Gündem

AİHM'den Türkiye'ye Hrant Dink tokadı

AİHM suikast sonucu hayatını kaybeden gazeteci Hrant Dink davasıyla ilgili kararını açıkladı.

15 Eylül 2010 03:00
T24 -  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 19 Ocak 2007'de İstanbul'da uğradığı suikast sonucu hayatını kaybeden gazeteci Hrant Dink davasıyla ilgili kararını açıkladı. Karar uyarınca Türkiye Dink ailesine, 28 Bin Euro'su mahkeme masrafı, 105 bin Euro'su tazminat olmak üzere 133 bin Euro ödeyecek. Cinayetin aydınlatılması için devletin etkili bir soruşturma yürütmediğine, suikast planından haberdar olan üç resmi makamın da cinayeti önlemek için herhangi bir adım atmadığına işaret eden AİHM Yargıtay'ın “Türklük” yorumuna da önemli bir eleştiri yöneltti. Mahkeme, Yargıtay'ın "Türklük" kavramıyla ilgili yorumunun “tüm etnik, dinsel ve dilsel azınlıkları dışlayıcı nitelikte” olduğuna hükmetti ve “Türklüğe hakaret “in “demokratik bir toplumda gereksiz bir ceza” olduğunu vurguladı. AİHM'ye Türkiye adına gönderdiği savunmada Hrant Dink'i “Nazi lideri”ne benzeterek büyük bir skandala imza atan Dışişleri Bakanlığı, AİHM'nin mahkûmiyet kararına itiraz edilmeyeceğini duyurdu.



AİHM, Hrant Dink davasıyla ilgili kararını bugün (14 Eylül 2010) açıkladı. Mahkeme, ölümünden önce Hrant Dink'in ve daha sonra ailesinin yaptığı beş ayrı başvuruyu ele aldığı davayı ortak bir karara bağladı. Kararda, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin yaşama hakkı, ifade özgürlüğü ve etkili başvuru hakkıyla ilgili maddelerini ihlal ettiği belirtildi.


Devlet Dink'i koruma görevini yerine getirmedi


Gerekçeli kararın yaşama hakkının ihlali hükmüyle ilgili bölümünde, Türkiye'deki Dink davası sürecinde gerçek sorumluların ortaya çıkarılması için yeterli soruşturma yapılmadığı ve devletin Hrant Dink'in yaşamını koruma yükümlülüğünü yerine getirmediği belirtildi. Mahkeme, davanın bu bölümüyle ilgili olarak, Türk hükümetinin, davacıların iç hukuk yollarını tüketmedikleri, Türkiye'deki yargı sürecinin henüz sona ermediği ve Hrant Dink'in özel koruma talebinde bulunmadığı tezlerini reddetti.


Emniyetin neden önlem almadığı sorgulanmadı


Kararda, "Hrant Dink'in koruma başvurusunu beklemeksizin kendisinin yaşamını korumak, cinayet planlarından haberdar olan resmi makamların ödeviydi" ifadeleri kullanıldı.

İçişleri Bakanlığı'nın bazı güvenlik memurları hakkında soruşturma izni vermemesini de eleştiren AİHM, Trabzon ve İstanbul Emniyet müdürlüklerinin Dink cinayeti öncesinde neden önlem almadıklarının sorgulanmamasının da yeterli soruşturma yapılmadığı anlamı taşıdığına hükmetti.


Türklüğe hakaret gereksiz bir ceza


AİHM, Hrant Dink'in "Türklüğe hakaret ettiği" gerekçesiyle yazdıklarından ötürü yargılanıp mahkûm edilmesini "demokratik bir toplumda gereksiz bir ceza" olarak değerlendirdi.

Türk hükümetinin, Hrant Dink'in yargılanmasına neden olan makalelerde kullandığı ifadeleri "kin dolu ve Türklüğü aşağılayıcı söylem" olarak tanımlayan savunmasını tatmin edici bulmayan AİHM, söz konusu ifadelerin Türklüğü aşağılayıcı ve kine teşvik edici olmadığı sonucuna vardı.

AİHM “soykırım" tartışmasına girmeyerek "1915 olayları" terimi kullanmakla yetindi, ancak    "demokratik bir toplumda tarihsel olaylar özgürce tartışılmalıdır" görüşünü vurguladı.


'Yargıtay'ın Türklük yorumu dinsel, dilsel, etnik azınlıkları dışlıyor'


AİHM, Yargıtay'ın 2006 yılında karara bağladığı Dink davasındaki "Türklük" yorumunu da eleştirdi. Mahkeme, Yargıtay'ın "Türklük" kavramını "dinsel, tarihsel ve dilsel" perspektiften yorumlayarak, "uluslararası antlaşmalarla tanınmış veya tanınmamış tüm dinsel, dilsel ve etnik azınlıkları dışladığı" yorumunda bulundu. AİHM, Yargıtay'ın, Türklük yorumuyla Hrant Dink'i, "devlet kurumlarını 1915 olaylarının soykırım olduğunu inkâr ettikleri için eleştirdiği gerekçesiyle cezalandırdığı" hükmünde de bulundu.


1 milyon Euro'luk tazminat talebine karşılık 105 bin Euro


AİHM, davacıların, "Hrant Dink'e etnik kökeni Ermeni olduğu için ayrımcılık yapılıyor" tezini ise inceleme gereği görmedi.

Mahkeme, davacı Dink ailesinin tazminat ve mahkeme masrafı taleplerine kısmen hak verdi. Davacılar, 1 milyon Euro manevi tazminat, 87 bin Euro da mahkeme masrafı talebinde bulunmuştu. AİHM; Ankara'yı davacılara toplam 105 bin Euro manevi tazminat, 28 bin 595 Euro da mahkeme masrafı ödemekle cezalandırdı.


'Üç makamın hiçbiri adım atmadı'



Dink ailesinin avukatlarından Fethiye Çetin, karardan sonra Hrant Dink'in eşi Rakel Dink'le birlikte AİHM kararı için şu açıklamayı yaptı:

“AİHM, Hrant Dink'in yargılanmasına neden olan cümleninin ifade özgürlüğgü kapmasında değerlendirilmesi gerektiği ve ayrıca devletin Dink'in görüşlerini ifade edebilmesi için gerekli ortamın sağlanmadığı gerekçesiyle ifade özgürlüğünün iki bakımdan ihlal edildiğine karar verdi.

Ayrıca Hrant Dink'in öldürüleceği emniyet birimleri tarafından bilindiği halde yaşam hakkı korunmadığı için yaşam hakkının ihlal edildiğine, devletin bu cinayeti aydınlatmak için etkili bir soruşturma yürütmediğine oybirliğiyle karar verildi.

Varılan sonuçlar kısaca şöyle: Planlanan suikastten ve bu suikastin yakın bir zamanda gerçekleştirileceğinden haberdar olan üç makamın hiçbiri suikasti önlemek için herhangi bir adım atmamıştır. Türk hükümeti tarafından da vurgulandığı üzere, Hrant Dink'in polis koruması talep etmediği kabul edilmektedir. Ne var ki, Dink'in kendisine yönelik suikast planını bilme ihtimali bulunmamaktadır. Dink'in yaşamını korumak için eyleme geçmesi gerekenler, bu plandan haberdar olmuş olan Türk makamlarıdır. Mahkeme öncelikle Valilik İl İdare Kurulu'nun alt düzey iki görevli dışında Trabzon jandarma görevlilerine karşı ceza davası açmaya izin vermeyi reddetmiş olduğunu da kaydetmiştir. Alt düzey yetkililer tarafından bilginin iletilmesinin ardından uygun adımları atmaya yetkili yetkililerin bu adımları atmama sebepleri hakkında hiçbir yargısal hüküm verilmemiştir.

Bunun yanı sıra alt düzey yetkililer müfettişlere yalan beyanlarda bulunmaya zorlahnmıştır. Bu durum söz konusu olaylarla ilgili delil toplamak için adımlar atılmasına yönelik açık bir ihlal ve sorumlu olanların tespit edilmesi için yürütülen soruşturmanın kapasitesine engel olunması yönünde planlı yürütülen bir işlemdir, denmiştir.

Mahkeme, Trabzon jandarması ve İstanbul polisine yönelik soruşturmaların yürütme erkine ait resmi görevlilerce yürütülmüş olduğunu ve maktulün yakınlarının bu işlemlere dahil edilmediğini gözlemlemiş bulunmaktadır. Ki bu durum soruşturmayı zedelemiştir. Bir emniyet müdürünün sanığın eylemlerini desteklemiş olma şühesi de ayrıntılı bir soruşturma konusu yapılmamış olduğu görülmektedir.

Bu nedenledir ki, yaşamını yitirmesine neden olan eksikliklere yönelik olarak hiçbir etkili soruşturma yürütülmemiş olduğundan ikinci maddeye yönelik bir ihlal olmaktadır.

Mahkeme ayrıca Hrant Dink'in suç isnat edilen yazı dizisinin tamamı incelendiğinde; kendisinin zehir olarak tanımladığı şeyin, Yargıtay tarafından onandığı üzere Türk kanı değil, Ermenilerin Türk halkına yönelik yönelik algısı ve Ermeni diasporasının Türkiye'nin 1915 olaylarını soykırım olarak tanıması yönünde yürüttüğü kampanyanın saplantılı niteliği olduğunun açıkça gözler önüne serildiği hususunda Yargıtay Başsavcısı'nın görüşünü paylaşmaktadır. Mahkeme, Yargıtay'ın söz konusu ifadeyi yorumlayım, fiili ifadeye Türk kimliğini kavramını yükleme biçimini analiz ettikten sonra Yargıtay'ın aslında Hrant Dink'i, 1915 olaylarının soykırım teşkil ettiği görüşünü inkâr etmesinden ötürü devlet kurumlarını eleştirdiği için dolaylı olarak cezalandırdığı sonucuna varmıştır.”


'Davada tetikçiler var, kamu görevlileri yok'


Dink ailesinin avukatlarından Arzu Becerik de, NTV'nin sorularını yanıtlarken, şunları söyledi:

“Beklediğimiz bir karardı, özellikle ifade özgürlüğü konusunda. Türkiye'deki hüküm uluslararası kriterlere aykırılık oluşturuyordu. Ayrıca yaşam hakkı konusundaki karar da yine beklediğimiz bir hükümdü. Cinayetten önce kamu görevlilerinin gerekli önlemleri almamış olmaları, gelen istihbaratları yeterince değerlendirmemeleri, sorumlular hakkında gerekli davaların açılamaması gibi unsurlar vardı.

Mahkemenin kararı çok anlaşılır bir şey, İstanbul 14. Ağır Ceza'da görülen davada sadece tetikçiler var, kamu görevlileri yok. AİHM'e biz bunu anlattık ve bu doğrultuda bir karar verdi.

Bundan sonra yürüyen davalar var, o davalarda da bir yanıt alamadık, birçok talebimiz var ve bunlar da karşılanmadı. Yargılama süreci devam ediyor, sona erdiğinde AİHM'e başvuru yapacağız. Sorumlular ve kamu görevlileri yargılanıp ceza alana kadar çabamız sürecek.”