Gündem

Afyon’da 5 çocuğun ölümü, gözleri bir kez daha taşımalı eğitime çevirdi

Bakan Özer: 19.7 milyon öğrenci faydalandı; Taşçıer: Devlet, eğitim hizmetini çocuklara götürmeli

13 Ekim 2021 00:00
Eray Görgülü

Eray GÖRGÜLÜ

Afyonkarahisar’da taşımalı eğitim kapsamında bulundukları servisin kaza yapması sonucu beş çocuğun yaşamını yitirmesi bir kez daha gözleri tartışmalı taşımalı eğitim sistemine çevirdi. CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer’in soru önergesini yanıtlayan Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer, 1998 yılından bu yana toplam 19 milyon 791 bin 587 öğrencinin taşımalı eğitim aldığını belirtti. Taşçıer ise, “20 milyon çocuğun hayatı haftanın beş günü, her sabah ve her akşam riske atılmış. Devlet, çocukları merkeze taşımaya değil, onların bulundukları yere elini uzatmaya, eğitim hizmetini oralara götürmeye çaba sarf etmeli” dedi.

Bakan Özer 7 Ekim’de konuyla ilgili önergeyi yanıtladı

Afyonkarahisar’da bölgedeki köylerden aldığı öğrencileri Alanyurt Köyü Ortaokulu’na getiren servis minibüsü kontrolden çıkarak yol kenarındaki ormanlık alana savruldu. 10 öğrencinin araçtan dışarı fırladığı kazada beş ortaokul öğrencisi hayatını kaybederken beşi de yaralandı. Kazanın ardından gözler bir kez daha tartışmalı şekilde sürdürülen taşımalı eğitime çevrilirken, Milli Eğitim Bakanı Mahmut Özer de 7 Ekim’de CHP Ankara Milletvekili Gamze Taşçıer’in konuyla ilgili soru önergesini yanıtladı. Özer’in verdiği bilgiye göre, öğrenci taşıma uygulamasının başladığı 1998 yılından bu yana toplam 19 milyon 791 bin 587 öğrenci taşımalı eğitim kapsamına alındı. Özer, öğrencilerin 15 milyon 483 bin 99’unun ilköğretim, 3 milyon 554 bin 15’inin ortaöğretim, 754 bin 473’ünün ise özel eğitim öğrencisi olduğunu bildirdi.

"20 milyon çocuğun hayatı riske atılmış"

Her gün yüzbinlerce çocuğun uzun mesafelere taşınmasının risk yarattığına dikkat çeken Taşçıer ise şunları söyledi:

“Taşımalı eğitim denen sistemin, hem yüzbinlerce çocuğun uzun mesafelerde taşınması nedeniyle risk yarattığını, hem de birçok aileyi şehir merkezlerine göç etmek zorunda bıraktığını ısrarla söylüyoruz. Maalesef taşımalı eğitim ile köylerinden merkezdeki okullarına gitmeye çalışan beş ilkokul çocuğunu daha feci bir trafik kazasında kaybettik. Geçtiğimiz ay Milli Eğitim Bakanı’na bir soru önergesi vermiştim. Buna göre taşımalı eğitim uygulamasının başladığı günden bu yana, 23 yılda yaklaşık 20 milyon çocuk taşımalı eğitimle merkezlere taşınmış. Yani 20 milyon çocuğun hayatı haftanın beş günü, her sabah ve her akşam riske atılmış.

"Güvenlik önlemlerini de kaldırdılar"

Daha da vahimi AKP iktidarı, önlem almak yerine getirilen kuralları dahi ortadan kaldırıyor. Bu eğitim-öğretim dönemi başlarken Okul Servis Araçları Yönetmeliği’nde bir değişiklik yaptılar ve üç yaşından büyük servis araçlarında kamera, sensörlü koltuk ve üç nokta emniyet kemeri zorunluluğunu kaldırdılar. Siz her gün binlerce köyden çocukları uzaklara taşıyacaksınız, bunu yaparken de güvenlik önlemi almanıza gerek yok diyeceksiniz. Böyle bir karardan sonra olanlara kaza denilebilir mi?

"Devlet eğitim hizmetini çocuklara götürmeli"

Taşımalı eğitim sistemi, Türkiye’de zaten kız çocuklarının okula gitmesiyle ilgili ciddi sorunlar varken, bu sorunun daha da büyümesine neden oluyor. Soru önergeme gelen yanıtta da aslında bunun ispatı var. 23 yılda taşınan ilköğretim öğrencisi sayısı 15 buçuk milyon iken, ortaöğretimde bu sayı 3 buçuk milyona düşüyor. Bu sistem nedeniyle hem kızlar hem de erkekler, ama özellikle kız çocukları eğitimde kalıcı olamıyor. Milyonlarca çocuğu köylerinden, mahallerinden alıp kilometrelerce ötede merkezlere taşımak onlara iyilik etmek demek olmuyor. Devlet çocukları merkeze taşımaya değil, onların bulundukları yere elini uzatmaya, eğitim hizmetini oralara götürmeye çaba sarf etmeli. Taşımalı eğitim ancak istisnai bir model olmalı. Siz bu sistemi asli uygulama haline getirirseniz, zaten yavaş yavaş eriyen köyleri kendi elinizle yok etmiş olursunuz. Bir köyde okul olması, köyün öğretmeninin olması, yalnızca çocukların eğitilmesini değil, bir köyün tümüyle kalkınmasını, gelişmesini sağlar. Devlet köyde yaşayan yurttaşlarımızın da yanında olduğunu, en büyük kent merkezlerinden, en ücra köylere kadar, hiçbir yurttaşını ayrıma tabi tutmadığını göstermelidir.”