T24 - Wikileaks’in kamuoyuyla paylaştığı ABD Dışişleri Bakanlığı belgelerinde özellikle İran konusunda çok çarpıcı detaylar var. İran’ın elinde Kuzey Kore kaynaklı uzun menzilli füzeler bulunduğu, ülkenin dini lideri Ayetullah Ali Hamaney’in kanser olduğu gibi noktaların yanında İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad’ın Devrim Muhafızları’nın komutanından tokat yediği de anlatılıyor.
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’a sunulan bu olay İran’ın Yüksek Ulusal Güvenlik Konseyi’nde yaşanıyor.
Wikileaks’in yayımladığı belgeye göre Devrim Muhafızları Genel Komutanı Muhammed Ali Caferi’yle Ahmedinejad arasında yaşanan bir tartışmada tansiyonun yükselmesiyle, Caferi Ahmedinejad’a tokat atıyor. Bunun sebebi genellikle muhafazakar görüşleriyle bilinen Cumhurbaşkanı’nın ülkede daha fazla basın özgürlüğü olması yönündeki talebi.
"Hamaney kanser"
Wikileaks tarafından yayımlanan on binlerce gizli belgedeki bilgiler arasında, İran'ın dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in kanser hastası olduğu bilgisi de yer alıyor.
Gizli belgelerde, 2009 yılında İranlı bir kaynağın görüşlerine yer verilerek, “dini liderin kan kanseri hastalığının son aşamasında olduğu ve birkaç ay içinde ölebileceği” öne sürüldü.
Orta Asya'da yaşayan ve İran'a iş için yolculuk yapan söz konusu kaynak, İran'ın eski cumhurbaşkanlarından Ali Ekber Haşimi Rafsancani'nin bu gelişmeyi, kendisinin de tanıdığı bir yakınına söylediğini ABD'lilere aktarmış.
Arap ülkeleriden ABD'ye İran baskısı
Wikileaks’in dün gece yayımladığı gizli belgeler, Arap ülkelerinin, İran’ın nükleer tesislerinin bombalanması için baskı yaptığını gösteriyor.
Belgelere göre, İran'ın nükleer programından büyük rahatsızlık duyan Suudi Arabistan Kralı Abdullah, ABD'den defalarca, nükleer programını yok etmek için İran'a saldırı yapmasını istedi. Suudi Kral ayrıca ABD'ye "hala zaman varken yılanın başını kesmesini" tavsiye etti.
Belgeler ABD eski Başkanı George W. Bush ve halefi Barack Obama'nın İran'ın üstesinden gelmek için gösterdiği çabaları ve Obama'nın daha sert yaptırımlar için nasıl destek sağladığını da anlatıyor. Bu bağlamda belgelerde, Çin'in İran'a olan enerji bağımlılığından kurtulması için Suudi Arabistan'ın Pekin'e düzenli olarak petrol sağlamasını amaçlayan bir ABD planından da söz ediliyor.
Uzun menzilli füze iddiası
24 Şubat 2010 tarihli ABD gizli istihbarat belgelerine göre ise İran, Kuzey Kore'den "R-27 isimli Rus tasarımına dayanan" 19 adet gelişmiş ve nükleer başlık taşıyabilen BM-25 füzesi aldı.
Belgelerde bu füzelerin İran'a ilk kez Batı Avrupa başkentlerini ya da Moskova'yı vurma kapasitesini verdiğinin altı çizildi.
Gizli belgelerde ayrıca, ABD istihbarat yetkililerinin, İran'ın bu füzelerden aldıkları teknolojik bilgilerle yeni nesil füze yapmak konusunda teknolojilerini geliştirdiğine inandıkları belirtildi.
Uzmanlara göre, şu anda İran'ın bilinen balistik füzelerinin menzili kabaca en fazla bin 200 mil (1,931 kilometre). Buna göre, uzmanlar, İran'ın füzelerinin İsrail dahil tüm Ortadoğu'ya, tüm Türkiye'ye ve Doğu Avrupa'nın bazı kısımlarına kadar uzanabileceğini düşünüyorlar.
Denizaltından ateşlenebilen Rus tasarımı R-27 füzelerinin menzilinin ise 1,500 mile (2,414 kilometre) kadar çıkabileceği belirtiliyor. Kuzey Kore yapımı nükleer başlık taşıyabilen BM-25 adlı füzelerinin menzilinin ise 2000 mile (3,218 km) kadar çıkabildiği, bunun da bu füzelerin teoride İran'dan atılması durumunda Batı Avrupa ve Moskova'ya kadar etkisini gösterebilecekleri ifade edildi.
Barak'tan "2010" uyarısı
Wikileaks'in yayımladığı belgelerde İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın İran'ın "nükleer hırsları" konusundaki görüşleri de yer alıyor.
ABD hükümetine ait 2009 tarihli bir iç yazışmada, Barak'ın İsrail'i ziyaret eden Amerikan yetkililere, İran'ın nükleer tesislerine yönelik bir saldırının 2010 yılı sonuna kadar uygulanabilirliği olduğunu, ancak bu tarihten sonra ortaya konacak herhangi bir askeri çözümün sonuçlarının kabul edilemeyecek derecede hasarlara neden olabileceğini söylüyor.
ABD'nin Tel Aviv Büyükelçiliği'nden gönderilen 2 Haziran 2009 tarihli bir belgeye göre ise Barak, “İran ve Kuzey Kore'nin önünü kesmek için hiçbir opsiyonun masadan kaldırılmaması gerektiğini” söylüyor.
Barak ayrıca, ABD ve İsrail'in İran konusunda aynı istihbaratı paylaştığı ancak edindikleri bilgiyi farklı analiz ettiklerini belirtiyor.
Barak'a göre, ABD, İran'ı “suçluluğu ispatlanana kadar masum” olduğunu düşünüyor, oysa “bölgenin ve dünyanın kaderi İran'ın nükleer silah elde etmesini engellemekten geçiyor.”