Gündem

Akademisyen ve hukukçular İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına ilişkin ne düşünüyor?

"İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yayımlandığı 1949 yılının gerisine gitmek demek"

09 Ağustos 2020 00:19
Deniz Işık Balkan

AKP Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un  "Nasıl imzalanmışsa, usulü yerine getirilerek çıkılır” diyerek başlattığı İstanbul Sözleşmesi tartışması devam ediyor. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin Merkez Yönetim Kurulu toplantısında sözleşmenin feshinin de değerlendirileceği bir çalışma yapılması talimatı vermesinin ardından Yeni Şafak ve Yeni Akit gazeteleri sözleşmeden çekilmeye ilişkin yazılar kaleme aldı.

Türkiye Düşünce Platformu, sözleşmeden çekilmek için Erdoğan’a rapor sundu. İstanbul Sözleşmesi’nin feshine yönelik yazılar ve demeçlerin ardından toplumun pek çok kesiminden açıklamalar geldi.

Akademisyen ve hukukçular İstanbul Sözleşmesi tartışmalarına ilişkin ne düşünüyor?

İstanbul Sözleşmesi’ni kaleme alan isimlerden Prof. Dr. Feride Acar

İstanbul Sözleşmesi’ni kaleme alan isimlerden olan ve imzacı ülkelerin sözleşme kapsamında vermiş oldukları taahhütleri denetleyen eski GREVİO Başkanı Prof. Dr. Feride Acar, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarını son derece talihsiz bulduğunu söyledi.

“İstanbul Sözleşmesi’nin doğru anlaşılmadığını, bazıları tarafından çok yanlış yorumlandığını düşünüyorum” diyen Acar, “Bu sözleşmenin amacı kadınlara yönelik şiddetin her türlüsüyle etkili şekilde mücadele etmektir. Amacı bu olan sözleşmesinin tartışmaya açılmasını hiçbir şekilde anlamıyorum. Memleketimiz ve toplumumuz açısından çok üzücü buluyorum. Burada hiç de endişe edilecek bir amaç olmadığı gibi tam tersine bütün değer verdiğimiz kurumları ve ilişkileri güçlendirecek, kadınlara yönelik şiddetin her türlüsünü engelleyen, temelde kadın-erkek eşitliğini savunan bir sözleşme bu. Böyle temel insan haklarına itiraz edilmesi hakikaten zamanımızda aklı başında insanların kabul edeceği bir şey gibi gelmiyor.” düşüncesini dile getirdi.

Acar, “Türkiye’de bir takım uç siyasi oluşumların ve de marjinal grupların siyaset üzerindeki etkisi herhalde arttı, ben bu şekilde yorumluyorum. Onların ana gündemi daha fazla işgal ettiği bir zaman yaşıyoruz.” diye konuştu.

                                                             
Avukat Tuba Torun

Avukat Torun: İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak yaşam hakkının baltalanması demek

Avukat Tuba Torun, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarının insan haklarına, kadın haklarına, toplum düzenine, kamu sağlığına yapılan bir darbe olduğunu belirtti.  Torun, “İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açmak demek birincil hak olan yaşam hakkının baltalanması, şiddetin meşrulaştırılması, cezasızlık kültürünün oluşturulması demek. Bu sözleşmeden çıkmak itibar yaralanmasıdır. Siyasi iktidarın temel ilkelerle işi kalmamamıştır.  Tüm ezilenlerin haklarını detaylı bir şekilde düzenleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek siyasi iktidarın şiddetten yana olduğunu kanıtlar. Türkiye Cumhuriyeti olarak bu sözleşmede sıralanan tedbirleri uygulamakla yükümlüsünüz, bu devletin temel sorumluluğu.” dedi.

İstanbul Sözleşmesi’nden Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile çıkılabilir mi?

Avukat Torun, sözleşmeden Cumhurbaşkanı Kararnamesi’yle çekilmenin mümkün olmadığının altını çizdi.  Torun, “Uluslararası sözleşmeler konusunda Anayasa’nın 90. maddesi uygulanmak zorunda. Bu sözleşme tıpkı ceza kanunu, medeni kanun gibi uygulanmalı.  Türkiye Büyük Millet Meclisi’nden geçen İstanbul Sözleşmesi’nden ancak TBMM iradesiyle çekilme söz konusu olabilir.” değerlendirmesinde bulundu.

“İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi tartışmak Türkiye Cumhuriyeti için bir utanç”

İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmalarının tümden ortadan kaldırılması gerektiğini vurgulayan Torun, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi tartışmak cezasızlık algısı yaratıyor, bunu tartışmak Türkiye Cumhuriyeti için bir utanç.  Devlet kendisini hangi cinsiyet, cinsel yönelim, din, dil, ırk yönünden tanımlarsa tanımlasın şiddet göreni korumak durumundadır. İstanbul Sözleşmesi’ni ‘cinsel yönelim’e sıkıştırıp tartışma yaratmaya çalışıyorlar. İnsan hakları doğuştan gelir ne TBMM, ne siyasi iktidar iradesiyle kesinlikle kaldırılamaz.” görüşünü savundu.

           Anayasa hukukçusu İbrahim Kaboğlu

Anayasa hukukçusu Kaboğlu: İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin yayımlandığı 1949 yılının gerisine gitmek demek

Anayasa hukukçusu ve CHP milletvekili İbrahim Kaboğlu, tartışmalara ilişkin, “İnsan hakları uzmanı ve hemen hemen ömrünü buna adamış biri olarak İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma seçeceğini tartışmaya açmayı bile kendi kendine tutarlıklık açısından sorunlu görüyorum.  ‘İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılabilir, böyle bir seçenek var’ biçimindeki söyleme kesinlikle girmemek gerekir. Bunu meşrulaştırıcı her türlü söylemden kaçınılmalıdır.” şeklinde konuştu.

Kaboğlu, “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkmak demek, esasen sözleşmede yer alan haklardan yoksun kalmak veya sözleşmedeki haklardan geri adım atmak anlamına gelmez. Bunun anlamı çok daha derin. Türkiye’nin, özellikle 1948’den bu yana insan hakları uluslararası sözleşmelerinde, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin tanınması ve Bakanlar Kurulu Kararnamesi’nin yayımlandığı 27 Mayıs 1949’un gerisine gitmek demektir.  Bunu biraz daha somut anlamı şudur: İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin ilk maddesi herkesin eşitlik hakkından söz eder. BM sözleşmesini onaylamayan devletlerin başında zamanın İslam devletleri geliyor. Bu Müslüman devletlerin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni onaylamaktan kaçınmalarının nedeni sözleşmenin kadın-erkek eşitliğini öngörmüş olmasınından kaynaklanıyor. İslam devletleri o nedenle kadın-erkek arasındaki farklılığı uygulayarak kendi bildirgelerini hazırladılar.  İşin özün burada. Türkiye aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in kurucu devleti olarak İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’ni kayıtsız ve koşulsuz olarak imzaladı.” açıklamasında bulundu.

Kaboğlu, “O kararın özelliği, ‘Bunu okullarda ders müfredatı olarak okutulması’ diyor. Gazete ve radyolarda neşredilmesi isteniyor. Bu o kadar önemli ki… İstanbul Sözleşmesi esasen 1948 belgesinin aradan geçen yaklaşık 60 yıl sonraki kadın haklarına yansımış biçimidir. Bu sözleşmeden çıkmak demek bu tartışmayı açmak demek. Sözleşmede vurgulanan kadını koruyucu, aile içi ve aile dışı, kadını birey olduğu için korumaya yönelik, şiddet uygulanmaması için öngörülen caydırıcı, yasaklayıcı hükümlerden geri adım atmak anlamına gelmiyor, esasen Türkiye’nin insan hakları alanında evrensel, uluslararası ve Avrupa düzlemindeki kazanımlarını sorgulamak ve buradan geriye gidişi başlatmak anlamına geliyor.” yorumunu yaptı.

Avukat Hülya Gülbahar

Avukat Gülbahar: İstanbul Sözleşmesi’nde çıkma girişimi hukuk devlet olma konusundaki taahhütler vazgeçilmesi anlamına geliyor

Feminist avukat Hülya Gülbahar da İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme tartışmasının Türkiye’nin bugünü ve geleceği açısından kaygı verici bir gelişme olarak görenler arasında. Gülbahar, "İstanbul Sözleşmesi’nden çıkma girişimi Türkiye’nin evrensel hukuktan, temel insan haklarını korumak konusunda varılmış olan uzlaşmadan, hukuk devleti olma konusundaki taahhütlerinden vazgeçilmesi anlamına geliyor.” dedi.

“Devlet bürokrasisi marjinal kesiminin sesinin daha çok duyulmasına neden oluyor”

Kökten dinci ve aşırı milliyetçi grupların İstanbul Sözleşmesi konusunda birleşmesi, aynı zeminde buluşmasına dikkati çeken Gülbahar, “Bu çevreler İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkarken ‘aileyi dağıtıyor’, ‘toplumda eşcinselliği özendiriyor’ gibi ikinci argümana sığınmış gözükse de aslında düşmanlık ettikleri ‘eşitlik’ felsefesi.  Eşit yurttaşlık fikrine saldırıyorlar. Bu kesimler kendi inançları dışında hiçbir inancın eşit yaşam hakkına, yaşam hakkına da saygı duymuyor. İnsanların medeni hali, sağlık durumu, cinsel yönelimi, yaşı vb. nedenlerle de ayrıştırılmasına ve zayıf görünenin yok edilmesine dayalı faşizan bir yapıya sahip.  Özellikle 2015 yılında toplanan TBMM Boşanma Komisyonu’ndan beri kadın-erkek eşitliğine karşı bir algı oluşturuluyor. Devlet bürokrasisinin en üst düzeylerine görev yapanlar toplumu etkileme gücüne sahipler, marjinal kesimin sesinin daha çok duyulmasına neden oluyorlar.” ifadesini kullandı.

Gülbahar tartışmalara ilişkin şunları kaydetti:

“MetroPoll’ün yaptığı araştırmada toplumun yüzde 17’si İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek istiyor.  Eşit propaganda olsaydı bu rakamın yarıya ineceğini düşünüyorum. Bu araştırma AKP tabanının 49.7’sinin İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesini istemiyor.  Bu rakamlar iktidarın politik yaklaşımının kendi seçmeninden ne kadar kopuk olduğunu gösteriyor.   İstanbul Sözleşmesi evrensel hukuk ilkelerinden kopup kopmama tartışmasında simgesel bir öneme sahip.  Sözleşmeye dair tek kişinin, Cumhurbaşkanı’nın değil TBMM’nin kararı geçerlidir.”

YARIN: STK ve kadın dernekleri gözünden İstanbul Sözleşmesi tartışması

TIKLAYIN | 20 maddede İstanbul Sözleşmesi nedir?