Gündem

AİHM'de İfade özgürlüğüne savunma verilmeyecek

Edinilen bilgilere göre Türkiye AİHM’ye yansımış ifade özgürlüğü ile ilgili davalarda artık savunma vermeyeceği belirtildi...

31 Ağustos 2010 03:00
T24 - Hrant Dink cinayetinin AİHM götürülmesinin ardından Türkiye tarafından verilen savunma dosyası kamuoyunda geniş yer bulmuş ve birçok tepkiye neden olmuştu. Daha sonra savunmanın Türkiye'deki yetkililerce de kabuledilemez olduğu, bu konuda Dink ailesi ile anlaşma yoluna gidilmesi gerektiği belirtilmişti.  

Edinilen bilgilere göre Türkiye AİHM’ye yansımış ifade özgürlüğü ile ilgili davalarda artık savunma vermeyeceği belirtildi. Radikal gazetesinden Murat etkin'in yazısı:


İfade özgürlüğünde Hrant Dink kriteri 


Cinayete kurban giden gazeteci Hrant Dink’in ailesinin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) açtığı davaya Türkiye’nin verdiği savunmanın kamuoyunda tepkilere neden olması, Ankara’yı yeni bir tutum almaya sevk etti.

Buna göre, Türkiye AİHM’ye yansımış ifade özgürlüğü ile ilgili davalarda artık savunma vermeyecek ve dostane çözüm arayacak. Bu durum, yalnızca Dink’in durumu için değil, ifade özgürlüğüyle ilgili bütün için geçerli olacak.

Bu konudaki karar 24 Ağustos’ta Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan bir toplantıda oluşturuldu.

Toplantıya Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun yanı sıra, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, İçişleri
Bakanı Beşir Atalay katıldı.

Bilgi veren kaynaklara göre, toplantıda temel olarak iki karar oluşturuldu:

1-Bundan böyle ifade özgürlüğü ile ilgili davalarda verilen mahkûmiyeti savunma yoluna gidilmeden dostane çözüm aranacak,

2-Süreci hızlandırmak amacıyla Dostane Çözüm Komisyonu’nun çalışma yöntemi değiştirilip icra yetkisi verilecek.

Dostane Çözüm Komisyonu (DÇK) aslında hükmi şahsiyeti olmayan bir grup. AİHM’ye yansımış davalarda ‘dostane çözüme’ hükmedilmesi (ve tazminat ödenmesi) durumunda yurtiçinde davaya taraf olan Dışişleri, Adalet, İçişleri ve Maliye bakanlığı temsilcilerinden oluşuyor. Komisyon, bakanlıklar arasında eşgüdüm sağlıyor.

Ancak Komisyon’daki görüşün her bakanlığa geri dönmesi, bir bakanlığın veto etmesi durumunda kararın alınamaması gibi uygulamalar hem süreci uzatıyor, hem de karar almayı zorlaştırıyor.

İşte Dışişleri Bakanlığı’nda yapılan toplantıda bu Komisyon üyelerinin ifade özgürlüğü ile ilgili durumlarda Bakanlıkları adına yetki kullanması görüşü de oluşturulmuş durumda.

Bu görüş 24 Ağustos akşamı Davutoğlu ve Ergin tarafından başbakan Tayyip Erdoğan’a sunuldu ve onayı alınarak kalıcı talimat haline geldi. Anlamı şu: Bundan böyle ifade özgürlüğü davalarında kural savunma vermeyip dostane çözüm aramak, istisna ise Bakan talimatıyla savunma hazırlamak olacak.


Kestirme çözüm, artılar, eksiler

Kaynaklar, bu uygulama ile hem Türkiye’nin AİHM karşısında yargıdan gelen ve eski hukuk uygulamalarından kaynaklanan kararları savunma durumunda kalarak daha fazla etik sorun yaşamamasının, hem de ülke içindeki demokratikleşme adımlarıyla uyumlu gidilmesinin amaçlandığını söylüyorlar.

Yani bulunan çözüm bir ‘kestirme çözüm’ ve her kestirme çözümde olduğu gibi artıları olduğu kadar eksileri de bulunuyor.

Bunların başında, devlet adına AİHM’ye verilen savunmaların, aslında ülkedeki yargı sisteminin savunulması olduğu gerçeği geliyor.

Çünkü aslında ‘dostane çözüm’ isteyerek tazminat ödemeyi kabul etmek, hukuk dilinde hatayı kabullenmek anlamına geliyor.

Yeni uygulama, demokratikleşme anlayışına uygun bir devlet tutumu ortaya çıkarırken, yürütme, yasama, yargı arasındaki dengeyi etkiliyor. Bu uygulama ile bir yerde ülkenin yürütme gücü, yargısını inkâr etmiş oluyor.

Kaynaklar bu muhtemel sıkıntının çözümünün de yine yasama, yürütme, yargı ayrılığı içinde bulunabileceği görüşünde.  Yani yürütmenin, hükümetin hâlâ ifade özgürlüğü bakımından sorunlu yasalara ilişkin yasamaya, yani Meclis’e vereceği kanun teklifinin kabulüyle bu tür sorunlu kararların alınmayacağı ortam oluşturulabilir.

Muhtemel sorunlara karşın, bu yeni uygulamanın Türkiye’de insan hakları ve ifade özgürlüğüne ilişkin atmosferde belli bir ferahlık sağlayacağı ve yargı kararları açısından caydırıcı olacağı da söylenebilir. Ödenecek tazminatları devlet bütçesine getireceği yük yanında siyasi itibar getirisi söz konusu...

Bu uygulamanın Hrant Dink davasıyla gündem gelmiş olması, uygulama açısından Türkiye’de daha önce görülmemiş bir kriterin devlet sistemine dahil olmasını sağladı.

Dink’in ailesinin dostane çözümü kabul etmeyeceğini açıklaması, AİHM hukuku açısından mutlak ret anlamına da gelmiyor. Devletlerin hatasını kabul ederek önerdiği çözümler, şikâyetçinin itirazına karşın karara bağlanabiliyor.

Bu uygulamanın Dink davası sonrası sonuçlarını görmek içinse AİHM’nin görüşeceği ilk ifade özgürlüğü davasını gözlemek gerekiyor.