Adli Yıl açılış töreni ilk kez Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde düzenlendi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan salona girerken hâkim ve savcılar ayağa kalkarak alkışladı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Türkiye Barolar Birliği Başkanı, yargı bağımsızlığına gölge düşürdüğü gerekçesiyle törene katılmama kararı almıştı. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli törende yer alırken, Cumhurbaşkanı Erdoğan da ilk kez törende konuşma yaptı. Daha önceki törenlerde sadece Türkiye Barolar Birliği Başkanı (son iki yıl dışında) ve ev sahibi sıfatıyla Yargıtay Başkanı konuşuyordu. Erdoğan, konuşmasında, "Milletin evinde yapılan adli yıl açılış töreni yargı bağımsızlığını gölgelemez, aksine yargı bağımsızlığını güçlendirir" ifadesini kullandı.
Törende açılış konuşmasını yapan Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit, "15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden çok net bir şekilde anlaşıldığı üzere Fethullahçı Terör Örgütü 2008 tarihinden bu yana sahte delil üretme, yasa dışı teknik takip gibi bir çok konuda hukuku bir silah gibi kullanmıştır" dedi. Cirit, "Herkes gibi FETÖ terör örgütleri de hukuka uygun, adli ve bağımsız bir şekilde yargılanacaklardır" ifadesini kullandı.
Yargıtay Başkanı'nın açıklamalarından satır başları şöyle:
2016-2017 Adli Yılı'nın ülkemize, milletimize ve tüm insanlara barış, huzur ve mutluluk getirmesi dileğiyle açıyorum. Geçmiş yıllarda kaybettiğimiz fedakar arkadaşlarımızı, güvenlik güçlerimizi ve 15 Temmuz 2016 tarihinde gerçekleştirilen saldırıda hayatını yitiren demokrasi şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Emeklilik gibi sebeplerle aramızdan ayrılan arkadaşlara başarılar diliyorum.
Türk yargısına yapmış oldukları hizmet ve katkılar daima hatırlanacaktır. Milletimizin 30 Ağustos Zafer Bayramı'nı kutluyor, ulu önder ve silah arkadaşlarını şükranla yad ediyorum.
Bu özel ve anlamlı günün açılışını yapmanın heyecanını yapıyorum. Geçen yılki konuşmamda Türk yargısının iyi bir durumda olmadığını belirttikten sonra gelecek için sorunlu alanlardan soğan risklerin kontrol altına alındığını ifade etmiştim. Geçen yıldan bu yıla kadar önemli değişiklikler meydana geldi. 20 Temmuz 2016'tan itibaren istinaf mahkemeleriyle 3 dereceli makemelere kavuşmuş olduk. Bunun yanı sıra Türk yargısının üzerinde olan ağır iş yükünün, gelecekte de artacak olan iş yükünün azaltılması için çok önemli toplantılar yaptık. Bu toplantılarda alınan kararları da kamuoyu ve yasa yapıcılarla paylaştık. 15 Temmuz'da vuku bulan darbe girişimi devletin tüm kurumlarında olduğu gibi yargımızda da sarsıntılar meydana getirmiştir. İşleyişin daha iyiye gideceğini, kişisel ve kurumsal anlamda her türlü fedakarlığımıza hazır olduğumuzu belirtmek isterim.
Kurulduğu 6 Mart 1928'den beri ülkesine fedakarlıkla hizmet etmenin haklı gururunu yaşamaktadır. Türk hukukunun oluşmasına ve gelişmesine katkıda bulunmuşlardır. Yargıtay'da görev yapan, emeği geçen herkese şükranlarımı sunuyorum.
Sayın Cumhurbaşkanım, kültürel çeşitlilik dezavantaj değil, Türkiye'nin varlığının itici gücüdür. Demokrasi ve çağdaş değerlere bağlı kaldığımız, özümsediğimiz taktirde kültürel çeşitliliği zenginliğe dönüştürebiliriz.
Gönül almak, bağışlamak, kin beslememek gibi duygu ve düşüncelerin temelinde hoşgörü yatmaktadır. Yunus Emre'yi evrensele taşıyan "Yaradanı severim yaradandan ötürü" sözü, geniş kitlelere ulaşmıştır. hoşgörüye dayalı bir düzenle demokratik değerleri yükseltmeliyiz ve uzlaşı kültürünü genişletmeliyiz. Mevlana'nın dediği gibi bizler ancak birbirimizi kucaklayarak uçabiliriz. Daha çok bir araya gelmeliyiz. Teknik düzeyde olan pek çok sorunun çözümü günümüzde ihtiyaç duyulan uzlaşı kültürünün gelişmesinde katkıda bulunacaktır.
Ülkemizde bölücü terör dış destekli olarak varlığını sürdürmekte olup, terörle mücadele ülkemizin en meşru hakkıdır. Devletimiz hukuk çerçevesinde terörle mücadeleyi sürdürecektir. Yoğun bir şekilde bölücü terör örgütünün saldırılarına maruz kalan bölge halkının teröre karşı duruşunu taktirle karşılıyoruz. Terörü bitirmek için herkes görevini eksiksiz yerine getirmelidir. 15 Temmuz 2016 tarihinde milli birlik ve bütünlüğümüze, demokrasimize, insan haklarına, hukuk devletine, insanı insan yapan tüm değerlere yönelik FETÖ adına gerçekleştirilen hain saldırıyı kınıyorum. Bu saldırı, ülke yönetimini ele geçirmeye yönelik olarak nitelendirilemez. Askerin, polisle, vatandaşlarla sonu gelmeyecek bir çatışma ortamına sürüklenebileceği bir girişimdir. Bir anda ülkenin kan gölüne dönmesine neden olabilecek bir eylemdir. Türkiye'nin iç savaş ve kardeş kavgaları içinde yok olmasına neden olabilecek bir eylemdir. Bu bir darbe değil, Türkiye Cumhuriyeti'nin bölünmesinin değil, yok edilmesini amaçlayan bir eylemdir. Hangi kaynaktan gelirse gelsin hain örgütün tüm destekçilerini etkisiz hale getiremezsek gelecekte de benzer saldırılarla yüzleşmek zorunda kalabiliriz.
Çok sevgili Batılı dostlarımız "FETÖ'yü" kastederek silahsız terör örgütü olur mu diye soruyorlardı. Şimdi de ben soruyorum, Türk demokrasisinin tecelligahı olan TBMM'yi bombalayan, masum sivilleri tarayanların kullandıkları silah değil midir? Bunları silah saymayan hukuk düzeni var mıdır? Hain saldırı Batılı dostlarımız tarafından kınanmamış, hayal kırıklığı yaratmıştır. Söz konusu ülkelerin açıklamalarını samimi ve iyi niyetli olarak değerlendirmek güçleşmekte, Türkiye'nin çabalarını zorlaştırmaktadır.
15 Temmuz 2016 tarihli darbe girişiminden çok net bir şekilde anlaşıldığı üzere 2008 tarihinden bu yana sahte delil üretme, yasa dışı teknik takip gibi hukuk bir silah gibi kullanılmış. Emir-komuta kademesi diri diri toprağa gömülmüş, boşalan koltuklara terör örgütü militanları yerleştirilmiştir. O dönemde yapılan adli işlemlerin insan haklarını ihlal ettiği Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi tarafından da tespit edilmiştir. Bu noktada bu tür eylem ve girişimlerin içinde olanlara adaletten başka hiçbir borcumuz olmadığını vurgulamak isterim. Herkes gibi FETÖ terör örgütleri de hukuka uygun, adli ve bağımsız bir şekilde yargılanacaklardır. Kuvvetler ayrılığı yasama, yürütme, yargı olarak tanımlanmaktadır. Kuvvetler ayrılığı, aralarında iş birliği olan farklı organların devleti yürütmesidir. 1982 anayasanının başlangıç bölümünün dördüncü paragrafında kuvvetler ayrılığının devlet organlarında üstünlük sırası olmadığı, üstünlüğün ancak anayasa olduğu vurgulanmıştır. Hukuk devletinde, hukukun üstünlüğünün uygulanmasıyla gerçekleşeceğinden şüphemiz yoktur.
Son günlerde kamuoyuna yansıdığı üzere devleti ve toplumu derinden etkileme potansiyeli taşıyan, yargı alanında yapılması konuşulan değişiklikler konusunda Yargıtay'ın da görüşünün dikkate alınmasının faydalı olacağı düşüncesindeyim. Hukuk sistemi hakların normatik şekilde korunmasıyla oluşur. "Hakim, bilge, anlayışlığı, doğru, güvenli, saygın" olmalıdır.
İradelerini ipotek altına aldıran hakimlerin yetkilerini bir silah gibi kullanmasının yanlış olduğunu anlamak için hukukçu olmaya gerek yoktur. Biraz mantıklı, biraz vicdan, biraz ahlak sahibi olmak yeterlidir. Hakimin tarafsızlığı, bağımsızlığı kadar önemlidir. Adalet arayanın da elleri temiz olmalıdır.
Sayın Cumhurbaşkanım,
Türk hukuk sisteminde ilk derece mahkemeleri ile temyiz mahkemeleri arasında istinaf mahkemeleri kurulmuştur. 1932'den beri çeşitli tasarılar hazırlanmış, üst mahkeme sorunu her fırsatta ele alınmıştır. Bu mahkemelerin kurulmasından ne vazgeçilmiş, ne de kurulabilmiştir. Özellikle son yıllarda yargıtaya temyizen incelemesi için 1 milyon dosya gönderilmiştir. Bu dosyalar hem maddi vakalar hem de yasalara uygunluk yönünden denetlenmiştir. Ağır iş yükü sorununun mahkeme sayısının artmasıyla çözülemeyeceği gösterilmiştir. Nitekim yapılan yasal düzenlemeler neticesinde istinaf mahkemeleri yeniden faaliyete geçirilmiştir. Adli kalitenin sağlanması bakımından, Hukuk fakültesinde yaşanan artışın bir risk oluşturduğunu düşünüyorum. Türk dil bilgisi, hukuk felsefesi, hukuk tarihi gibi derslerin zorunlu olarak okutulması gerektiğine inanıyorum.
Yargıya ilişkin tüm kurumların bütünsel bir bakış açısıyla değerlendirmesi yapılmadan yargı reformundan söz edilmesi mümkün değildir. Küreselleşen dünyada bir anlayış birliğinin sağlanması da zorunlu hale gelmiştir. Dünyada gelişmiş hukuk sistemleri örnek alarak yargı teşkilatımızın yeniden yapılandırılması kolaylaştırılabilir. Karşılaştırmalı hukuktaki iyi modellerin örnek alarak etkin bir şekilde kullanılması sorunların çabuk çözülmesinin temel konularından biridir.
Son yıllarda yargıda yapılan köklü değişiklikler işleyişi çok etkilemiştir, sistematiğimizi bozmuştur.
Sayın Cumhurbaşkanım, değerli konuklar, özellikle beni dinleme sabrını ve nezaketini gösterdiğiniz için teşekkür ediyorum...
Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Sayın Başbakan, sayın Yargıtay Başkanı, yüksek yargı organlarımızın kıymetli mensupları, adalet teşkilatımızın değerli mensupları sizleri en kalbi duygularımla selamlıyorum. Milletin evine hoş geldiniz.
2016-2017 adli yılının ülkemiz ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Sözlerimin hemen başında bir hususa açıklık getirmek istiyorum. İçinde bulunduğumuz bu mekan Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin bünyesindedir ancak bahçedeki cami, aşağıda inşa edilmekte olan Cumhurbaşkanlığı kütüphanesi, çok amaçlı salonumuz ki burası sergi salonlarından oluşan bir yer, herkese açık mekanlardır. Cumhurbaşkanlığı'nın kendi alanları üst kattaki 3 bloktan ibarettir. Burası da, diğer yerler de milletin malıdır, devletin malıdır. Bizler görev süremiz boyunca çalışmalarımızı burada yürütmekte mükellefiz. Bizden sonra gelecekler de buraları kullanacak. Kongre ve kültür merkezimiz, her toplantıda hissettiğimiz eksikliği gidermek için inşa edilmiştir. Eskiden böyle salonlar yoktur, son zamanlarda yeni yeni yapımına başlandı. Burası başkent, böyle bir eksikliğin giderilmesi bizim için önemliydi. Ankara gibi bir yerde opera binası yoktu inanabiliyor musunuz? Ama burası opera binası işlevi de görebilecek tasarıma sahip.
Kongre ve kültür merkezimiz tüm kurumların önemli organizasyonlarına ev sahipliği yapacaktır. Yargıtay Başkanımız, burada yapılmasaydı toplantının bir otelin -2'nci katındaki 600 kişilik salonda yapılacağını ifade etmişlerdir. Milletin evinde yapılan adli yıl açılış töreni yargı bağımsızlığını gölgelemez, aksine yargı bağımsızlığını güçlendirir.
Dostlarımızdan Yenikapı ruhuna uygun bir şekilde hareket etmelerini bekliyorum. Milletimizin birliğe, beraberliğe her zamankinden daha fazla ihtiyacı var. Türkiye, 15 Temmuz'daki darbe girişiminin öncesinde ve sonrasında dostunu, düşmanını, yanında olanı, olmayanı büyük ölçüde görmüş, tanımıştır. Bu vesileyle 15 Temmuz şehitlerimizi yad yediyorum. Şu gördüğünüz külliyede 29 şehidimiz var, burası helikopterlerle tarandı. O gece destan yazan milletimize ne söylesek, ne yapsak minnetimizi ifade edemeyiz.
15 Temmuz'dan sonra çok daha ağır hale gelen sorumluluğumuzun gereğini yasama, yürütme ve yargı olarak hep birlikte yerine getireceğiz. Türk milleti gerçekten çok büyük, çok asil, her türlü hizmeti hak eden bir millettir. En modern silahların karşısına çıkıp dimdik durabilecek başka bir millet var mıdır? Ben görmedim, bilmiyorum.
Yargıya özellikle teşekkür ediyorum. Darbe girişiminin tespitiyle birlikte hızla harekete geçen, ilk andan itibaren tüm çalışmalarını hukuka uygun şekilde yürüten, yaptıkları açıklamalarda "Yaptıklarınız hukuka aykırıdır, gereği yapılacak" diyerek kapının arkasında gizlenmemiştir. Savcılarımıza, hakimlerimize teşekkür ediyorum.
Sayısız kahramanlıkların hikayeleriyle büyüyen gençliğimiz, 15 Temmuz'da kendi destanlarını yazdılar. Mücadelenin ne olduğunu bilen, bunun ne olduğunu bizzat yaşayan bir nesle kavuştuk. Yalnızca tarih kitapları okuyan değil, aynı zamanda yaşayan bir nesle kavuştuk.
Biz 79 milyonuyla tek milletiz. Tek milletiz, böyle olmak zorundayız. Böyle olursak hedefe ulaşacağız. Ve bizim tek bayrağımız var, rengi şehidimizin kanı, hilal bağımsızlığın ifadesi, yıldız işte her şehidimizin ta kendisi. Anlı şanlı bu bayrağımızın karşısına bazı paçavralar çıkarılıyor. Bunlara asla müsaade edemeyiz. İşte bugün, yapılan tüm operasyonlar bunlara müsaade etmeyeceğimizin kanıtıdır. Sonuna kadar bu operasyonlara devam edeceğiz.
Kimse bu topraklara operasyon düzenleme düşüncesine girmesin, giriştikleri karşısında polisimizi, askerimizi, köy korucularımızı bulacaktır.
Devletin içinde devlet olmaz, işte birileri bu hevese katıldılar. Devletin içinde devlet oluşturmanın gayretine girdiler. 40 yıldır bunun hesabının içine girdiler. Allah'a hamd ediyorum ki böyle bir fırsat, böyle bir imkan karşımıza çıktı. O gece verdiğimiz şehitlerin sadece 63'ü polis 5'i askerimiz olmak üzere asli işi güvenlik olan insanlardır. Geri kalanı sivillerden oluşuyor. Bunların içinde bakıyorsunuz 16-17 yaşında gençler var. Bu kardeşlerimizin mesleklerine bakıyoruz, emekli, garson, mühendis, seyyar satıcı, profesör olduklarını görüyoruz. Yine bu şehitlerin kimi evli, kimi bekar. İçlerinde Ankaralı olan da var, Sivaslı, Diyarbakır var. İçlerinde Abdullah Tayyip gibi 17 yaşında olanı da var. O gece bu ülkenin her rengi, her kesimi 15 Temmuz'da iradesine, geleceğine sahip çıktı. Artık sıra bizde. Yani bu ülkenin yönetiminde. Yasama, yürütme, yargı... Hepimizde. Bundan sonra çok daha farklı çalışmamız lazım. Hiçbirimizin bundan sonra ülkenin ihtiyaçları dışında hareket etme lüksümüz yoktur. Kendini siyasi veya bürokratik hırsa kaptıranlara tavsiyem; böyle anlarda 15 Temmuz şehitlerinin listesine bakmalarıdır. Oradaki fedakarlık bizi kendimize getiremiyorsa hepimize yazıklar olsun.
Değerli arkadaşlar,
FETO denilen hain yapıyla kahr-u perişan eden nedir biliyor musunuz? Güç sahibi oldukları her yerde sergiledikleri adaletsizliklerdir. Sadece ve sadece kendi mensuplarının çıkarlarını gözeten, diğer herkesin hakkını yiyen FETO, milletimizin zaten gözünde mahkum olmuştur. Adaletin ne kadar önemli olduğunu sadece bu örnek bile bize anlatmakta ziyadesiyle yeterlidir. Madem ki dünya adaletin üzerinde dönmektedir, bu durumda hakimlerimize, savcılarımıza düşen adil çalışmaktır. Bu süreci hızlandıralım, hukuk içinde çözüme gidelim. O gün 30 kişi darbecilerden öldü, 241 kişi darbeye direnirken öldü. Demek ki bizler darbecilere güvenlik güçlerimize gidin vurun demedik, adalete teslim edin dedik. Ey dünya, biz yakalayıp adalete teslim ediyoruz, siz kalkıyorsunuz "Endişeliyiz" diyorsunuz. Bu terbiyesizlik değil mi? Bizim jandarmamız, beni almaya gelen darbecileri vurmadı. Ne yaptı? Yakaladı, götürdü savcıya teslim etti. İşte bu millet bu kadar asildir. Biz de bu denli hukuk içerisinde çalışmalarıımzı sürdürüyoruz. Geciken adalet, adalet değildir. O yüzden bir a önce çalışmalarımızı tamamlayıp sonuca ulaşmak istiyorum.
Adalet, herkese hakkını teslim etmek, bunun için de gerekiyorsa eğriyi düzeltmektir. Bu tıpkı gülü sulamakla dikeni sulamak arasındaki fark kadar önemlidir. Yeni adli yılda yüksek yargı organlarından kürsülere kadar adalet teşkilatımızın tüm kademelerinde görev yapan hakimlerimizin, savcılarımızın her zamankinden daha çok çalışacaklarından şüphem yoktur. Gözaltına alınan 3495 hakim ve savcının gerçek adaletin temini konusunda katkı sağlayacağını düşünüyorum.