Londra'da bulunan British Museum'dan Dr. Nick Ashton, ayak izlerini ''İngiltere kıyılarında yapılan en önemli keşif değilse, bile en önemlilerinden biri'' olarak niteliyor.
Bilim insanları, Afrika dışındaki en eski insan ayak izini İngiltere'nin doğusunda bulduklarını söylüyor.
Ayak izlerinin 800 bin yıl öncesine uzandığı ve Norfolk yakınlarındaki Happisburgh kıyısında bulunduğu belirtiliyor. Ayak izleri, bilinen en eski insan varlığının kuzey Avrupa'da olduğuna ilişkin doğrudan kanıtları oluşturuyor.
BBC'nin sorularını yanıtlayan Dr. Ashton, ''Bu, Britanya ve Avrupa'daki 'erken insan varlığı'na ilişkin bildiklerimizi yeniden yazmamızı sağlayacak'' dedi.
İzler, dalgaların çekilmesinin ardından önce geçen Mayıs'ta fark edildi. Sert dalgaların kıyıdaki kumlardan arındırmasının ardından bir dizi oyuklar ortaya çıkmıştı.
Keşfin yapılmasının ardından Dr. Ashton'la birlikte bu kumsalda yürüme fırsatım olmuştu. Ashton, kendisinin ve çalışma arkadaşlarının izleri görünce nasıl şaşkınlığa sürüklendiklerini şöyle anlatıyor:
''O zaman, gerçekten olabilir mi diye düşünmüştüm. Eğer öyleyse Afrika dışındaki en eski ayak izlerine işaret edecek, bu da inanılmaz bir şey olacaktı.''
Bu tür keşifler nadiren yapılıyor. Happisburgh ayak izleri, benzerlerinin Avrupa'daki en eskileri. Bu ayak izlerinden daha eski olan üç ayak izi serisi var ve bunların tamamı Afrika'da.
İlk anda gördüklerinden emin olamadıklarını kaydeden Dr. Ashton, ''ama sonra bu oyukların ayak izleri olduğundan emin olduk'' diyor. Tespit edildikten hemen sonra dalgalar ve kumların geri dönmesiyle kaybolmuş ayak izleri. Ancak araştırma ekibi, bu izleri videoya kaydetme olanağı bulmuş. Kaydın Doğal Tarih Müzesi'nde önümüzdeki günlerde bir sergide gösterilmesi planlanıyor.
Video kaydında, araştırmacılar dizüstü çökmüş bir şekilde elleriyle yağmur altında 'oyukları kaydedebilmek' için zamana karşı bir yarışta görülüyor. Dr. Ahton, ayak izlerinin fotoğrafını çekmek için bir yandan yağmur sularından temizlemeye çalışmalarını anlatırken, ''Biz ne kadar hızla yağmur sularını boşaltmaya çalıştıysak, yağmur suları da o denli çabuk bir şekilde doluyordu oyuklara'' diyor.
İzlerin bulunmasının ardından geçen iki hafta içinde bunların 3 boyutlu görüntüleri oluşturmuş. Bu izler üzerinde Liverpool John Moores Üniversitesi'nden Dr. İIsabelle De Groote tarafından yapılan kapsamlı analizler, bu izlerin gerçekten insana ait olduğunu, izleri tespit edilenlerin sayısının beş kişi olduğunu ortaya koyuyor. İzlerin sahiplerinin, bir yetişkin erkek, bir kaç da çocuk olduğu tahmin ediliyor.
De Groote, topuk, taban ve bazı izlerde de başparmakların seçilebildiğini kaydederken, en büyük ayak izinin 42 numara civarında olabileceğini aktarıyor.
Dr. De Groote BBC'nin sorularını yanıtlarken, ''Ayak izlerinin varlığından haberdar edildiğimde, şaşkınlıktan konuşamadım'' diyor ve şöyle devam ediyor: "1.75 metre boylarında bir yetişkin erkek, en kısası da onun yarısı boylarda. Diğer ayak izlerinin daha genç yetişkin erkeklerden ya da kadınlar tarafından bırakıldığını düşünebiliriz. Bir ailenin oralarda grup halinde hareket etmekte olduğunu görebiliyoruz.''
Bu insanların kimler oldukları bilinmiyor. Bir varsayıma göre, 'homo antecessor' olarak adlandırılan ve Avrupa'nın güneyinde yaşadıkları adlandırılan bir türün mensupları olabilirdi. Bu insanların bugün Norfolk olarak bilinen bölgeye bir milyon yıl önce Britanya adasını kıta Avrupası'na bağlamış olan kara hattı üzerinden gelmiş olabilecekleri düşünülüyor.
Bu türün 800 bin yıl önce iklimin daha soğuması nedeniyle yok olduğu düşünülüyor.
Bu da bilim insanlarına göre, ayak izlerinin zamanlamasıyla örtüşüyor. 500 bin yıl öncesine kadar ''Homo heidelbergensis'' olarak adlandırılan bir türün Britanya adasında yaşadığı biliniyor. Bu türün 400 bin yıl önce erken Neanderthallere evrildikleri sanılıyor. Neanderthaller belli aralıklarla 40 bin yıl öncesine kadar İngiltere'de yaşadılar. Bu ise modern insanlık türü Homo sapienslerin gelişiyle aynı döneme denk düşüyor.
Happisburgh'taki 'Homo antecessor'ların varlığına ilişkin herhangi bir fosil kanıt bulunabilmiş değil. Ancak ikinci derece kanıtlar, bu türün varlığına ilişkin varsayımları giderek güçlendiriyor.