T24 Haber Merkezi
Gonca Tokyol
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), kapatılan Ülkede Özgür Gündem gazetesinin sahibi Ali Gürbüz’ün bireysel başvurusuna dair kararını bugün açıkladı. Kararda, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ‘ifade özgürlüğü’nü kapsayan 10. Maddesini ihlal ettiği belirtildi ve Gürbüz’e 3 bin 500 Euro manevi tazminat ödenmesine hükmedildi.
AİHM, gazetecilere yönelik peş peşe açılan davaların ve yargı süreçlerinin uzunluğunun ‘bir çeşit taciz’ olduğunu belirtirken, bunların gazetecilerin gözünü korkutma ve kamu yararına makaleleri yayınlama konusunda cesaretini kırma amacı güttüğünü kaydetti. Aynı zamanda da sonunda beraat etmiş olsa dahi yargı sürecinin ve hüküm giyme korkusunun gazetecileri otosansüre yönlendirdiği belirtildi.
"Yasanın içerikler değerlendirilmeksizin otomatik olarak uygulanması kamusal tartışma zeminini zedeliyor"
AİHM kararında, Gürbüz’e Türk yasalarına göre ‘terörist’ kabul edilen yetkililerin açıklamalarını yayınladığı gerekçesiyle 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’na (TMK) dayanarak 7 farklı dava açıldığı hatırlatıldı ve “Mahkeme, yayınların belirgin olmayan mesajlar içerdiğini tespit etti ve 3713 sayılı kanunun, -gerçek içerikleri değerlendirilmeksizin terör örgütlerinden gelen açıklamaların tamamında otomatik olarak uygulanmasının ifade özgürlüğü ile kamusal tartışma zemininin zedelenmesi olduğunu belirledi” dendi.
Başvurucu en nihayetinde beraat etse de dava süreçlerinin uzun sürdüğüne dikkat çeken AİHM, ‘mahkum edilme korkusunun kaçınılmaz bir şekilde Gürbüz üzerinde baskı oluşturduğunu ve bunun da bir medya profesyoneli olarak Gürbüz’ün otosansür uygulamasıyla sonuçlandığı’ değerlendirmesinde bulundu.
"En sonunda gelen beraat mevcut risklerin varlığına zar zor son verdi"
Öte yandan AİHM, açılan davaların sayısı ve yargı sürecinin uzunluğunun ‘tacizin bir çeşidi’ olarak nitelendirilebileceğini kaydetti ve örnek olarak da ‘gazetenin sahibinin gözünün korkutulması ve kamu yararına olan sorulara dair makalelerin yayımlanması noktasında cesaretinin kırılmasını’ gösterdi. Kararda şu değerlendirme de yer aldı:
“Davaların gerçek ve etkili kısıtlamaları oldu ve en sonunda gelen beraat mevcut risklerin varoluşuna zar zor son verdi, bu davalar Gürbüz’ün üzerinde belirli bir süre boyunca baskı yarattı. Sonuç olarak da Gürbüz’ün ifade özgürlüğü hakkına müdahalede bulunuldu.”
Kararda, Gürbüz’e yönelik yargı süreçlerinin ‘yetkililerin baskıcı uygulamalarının sonucu olduğu’ belirtilirken; ‘gazetecilere, editörlere, gazete sahiplerine Terörle Mücadele Kanunu uyarınca sistematik olarak açılan davaların, gazetecileri kısmen sansürleme ve kamuya açık bir tartışmada fikirlerini belirtmelerini sınırlama gibi etkileri olabileceği’ kaydedildi ve şu ifadelere yer verildi:
“Gazete sahiplerine, yayımcılara ve editörlere yönelik sadece 3713 sayılı kanunu kapsamındaki açıklamaları yayınlamaları zeminine dayanarak tekrarlanan davalar, medya profesyonellerini ve kamusal tartışmanın parçası olan bir fikri kamusal bir şekilde ilerletme yeteneklerini kısmen sansürleyebilir.
"3713 sayılı kanun uyarınca medya profesyonellerine yönelik, niyetleri ya da kamunun çatışmalı bir konudaki diğer görüş ya da bilgileri haber alma hakkı dikkate alınmaksızın otomatik olarak alınan tatbikat önlemleri haber alma ya da ifade özgürlüğüyle uyuşmaz.”
Ne olmuştu?*
Dönemin Ülkede Özgür Gündem gazetesinin sahibi Ali Gürbüz’e 2004 ve 2006 yılları arasında gazetede yayınlanan 11 makale ve haber nedeniyle, toplam yedi dava açıldı.
11 makale ve haber içerisinde, PKK’nin Noel mesajı ve mahpusların, Kürt sorunu konusunda barışçıl çözüm adına Abdullah Öcalan ile diyalog kurulmasına yönelik açıklamaları vardı.
Gürbüz, 2007 yılında “terör örgütünün açıklamalarını yayınlamaktan” suçlu bulundu ve para cezası ödemeye mahkum oldu.
Ceza, Yargıtayca bozuldu. Yargıtay’ın bozma kararında, Anayasa Mahkemesi’nin, Terörle Mücadele Kanunu’nun o dönemki 6/4 maddesinde yer alan ve gazetenin sahibini sorumlu tutan ifadesini kaldırması gerekçe gösterildi.
Ali Gürbüz, 2011’de tüm suçlamalardan beraat etti.
Ancak Gürbüz yine de AİHM’ne başvurarak, gazetede yazılanlar sebebiyle sürekli olarak soruşturma ve davalarla karşı karşıya kalmasının, profesyonel bir medya çalışanı olarak yargılama süresi boyunca üzerinde baskı oluşturduğunu belirtti.