T24 Haber Merkezi
Görevden el çektirilen ve yerine kayyım atanan Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutukluluğuna itiraz edildi. Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi'ne Özer'in avukatları tarafından verilen itiraz dilekçesinde, tahliye talep edildi. Dilekçede, "Bir kişiyi suçlu ilan etmeden önce, onun özgürlüğünü kısıtlamak, hukuk sisteminin insan onuruna ve özgürlüklerine saygılı bir şekilde işlemesi gerektiği ilkesine aykırıdır" denildi.
Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer'in tutukluluğuna itiraz edildi. İtiraz dilekçesini Özer'in avukat kızı Seraf Özer, Murat Sadak, Elif Altınok ve Serbülent Özavcı İstanbul Nöbetçi Asliye Ceza mahkemesi'ne, İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği'ne iletilmek üzere sundu. Dilekçeyle birlikte Ahmet Özer'in "Parti Meclis Üyeliği Adaylık Başvuru Formu ve CHP Milletvekilliği Aday Adaylığı", "Henüz tutuklamaya sevk işlemi dahi yapılmamış iken, saat 20.52'de Sabah Gazetesi ve A Haber'de yayımlanan kayyım atama haberleri", "Rojda Şenses'e İlişkin Mahkeme İlamı" dahil 15 ayrı ek belge sunuldu.
"Yargının temel işlevlerinden biri adaletin sağlanmasıdır; ancak bu adaletin sağlanmasında insanı ve empatiyi göz ardı etmek, mekanik bir sürecin ötesine geçemeyen bir yargı sistemine yol açabilmektedir. Yargı süreci, bireylerin özgürlüklerini ellerinden alan en sert yaptırımlardan biri olan tutuklama kararı ile sonuçlanabileceği için, her adımda insani boyutların göz önünde bulundurulması zorunludur" denilen dilekçede, şu gerekçelere yer verildi:
"Bu noktada empati, yani olayların sanığın yerine kendini koyarak değerlendirilmesi, adil bir yargılama sürecinin vazgeçilmez bir parçası olmalıdır. İnsanoğlunun tarih boyunca bulduğu en büyük ceza, idam olmuştur. Ancak modern hukuk sistemleri, idamın geri döndürülemez sonuçları nedeniyle bu cezayı çoğunlukla terk etmiştir. Bunun yerine, insanları belirli bir süre için hapsederek cezalandırma yöntemi yaygın hale gelmiştir. Fakat bir insanı haksız ve hukuksuz bir şekilde dört duvar arasında, kilitli bir mekânın içinde tutmak da idam cezasından farklı olarak değerlendirilemez. Kapıları kilitli bir mekânın içine kapatılmak, bir nevi zamanın donduğu bir boşlukta yaşamak anlamına gelir. Bu durum, kişinin hayatını durma noktasına getirir ve sürekli aynı zamanı tekrar tekrar yaşaması anlamına gelir. Dolayısıyla, tutuklama kararları verilirken bu ağır sonuçlar her zaman göz önünde bulundurulmalıdır.
"Tutuklama geçici bir tedbirdir''
Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 100. maddesi, tutuklama kararlarının ancak belirli koşullar altında verilmesi gerektiğini açıkça ortaya koyar. Bu koşullar, tutuklamanın bir tedbir olduğunu ve suçluluğu kesinleşmemiş bir kişinin hürriyetinden mahrum bırakılmasının ancak son çare olarak düşünülmesi gerektiğini vurgular. Ne var ki, uygulamada bu ilkeler çoğunlukla ihmal edilmekte ve tutuklama kararı adeta bir cezalandırma aracı olarak kullanılmaktadır. Oysa tutuklama, yalnızca kaçma şüphesinin bulunduğu veya delillerin karartılabileceği durumlarda uygulanması gereken geçici bir tedbirdir. Bir kişiyi suçlu ilan etmeden önce, onun özgürlüğünü kısıtlamak, hukuk sisteminin insan onuruna ve özgürlüklerine saygılı bir şekilde işlemesi gerektiği ilkesine aykırıdır.
"Tutuklama kararları sadece yasal bir süreç değil, aynı zamanda insanın zamanına ve yaşamına müdahale eden bir uygulamadır''
Yargının, empatiyi bir kenara bırakmadan her bireyin özgürlüğünün kutsallığını göz önünde bulundurarak karar vermesi gerekir. Tutuklama kararı, sadece bir hukuki tedbir değil, aynı zamanda kişinin yaşamını durdurmak, ailesi, işi, sosyal çevresi ile bağlarını kesmek anlamına gelir. Bu bağlamda, bir tutuklama kararı vermeden önce bir kez daha düşünmek, bu kararın insan hayatı üzerindeki derin etkilerini hesaba katmak, adil yargılamanın olmazsa olmazıdır. Adalet, sadece suçluların cezalandırılması değil, masumiyet karinesine saygı gösterilmesiyle de ilgilidir. Bu nedenle yargı organlarının, tutuklama gibi ağır tedbirleri uygularken insan onurunu korumayı ve bireyin temel haklarını göz ardı etmemesi gerekir. Tutuklama kararları sadece yasal bir süreç değil, aynı zamanda insanın zamanına ve yaşamına müdahale eden bir uygulamadır.
Empati ile hareket eden bir yargı, bireyleri adil bir şekilde yargılama sorumluluğuna sahip olmalıdır. Bu kapsamda dosyanın içeriği ve olayların gelişimi ile mevcut delil durumu dikkate alındığında, CMK 100. maddesinde aranan tutuklama nedenlerinin oluşmadığı açıktır. Bu kapsamda, müvekkilimin tüm açıklamalar doğrultusunda derhal serbest bırakılmasını talep etme zorunluluğu hasıl olmuştur."
"227 bin 608 seçmenin oyunu alarak yüzde 49,04 gibi bir rekorla belediye başkanı seçilmiştir"
Dilekçede, Ahmet Özer'in İstanbul’un en büyük ilçesinde, 31 Mart 2024 tarihinde yapılan belediye seçimlerinde, Esenyurt’ta oy kullanan 642 bin 455 seçmenin 227 bin 608’inin oyunu alarak yüzde 49,04 gibi bir rekorla belediye başkanı seçildiği de anımsatılarak, şöyle devam edildi:
"Ahmet Özer, en yakın adaydan da yaklaşık 46 bin fazla oy almıştır. Esenyurt halkının açık iradesiyle seçilen başkanın haksız yere görevden uzaklaştırılması sonrası, seçmen iradesine aykırı biçimde bir atamayla belediye başkan vekili görevlendirmesi yapılmıştır. Kayyım uygulaması, özellikle terör suçlarından tutuklanan ya da görevden uzaklaştırılan belediye başkanları için belediyelere mülki amirler tarafından kayyım atanması gerekliliğini ortaya koyan bir düzenlemedir. Bu uygulama, anayasal ve hukuksal açıdan birçok tartışmayı beraberinde getirmektedir.
"Kayyım atanması, müvekkilimizin tutuklanmasından değil, görevden uzaklaştırılmasından kaynaklanmaktadır"
Belediye Kanunun 45. maddesi, terör suçlarından tutuklanmak veya görevden uzaklaştırılmak Belediye Başkanın yönettiği Belediyeye, Başkan Vekilinin Belediye Meclisi içinden yapılan seçimle değil, mülki amirlik tarafından atanmasını öngörmektedir. Müvekkilimizin tutuklanmasının ardından, aynı zamanda görevden uzaklaştırma yönünde idari işlem de yapılmıştır. Dolayısıyla Belediye Başkanlığına kayyım atanması, müvekkilimizin tutuklanmasından değil görevden uzaklaştırılmasından kaynaklanmaktadır.
5393 sayılı Kanun’a eklenen düzenlemenin, Anayasa’nın 2, 14, 67 ve 127. maddelerine; Ayrıca, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın 7. maddesine de aykırı olması bir yana kayyımı doğuran hukuki neden tutukluluk değildir. Haliyle Müvekkilimizin tutukluluk halinin sona ermesi ve özgürlüğüne kavuşması idari yönden Belediyenin yönetimine etki etmez. Tüm bunların yanında Müvekkilimiz görevden de uzaklaştırılmıştır. Eğer ki tutuklulukla amaçlanan belediye başkanının görevden uzak kalmasıysa, tutukluluk halinin ortadan kalkması belediye başkanını görevine döndürememektedir. Bu konuda İçişleri Bakanlığında ayrıca bir idari karara ihtiyaç bulunmaktadır."
Asliye Ceza Mahkemesinin, itirazla ilgili 3 gün içinde bir karar vermesi bekleniyor. (ANKA)
Gazeteci Barış Yarkadaş'ın dilekçeden aktardığı detaylara göre ise, itirazda "Müvekkilimizin 10 yıl önce Remzi Kartal’la yaptığı ve içeriğine ilişkin hiçbir kanıt sunulmayan iddia mesnetsizdir. AK PARTİ’li milletvekilleri aynı tarihte Remzi Kartal’la yemek yerken bu suç oluşturmuyor. Ahmet Özer telefonla konuşunca bu nasıl suç haline geliyor?” ifadeleri kullanıldı.
"AKP'li vekiller Remzi Kartal'la yemek yerken suç oluşturmuyor da Özer, telefonla konuşunca mı suç oluyor?"
Yarkadaş'ın sosyal medya hesabından yaptığı açıklamanın tamamı şöyle:
"CHP’li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in avukatları, tutukluluğa itiraz ettikleri dilekçelerini İstanbul 7. Sulh Ceza Hakimliği’ne sundu.
Aralarında Ahmet Özer’in kızı Seraf Özer’in imzasının da olduğu itiraz dilekçesinde tüm suçlamalara ilişkin savunmalar ayrıntılı bir biçimde yapıldı.
40 sayfadan oluşan dilekçeyi az önce tüm ayrıntılarına kadar okudum.
Özer adına verilen dilekçede özetle şöyle deniyor:
'Müvekkilimizin 10 yıl önce Remzi Kartal’la yaptığı ve içeriğine ilişkin hiçbir kanıt sunulmayan iddia mesnetsizdir. AK PARTİ’li milletvekilleri aynı tarihte Remzi Kartal’la yemek yerken bu suç oluşturmuyor. Ahmet Özer telefonla konuşunca bu nasıl suç haline geliyor?'
Özer’in 4 avukatı 'Dağ Sancısı' adlı kitabın da 'kurgu' olduğu ve bir edebiyat eseri olduğunu belirtiyor.
İtiraz dilekçesinde para trafiği, Öcalan’ın sözleri, dijital materyal vs gibi tüm suçlamalara yanıt veriliyor.
Avukatlar, Ahmet Özer’in CHP’li kimliğine vurgu yaparak müvekkillerinin isminin terör ve şiddetle anılmasının ZÜL olduğunu söylüyor."
CHP'li Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer, "örgüt üyeliği" iddiasıyla tutuklandıProf. Dr. Ahmet Özer, 31 Mart seçimlerinde CHP ve DEM Parti'nin "kent uzlaşısı" kapsamında, CHP'nin Esenyurt adayı olmuş ve yüzde 49 oy oranıyla belediye başkanı seçilmişti. Özer, 30 Ekim sabahı hakkında yürütülen "PKK/KCK örgüt üyeliği" soruşturması kapsamında ev baskınıyla gözaltına alındı. Evinde, arabasında ve belediye binasında arama yapıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın açıklamasına göre, aynı zamanda akademisyen olan Özer'in, geriye dönük yapılan 10 yıllık inceleme kapsamında, görüştüğü 694 kişinin "örgüt mensubu olduğu" iddia edildi. Açıklamaya göre, belediye başkan adayı olduğunda adli sicili soruşturulan Özer'in, hakkında telefon dinlemesi uygulandığı, konuşma dökümlerinin oluşturulduğu, fiziki takibe alındığı ve hesap hareketlerinin incelendiği öğrenildi. Soruşturmanın üç ay önce başlatıldığı, Özer'in KCK'lı Remzi Kartal'la yapılan görüşmesinin ise çözüm süreci zamanı 2015'te gerçekleştiği öğrenildi. Özer'in ifadesi: Hepsi uydurma, kayyım atanmasının alt yapısı oluşturulduÖzer, yaklaşık 12 saatlik gözaltı süresinin ardından gece yarısı "örgüt üyeliği" iddiasıyla tutuklandı. Hakimlik ifadesinde suçlamaları kabul etmediğini söyleyen Özer, "Ben 1,5 milyonluk şehrin belediye başkanıyım, çağrılsaydım koşa koşa ifade vermeye gelirdim. Bunların hepsi uydurma, zorlama siyasi atraksiyonlar ile görevden alınmam için uydurulmuştur. Kayyım atanmasının alt yapısı oluşturulmuştur" dedi. Özer, "10 yıldan fazladır CHP'ye mensubum, en son seçimde aday oldum, İmamoğlu'nun danışmanlığını yaptım, Devlet Planlama Teşkilatı'nda Recep Yazıcıoğlu ile görev yaptım, bugüne kadar bir şey yok, 10-15 yıl önceki bir takım olaylar gündeme getirilerek görevimden uzaklaştırılmaya çalışılıyor" diye ifade verdi. "Terör örgütüyle bağını" gösteren “en önemli görüşme” başsağlığı konuşmasıymışİstanbul Başsavcılığı’nın Özer hakkındaki tutuklamaya sevk yazısında, Özer’in “Terör örgütüyle bağını gösteren en önemli telefon konuşmasının”, üç kardeşi hakkında "örgüt üyeliği"nden işlem yapılan Mehmet Kaya isimli kişiyle, annesinin vefatından sonra başsağlığı için yaptığı telefon görüşmesi olduğu belirtildi. Savcılık ifadesi sürerken "Esenyurt Belediyesi'ne kayyım atandı" iddiasıÖzer'in savcılık ifadesi sürerken, İçişleri Bakanlığı tarafından Esenyurt Belediyesi'ne Beşiktaş Kaymakamı Oğuzhan Bingöl'ün kayyım olarak atandığı öne sürüldü. Haber ilk olarak, Sabah gazetesi ve TGRT Haber Ankara Temsilcisi Fatih Atik tarafından servis edildi. Ancak Atik, 15 dakika sonra yeni paylaşımda düzeltmeye gitti. T24'e açıklama yapan CHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın, "Biraz evvel TBMM'de iktidar kulisinde konuştuğumuz İçişleri Bakanı böyle bir işlemin yapılmadığını söyledi. Ancak Sulh Ceza Hakimliği'nden tutuklama kararı çıkarsa daha sonra işleme bakacaklarını ifade etti. Biz hepimiz bu memlekette bu cümlelerin satır aralarının ne anlama geldiğini biliyoruz" dedi.
Avukatı: Kiracısı olan öğrencinin amcasının 'davası var' diye ilişkili gösteriliyorT24'e açıklama yapan Ahmet Özer'in avukatı Şevket Tuci, "Müvekkilimize kumpas kurulduğu açık. Örneğin Mehmet diye biriyle görüşüyor. Mehmet'in kardeşi örgütle ilişkili ama Mehmet'in sicili temiz, bundan suçlanıyor. Mesela Ahmet Özer evini kiraya veriyor. Kiralayanlar öğrenci, ev kirasını da öğrencilerden birinin amcası ya da babası. Kirayı ödeyen kişinin örgütten davası var diye bununla ilişkili gösteriliyor" dedi. Tutuklanan Ahmet Özer hakkındaki “en önemli görüşme” başsağlığı konuşması çıktı Beyoğlu Kaymakamı özel onaylı terfi aldı, bir gecede vali yardımcısı olup kayyım atandıÖzer'in 30 Ekim'de tutuklanmasının ardından 31 Ekim sabajı yerine kayyım atandı. Önceki geceye kadar Beyoğlu Kaymakamlığını yürüten Can Aksoy’un kayyım olarak atandığı İçişleri Bakanlığı’nca duyuruldu. Esenyurt Belediyesi’ne Beyoğlu Kaymakamı Can Aksoy’un getirilmesi kararı sonrasında Aksoy, İçişleri Bakanlığı’nca özel vekalet onayı ile İstanbul Vali Yardımcılığı’na terfi ettirildi. Vekaletli terfi onayının İstanbul Valiliği’ne ulaşmasının ardından, bu kez valilik onayı ile Esenyurt Belediye Başkanlığı’na kayyım atandı.
|