Abdullah Öcalan'ın 23 Haziran seçimleri öncesi gönderdiği mektup konuşulmaya devam ederken Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı , HDP’nin seçim çalışmalarına destek vermek için İstanbul’a geldi.
“İnanıyorum ki halkımız tercihini demokrasiden yana yapacak, hukuktan, adaletten yana yapacak. Bu konuda fazla tartışmanın anlamı yok. İrade halkındır. Halkımız özgür iradesi ile sandık başına gidecektir ve bunun demokrasiden yana olacağından eminim” ifadesini kullanan Türk, "Biz oylarımızın anlamlı olması için çalışma yürütüyoruz. Oyumuzun sonuca etki etmesi için çabalıyoruz” dedi.
HDP'nin Taksim Hill Otel'de düzenlediği kahvaltıda aydın, akademisyen ve iş insanlarıyla bir araya gelen Ahmet Türk, halkın sorunlarını çözmek için siyaset yaptıklarını söyledi. “Kürt halkı üzerinde yoğun baskılar olduğunu” ifade eden Türk, "Halkımızın yarınları için burada toplandık. Evet, yıllardan beri çok ağır bedellerle demokratik siyasetin ilerlemesi, bu ülkede adaletin sağlanması, Kürt halkının demokratik değerler etrafında halklarla birlikte yaşadığı pratik bir gelecek kurmak için çabalıyoruz. Bu nedenle bizim çizgimiz, yolumuz, dostlarımız ve müttefiklerimiz bellidir" dedi.
“Demokrasi olmadan Orta Doğu bataklığından çıkılamaz”
Türk, "Halklar ortak demokratik gelecekte bütünleşmeden ne Kürtler ne de Türkiye halkları özgürleşebilir. Bu nedenle mücadele ortak bir mücadeledir. Türkiye'nin demokratikleşme mücadelesidir. Ezilenlerin, yok sayılanların, inkar edilenlerin geleceklerini güvence altına alabilecek bir siyaset anlayışının hâkim kılınması için çaba gösteriyoruz." şeklinde konuştu.
“Bizim çizgimiz üçüncü bir seçenek”
“HDP'ye uygulanan baskı politikalarının bugün iktidara uygulanması halinde iktidardan hiçbir eser kalmayacağını” öne süren Türk, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Ama ezilen hakların partisi bütün baskılara rağmen dimdik ayakta ve demokratik bir siyaset için mücadelesini sürdürüyor. Aslında demokrasilerde müttefikler ve ittifaklar bellidir. Ama zaman zaman Türkiye'deki gelişmeleri göz önünde tutmak zorundayız. Yani biz bu ittifakımız üçüncü bir seçeneğini ortaya koyduğumuz zaman aslında Türkiye demokrasi güçlerinin kucaklamaya dönük bir hareket olarak değerlendiriyoruz.
“Kürtlerin nefessiz bırakılmak istendiğin bir süreçteyiz”
“Bugün yaşadığımız süreçte Kürtleri nefessiz bir bırakılmak istenen bir süreçle karşı karşıyayız. Bu dönem farklı bir dönem. Bunları tartmak zorundayız. Bazen fırsatlar yüz yılda gelir bir günde de gelebilir. Fırsatlar doğduğunda bunu iyi değerlendirme zorunluluğumuz vardır. Bu gün bütün dünya Kürtlerin oylarının anlamlı olduğunu gördü. Bu anlamlı oyu siyasete etkili hale getirmek için elbette ki çok ciddi bir şekilde bir çalışması içinde olmak gerekir. Bu gün Kürt seçmenlerinin İstanbul’daki oyunun ne kadar anlamlı olduğunu biliyoruz."
“Kürtleri dışlayarak siyaset yapılmaz”
"Biz oylarımızın anlamlı olması için çalışma yürütüyoruz. Oyumuzun sonuca etki etmesi için çabalıyoruz" diyen Türk, öyle konuştu:
"Bu nedenle biz bu seçimlerde demokrasi tarafıyız. Haksızlığa, hukuksuzluğa, zulme karşı bir duruşu gösteriyoruz. Biz rengimizi ortaya koyuyoruz. Bugün Kürtleri anlamayan Kürtlere dışlayan düşmanlaştıran bir anlayışa karşı mesaj vermeye çalışıyoruz. Kürtleri politize olduğu bir dönemde Kürtleri yok sayarak ve dışlayarak siyaseti yürütmenin kolay olmadığını mesajını veriyoruz. Herhangi bir siyasi partinin siyasi propagandasını yapmak için değil ama halkımızın geleceğini belirleyen tavrın ortaya çıkması için, oyumuzun anlamlı olması için burada halkımızla birlikte sohbet ediyoruz. Kim ne derse dersin yıllardır büyük bedeller veren halkımız ne yapacağını bizlerden daha iyi biliyordur. Yaşadıkları ve gördükleri ile zaten halkımız politize olmuş. Kendini yok sayanlara karşı nasıl bir siyaset geliştireceğini bizlerden iyi biliyor."
“İnkâr politikalarıyla bu ülke yönetilemez”
Temel amaçlarının demokrasi ve barış olduğuna dikkat çeken Türk, sözlerini şöyle tamamladı:
"Eğer biz bugün biraz daha diplomasiyi, siyaseti, siyasetin anlamını, toplumun siyasete etkisini yansıtabilirsek birçok şeyin değişeceğine inanıyorum. İnkârcı politikaların artık bu ülkeyi yönetemeyeceği kısa bir süre sonra anlaşılacak. Bugün bir ekonomik krizle karşı karşıyayız. Eğer Kürt sorunu olmasa, Kürtlere karşı yaklaşım farklı olsaydı Türkiye bugün bu halde olmazdı. Biz kucaklayıcı bir siyasetin yanındayız. Diyalogla sorunların çözümlenmesi konusunda her zaman siyasetimiz açık olmuş ve bu konuda çağrılarımız olmuştur. Ama gerçekten anlamak istemeyenlere de bunun yanıtı verme gibi bir sorumluluğumuz var. İnanıyorum ki halkımız tercihini demokrasiden yana yapacak, hukuktan, adaletten yana yapacak. Bu konuda fazla tartışmanın anlamı yok. İrade halkındır. Halkımız özgür iradesi ile sandık başına gidecektir ve bunun demokrasiden yana olacağından eminim. Bazen çok kısa sürede bir değişim dönüşümün kapıları açılır ya da bu konuda gelişmeler olur. Dikkatle bu süreçleri izlemek zorundayız. Seyirci kalmayacağız. Müdahil olacağız. Siyasetçiler ya bunu kabul edecek ya da Türkiye'yi yönetemeyecek hale gelecek."