Gündem

Ahmet Hakan: Lafı hiç uzatmadan ODTÜ'den özür diliyorum

"Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın hazırladığı 26 sanıklı “El Kaide İddianamesi”ni okuyunca.."

17 Haziran 2016 11:48

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, 'ODTÜ'teki IŞİD yapılanmaları'nı "palavra" olarak nitelediği sözler için "Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın hazırladığı 26 sanıklı “El Kaide İddianamesi”ni okuyunca... ODTÜ mescitlerindeki radikal yapılanmanın hiç de palavra olmadığına dair ciddi emarelerle karşılaştım.Lafı hiç kıvırmadan ODTÜ’den özür diliyorum" dedi. 

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun da kendisini aradığını söyleyen Hakan, Kılıçdaroğlu'nun ABD tipi başkanlık sistemi tartışmalarına ilişkin olarak, "Ben ‘ABD tipi başkanlık sistemini kabul ediyorum’ demedim, ‘Tartışabiliriz’ dedim. Binali Yıldırım ABD tipi başkanlık sistemine ‘Evet’ dediklerini açıkladı. O zaman tartışalım" dediğini aktardı.

Ahmet Hakan'ın "Kemal Kılıçdaroğlu'na telefonda söylemediklerim" başlığıyla bugün (17 Haziran) yayınlanan yazısı şöyle:

Dün CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu aradı.

*

Şunları söyledi:

- Ben ‘ABD tipi başkanlık sistemini kabul ediyorum’ demedim, ‘Tartışabiliriz’ dedim.

- Binali Yıldırım ABD tipi başkanlık sistemine ‘Evet’ dediklerini açıkladı.

- O zaman tartışalım.

- Binali Yıldırım’a iki soru soruyorum: BİR: Amerika’da eyalet sistemi var. Sen Türkiye’de eyalet sistemini kabul ediyor musun, etmiyor musun? İKİ: Amerika’da her eyaletin ayrı parlamentosu ve yasaları var. Sen Türkiye’de bunu istiyor musun, istemiyor musun?

- Eğer ABD tipi başkanlık sistemini tartışacaksak... Binali Yıldırım’ın bu sorulara yanıt vermesi gerekir.

*

“Söylediklerinizi yazacağım” dedim, teşekkür ettim ve telefonu kapadım.

*

Kısacık bir telefon görüşmesinde tartışmayı, itiraz sıralamayı, fikir yarıştırmayı pek münasip bulmadığım için sustum.

*

Kemal Bey’e telefonda söylemediklerimi buradan tane tane yazıyorum:

*

- Bakın, Kemal Bey...

*

- “ABD tipi başkanlık sistemi”, Tayyip Erdoğan’ın en son isteyeceği şeydir. “Öyle bir başkanlık sistemi geleceğine parlamenter sistem daha iyi” bile diyebilir. O derece yani.

*

- “ABD tipi başkanlık sistemi”, kuvvetler ayrılığı prensibinin en sert ve en net uygulandığı sistemdir. Böyle bir sistemde başkan olmak, “zavallı” olmayı baştan kabul etmek anlamına gelir ki... Tayyip Erdoğan’ın böyle bir şeye razı olması katiyen mümkün değildir.

*

- Kemal Bey... Siz Binali Yıldırım’ın hodri meydan çekmesine hiç bakmayın: ABD tipi başkanlık sistemine “Evet” demezler, diyemezler. Çünkü kuvvetler ayrılığının yumuşağına bile tahammülü olmayanların sertine tahammül göstereceklerini düşünmek abestir.

*

- Durum böyle olduğu halde... Siz “kuvvetler ayrılığı” üzerinden Binali Yıldırım’ı sıkıştırmak yerine... “Eyaletler” üzerinden sıkıştırmayı tercih ediyorsunuz.

*

- İyi ama Binali Yıldırım çıkıp da “İki soruna cevap veriyorum: Eyalet ve ayrı parlamento olmadan o sistemi alacağız” derse... Sizin sıkıştırma girişiminiz boşa gitmiş olmayacak mı?

*

 Elinizde kapı gibi “kuvvetler ayrılığı” kozu varken... Ne diye eyalet üzerinden gidiyorsunuz ki?

*

- “Hodri meydan, getir ABD tipi başkanlık sistemini” diyerek Binali Yıldırım’ı köşeye sıkıştırsanıza...

*

- ABD tipi başkanlık sistemine ilk karşı çıkacak kişinin Tayyip Erdoğan olacağını nasıl görmezsiniz?

 

Profesör, heyhat!

 

BİLGİ Üniversitesi’nde görev yapan bir “profesör”, verdiği ders sırasında Cumhurbaşkanı’na hakaret ettiği gerekçesiyle üniversiteden uzaklaştırıldı.

*

“Profesör”ün derste söylediklerini ses kaydından dinledim.

Tam bir kahve muhabbeti...

Üslupsuzluk, bilimsellikten uzaklık falan...

Ne ararsan var.

*

- Tamam... Öğrencinin hocasını gammazlamasına karşıyız.

 Tamam... Ses kaydı falan hiç hoş değil.

- Tamam... Bilgi Üniversitesi’nin “Cumhurbaşkanı’na hakaret” iddiasını duyar duymaz anında hocanın işine son vermesini ayıplıyoruz.

Hepsine tamam.

*

Ama o “profesör”ün bilimsellikten hızla uzaklaşarak kahvehane muhabbetinin bile en az üç tık altında kalan sözlerini, üniversitedeki dersine taşımasını ne yapacağız?

Buna bir lafımız olmayacak mı?

 

ODTÜ'den özür diliyorum

 

“ODTÜ mescitlerinde IŞİD yapılanması var, ODTÜ’den IŞİD’e adam devşiriliyor” denmesini palavra olarak nitelendirmiş, ODTÜ’deki mescit tartışmasını da üniversitenin “din alerjisi”ne bağlamıştım.

*

Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın hazırladığı 26 sanıklı “El Kaide İddianamesi”ni okuyunca...
ODTÜ mescitlerindeki radikal yapılanmanın hiç de palavra olmadığına dair ciddi emarelerle karşılaştım.

*

Lafı hiç kıvırmadan ODTÜ’den 
özür diliyorum.

BRÜKSEL’de BBC’ye verdiğiniz röportajda...

Çok güzel şeyler söylemişsiniz.

*

Demişsiniz ki...

Bizim dışımızda TAK’a dönük, doğrudan TAK’ı sert bir şekilde eleştiren, uyaran veya bu tür eylemlere son vermesi çağrısı yapan başka bir parti yok.

- Bizim hiçbir şekilde bu tür sivilleri doğrudan hedef alan terör eylemleriyle hiçbir alakamız olamaz. HDP’nin hoşgörüsü veya toleransı olamaz.

*

Size sesleniyorum Sayın Demirtaş!

Vezneciler’de canlı bomba olup kendini patlatan TAK militanının cenazesine katılan partinizin belediye başkanlarına karşı bir şey yapacak mısınız?

Canlı bombanın cenazesini kahramanlar gibi kaldırmak, sizin TAK’a dönük sert tutumunuzun neresine düşmektir?

 

Şunu bir CHP'li yapsa

 

AK Partili ve de başı örtülü bir hanımefendi, Twitter’da ayetlerle dalga geçerek şunu yazmış:

“De ki, ant olsun onlar istese de istemese de seni başkan yapacağız.”

*

Şu yapılanın binde birini bir CHP’li yapsa...

Şimdiye çoktan...

En az sekiz nutukta ezilip geçilmiş, hakkında “dini değerleri aşağılamak”tan dava açılmıştı.

*

Fakat yapan AK Partili olunca...

Tıs yok.

*

Neyse ki...

Allah’ın, ayetleriyle dalga geçenleri çarpma ihtimali çok yüksek.

 

Hakan Şükür

 

HER şey biz yaşarken oldu:

- Hakan Şükür, Hocaefendi’nin has evladı gibiydi.

- Sonra aynı Hakan Şükür, Tayyip Erdoğan’ın da has evladı gibi oldu.

- Top oynadılar, gösteri maçları falan...

- Sonra Meclis’e taşıdı Tayyip Erdoğan kendisini. Milletvekili yaptı.

- En son dün Erdoğan’a hakaretten yargılanan Hakan Şükür’ün ABD’ye kaçtığı ortaya çıktı.