir çatışmasızlık süreci yürüttük AKP hükümetinin sürecinde ruhuna tamamen ters düşen bu yaklaşımlarına ve pratiğine karşı bir tutum geliştirmek zorunda kaldık.
Tespitimiz, gerçekten de sürecin bittiği yönündedir. Tutumumuz da bu yönde olacaktır. Başbakan yardımcısının dediği gibi ne blöf yapıyoruz ne de tehdit ediyoruz. Halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesini veriyoruz ve bunun gereklerini yerine getiriyoruz. Halkımızın özgürlük ve demokrasi mücadelesini tehdit yapma olarak görüyorlarsa görmeye devam edebilirler. Bizim açımızdan çatışmasızlığı sürdürmenin anlamı kalmamıştır. Artık taraflar kendi uygun gördükleri yollarında ilerlerler. Şimdiye kadar çatışmasızlık ve tek başına yürüttüğümüz süreç adına bazı konularda duyarlılıklarımız vardı. AKP hükümetinin her saldırısına, olumsuzluğuna bir tepki göstermiyorduk. Ancak artık polisin ya da askerin her gün Kürtlere saldırması, tutuklaması, sınır boylarında insanlara kurşun sıkması, saldırarak yakması, yıkması, insanları yerde sürüklemesi artık kabul edilmeyecek ve karşılıksız kalmayacaktır.
AKP’nin kimi yöneticileri hareketimizin uyarılarını ‘blöf yapıyorlar’ dedi. PKK ciddi bir harekettir. Söylediği her şeyi gerçekleştirir. Bu uyarıları yeni yapmıyoruz ki basitçe blöf olarak değerlendirilsin. Çünkü AKP hükümetini mevcut tutumunu bırakması için defalarca uyardık. Buna rağmen blöf olarak değerlendiriliyorsa biz buna aymazlık deriz. Yanlış bir değerlendirme yapılıyor deriz. Zaten herkes yaşayarak gelişmelerin nasıl olduğunu görecektir. Bu nedenle şimdiden şunu bunu yapacağız demenin bir anlamı yoktur.”
‘Akdoğan kendini bilmez değerlendirmeler yapıyor’
Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın “PKK Kandil’de yan gelip yatacaklarına, Kobanê’de savaşsınlar” açıklamasına karşılık şu ifadeleri kullandı:
“Türkiye'nin başbakan yardımcısı Yalçın Akdoğan’ın açıklamalarına ilişkin şunları belirtmek istiyorum. Kimse Türkiye'den destek beklemiyor. Sadece bir kanton yöneticisi Türkiye'nin tutumunu netleştirmek için silah verebilir demiştir. Yoksa tüm Rojava Kürtleri de biliyor ki Türkiye silah değil, amiyane deyimle Rojava devrimcilerine bitini bile vermez. Kimse onlardan şu destek, bu destek istemiyor. IŞİD’le ilişkisini kessinler, Rojova Devrimi’ne düşmanlığı bıraksınlar ve gölge etmesinler yeter. Bir de bu zaten haddini aşarak gidip IŞİD’e karşı savaşsınlar demiş. Herhalde bu adamın dünyadan haberi yok. Rojava devrimci güçleri iki yıldır IŞİD’e karşı savaşıyor. Daha önce de Türkiye'nin saldırttığı El Nusra Cephesi’ne karşı savaşmıştır. HPG gerillaları da Şengal’de ve Güney Kürdistan'ın her tarafında IŞİD’e karşı savaşıyorlar. Bu nedenle bu tür basit konuşmalar aslında AKP hükümetinin ne kadar sıkıştığını gösteriyor. Yalçın Akdoğan merak etmesin, kendisi Türkiye içindeki IŞİD’e karşı savaşmıyorsa, gerilla Türkiye içindeki IŞİD’e karşı da, onun destekçilerine karşı da savaşır. Gerillanın birçok cephede savaşma gücü vardır. Yalçın Akdoğan kurnazlık yapıyor. Zaten AKP hükümeti IŞİD’le Kürt Özgürlük Hareketi'ni uğraştırıp kendi kültürel soykırımcı tasfiye politikasını sürdürmek istiyor. Bunun için de gerillanın tümünü de haydi aslanım IŞİD’le savaşa git diye çağrı yapıyor. Egelilerin deyimiyle ‘haydi akıllım’ derler.”
Öcalan, KCK ve PYD'den açıklamalar
Öcalan: Devlet çözüm sürecini istismar ediyor
Karayılan: Kobanê saldırısıyla çözüm süreci bitti, son söz önder Apo'nun