Gündem

AİHM, Cumhuriyet davasından sonra Ahmet Şık için de "ihlal" kararı verdi

24 Kasım 2020 13:27
Gökçer Tahincioğlu

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Cumhuriyet gazetesi yazar ve çalışanlarının tutuklanması konusunda verdiği hak ihlali kararının hemen ardından, aynı operasyonda tutuklanan ve Cumhuriyet gazetesinde yaptığı haber ve röportajları nedeniyle hapse mahkum edilen gazeteci Ahmet Şık’ın da haklarının ihlal edildiğine hükmetti.

Fethullah Gülen cemaatinin yargıya egemen olduğu dönemde Oda TV davasından tutuklu yargılanan Şık’ın ikinci kez tutuklanmasını değerlendiren AİHM, “özgürlük ve güvenlik hakkı ile ifade ve basın özgürlüğü haklarının” ihlal edildiğini kararlaştırdı. Cumhuriyet kararında olduğu gibi, 18. maddeden ihlal bulmayan AİHM’nin kararına Türk yargıç Saadet Yüksel muhalif kaldı. Yüksel, muhalefet şerhinde, Şık'ın bazı röportajlarının basın özgürlüğünün konusu olmadığını, hala Yargıtay önünde derdest olan davada ayrıca 10. madde incelemesi yapılmasının erken ve gereksiz olduğunu savundu. Yüksel, Şık’ın özgürlük ve güvenlik hakkının ihlal edildiğine dair 5. Maddeden verilen ihlal kararında ise çoğunlukla aynı yönde oy kullandı ancak farklı gerekçe yazdı. Karşı oya rağmen AİHM, iki maddeden Türkiye’nin hak ihlalinde bulunduğunu karar altına aldı. Karara göre Şık’a, 16 bin euro tazminat ödenecek.

AİHM, Cumhuriyet gazetesinin eski yazar ve çalışanlarına yönelik operasyon kapsamında tutuklanıp tahliye edildikten sonra milletvekili seçilen Ahmet Şık’ın, tutuklanmasına ilişkin başvurusunu karara bağladı. Geçtiğimiz günlerde Cumhuriyet gazetesinin tutuklanan diğer yazar ve çalışanlarının başvurusunu karara bağlayan ve “hak ihlali” kararı veren AİHM, Şık’ın başvurusu için de “hak ihlali var” dedi.

AİHM, 1’e karşı 7 oyla aldığı kararda, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin, 5 ve 10. maddelerinin ihlal edildiğine hükmetti.

Makul şüphe yok

AİHM, 5. maddeden verdiği ihlal kararında, gözaltı ve tutuklama kararının “Makul şüphe eksikliğine” rağmen verildiğini belirterek, “Gazetecinin, haber, söyleşi ve sosyal medya paylaşımları üzerinden terör örgütünün propagandasını yaptığını ya da terör örgütüne yardımda bulunduğunu kanıtlayacak makul şüphenin” bulunmadığını vurguladı. Suçlamalara konu haber ve röportajların kamusal tartışmalarla ilgili olduğunu vurgulayan AİHM, bunların terör örgütlerinin yasa dışı amaçlarına katkı sağladığına yönelik herhangi bir istek göstergesinin bulunmadığının altını çizdi.

AİHM, ayrıca, hukuksuz müdahale ve gözaltıyla, Şık’ın ifade özgürlüğü hakkının da ihlal edildiğine hükmetti.

AİHM, bu gerekçelerle Şık’ın, “özgürlük ve güvenlik hakkı ile ifade ve basın özgürlüğü haklarının ihlal edildiğini kararlaştırdı. AİHM, Cumhuriyet davasında olduğu gibi Şık’ın başvurusunda da 18. Madde ihlali bulmadı. Türkiye, bu maddeden Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala başvurularında mahkum olmuştu. 18. Madde, hak ihlallerinin başka amacı gizlemek niyetiyle gerçekleştirildiğini düzenliyor. Demirtaş davasında siyaseti, Kavala davasında ise sivil toplumu etkisizleştirmek niyetiyle Türkiye’nin operasyonları yaptığı karar altına alınmıştı.

Yüksel, muhalif kaldı

İfade özgürlüğü ile ilgili 10. maddeden verilen ihlal kararına muhalif kalan Türk yargıç Yüksel ise Yüksel, muhalefet şerhinde, Şık'ın bazı röportajlarının basın özgürlüğünün konusu olmadığını, hala Yargıtay önünde derdest olan davada ayrıca basın ve ifade özgürlüğü ile ilgili 10. madde incelemesi yapılmasının erken ve gereksiz olduğunu savundu.

Yüksel, bir savcının “rehin”  alındığı bir terör operasyonu sırasında Şık’ın, teröristlerle konuştuğunu, bir başka haberinde ise PKK’nın liderlerinden biriyle röportaj yaptığını belirterek, “Benim görüşümde, bu röportajlar ve başvuranın diğer aktiviteleri ( bazı sosyal medya paylaşımları) basın özgürlüğü meselesi olarak değerlendirilmeyebilir ve özgürlüğün alanında incelenip incelenmeyeceğine dair cezai bir soruşturmanın nedeni olarak nitelendirilebilir. Gazetecilik faaliyetlerinde genişletilmiş basın özgürlüğünün gözetilmesi gerektiğini kabul ediyorum. Ancak bu özgürlük, belli görev ve sorumluluklarla birlikte geliyor. Bunlardan biri de sorumlu gazetecilik faaliyetleri yürütmek” değerlendirmesini yaptı.

Yüksel, özgürlük ve güvenlik hakkı ile ilgili 5. Maddeden verilen ihlal kararında ise çoğunlukla aynı yönde oy kullandı ancak farklı bir gerekçe kaleme aldı. Yüksel, davada, gazeteci olan başvurucunun gözaltına alınması ve gözaltında tutulmasına odaklanıldığını belirterek, “Benim görüşüme göre şu iki olgunun birbirinden ayrıştırılması gerekir: ceza davası bağlamında bir gazetecinin tutuklanması ve ceza davasının açılması. Gazetecinin gözaltına alınmasıyla ilgili olarak yargının sonuçlarına katılıyor ve çok ciddi nedenler olmadığı sürece bu önlemin kullanılmaması gerektiğini düşünüyorum” dedi. Yüksel, buna karşılık, Şık’ın sonrasında propaganda suçundan cezaevinde yatmaya devam ettiğini anımsatarak, “Suçlamaların sınıflandırılması konusunda endişelerimi dile getirmek zorundayım. Evet, başlangıçta suçlamalar yanlış biçimde sınıflandırılmıştı” yorumunu yaptı. Yüksel, Şık’ın haberlerinin propaganda kapsamında ele alınabileceğine yönelik makul şüphenin bulunduğunu düşündüğünü buna rağmen terör örgütüne yardım suçundan gözaltı ve tutuklama kararı verilmesi konusunda ciddi şüpheleri olduğu için bu maddede çoğunlukla birlikte hareket ettiğini vurguladı. Yargıtay’ın da benzer yorum yaptığına işaret eden Yüksel, mahkemelerin sınıflandırma konusunda hata yaptığına inandığını, terör organizasyonlarına yardım konusunda minimum seviyede gerekli şüphe seviyesine ulaşılmadığını düşündüğü için bu yönde oy kullandığını belirtti.

Dosyasını etkileyebilecek

Yargıtay, Cumhuriyet davasında yargılanan sanıkların beraat etmesi gerektiğini karar altına almıştı. Yargıtay, aynı davanın sanığı olan Ahmet Şık hakkındaki “örgüte yardım” cezasını da bozan daire, buna karşılık, TMK’nin 6. Maddesi uyarınca cezalandırılmasını istemişti. Şık’ın, hedef gösterme ve devleti aşağılama gerekçesiyle cezalandırılması gerektiği belirtilmişti. Mahkeme ise ilk kararında direnmişti. Dosya halen Yargıtay’da bulunuyor. AİHM kararı, Şık’ın ilk tutuklandığı döneme ilişkin olsa da Yargıtay’ın bu kararı da göz önünde bulundurarak dosyayı değerlendirmesi gerekiyor.

Ahmet Şık: Kararların hukuki olması siyasi olduğu gerçeğini örtemez

Ahmet Şık, AİHM'in kararı üzerine Twitter üzerinden yaptığı ilk yorumda şunları yazdı: 

"İHAM’ın kararlarının hukuki olması siyasi olduğu gerçeğinin üzerini örtemez. İHAM’dan çıkan göstermelik ihlal kararları, kendilerinden olmayanların/düşman bellediklerinin hukuki güvencesini gasp eden Saray Rejimine verilmiş bir güvencedir..

Koca bir ülkenin yurttaşlarına “hukuki güvenceniz olmadan birer rehine olarak yaşamaya devam edeceksiniz” demektir. İç hukuktan üstün olan İHAM kararlarının ilk derece mahkemeleri tarafından dahi tanınmadığı bir ülkeye yaptırıma gitmemeleri bunun kanıtıdır.

Özetle İHAM’ın itibarı, devlete çöreklenmiş bir mafyanın tetikçisi olan Türkiye yargısınınki kadardır."