Akın Özçer
(Emekli diplomat*)
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi (temyiz mahkemesi olarak) ETA mahkûmu İnés del Río hakkında Küçük Daire’nin aldığı ve İspanya’nın itiraz ettiği kararı dün onadı. Bu karar, Rajoy hükümetinin terörle mücadele politikasının önemli araçlarından biri olan Parot doktrininin iptali anlamına geliyor. Büyük Daire’de geçtiğimiz Martta görülen duruşmayla ilgili olarak o tarihte Taraf’taki ayrıntılı haberimi okumamış olanlar için konuyu anımsatmakta yarar var kuşkusuz.
İspanya Yüksek Mahkemesi’nin 2006’da ETA’nın 82 cinayetten sorumlu militanı Henri Parot hakkındaki hükmünden itibaren birden çok cinayetten mahkûm olanlar için uygulanan ceza indirimleriyle ilgili olarak oluşturduğu içtihada “Parot doktrini” deniliyor. O zamana kadar İspanya’da ceza indirimleri, kaç yıla mahkûm olunursa olunsun, fiilen azami 30 yıl olan en ağır hapis cezası üzerinden hesaplanıyordu. Bir cinayetten mahkûm olanın da, üç cinayetten hüküm giyenin de ceza indirimleri 30 yıl üzerinden hesaplanıyor, ceza iyi hallerle birlikte fiilen 18, hatta 16 yıla kadar inebiliyordu. Yüksek Mahkeme bu uygulamanın kamuoyunda neden olacağı rahatsızlığı dikkate alarak, 4800 yıl hapse mahkûm ettiği Parot ile birlikte ceza indirimlerini toplam fiili mahkûmiyet üzerinden hesaplamaya başladı ki bu uygulama birden çok cinayetten mahkûm olanlara fiilen ceza indirimi yapmamak anlamına geliyordu.
İspanya’da süper temyiz yetkisine sahip Anayasa Mahkemesi bu uygulamayı büyük ölçüde uygun buldu. Zira kendisine ulaşan toplam 31 başvurudan 25’i hakkında verilen hükümleri onadı. Böylece iç hukuk yollarını tüketmiş olan mahkûmlar da AİHM’in yolunu tuttu. İşte bu mahkûmlardan biri de İnés del Río idi.
İnés del Río davası
ETA’nın birden çok cinayetle (24) sonuçlanmış eylemine katılmaktan ötürü toplam 3000 yıl kadar hapis cezası alan İnés del Río’nun bu cezası 30 yıla dönüştürüldü. Cezaevine girdiği 1988’den itibaren ceza indirimleri işlemeye başladı. İnés del Río indirimlerle birlikte 20 yıla inen hapis cezasını 2008’de tamamlayacaktı ki kendisine Yüksek Mahkeme’den kötü haber gelmiş, tahliye edileceği tarihten iki ay önce Parot Doktrini’nin uygulanacağı ve tahliyesini 2017’ye ertelediği duyurulmuştu. Bu, kuşkusuz büyük bir hukuki hataydı; çünkü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) “ kimsenin suç işlediğinde yürürlükte olan cezadan daha fazlasına mahkûm edilemeyeceğine” (madde 7) hükmediyordu.
Aslında İspanyol Anayasası’nın 9. maddesi de özgürlük gibi temel hakları kısıtlayan cezaların geriye doğru işlemeyeceğinin altını çiziyordu. AİHM’e göre cezaları geriye doğru işleten Yüksek Mahkeme de, bu uygulamayı anayasaya aykırı bulmayan Anayasa Mahkemesi de hatalıydı. Bu nedenle, 2012 Temmuzunda aldığı İnés del Río kararıyla İspanya’yı, AİHS’in söz konusu 7. maddesi ile özgürlük ve güvenlik hakkına ilişkin 5. maddesini ihlal ettiği gerekçesiyle adı geçeni derhal serbest bırakmaya ve kendisine 30 bin avro ödemeye mahkûm etti.
İşte İspanya bu mahkûmiyet kararına itiraz ederek Büyük Daire’ye başvurdu. Zira karar her ne kadar İnés del Río ile ilgiliyse de, AİHM’in önünde 30 dosya daha vardı. Bu karar onanırsa İspanya’nın o davaları da sırasıyla kaybedeceğini, dolayısıyla Parot doktrini olarak bilinen bu içtihadın doğuracağı hukuki sonuçlarla birlikte sonunun geldiğini kabul etmek gerekecekti.
İspanya savunmasını Parot doktrininin cezaların geriye dönük olarak arttırılması anlamına gelmediği temeline oturtmuştu. İspanya’ya göre, bu içtihat sadece ceza indirimleriyle ilgili bir yorum olduğu için “kanunsuz ceza olmaz” ilkesine aykırılık taşımıyordu.
Büyük Daire kararının hukuki sonuçları
Kabul etmek gerekir ki Büyük Daire’nin İspanya’nın itirazını reddederek ilk kararı onaması büyük bir olasılıktı, dün de bu olasılık gerçekleşti. Karar oybirliğiyle alındı. 17 yargıcın kararı Parot doktrininin sözleşmenin “özgürlük ve eşitlik” başlıklı 5. maddesine aykırı olduğu yönünde oldu. 15 yargıç, içtihadı ayrıca AİHS’in 7. maddesine aykırı buldu. Yukarıda altı çizildiği gibi, karar belki bireysel ama arkasının geleceği şimdiden belli. O bakımdan İspanyol hükümeti ve yargıçları terörle mücadelede kullandıkları önemli bir aracı bu kararla birlikte kaybetmiş oldular.
Adalet Bakanı Alberto Ruiz Gallardon, İçişleri Bakanı Jorge Fernandez Diaz ile birlikte dün düzenlediği basın toplantısında, AİHM’in Parot doktrinini iptalinden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi. İspanyol kamuoyu İnes del Rio gibi yirmiden fazla kişinin ölümüne neden olan bir eyleme katılmış birinin 25 yıl sonra elini kolunu sallayarak serbest kalmasından rahatsız. Hatta PP’ye yakın duran Terör Kurbanları Derneği AVT’nin AİHM kararının uygulanmaması telkininde bulunduğu dikkate alınacak olursa, bu rahatsızlığın had safhada olduğunu kabul etmek gerekir. Buna karşın hükümetin kararı uygulamamak gibi aşırı bir tepki vermemesi de olumlu kuşkusuz. Gallardon, kararın İnés del Río ile ilgili bireysel bir yargı kararı olduğunu ve uygulamanın da hükümet değil bağımsız mahkemeler tarafından yapılacağını vurguladı ki doğru olan da buydu kuşkusuz.
İnés del Rio’nun avukatları ise Parot doktrininden doğrudan etkilenen 55 ETA mahkûmunun daha derhal tahliyesini talep etmeye hazırlanıyor. Yukarıda belirtildiği gibi bunlardan 30’unun dosyası AİHM’e ulaşmış durumda. Geri kalanlardan bir bölümü ise Anayasa Mahkemesi’nde temyizde bulunuyor. Mahkemenin şimdi AİHM kararı doğrultusunda hareket ederek Yüksek Mahkeme’nin içtihadını bozması doğal. Görünen o ki AİHM kararı birçok ETA mahkûmunun durumunu olumlu yönde etkileyecek.
Kararın siyasi sonuçları
Parot doktrini İspanya’nın terörle mücadele politikasının önemli araçlarından biri olduğuna göre, böyle bir aracın kullanılmasını yasaklayan AİHM kararının siyasi sonuçlarını da var. Bu sonuçlardan ilki ETA’nın silah bırakma sürecini ilgilendiriyor. Bu sürecin tamamlanması için örgütün kendini fesih ve silahlarını teslim etmesi gerekiyor. Rajoy hükümeti işbaşına geldiği günden bu yana bu konuda ETA’nın gereken adımları atmasını bekliyordu. Ama ETA adım atmak için mahkûmlarının durumunu hükümetle topluca müzakere etmeyi şart koşuyordu. Hükümet de buna karşılık yürürlükteki mevzuat uyarınca mahkûmların durumunun bireysel olarak teker, teker ele alınabileceğini hatırlatarak, ETA ile görüşülecek bir şeyin olmadığını vurguluyordu.
Tesadüf bu ya önceki gün (20 Ekim) ETA’nın silah bıraktığını resmen açıklamasının ikinci yıldönümüydü. İki yıl boyunca ne hükümet, ne de ETA yukarıda özetlenen tutumlarından bir gram bile kıpırdamadıkları için bu süreç tamamlanmamıştı. Örgütün üzerinde sadece Rajoy hükümetinin değil aynı zamanda siyasi kolu Sortu ve Bildu’nun da baskısı vardı. ETA’nın toplumsal tabanını oluşturan yurtsever (abertzale) solun oy verdiği bu partiler mücadelenin artık silahla değil siyasi olarak yürütülmesi gerektiği hususunda kararlıydı. Kaldı ki ETA’nın da başka türlü bir mücadele yürütebilecek imkânı kalmamıştı.
İşte AİHM’in kararı tam da bu sırada gelmiş bulunuyor. Juan Mari Gastaca’nın El Pais’te altını çizdiği gibi, karar taraflar için de bir uzlaşma fırsatı yaratıyor. İspanyol hükümeti AİHM kararına uymak suretiyle kaçınılmaz tahliyeleri engellememeyi tercih ettiğine göre, ETA da bundan yararlanarak, mahkûmlarının durumlarını müzakere şartını bir yana bırakarak kendini fesih ve silahlarını teslim aşamasına geçebilir. Bir ay öncesine kadar ETA’nın bu aşamaya geçeceğini yılsonundan önce açıklayacağı söylentisi dolaşıyordu ama örgüt terör geçmişinden pişmanlık duymadığını açıklayarak kendi tabanı dâhil herkesi hüsrana uğratmıştı.
Şimdi AİHM’in bu kararıyla tarafların inatlaşması sonucu iki yıldır tıkanmış olan ETA’nın sonlandırılması sürecine olumlu katkıda bulunduğu söylenebilir. Terör kurbanlarının karara tepki göstermesi, kamu vicdanının rahatsızlık duyması doğal, ama silahların konuştuğu bir döneme son noktanın konulması her şeyden önemli kuşkusuz.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
* Akın Özçer, emekli diplomat, Türkiye'nin Madrid Büyükelçiliği eski Müsteşarı ve eski Lyon Başkonsolosu. "İspanya Siyasi Tarihinde Bask Milliyetçiliği" ve "Çoğul İspanya: Anayasal Sistemi ve Ayrılıkçı Terörle Mücadele Modeli" adlı iki kitabın yazarı.