12 Eylül Darbesi’nden bir gün sonra Kars’ın Göle ilçesindeki evinden alındıktan sonra gözaltında kaybedilen Cemil Kırbayır davasında Adalet Bakanlığı’nın AİHM’e, “Berfo Ana öldü. Dava düşmeli" savunmasına aileden büyük tepki geldi. Mikail Kırbayır, “Benim asıl zoruma giden devletin vatandaşına bakış tarzıdır. Hadi ben cahilim, körüm, topalım. Sen de orada marangoz hatası olarak mı oturuyorsun. Sen ne iş yapıyorsun, sen devlet olarak benim hakkımı niye savunmuyorsun, sen devlet olarak niye varsın” diye tepkisini dile getirdi.
Geçtiğimiz yıl kardeşinin davanın durumunu öğrenmek için gittiği Kars Savcılığı’nda kendisine, ‘Ortada ceset yok’ denildiğini anlatan Kırbayır, “Ben onu arıyorum zaten, benim derdim o. Benim kardeşim nerede, kardeşimin mezarı nerede, onu kim sağladı, kim hapsetmiş, bu coğrafyanın hangi adasında, hangi paftasındadır ben onun peşindeyim zaten” dedi.
Türkiye’nin imzaladığı İnsan Hakları Sözleşmesi’nde, “Zorla yok etmelerde devlet devreye girer” dendiğine dikkat çeken Kırbayır, “Ben değil sen görevini yapmamışsın. Niye, sen öldürdün sen yok ettin” diye konuştu.
TBMM de raporunda ‘işkence altında öldüğü’ tespitine yer vermişti
13 Eylül 1980'de Kars'ta evinden alınan 24 yaşındaki Cemil Kırbayır, önce 247. Piyade Alayı'na, bir hafta burada tutulduktan sonra da Kars Askeri Gözetimevi'ne gönderildi. O dönem sorgu evi olarak kullanılan Dede Korkut Eğitim Enstitüsü'nde sorgulanırken, 8 Ekim 1980'de işkencede öldü. Kars Başsavcılığı’nın 1986’da soruşturma açtığı ve 2002’de sessiz sedasız dosyayı kapattığı ortaya çıktı. Kırbayır’ın işkence sonucu öldürüldüğünü 2011 yılında kurulan TBMM İnsan Hakları İnceleme Alt Komisyonu'nun 350 sayfalık raporu açıkça ortaya koymuştu. Raporda, " Komisyonumuz; Cemil Kırbayır’ın gözaltında iken işkence gördüğüne, bu işkence sonucunda hayatını kaybettiğine ve cesedinin ölümüne sebebiyet veren sorgulamaları yapan kamu görevlilerince ortadan kaldırıldığına inanmaktadır." denilmişti.
Adalet Bakanlığı’nın AİHM’e savunmasına ilişkin Kırbayır ailesinden Mikail Kırbayır’ın T24’e yaptığı değerlendirmeler şöyle.
“22 yıldır Galatasaray’ı meydan ettik, hak arama meydanı”
Bu yönetimin, bir bakanlığın, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşına, yurttaşına nasıl baktığı ile alakalıdır. O bakan o şekilde bakıyor, kalan sağlar bizim değildir, ölen ölmüştür ondan sonra kalanın hak ve hukuku yoktur diyor. Peki; o zaman ben 37 yıldır neyin mücadelesini veriyorum.
Son 22 yıldan bu yana da Galatasaray’ı meydan ettik, hak arama meydanı, kürsüsü kurduk niye. Sevgili mi arıyorum ben orada, iş mi arıyorum, ben kardeşimin mezarını arıyorum bunu defalarca da sen duyduğun halde ‘aileden başka şikayetçi yoktur’ diyorsun. 2010 yılında Parlamento da grubu bulunan siyasi parti temsilcileriyle görüşmemizde ne istemiştik biz.
Mevcut gidişattan memnun değiliz, kaymakamlıklardan, emniyet müdürlüklerinden, valiliklerden geliyoruz biz, önümüzde engeller var, 12 Eylül faşizminin 1982 Anayasasının engelleriyle karşı karşıyayız. Siz parlamentosunuz, 550 kişisiniz, yasama organı olarak bu yasaları ortadan kaldırın bizim işimizi kolaylaştırın, bu yasaları bahane etmesinler, önümüzü kesmesinler dedik.
“Ana muhalefet partisinin 69 yaşındaki genel başkanı adalet aramak için halka gitti”
Parlamentoda bu sefer 7 yıl sonra ana muhalefet partisinin 69 yaşındaki genel başkanı halka geldi. Biz o zaman halk olarak parlamentoya adalet için giderken, o da adalet aramak için halkla yürüyüş yaptı. Kars Savcılığına Meclis’ten karar çıkmıştır, defalarca gittik müracatımızı yaptık dönemin Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in makamına bizzat çıktım, benim şikayetim var, katiller elini kolunu sallayarak dolaşıyor bu benim ağrıma gidiyor, adaleti ben mi sağlayacağım dedim. Eren Keskin yanımdadır, İHD Başkanı Öztürk Türkdoğan yanımda, iki tane milletvekili yanımdadır ve bakan orada bana bir ay daha müsaade demiştir. Bir ay içerisinde iddianame hazırlanacak, neyin iddianamesi hazırlanacak Cemil Kırbayır’ın iddianamesi hazırlanacak. Aile nasıl takip edecek bu işi.
“İnsan Hakları Sözleşmesini ne diye imzaladın sen?"
“Berfo’dan sonra şikayetçi yoktur davanın düşürülmesi” diyor? Vatandaşına bakışına bak, peki İnsan Hakları Sözleşmesini ne diye imzalandın sen? Orada ne diyor? Zorla yok etmelerde devlet devreye girer diyor. Ben değil sen görevini yapmamışsın. Niye sen öldürdün sen yok ettin.
“Savcı bana ‘ortada ceset yok’ dedi; zaten benim derdim, kardeşimin mezarı nerede?
Ben savcıya gidiyorum. Savcıya bana ceset ortada yok diyor. Geçen yıl Kars Savcılığına gitmişim kardeşimin akıbeti ne oldu, Meclis raporu elimizde, maddi delil elimizde daha ne bekliyorsunuz , niye gerekeni yapmıyorsunuz dedim. Savcı bana, ‘Arkadaşım senden mi öğreneceğim’ dedi. Yok dedim Estafurullah ben merak ediyorum, sizi durduran, eksik olan, noksan olan nedir onu merak ediyorum dedim. Savcı bana eksik olan ortada ceset yok. Ben onu arıyorum zaten, benim derdim o. Benim kardeşim nerede, kardeşimin mezarı nerede, onu kim sağladı, kim hapsetmiş, bu coğrafyanın hangi adasında, hangi paftasındadır ben onun peşindeyim zaten.
“Böyle rezilce, böyle umarsızca, bize psikolojik işkence”
Ondan sonra AİHM’e ‘Berfo’dan sonra şikayet yoktur’ deyip böyle rezilce böyle umarsızca ve bize de psikolojik işkence.. Bu bize psikolojik işkencedir, bu bir işkencedir bana ve aileme. Biz iki gündür üç gündür kendimizde değiliz. Ne demek bu. Biz oraya buraya feryat etmişiz niye, sen öldüreceksin yanına kar kalacak. Ne diye tahrik ediyorsun. Benim zoruma giden devletin vatandaşına bakış tarzıdır. Hadi ben cahilim, körüm topalım, sen orada marangoz hatası olarak mı oturuyorsun. Sen ne iş yapıyorsun, sen benim hakkımı niye savunmuyorsun, sen devlet olarak niye varsın”.
--