Dünya

AİHM’den tarihi 'basın özgürlüğü' kararı

AİHM; Nedim Şener ve Ahmet Şık tarafından Ankara’ya karşı açılan davada, genel olarak gazetecilerin hukuki güvenliği konusunda önemli bir karara imza attı.

08 Temmuz 2014 20:36


Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına alınıp, OdaTV davasında tutuklu yargılanan araştırmacı gazeteciler Nedim Şener ve Ahmet Şık’a yönelik uygulamayı “araştırmacı gazeteciliği caydırıcı unsur” olarak değerlendiren Strasbourg Mahkemesi, Türk hükümeti ve devletin diğer organlarına “Medyanın eleştirilerinin üzerine cezai yaptırımla gitmekten kaçının” mesajı gönderdi.

Nedim Şener ve Ahmet Şık 2011 yılında AİHM’ye başvurarak, haklarındaki tutuklanma kararlarının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin “emniyet ve güvenlik” hakkıyla ilgili 5’inci ve “ifade özgürlüğüyle” ilgili 10’uncu maddesine aykırı olduğunu savunmuşlardı. Gazeteciler, somut delil olmaksızın tutuklanmaları ve tutukluluklarının yasallığına itiraz edememelerinden şikayetçi olmuşlardı. Şener ve Şık tutukluluk nedeniyle araştırmacı gazetecilik mesleklerini sürdüremediklerini de belirtip, resmi makamların keyfi uygulamalarını gözetleyen diğer gazeteciler gibi “mesleki yaşamda kendilerine otosansür uygulamak zorunda kaldıkları” tezini işlemişlerdi.

Türk hükümetinden ilginç ret gerekçeleri

Türk hükümeti, dava sürecinde AİHM’den öncelikli olarak Şener ve Şık’ın başvurularını reddetmesini istedi. Bu talebe gerekçe olarak davacıların “AİHM iç tüzüğüne aykırı davranıp, uzun bir başvuru dilekçesiyle mahkemeye şikayette bulunmalarını” gösterdi. Ankara, Nedim Şener’in başvurusuna itirazına ek gerekçe olarak, Şener’in başvuru formunda “cinsiyetini belirtmeyi unutmuş olmasını” da kullandı. Ancak AİHM, Nedim adının Türk dilinde sadece erkekler için kullanıldığını, davacıların sunduğu 30’ar sayfalık dava dilekçelerinin ise makul uzunlukta olduğunu belirtip, hükümetin itiraz gerekçelerini blok halinde geri çevirdi.

Davalarla ilgili kararlarını bugün açıklayan AİHM, Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın durumunda 1 yıllık tutukluluk süresini “aşırı” buldu. Mahkeme tutukluluk süresinin bu denli uzamasını meşru kılacak “yeterli” ve “inandırıcı” delil sunulamadığı sonucuna vardı. Türk hükümeti, AİHM önünde bu konuda yaptığı savunmada Ergenekon savcılarının kullandığı tezleri işlemiş, Ergenekon davası iddianamesinden bölümleri AİHM’nin bilgisine sunmuştu.

​AİHM, Şener ve Şık’ın, soruşturma dosyalarını incelemelerine imkan tanınmayarak, haklarındaki tutuklanma kararının yasallığına itiraz etmelerinin kısıtlandığı sonucuna da vardı. Türk hükümeti bu konuda “soruşturmanın gizliliği” ilkesini savundu. Ancak AİHM, Ergenekon ve OdaTV davalarında ön soruşturmalar Şener ve Şık’ın tutukluluk dönemleri öncesinde tamamlanmış olduğundan Ankara’nın bu savunmasını geçerli bulmadı. ​

‘İfade özgürlükleri de ihlal edilmiştir'

Mahkeme her iki gazetecinin uzun süre tutuklu kalmalarını “toplumsal konular hakkında görüş​ belirtmeleri konusunda caydırıcı bir unsur” olarak değerlendirdi ve bu nedenle ifade özgürlüklerinin de ihlal edildiğine hükmetti. Kararın bu bölümünde, Şener ve Şık’a yönelik uygulamanın, onlar gibi araştırmacı gazetecilik yapanlar için de “otosansür ortamı yarattığı” not düşüldü.

AİHM, hükümet ve diğer devlet organlarına, medyada meşru olmadığını düşündükleri eleştiri ve yorumlara karşı cezai yaptırımdan kaçınmaları telkininde de bulundu.

Kararın ifade özgürlüğüyle ilgili bu yorumunun ​Anayasa Mahkemesi için de içtihat oluşturacağı söyleniyor. Zira karar “medyada otosansür” konusunda AİHM’nin bugüne kadar açıklamış olduğu en somut içtihatlardan biri olarak gösterilmekte.

Oy birliğiyle alınan karar gereği Türk hükümeti Nedim Şener'e 20 bin, Ahmet Şık’a ise 10 bin Euro manevi tazminat ödeyecek.