Fehmi Koru
(Star, 12 Eylül 2012)
Şeffaflık ve hesap verilebilirlik önemli
Nihayet ben de “Yetmez, ama evet” diyorum.
Başbakan Tayyip Erdoğan dün yurtdışı gezisine çıkarken, havaalanında, Afyon’da yaşanan müessif olayla ilgili yürek okşayan ayrıntılar verdi. 25 askerin hayatını kaybettiği gün Vilayet’te düzenlenen hediye merasiminin yanlış olduğunu söyledi önce, sonra da patlamalardan sorumlu tutulan dört üniformalının derhal görevden alındığı bilgisini aktardı.
“Evet” deyişimin sebebi işte bu açıklama... Kendi imzasıyla ataması yapılmış valiye ve Genelkurmay başkanına sahip çıkmak yerine yapılanın ‘yanlış’ olduğunu söylediği için... Soruşturma sonucunu beklememizi tavsiye etmeyip sorumlu sayılanlar hakkında işlem başlatılması ve gereğinin derhal yapılması da heyecanlandırıcı...
Daha önce medyadan ve kamuoyundan gelen eleştiriler karşısında atanmışlara sahip çıkılıyor, “Sorumlu kim?” sorusuna cevap soruşturma sonuna erteleniyordu. Üzerinden neredeyse bir yıl geçen Uludere’de tepelerine bomba yağdırılan köylüler ile Suriye sınırında düşen askeri uçak olaylarında sorumluların kim olduğunu hala bilmiyoruz.
“Yetmez” deyişim de bu yüzden... Kamuoyunun bilgilenme ihtiyacı duyduğu diğer olayların da en yetkili ağızlarca aydınlığa kavuşturulması gerekiyor çünkü...
Eleştiriden hoşlanılmayan bir kültüre sahibiz. Toplum içerisindeki yerimiz, bürokrasideki makamımız, siyasette işgal ettiğimiz koltuk yükseldikçe eleştirilere tahammülümüz de azalıyor. Oysa işgal ettiğimiz makamlarla birlikte eleştirilebilecek işler yapma ihtimalimiz de artıyor. Küçük memur, terütaze politikacı, ne kadar çabalarsa çabalasın, bir yüksek bürokrat veya bir bakan kadar ses getirecek iş yapamaz.
Kimse siyasilerden her eleştiriyi ciddiye almalarını, ayağı ilk sürçen bürokratı yerinden etmelerini beklemiyor; ancak ciddi eleştirilere ve vahim hata yapanlara kol kanat germek de siyaseten doğru değil. Asker-sivil bürokratın yaptığı vahim hataya, bir parti yetkilisinin veya bakanın tepki doğuran çıkışlarına sessiz kalmak sonunda siyasete fatura olarak dönüyor.
Hiç gereği yok.
Uludere olayına bir de bu gözle bakalım: Kaçakçılıkla geçinen köylülerin üzerine uçaklarla bomba yağdırıldı ve o yüzden 34 kişi hayatını kaybetti. Sadece o insanların yaşadığı köyün değil, bütün ülkenin hassasiyet duyduğu garip bir olaydı geçen yılın son günlerinde yaşanan... Aradan geçen bunca zamana rağmen uçaklara kalkış ve bombalama emrinin kim(ler) tarafından, neden verildiğini bilmiyoruz; sorumlulara ne yapıldığını da...
Aldırılmadığı, önemsenmediği için mi dosyası hala kapalı Uludere’nin? Gerçek öyle değilse bile pek çok insanın algısı o yönde... ‘Kürt sorunu’ için çözüm arayışlarına hiç de olumlu bir katkı yapmadığı ise muhakkak o olayın...
Oysa Afyon’da olduğu gibi daha ilk günden konunun üzerinde ciddiyetle durulsa, sorumluluğu olabilecek kişilere işten el çektirilse ve sürecin her aşamasında gelişmeler kamuoyuyla paylaşılsa, tam tersi bir etkisi olacaktı Uludere olayının...
Şeffaflık ve hesap verilebilirlik açısından olgun bir demokrasi haline geldiğimiz kanaatini doğurması bile ülkeye mesafe kazandıracaktı.
Umarım, ‘ama’ kısıtlaması olmaksızın “Evet” diyebileceğimiz günler de gelecek...