Gündem

Akademisyen Kerem Altıparmak: OHAL İnceleme Komisyonu'na yapılan itirazların sonuçlanması 10 yıl sürebilir

"OHAL döneminde her şey mümkün hale geliyor"

21 Temmuz 2017 19:54

15 Temmuz darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulamasında çıkartılan kanun hükmünde kararnamelerle (KHK) İnsan Hakları Merkezi kapatıldı. Merkezin müdürlüğünü yapan ve Ankara Üniversitesi'nde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin İnsan Hakları Hukuku ve İdare Hukuku öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, KHK ile yaşanan hak ihallerini değerlendirdi. OHAL’den öte bir hukuksuzluk döneminin yaşandığına dikkat çeken Altıparmak, "Komisyonla itirazların sonuçlandırılmasının on yıl kadar uzaması ihtimali var. On yıl sonra haklı çıkan bir insanın neler hissedecektir, tahmini güç değil…" dedi.

Birgün gazetesinden Nurcan Gökdemir'e konuşan Kerem Altıparmak'ın açıklamaları şöyle:

Darbe girişiminin ardından ilan edilen Olağanüstü Hal (OHAL) uygulaması ve buna dayanılarak çıkartılan kanun hükmünde kararnameler, AKP’ye iktidarları boyunca etkisizleştirmeye çalıştığı Meclis’i tamamen devre dışı bırakması için büyük bir fırsat sundu. Anayasa Mahkemesi, önceki içtihatlarını unutarak, “KHK’leri denetleyemem” demesi ile Erdoğan hükümetini Anayasal ve yasal kısıtlamalarından kurtardı. Gerisi, kanun, kural ve devlet geleneklerinin bir tarafa bırakıldığı, demokrasisi küme düşen Türkiye’den insan manzaraları.

Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nin İnsan Hakları Hukuku ve İdare Hukuku öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak, müdürlüğünü yaptığı İnsan Hakları Merkezi’nin kapatılmasıyla OHAL döneminin mağdurları arasına katıldı. OHAL’den öte bir hukuksuzluk döneminin yaşandığının altını çizen Altıparmak, Anayasa Mahkemesi’nin de açtığı yoldan bu dönemde hükümet için her şeyi yapmanın mümkün olduğunu söylüyor.

-20 Temmuz 2016’da ilan edilen OHAL’e dayanılarak birbiri ardına çıkartılan KHK’lerle ilgili AYM’nin verdiği görevsizlik kararının keyfi ve hukuksuz bir yönetimin ülkeye hâkim olmasına büyük katkı sağladığı yorumlarına katılıyor musunuz?

Olağanüstü hal KHK’leri Anayasa Mahkemesi’nin önüne gittiğinde bunun OHAL KHK’si sayılamayacağını söylemiştik. Bir kanun hükmünde kararname OHAL’ i aşan kurallar getiriyorsa, onun OHAL KHK’si olduğu söylenemez ve bu durumda da Anayasa Mahkemesi denetleyip iptal edebilir. AYM’nin daha önceki içtihadı da bu yöndeydi. Ancak AYM hiçbir ikna edici gerekçe sunmadan bu içtihadından döndü ve OHAL KHK’lerinin Anayasa’ya uygunluğunu denetleyemeyeceğini söyledi. Bu kararıyla da sadece OHAL KHK’lerinin değil bunlarla sınırsız bir şekilde ülkede her şeyin düzenlenmesinin önünü açtı. Bugün Anayasa Mahkemesi’ni bile KHK ile ortadan kaldırabilirsiniz. Bir başka deyişle, AYM kararı sonrasında Anayasa dahil olmak üzere OHAL KHK’lerinin hiçbir hukuksal sınırı kalmamıştır. O nedenle Türkiye’de OHAL’den değil bir hukuksuzluk döneminden bahsediyoruz dersek yanılmış olmayız.

-Hükümet, bu kararın verdiği cesaretle de OHAL’in tanıdığı yetkilerin çok üzerine çıkan düzenlemeler yapıyor, özellikle temel haklar anlamında. 

Evet, bunu iki grupta sınıflandırabiliriz. Birincisi doğrudan OHAL ilanıyla yapılan ve OHAL KHK’leri ile getirilen düzenlemeler. OHAL KHK’leri ile temel hak ve özgürlükleri doğrudan sınırlandırdılar, 5 gün avukatla görüşmeme, 30 gün gözaltı gibi kurallar bu nitelikte. Bir de normalde geçerli kuralların OHAL nedeniyle çok daha esnek, yaygın ve ağır bir şekilde uygulanmasıyla karşılaşıyoruz ki bu da ikinci grubu oluşturuyor. Örneğin örgütlenme özgürlüğüne ilişkin kısıtlamalarına bakalım. Açlık grevi nedeniyle Ankara’da Yüksel Caddesi kapatıldı. Bunlara baktığımızda doğrudan KHK’lerle düzenlenmeyen ama OHAL Yasası’nın hükümlerinin kullanıldığı durumlar görüyoruz. Onun ikinci evresiyle karşı karşıyayız.

Yine hemen herkesin bir şekilde terör mevzuatına muhatap olduğunu görüyoruz. İnsan hakları savunucularının durumu çok çarpıcı. Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç tutuklanmıştı. Daha sonra İstanbul Büyükada’da bir otelde toplantı yapan insan hakları savunucusu 10 kişi sudan sebeplerle gözaltına alındı ve 14 günlük gözaltında tutuldular, sonra da tutuklamalar geldi. Devletin OHAL’i ilan etmesinden sonra OHAL’e ilişkin eleştirel bir şey söyleyen herkes bu keyfi soruşturma ve yargılamaların muhatabı olabiliyor. İnsan hakları savunucularının hiçbirinin silahla, örgütle, terörle ilişkisi kurulabilmiş değil. Bir toplantı basıp, günlerce bilgisayarları kurcalayıp sonra içinden ilgisiz bir metin bulup insanları terörist ilan edemezsiniz. Ama OHAL döneminde her şey mümkün hale geliyor.

-KHK’ler bir yönetme biçimine dönüştü. Erdoğan’ın “Grev tehdidi olan her yere OHAL sayesinde müdahale ediyoruz” sözleri de bunu gösteriyor, diyebilir miyiz?

Gerek Anayasa’mızda gerek uluslararası sözleşmelerde hakkın kötüye kullanılması yasağı var. Bu yasak devleti de kapsıyor. Yani sadece gerçek kişiler değil devlet de hakkı/yetkiyi kötüye kullanamaz. OHAL’i grevleri önlemek, işçilerin temel haklarını kısıtlamak için mi ilan ettiniz? OHAL darbeye teşebbüs etmiş bir grubu normal ceza muhakemesi usulü yöntemleri ile hızlı bir şekilde kontrol altına alınamadığı için ilan edildi. OHAL’den kaynaklanan yetkiler sadece bununla sınırlı olmalıdır. Onun dışında kullandığınız her durumda kötüye kullanma yasağını ihlal ediyorsunuz demektir, Anayasa Mahkemesi’nin görevsizlik kararı ile açtığı inanılmaz gedik bunlara neden oldu işte. En büyük hukuksuzluk en yüksek ağızdan dile getirildiğinde yapacak bir şey kalmıyor.

-Ağır hak ihlallerine karşın hak arama yollarının da kapalı olduğu bir dönem yaşanıyor. Kurulan OHAL İnceleme Komisyonu’nun hak arayışına katkısı olacak mı, ihlalleri ortadan kaldırabilecek mi sizce?

İnsanlar işsiz kaldığında kendi idarelerine başvurdular, valiliklere başvurdular, idari yargıya başvurdular. Bir kısmı da AYM’ye başvurdu. Genelde bu başvurular reddedildi. 700 kadar kamu çalışanı idari başvurular sonucunda işlerine dönebildi. AİHM ise iç hukuk yollarının tüketilmesini isteyip başvuruları düşürdü. Anayasa yargısının da bir şey yapamayacağı ortaya çıkınca Ocak ayında ihraçların incelenmesi için bir komisyon kuruldu. Komisyon aylarca çalışmadı. Ancak AİHM haziran ayında komisyona yeşil ışık yaktı. Normalde bu tür komisyonlar kurulur, çalışmalarına başlar, çalışmalarının etkili olduğu görülürse AİHM yeşil ışık yakar. Ama AİHM ortaya çıkacak iş yükü nedeniyle doğrudan komisyonu işaret etti. Komisyonla itirazların sonuçlandırılmasının on yıl kadar uzaması ihtimali var. On yıl sonra haklı çıkan bir insanın neler hissedecektir, tahmini güç değil…

Komisyonun bu süreçle sağlıklı biçimde başa çıkmasının yolu yok. Komisyonun yedi üyesi var, yedi kişi tahminen yüz bini aşkın başvuruyu inceleyecek. Böyle bir şeyi sağlıklı olarak yapamaz. 200 kişilik idari personelden bahsediliyor. Onlar ne kadar tarafsız olacak, bu da ayrı bir tartışma konusu.

Çok önemli bir şey daha var komisyona başvuranlar neyle suçlandıklarını bilmiyor. Başvurularını tahmini olarak yapacaklar, çünkü biliyorsunuz, suçlamalar bireysel değil genel. Komisyonun adil karar vermesi nicelik ve nitelik bakımından imkânsız. Herhalde şöyle çalışacaklar, komisyonda bir liste olabilir. O listeye bakarlar. Sendika üyeliğine, banka hesaplarına bakıp puanlamaya giderler, o puana göre ret ya da kabul ederler.

İki yılda başvurular bitmez. Biterse idari yargı, istinaf, AYM süreçleri ile 7-8 yıla uzar. Sekiz-on yıl boyunca işsiz kalacaksınız. Bu sürede kaybettiğiniz maaş ve diğer özlük haklarınızı talep edeceğiniz hiçbir yol da yok.

***

Derneğin kapatılma nedenini bilmiyoruz

KHK ile 22 Kasım’da kapatılan Gündem Çocuk Derneği’nin kurucusu ve çalışanı Ezgi Koman:

Derneğimiz 11 yıllık bir yapılanmaydı. Çocuk haklarıyla ilgili pek çok çalışma yapıyorduk. Çocukların seslerini duyurmaya çalışıyorduk. Hak ihlalleri ile ilgili davalar ve kampanyalar yürütüyorduk. “Çocuklar için daha iyi bir dünya mümkün” diyerek raporlar hazırlıyor, önerilerde bulunuyorduk. OHAL ve yayımlanan KHK’lerle bu çalışmalarımızı yapamaz hale geldik. Bu da derneğin amacı olan çocuk haklarının yaşama geçmesi yolunda çok büyük bir kayıp oldu. Derneğimiz kapatıldıktan sonra çocuklarla ilgili birçok olay oldu ve hemen hiçbirine müdahale edemedik. İhlaller devam etti ama etkili müdahalelerde bulunamadık. Takip ettiğimiz davalar yarım kaldı.

Gündem Çocuk Derneği’nin kurucusu olmakla birlikte çalışanıydım. Derneğin kapatılmasıyla ben de pek çok kişi gibi işsiz kaldım. Tabii kamudan ihraç edilenler gibi özel sektörde çalışamama kuralı bizim için geçerli değildi ama yine de uzmanlığımız bu alanda olduğu için bir süre çalışamadık. Bu nedenle işsizlik maaşı ile geçiniyorum. Şimdi bir küçük bir kahveci ve ikinci el kitapçı açmak için hazırlıklarımı sürdürüyorum.

Derneğimizin kapatılma nedeninin ne olduğuna ilişkin bir bildirimde bulunulmadı. Çocuk hak ihlalleri ile ilgili hazırladığımız raporlar birilerini rahatsız etmiş olabilir. Ama bizim tam da işimiz buydu. Çocukların yaşadıkları ihlalleri, her kim yapıyorsa, görünür kılmak ve bir daha yaşanmaması için önerilerde bulunmak..

Gündem Çocuk Derneği’nin kapatılma süreci hem derneği hem de yeniden çocukları gündem yaptı. Yeni pek çok insanla tanışma olanağı yarattı. Bu nedenle her şeye rağmen KHK mağduriyetinden kazanımla çıkacağımızı düşünüyoruz. Her şeye rağmen çocuklar için daha iyi bir dünya mümkün olduğuna olan umudumuz devam ediyor. Bunun için öyle ya da böyle mücadelemiz devam edecek.

***

İhraç edilen 10 ekim yaralısı: Kredileri ödeyemiyorum hakları kullanamıyorum

677 sayılı KHK ile Diyarbakır Yenişehir Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü görevinden ihraç edilen 10 Ekim Ankara Katliamı yaralısı İbrahim Işıktaş:

Ben üç çocuk babasıyım. Üçü de öğrenci. Ankara Katliamı’nda 52 yaşında bir belediye işçisiydim. Katliamda akrabam Orhan Işıktaş’ı kaybettik. Ben ağır yaralı kurtuldum. Diyarbakır’da Yenişehir Belediyesi Temizlik İşleri Müdürlüğü görevimden KHK ile atıldım. Geçtiğimiz yılın kasım ayına kadar dört ameliyat geçirdim. Katliamın ilk günleri aceleyle yapılan ameliyatlar nedeniyle yaklaşık iki yıldır ayağa da kalkamıyorum. KHK ile ihraç edildiğimden dolayı sosyal güvenlik haklarımdan yararlanamıyorum. 10 Ekim’den önce banka kredisiyle aldığım evin kredilerini ödeyemedim. Bir taraftan hacizle uğraşırken diğer taraftan sosyal güvencemin kalmaması sebebiyle yeni ameliyatları nasıl olacağımı düşünüyorum. Çocuklarımdan biri bu sene liseden mezun oldu. Geçimimi eş, dost, arkadaş desteğiyle sürdürüyorum. Önceliğim sağlığıma kavuşmak. Sonrasına o zaman bakacağım. Haksızlığa uğradım. Haklarımı geri kazanana dek mücadele etmek istiyorum.

***

47 başvuruya karşın işsizim

İŞKUR Genel Müdürlüğü’nde istihdam uzmanı iken 679 sayılı KHK ile ihraç edilen Sinan Ok:,

İhraç edildiğimi mesaim bittikten üç saat sonra, çocuğumla bilgisayarda film izlerken öğrendim. Uzmanlık alanım istihdam olmasına rağmen Ocak ayından bugüne 47 farklı işe başvurdum ve hâlâ işsizim. Bu işlerin içerisinde İŞKUR’da çalışırken, ‘İstifa et gel bizde çalış’ diyene iş yerlerinin sahipleri de bulunuyordu. KHK ile ihraç edilince, sizi kimse iş yerinde çalıştırmak istemiyor. İlk iki ay en iyi bildiğim anket işine yönelik başvurularım yanıtsız kalınca bildiğim diller arasından çeviri işine yöneldim. Türkçe-Kürtçe-İngilizce çeviri işleri ile günü kurtarmaya çalıştım ama hesaplar istediğim gibi gitmedi. Bu arada atıldığım İŞKUR’a ilk gün ‘iş arama kaydı’ yaptırdım. Buradan iki iş teklifi aldım fakat KHK ile ihraç edildiğim için bu iş yerleri de beni kabul etmedi. Yedi ay boyunca günü birlik boya, badana işi, duvarcılık, tarım işçiliği, garsonluk gibi işler yaptım. Bu yöndeki tekliflere de mecburen hâlâ açığım. Memurların çoğu gibi kiracıyım. Evliyim ve iki çocuğum var. Ödemem gereken kredi taksitlerim var. Bu nedenle mutlaka çalışmam gerekiyor.

İhraç edildiğinde bir aylık olan bebeğimle vakit geçirirken aldığım tadın ihraç nedeniyle engellendiğini hissediyorum. OHAL ve KHK’ler sadece emeğimizi ve birikimimizi elimizden almıyor. Çocuğumuzla gönül rahatlığı ile vakit geçirmemizi de engelliyor. Belirsizlik, yarınsızlık, haksızlığa uğrama ve çaresizlik duygusu, zihinsel olarak beni çok yoruyor ve bu durum yıllarca sürerse birçok insan maddi ve manevi çöküntü yaşayabilir.