Ağar, 'Suç işlemek için silahlı örgüt kurmak' suçundan yargılandığı adliyeye Korkut Eken ile birlikte geldi. Ağar, Abdullah Çatlı'yı tanımadığını ileri sürerken, avukatları da "Suçlamalar haksız" dedi.
Ağar, Eken, Şahin: 16 yıl önce üçü birarada
DTP'liler Çiller'in de yargılanmasını istedi
Kara kutu: Mehmet Ağar
Mehmet Ağar'ın, Susurluk davası kapsamında, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili "cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak" suçundan yargılanması, terör ve organize suçlara ilişkin davalara bakmakla görevli Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.
Müdahillerin talebine ret
Duruşmada, Avukat Selçuk Kozağaçlı, Hüseyin Şimşek ve İsmail Hakkı İlçi için 342 avukat olarak müdahil talebinde bulunduklarını belirterek, “Bu kişiler Mehmet Ağar'ın mensubu olduğu iddia edilen suç örgütünce öldürülmüştür” iddiasında bulundu.
Kozağaçlı, “Mahkemeden beklentimiz şu; ülkenin en karanlık döneminde suç işlemiş olan bu kişilerin tüm halka karşı suçlardan yargılanması. Bu nedenle Şimşek ve İlçi adına müdahil olarak duruşmalara katılmak istiyoruz” dedi.
Avukat Rıza Karaman da Çağdaş Hukukçular Derneği adına davaya müdahil olma talebinde bulundu.
Duruşmaya kısa bir ara veren mahkeme heyeti, müdahillik taleplerini, CMK'nın 250. maddesi uyarınca, “sanığın yargılandığı suç bakımından katılma talebinde bulunanların doğrudan zarar gördükleri sabit olmadığından” reddetti.
Ağar: Hukuka saygılı davrandım!
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada ifade veren Ağar, hakkındaki suçlamayı kabul etmeyerek, suçlamanın asılsız olduğunu söyledi.
Değişik kademelerde de görev yaparken tamamen hukuka saygılı davrandığını, suçlamalarla ilgili yargı sürecinde de herhangi bir etkide bulunmadığını ve saygılı olduğunu kaydeden Ağar, "Soruşturma ile ilgili ya da başka soruşturmalarla ilgili ben gündeme geldiğimde, milletvekili olduğum zaman dokunulmazlığımın kaldırılmasını istedim" diye konuştu.
'Bilmeden kusurum olmuştur'
Görevini yaptığı sırada, bilmeyerek, makul derecede hizmet kusuru ya da görev ihmalinin olabileceğini ifade eden Ağar, "İddia edildiği şekilde suç örgütü meydana getirmek, yaptığım göreve, yapıma terstir. Suç örgütlerinin halen hedefindeyim, binlerce kişinin görev yaptığı teşkilatın genel müdürü olarak yaptığım görevlerden ve diğer görevlerimdeki başarılar sebebiyle siyasete girdim, kesinlikle suçsuzum" dedi.
Susurluk sanıkları soruldu
Mahkeme Başkanı Hasan Şatır, "Susurluk" davası kapsamında yargılanan kişileri, Ağar’a ayrı ayrı sordu.
İbrahim Şahin’i tanıdığını belirten Ağar, Şahin’in terörle mücadelede birçok hizmeti bulunduğunu ifade etti. Ağar, Emniyet Genel Müdürü görevindeyken, Şahin’in Özel Harekat Daire Başkanlığına başarıları dolayısıyla yükseltildiğini anlatarak, İbrahim Şahin ile bunun dışında herhangi bir ilişkisinin bulunmadığını söyledi. Ayhan Çarkın’ı, İstanbul Emniyet Müdürü ya da muavini olarak görev yaptığı dönemden tanıdığını kaydeden Ağar, bu kişi ile özel bir ilişkilerinin olmadığını ve Çarkın ile ilgili bir bilgisinin de bulunmadığını ifade etti.
Ercan Ersoy, Oğuz Yorulmaz, Enver Ulu, Mustafa Altunok, Ziya Bandırmalıoğlu’nu tanımadığını belirten Ağar, Abdulgani Kızılkaya’yı ise Şanlıurfa Siverek civarına görev amaçlı gittikleri sırada, Sedat Edip Bucak’ın mahiyetinde korucu olarak tanıdığını belirtti.
Ağar, Ayhan Akça’nın polis memuru olduğunu bildiğini ancak özel bir ilişkilerinin söz konusu olmadığını söyledi.
'Korkut Eken büyük hizmetler verdi'
Türk Silahlı Kuvvetlerinde (TSK) ve MİT’te de görev yapan Mehmet Korkut Eken’i tanıdığını bildiren Ağar, Eken’in, 1984’te Özel Harekat Dairesi Başkanlığının kuruluş aşamalarında eğitimci olarak görev aldığını anlattı.
TSK’nın, 1993’te Menteş Kampı’nı, Özel Harekat’ın hizmetine açtığını anımsatan Ağar, Eken’in, burada da eğitimci olarak bulunduğunu, Emniyet Genel Müdürlüğü döneminde de bu kişinin danışman ve uzman sıfatıyla emniyette görev aldığını kaydetti.
Eken’in, Güneydoğu Anadolu’da terörle mücadele sırasında, silahlı kuvvetler ve polis teşkilatı arasındaki ilişkilerde olumlu hizmetlerde bulunduğunu belirten Ağar, Korkut Eken’in, danışman olarak büyük hizmetler verdiğini söyledi.
'Sedat Bucak da devlet için çalıştı'
Sedat Edip Bucak’ı tanıdığını kaydeden Ağar, şöyle devam etti: "Babam, 1957’de Şanlıurfa Emniyet Müdürlüğü yapmıştı. O dönemden, Bucak ailesini tanıyordu. Ben 1993’te Emniyet Genel Müdürü olduktan sonra Sedat Bucak’ı tanıdım. O günlerde PKK terör örgütü, bazı milletvekillerini de aracı kullanarak, Bucak aşiretinin yanlarında değilse, en azından tarafsız kalmasını istiyordu. Bunu haber aldık. Ben de Sedat Bucak ile görüştüm. Şanlıurfa, OHAL bölgesinde değildi. Güvenlik zafiyeti olmaması için Bucak aşiretinin terörle mücadele hizmetinde yer almasında ısrar ettim. Sedat Bucak, 1980 öncesinde de devlete yardım ettiklerini ancak amcasının daha sonra cezaevine düştüğünü anlattı. ’Benim sonum da öyle olmasın. Devlet, hükümet ve TSK destek verirse mücadeleye gireriz’ dedi. Ben de gerekli birimlerle görüştüm. Sedat Bucak ve aşireti devletin yanında yer aldı, birçok hizmetleri oldu. PKK terör örgütü o bölgede etkin olamadı. Yargılanırken dahi Bucak’ın korucu statüsü, yanılmıyorsam devam ediyordu."
Ağar, Susurluk kazasında yaşamını yitiren Emniyet Müdürü Hüseyin Kocadağ’ı tanıdığını belirterek, "Kocadağ, Hakkari ve Diyarbakır’da Özel Harekat Şube Müdürlüğü görevinde bulunmuş, Siverek’te Emniyet Amiri olarak çalışmıştı. Sedat Bucak ile arkadaşlığı bulunduğundan, Bucak aşiretinin korucu olmasıyla ilgili çalışmalarda kendisinden istifade ettik. Aşiretin koruculuğu kabul etmesinde rolü olmuştur" diye konuştu.
'Abdullah Çatlı'yı tanımam'
Ağar, Mehmet Özbay sahte kimliğini kullanan Abdullah Çatlı’nın ismini, Emniyet Teşkilatında görev yapması nedeniyle duyduğunu ancak tanımadığını kaydetti.
Yaşar Öz’ü ise Tarık Ümit vasıtasıyla Emniyet Genel Müdürlüğü yaptığı sırada tanıdığını aktaran Ağar, şunları kaydetti:
"Tarık Ümit, o dönemde MİT ile çalışıyordu. Bana kaçakçılık ve uyuşturucu konusunda bilgiler vereceğini söyledi. Kendisini ilgili daire başkanına yönlendirdim. Ümit, Yaşar Öz’ün de insan ticaretiyle uğraştığını söylemişti. O günlerde PKK terör örgütü de insan ticaretinden çok miktarda para kazanıyordu. Bu konuda, faydalanmayı düşündük. Yaşar Öz, korkması sebebiyle telefonda bilgi vereceğini söyledi. Yurt dışında da bağlantıları vardı. Öz’ün verdiği telefon numaralarının dinlenilmesi sonucunda, başarılı operasyonlar yapıldı."
İstanbul’da, Yaşar Öz’ün gözaltına alındığının kendisine bildirilmesinin ardından, İstanbul Emniyet Müdürlüğünü arayarak, "suç teşkil eden bir eylemi yoksa Öz’e yardımcı olunmasını" istediğini kaydeden Ağar, "Çünkü o dönemde Öz’den istihbarat alıyorduk" dedi.
Tarık Ümit'in kaybolması
Tarık Ümit’in kaybolmasının ardından, MİT’te daire başkanı olan Mehmet Eymür’ün, kendisini arayarak, "Tarık Ümit’in kaybolmasında polislerin ilgisi olabilir" dediğini anlatan Ağar, "Ben, ’polisin olayla ilgisi olacağını sanmıyorum ama araştırayım’ dedim. İstanbul Emniyet Müdürlüğüne sordurdum. Tarık Ümit’in kaybolması konusunda Emniyet Teşkilatından herhangi bir görevliye müracaat olmadığını öğrendim. Daha sonra Eymür beni aramadı. Ben de konuyu kendilerinin çözdüklerini düşündüm" diye konuştu.
Ağar, Yaşar Öz ile Mehmet Özbay adını kullanan Abdullah Çatlı’ya silah ruhsatı verilmesiyle ilgili herhangi bir yetkisinin ve bilgisinin bulunmadığını söyledi.
Mehmet Ağar, "İzin belgesi denilen belgelerin düzenlenmesinde, hiçbir katkım yok. Ekspertiz raporları ve diğer bilgilere göre, bu belgelerin ikna kabiliyetinin bulunmadığı ve benim elimin ürünü olmadığı sonradan anlaşılmıştır. Ancak bu hususlar kamuoyuna gerçekmiş gibi duyurulmuştur" dedi.
Kumarhaneci Ömer Lütfü Topal’ın öldürüldüğü sırada, İçişleri Bakanı olduğuna işaret eden Ağar, olayla ilgili bazı polis memurlarının adının şüpheli olarak geçtiğini ifade etti.
Bu konuya ilişkin İstanbul’da gerekli işlemlerin yapıldığını ancak herhangi bir bağ tespit edilmediğini belirten Ağar, konunun, idari yönden de soruşturulmasını istediğini kaydetti.
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu’nun, bu konuyu TBMM’deki Soruşturma Komisyonu’nda ve mahkemede aynı şekilde anlattığını anımsatan Ağar, Ömer Lütfü Topal’ın öldürülmesinden sonra suç olarak değerlendirilebilecek hiçbir eyleminin söz konusu olmadığını söyledi.
Ağar, "suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğu" iddiasıyla hakkında kurulan ve Yüce Divan’a sevkine gerek görmeyen komisyonun raporunun, TBMM Genel Kurulu’nda benimsenmesi sırasında eski Başbakanlardan Bülent Ecevit’in kendisine destek verdiğini ifade ederek, dürüst bir politikacı olarak bildiği Ecevit’i daha sonra ziyaret ettiğini ve Ecevit’in kendisine, "Siz görevinizi yaptınız, çalışma şevkiniz kırılmasın, bunlar gelir geçer" dediğini dile getirdi.
'Susurluk'taki silahlarla ilgim yok'
Ağar, "Susurluk’ta kaza yapan otomobilde ele geçtiği ve Emniyet Genel Müdürlüğü zimmetinde olması gerektiği söylenen silah ve mermilerle ilgili herhangi bir bilgisi ve talimatının bulunmadığını" ileri sürerek, "Emniyet Genel Müdürlüğünün idari yapılanmasına göre bu silah ve mermilerin kimler tarafından teslim alınıp verileceği bellidir. Sorumlular hakkında soruşturma yapıldı diye hatırlıyorum. Bana bu konuda hiçbir soru sorulmamıştır. Çünkü konunun benimle hiçbir ilgisi olamaz" ifadesini kullandı.
Sorulan kişilerle herhangi bir şekilde "suç işlemek amacıyla örgüt kurmadığını" ifade eden Ağar, "Tamamen suçla, terör örgütleriyle yasal çerçevede mücadele için tanıdığımı belirttiğim kişilerle ilişkim oldu. Benim o günkü pozisyonum, böyle bir suç işlemeye elverişli de değildir. Kimse bana bu şekilde talepte ve teklifte dahi bulunamaz, buna cesaret edemez" dedi.
En zor dönemlerde kendisine verilen görevleri layıkıyla yerine getirdiğini, hukuk ve kanundan ayrılmadığını belirten Ağar, "Vicdanım rahat, beraatıma karar verilmesini istiyorum" diye konuştu.
Ağar, yazılı olarak da savunmasını mahkemeye daha sonra sunacağını söyledi. Savcı yazılı savunma için Mehmet Ağar'ın talep ettiği sürenin verilmesini istedi. Mahkeme, Mehmet Ağar'ın bundan sonraki duruşmalara katılmamasına karar verdi. Dava 13 Mayıs'a ertelendi.
DTP'li vekiller: Ergenekon'la birleşmeli
Duruşma öncesinde aralarında İnsan Hakları Derneği ESP, HÖC ve çeşitli sol örgüt gruplarına üye kişiler adliye önünde eylem yaptı.
"Katil devlet yargılansın, Mehmet Ağar hesap versin, Ölüm kuyularının hesabı sorulsun" şeklinde sloganlar atan grup, Ağar'ın başta Susurluk olmak üzere birçok olaylardan yargılanması gerektiğini söylediler. Buarada adliyeye gelen DTP milletvekilleri, Pervin Buldan ve Bengi Yıldız, burada yaptıkları açıklamada; "Türkiye nin aydınlık geleceği için bu davanın çok önemli olduğunu belirterek "Bu dava Mehmet Ağar' ı aklama davası olmasın. Bu davanın Ergenekon davasıyla birleştirilmesi gerekir. Susurluğun Ergenekonla bağlantısı açıkça ortada. Türkiyenin aydınlık geleceği ve demokratikleşmesi konusunda ve kürt sorununun çözümünde bu davanın büyük önemi vardır" dedi.
Ağar'ın avukatları: Suçlamalar haksız
Susurluk davası" kapsamında Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili "cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak" suçundan yargılanan Mehmet Ağar’ın avukatlarınca yapılan yazılı açıklamada, "Mehmet Ağar’ın, devletin etkin kademelerinde görev yapmış, bu görevleri yerine getirirken hiçbir zaman hukuki yetki ve sorumluluklarının dışına çıkmamış ve yetki alanı içindeki kamu görevlilerinin de bu sınırları aşmamaları yönünde azami gayret sarf etmiş bir devlet görevlisi olduğu" kaydedildi.
Ağar’ın avukatları, yaptıkları yazılı açıklamada, "Atanmış olarak bürokratik sorumluluk, seçilmiş olarak ise siyasi kararlılık içinde devletin etkin kademelerinde görev yapmış, bu görevleri yerine getirirken hiçbir zaman hukuki yetki ve sorumluluklarının dışına çıkmamış ve yetki alanı içindeki kamu görevlilerinin de bu sınırları aşmamaları yönünde azami gayret sarf etmiş bir devlet görevlisinin, bir siyasinin, müvekkilimiz Mehmet Ağar’ın yargılanma süreci başlamış bulunmaktadır" denildi.
Açıklamada, on iki yıldır Türk kamuoyunu meşgul eden ve "Susurluk olayı" olarak bilinen süreçle ilgili Ağar hakkında asılsız, mesnetsiz iddianın ileri sürüldüğü ve haksız birçok suçlamanın yapıldığı savunuldu.
"Ağar’ın, kamuoyunda ileri sürülen asılsız iddia ve yapılan haksız suçlamalar karşısında bugüne kadar sergilediği sakin tavrın, hukuka olan saygı, Türk adaletine olan inanç ve kendine olan güvenden kaynaklandığı" ifade edilen açıklamada, "Aktif siyasette olduğu dönemlerde, olayın kendisi açısından açıklığa kavuşturulmasını sağlamak üzere yargılama sürecini başlatacak girişimlerde bulunmaktan da hiçbir zaman kaçınmamıştır" denildi.
Açıklamada, şu görüşlere yer verildi: "Bilindiği üzere bu süreçte, müvekkilimizin kendi talebi üzerine 11 Aralık 1997’de dokunulmazlığı kaldırılmış, bağımsız milletvekili olduğu dönemde TBMM Soruşturma Komisyonunun 15 Haziran 2000 tarihli kararıyla Yüce Divan’a sevkine ve yargılanmasına gerek olmadığına karar verilmiş, DYP Genel Başkanı olduğu dönemde TBMM Başkanlığına, milletvekilliği dokunulmazlığının kaldırılması için üç kez yazılı müracaatta bulunmuştur. Ayrıca, bugünkü yargılama sürecinin bir an önce başlaması ve sonuçlandırılması için hukuki çerçevede itiraza ilişkin haklarımız, Ağar’ın talebiyle kullanılmamıştır. Her zaman olduğu gibi bugün başlayan süreçte de Türk adaletine inancımız, Türk yargısına güvenimiz tamdır. Aynı inanç ve güvenin tüm kamuoyu tarafından da duyulması samimi temennimizdir."
Davanın gelişimi
Danıştay’ın, Ağar’ın yargılanması kararı üzerine, dosya Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmişti. Ağar ‘vali’ statüsünde olduğu gerekçesiyle dosya Yargıtay 8.Ceza Dairesi’nde görüşülmüş, ancak daire “Suç tarihinde emniyet müdürüydü’ diyerek ‘görevsizlik’ kararı vermişti. Bunun üzerine dosyanın gönderildiği Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, konunun terör ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nin alanına girdiği sonucuna varmıştı. Bu mahkeme de 19 Ocak 2009’da dosyaya ilişkin incelemesini tamamlamış ve Ağar’ın, Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili olarak ‘cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak’ suçundan yargılamasınna karar vermişti. Duruşmanın, bugün saat 14.00’da yapılmasını karara bağlayan Mahkeme, Ağar’ın ‘mazeretsiz duruşmaya gelmediği takdirde zorla getirileceği’ni bildirmişti.
Susurluk’un ilk duruşması 2 Haziran 1997’de yapılmış, Ağar hiç yargılanamamıştı. Ağar’a, Abdullah Çatlı’nın yerini bildiği halde yetkililere haber vermediği, saklanmasına yardım ettiği, Çatlı ve Yaşar Öz’e silah taşıma belgesi ve yeşil pasaport verilmesini sağladığı suçlamaları yöneltildi.