Uluslararası Af Örgütü, Gezi Parkı eylemlerini bastırma girişimleri sırasında hükümetin geniş çaplı ve ağır insan hakları ihlalleri gerçekleştirdiğini dile getirdi. Raporda, "Gezi Parkı eylem hareketinin bastırılması sürecinde büyük bir kısmı kapsamlı olmak üzere çok sayıda insan hakları ihlalleri işlendi. Bunlar arasında barışçıl toplanma hakkının toptan ihlali ve yaşam, özgürlük ve işkence ve kötü muameleye uğramama haklarının ihlali bulunmakta" ifadelerine yer verildi.
Örgütün bugün açıkladığı “Gezi Parkı Eylemleri: Türkiye’de toplanma özgürlüğü hakkı şiddet kullanılarak engelleniyor” adlı raporda, Gezi Parkı eylemleri sırasında polisin aşırı güç kullandığı vakalar arasından en dikkat çekici olanlarını, bu hak ihlallerini adalet önüne çıkarma konusundaki başarısızlığı ve eylemlere katılanların daha sonra maruz kaldığı kovuşturma ve tacizi belgelendi.
Uluslararası Af Örgütü, İstanbul ve Ankara’daki gösterileri izledi ve Türkiye çapında İstanbul, İzmir, Ankara ve Antakya olmak üzere dört ilde polis tarafından yaralanan ya da gayri resmi olarak gözaltına alınan, dövülen ya da gözaltı sırasında cinsel tacize uğrayan birçok insanla görüştü. Bazı durumlarda hak ihlallerine uğrayanların akrabaları ya da avukatlarıyla görüşüldü.
Bunların arasında Uluslararası Af Örgütü’nün kendisi ile ilgili uzun dönemde uluslararası kampanya yapacağı Hakan Yaman ve Ethem Sarısülük, Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Berkin Elvan, Hülya Arslan, Burak Ünveren, Umur Can Erşahin, Gökhan Biçici, Eylem Karadağ, Deniz Erşahin, Kemal Soğukdere, Alper Çakıcı ve Deniz Kaptan gibi isimler bulunuyor.
Raporda;
* Eylemcilerin ve diğerlerinin bir ölüme ve sayısız yaralanmaya yol açacak şekilde nasıl dövüldüğünü;
* Polisin çoğu zaman plastik mermileri doğrudan eylemcilerin kafasına ve vücutlarının üst kısmına doğru attığını;
* Biber gazı kapsüllerinin rutin olarak doğrudan eylemcilere, oradan geçenlere ve bazen de evlerden içeri atılmasının yüzlerce kişinin yaralanmasına ve tanıklara göre en az bir kişinin ölümüne yol açtığını;
* Tazyikli su tanklarına kimyasal maddelerin eklenmesini;
* Kadın eylemcilerin kolluk kuvvetleri tarafından sözlü ve fiziksel cinsel tacize maruz kalmasını;
* Gerçek mühimmat kullanılarak bir protestocunun öldürülmesini belgelendi.
Raporda, gerçek mühimmat, biber gazı, tazyikli su, plastik mermi kullanımının ve eylemcilerin dövülmesinin eylemler sırasında 8 binden fazla kişinin yaralanmasına nasıl yol açtığı detaylı bir biçimde anlatılıyor. Rapora göre en az üç eylemcinin ölümü polisin güç kullanımı ile doğrudan ilgili.
Ayrıca raporda Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in BBC Londra Muhabiri Selin Girit'e yönetlik sözleri ile eski Sabah Gazetesi Ombudsmanı Yavuz Baydar ve Milliyet gazetesi yazarı Can Dündar'ın işlerine son verilmesi de yer aldı.
Uluslararası Af Örgütü hükümetlere ve çevik kuvvet ekipmanı tedarikçilerine, Türkiye’ye yapılacak ihracat ve sevkiyata acilen yasak koyma çağrısında da bulundu. Raporda "Türkiye yetkilileri ihlaller ya da keyfi kuvvet kullanımı iddiaları ile ilgili derhal, bağımsız ve tarafsız bir soruşturma başlatana ve güç kullanımının uluslararası standartlarla uyumlu hale getirilmesini taahhüt edene kadar özellikle göz yaşartıcı gaz ve biber gazı spreyi, plastik mermi ve diğer kinetik etkiye sahip fırlatıcılara dair bu yasak yürürlükte kalmalıdır" denildi.
Gardner: Demokratikleşme paketinde neden yoktu?
Gardner, “Gezi Parkı eylemlerinde polis tarafından başvurulan şiddetin seviyesi bize şunu açıkça gösterdi; gerekli eğitimi almamış ve kötü idare edilen polis memurlarının, şiddet kullanma talimatı aldıklarında, bunu yapmak için cesaretlendirildiklerinde ve yaptıkları ihlaller yüzünden kimliklerinin teşhis edilmeyeceğini ya da kovuşturmaya tabi olmayacaklarını bildiklerinde sonuç bu yaşananlar oluyor” dedi.
Gardner şunları söyledi:
“Türkiye Hükümeti, toplumsal olaylarda kolluk görevi üstlenen polis memurlarının hem üniformaları üzerindeki kimlik kartları hem de özel zırh ve kasklarının üzerindeki numaralar aracılığıyla tanınabilir olmalarını sağlamalıdır.
Polisin gerçekleştirdiği ihlallerin büyük çoğunluğu cezasız kalacak gibi görünüyor. Öte yandan eylemleri düzenleyenler ve eylemlere katılanlar hakarete uğradı, taciz edildi ve şu anda adil olmayan kovuşturmalara tabi ya da şişirilmiş suçlamalarla karşı karşıya. Eylemcilere yardımcı olanlar ya da eylemlerle ilgili bilgilendirmede bulunanlar -doktorlar, avukatlar, gazeteciler ve hatta iş yerleri- tehditler ve tacizle karşılaştı.”
Gardner “Türkiye yetkililerinin Gezi Parkı eylemlerini sonlandırmadaki ve tekrarlanmaması konusundaki kararlılığı çok açık. Seçtikleri taktikler güç kullanma, tehdit, hakaret ve kovuşturma oldu. Yüzlerce insan herhangi bir şiddet olayına karıştıklarına dair kanıt olmaksızın sadece eylemlere katıldığı için kovuşturmayla yüz yüze. Eylemleri düzenlemekle suçlananların çoğu terörle mücadele mevzuatı uyarınca soruşturmaya tabi. Türkiye hükümeti sokak eylemleri ile ifade edilen muhalif görüşleri tolere etmeyi öğrenmelidir. Bu yüzden polislerin toplumsal olaylarda, yasalara uygun şekilde polislik yapmak için gerekli teçhizata sahip olduğunu, eğitildiğini ve talimat aldığını güvence altına almalıdır” dedi.
Uluslararası Af Örgütü'nün raporunun tam metnini okumak için tıklayınız.