Bir not kağıdı üzerindeki "son uyarı" Soğuk Savaş çatışmasının zirvesinde, Kabil'in sert kışının tam ortasında verilmişti. İngiltere maslahatgüzarı "Normal uçuşlar hala varken, gecikmeksizin Afganistan'ı terk etmenizi tavsiye etmek zorundayım" diyordu.
11 gün sonra, 30 Ocak 1989'da ABD'li maslahatgüzarın, siyasi anlam yüklü basit bir törende ağırbaşlı bir halde Amerikan bayrağını indirişini izledik.
Son Sovyet askerleri haftalar içinde çekilip, felaketle sonuçlanan 10 yıllık Afganistan müdahalesini sona erdirecekti. Batılı diplomatik misyonların terk etmesi, Moskova destekli hükümeti sarsmayı amaçlıyordu.
İngiltere de bir zamanlar "Asya'nın en güzeli" diye tanımlanan beyaz büyükelçilik binasının kapılarını kapattı.
O dönem Dışişleri Bakanlığı Afganistan masasında görev yapan İngiltere'nin eski Afganistan Büyükelçisi Stephen Evans "Büyükelçilik görevlilerimiz kalıp, işlerine devam etmek isteseler de İngiliz bakanlar, kapatmaktan başka çare olmadığını düşündüler" diye hatırlıyor.
Hem Washington hem de Londra yakında geri dönecekleri sözü vermiş, ancak 2001'de ABD öncülüğündeki işgal Taliban'ı devirene dek diplomatik misyonları kapalı kalmıştı.
Şimdi yaklaşık 20 yıl süren NATO müdahalesi, yabancı güçlerin çıkışıyla sona ererken, kalmak mı, gitmek mi sorusu diplomatik temsilcilerin gündemlerinde yine ilk sırada.
Evans "Çok büyük bir güvenlik sorunu olmadığı sürece, büyükelçiliğimizi kapatarak benzer bir işaret yollamayı kesinlikle istemeyiz" diyor. Bu görüş dikenli teller ve duvarlarla çevrili diplomatik ve yardım misyonlarında ve başkentteki diğer bir çok binada yankı bulan bir tutum.
Ancak ABD'nin beklenenden daha hızlı çekilmesi, bölgelerin şaşırtıcı hız ve ölçüde Taliban'ın eline geçmesi ve Covid-19'un çok bulaşıcı bir varyantının yarattığı korku, buradaki öngörülemez unsurlara yenilerini ekledi.
Hem Covid hem de güvenlik riskleri nedeniyle tahliye planları sürekli güncelleniyor, personel sayısı da azaltılıyor. Bazı bavullar ne olur ne olmaz diye toplanmış duruyor. Bazı günler sükûnet, bazı günler de kaygı hakim.
Bir Avrupalı diplomat "Bütün başkentlerimiz şu anda güvenlikle ilgileniyor" diye sızlanıyor.
"Son birkaç aydır sürekli güvenliği konuşuyoruz çünkü hepimiz buraya bağlıyız ve kalmak istiyoruz."
Son Belçikalı diplomatlar bu hafta elveda dedi ve Avustralyalılar Mayıs ayında misyonlarını kapattı. Fransızlar neredeyse tamamen ülkeyi terk etti ve İngilizler de diğer herkes gibi sürekli durumu değerlendiriyor.
Olan biteni daha da gergin bir halde, endişeli diplomatik temsilcilere yardım eden Afganlar, yabancı askerlere dili ve kültürü tercüme edenler ve aralıksız elektrik kesintileri ve sonu gelmez öfkeyle dolu kentte yaşayan, büyükelçiliklerin her hareketini, başlarına geleceklerin habercisi olarak izleyen, tehdit altındaki çok sayıda Afgan.
Şu anda Kabil'deki önde gelen bir iletişim şirketinin yöneticiliğini yapan ticaretten sorumlu eski Başbakan Yardımcısı Muqaddesa Yourish "Bir ülkeye yeterince çok kez kaderinin çöküş olduğu söylenirse, Afganların geriye ne umudu kalmış olabilir ki" diyor.
Avustralya hükümetinin geçici olacağını umduğunu söyleyerek Mayıs ayında Kabil'deki büyükelçiliğini kapatması çok sayıda Afgan'ın canını sıkmıştı. Bu kez, İngiltere Büyükelçiliği, zamanın ruhuna uygun olarak tüm İngiliz vatandaşlarının Afganistan'ı "mümkün olan en kısa sürede" terk etmesini bir mektupla değil, bir tweetle istedi.
Yourish üzüntüyle "Maalesef uluslararası bir tek tip görüş ve dünya, çekilmenin suçluluğunu yansıtıyor ve bizim için de en kötüsünü, bir iç savaşı tahmin ediyor" diyor.
Afganlar, yoğunlaşan savaştan da kaygılı.
İngilizler yine Amerikalıları izliyor. Tüm diğer yabancı misyonlar gibi. ABD büyükelçiliğini ve diğer birçok yeri korumak için yüzlerce askerini tutmayı planladığını belirtiyor.
Bu bile riskli. Bu hafta bir Taliban Sözcüsü, kalan tüm yabancı askerlerin "bir işgal ordusu" gibi algılanacağını söyledi. Taliban ise bunun çekilmeyi mümkün kılan ABD-Taliban anlaşmasının ihlali olduğunda ısrarlı.
Taliban Sözcüsü Suhail Shaheen konuyu kendisine sorduğumda "ABD'yle yapılan müzakerelerde tüm bu başlıklar görüşüldü ve en nihayetinde ABD tüm askerlerini, danışmanlarını, eğitimlerini vb. ülkeden çekmeyi kabul etti" dedi.
Uluslararası meşruiyetini geliştirmek isteyen Taliban da büyükelçilikleri gözlüyor. Geçen ay AB'nin yeni Afganistan Özel Temsilcisi Tomas Niklasson, Doha'daki Taliban liderlerine güvenlik kaygılarını iletti. Birkaç saat sonra, Kabil'deki diplomatik ve yardım misyonlarının korunacağını söyleyen bir yazılı açıklama yayımladılar.
Ancak herkes, bir Batılı diplomatın "Doha'daki diplomatlardan gelen cilalı sözler" diye tanımladığı açıklamaya, tüm Taliban komutanlarının uygun davranacağına ikna olmuş değil. Ve Taliban yabancı temsilcilerin Kabil'de kalmasını isterken, işlerini yapmalarını, iktidardaki hükümeti desteklemelerini de istemiyor.
Şu anda Yeşil Bölge diye anılan yüksek güvenlikli alanın dışında kalan bazı yabancı misyonlar, buraya geçmeyi planlıyor. Norveç, diplomatlar ve yardım çalışanlarının kullandığı yaşamsal önemdeki bir sahra hastanesini gelecek bahar aylarına kadar faaliyette tutmayı kabul etti. Bu zamana kadar sivil bir hastanenin kurulması umuluyor. Hem Afganlar hem de yabancı misyonlar için en önemlisi, kimsenin görmek istemediği en kötü senaryoda bir tahliye güzergahı hizmet verebilecek uluslararası havaalanı.
Hamid Karzai Uluslararası Havaalanı şu anda NATO'nun yasal şemsiyesi altında Türk ve ABD'li askerler tarafından korunuyor.
Ancak bu son günlerde bile Ankara ile zorlu müzakereler, siyasi, güvenlik ve hukuk sorunlarıyla düğümlendi. Tabii bir de Taliban'ın inatçı tutumu var. NATO yetkilileri bir anlaşmaya varılabileceğinden umutlu.
Yani çoğu büyükelçilik şu anda kalacakları mesajını vermeye çalışıyor.
Medyada tahliye planlarının hızlandırıldığı haberlerinin çıkması üzerine, Kabil'deki ABD Büyükelçiliği "Kabil'deki ABD Büyükelçiliği açık ve açık kalacak" mesajını paylaştı.
Batılı bir diplomatsa "Kabil'deki büyükelçilikler kalacak. Ancak hassas bir dönemdeyiz ve durumu günlük gözlemliyoruz. Büyükelçilik personelinin güvenliği en önemlisi" dedi.
Kabil'deki bir başka diplomatsa "İzlenmesi gereken büyükelçilik İngiltere'nin ki. Sadece Batılı misyonlar değil. Çin Büyükelçisi bile güvenlik konularında diyaloğu artırma işareti veriyor" diye konuşuyor.
Yeşil Bölge'nin hemen içindeki İngiltere Büyükelçiliği diğer bazı misyonlardan daha büyük, ancak diğer bazı birçoğuyla da aynı boyutlarda. Dolayısıyla, bir gösterge olarak alınıyor.
Ve tüm gözler, hem Afganlar hem de yabancılarınki, ülkede hızla değişen güvenlik durumunun üzerinde.
Eski Afgan Savunma Bakan Yardımcısı ve şu anda Kabil'deki Savaş ve Barış Çalışmaları Enstitüsü'nün başı Tamim Asey "Taliban'ın aldığı birçok bölge stratejik anlamda önemsiz yerler, ancak propaganda için önemli" diye konuşuyor.
"Ancak bir sonraki savaş şehirler için verilecek" diye de ekliyor.
Neler olduğuna dair anlatımın en az yaşananlar kadar önemli olduğu bir çatışmada, diplomatik temsilciler ne kadar zor olsa da, sakin kalıp, işlerine devam etmeye çalışıyorlar.