DW Türkçe - Aram Ekin Duran
"Hayatımın en zor ve çaresiz günlerini yaşıyorum. O benim annem, arkadaşım. Ona bir şey olmasından çok korkuyorum. Ama hep mutlu bir son olacağını umarak, kendimi teselli ediyorum.”
Bu sözler, 5 Mart itibarı ile 118 gündür açlık grevinde olan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eşbaşkanı Leyla Güven’in kızı Sabiha Temizkan’a ait. 20 yıldır hapiste bulunan Abdullah Öcalan’ın ailesi ve avukatlarıyla görüştürülmesi talebiyle 8 Kasım 2018’den bu yana açlık grevinde olan Leyla Güven için "hayati tehlike" sınırı giderek yaklaşıyor.
DW Türkçe’ye konuşan kızı Sabiha Temizkan, annesinin bu süreçte 14 kilo kaybettiğini, son günlerde konuşmakta ve yürümekte zorluk çektiğini söylüyor. Diyarbakır’daki evinde refakat ettiği annesinin sağlığına ilişkin endişelerin her geçen saat arttığını anlatan Temizkan, şöyle konuşuyor: “Artık kas erimesi başladı ve ciddi ağrıları oluyor. Annem 55 yaşında ve sağlığı açısından çok riskli bir evreye girdi. Bu nedenle çok ama çok endişeliyim. Ama annem talebi karşılanana kadar eylemini sürdürmekte de kararlı.”
Siyasete 90’lı yılların ortalarında Halkın Demokrasi Partisi'nde (HADEP) başlayan Leyla Güven, belediye başkanlığı da dahil farklı alanlarda görev yaptıktan sonra, 31 Ocak 2018’de HDP’ye yönelik operasyonlar kapsamında tutuklandı. Güven daha sonra, 24 Haziran seçimlerinde Hakkari'den HDP milletvekili seçilerek Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne girdi. 8 Kasım 2018’de açlık grevine başlayan Leyla Güven, açlık grevinin 79'uncu günü olan 25 Ocak 2019'da tahliye edildi. Ancak Güven, tahliyesinden sonra da açlık grevine devam ediyor.
HDP il binasına baskın
Bu süreçte Güven'e destek olmak için gerek Türkiye gerekse Avrupa'da onlarca insan açlık grevine başladı. 12 Ocak’ta Öcalan uzun zaman sonra ilk kez kardeşi Mehmet Öcalan ile görüştürülse de, başta Leyla Güven olmak üzere açlık grevi eylemcileri Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile periyodik olarak görüştürüleceği garantisini almadıkça, eylemi sürdürmekte kararlı gözüküyor. Son olarak, 3 Mart tarihinde aralarında HDP milletvekili Dersim Dağ’ın da bulunduğu altı partilinin açlık grevine başladığı HDP Diyarbakır İl Binası, polis baskını ile engellendi ve 5 kişi gözaltına alındı.
"Kriz giderek büyüyor"
Özellikle Türkiye’deki cezaevlerinde tutuklu ya da hükümlü bulunan PKK üyelerinin açlık grevine katılımı giderek artıyor. Diyarbakır Barosu, İnsan Hakları Derneği ve Tabipler Odası gibi sivil toplum örgütlerinin kurduğu "Açlık Grevlerini İzleme Platformu" verilerine göre, 1 Mart itibariyle Türkiye’deki 67 farklı cezaevinde Öcalan için açlık grevi yapan 320 kişi bulunuyor. DW Türkçe’ye konuşan Diyarbakır Barosu Başkanı Cihan Aydın, 1 Mart’tan itibaren eylemin Türkiye cezaevlerinde tutuklu ya da hükümlü bulunan tüm PKK üyelerini kapsayacak şekilde genişletileceğine dair bilgiler geldiğini söylüyor. Aydın, "Bu gerçekleşirse, yaklaşık 10 bin kişi açlık grevine girmiş olacak. Ama şu an için 1 Mart’tan sonra cezaevlerinde kaç kişinin açlık grevine başladığını bilmiyoruz" diyor.
Hükümeti ve tüm toplumu açlık grevinin giderek büyüme tehlikesine karşı defalarca uyardıklarını dile getiren Avukat Aydın, "Bir ölüm ya da kalıcı bir hasar oluşmadan, bu sorun hukuki yollarla çözülmeli. Ama maalesef hükümet bu çağrımıza bugüne kadar yanıt hiç yanıt vermedi. Kriz giderek büyüyor" şeklinde konuşuyor.
2012’de 10 bin kişi katılmıştı
Türkiye’deki Kürt siyasi hareketleri açısından açlık grevleri eylemi, yeni bir olgu değil. Gerek 80’li, gerekse 90’lı yıllar boyunca pek çok kere farklı talepler ile kitlesel açlık grevleri yapıldı. Bunlardan belki de en geniş katılımlı olanı, 12 Eylül 2012'de Abdullah Öcalan’ın sağlık ve güvenlik koşullarının yaratılması ile anadilde savunma hakkının tanınması amacıyla başlatılan kitlesel eylem olmuştu. Bu eyleme cezaevlerindeki yaklaşık 10 bin tutuklu katılmıştı. Öcalan’ın ailesi ile görüştürülmesi sonrasında ise eylemler 68'inci gününde sona ermiş ve çözüm sürecine giden dönem başlamıştı. Ancak çözüm sürecinin 2015’in son çeyreğinde sona ermesi sonrasında Öcalan’ın ailesi ve avukatları ile görüşmesi de yasaklanmış oldu.
"Siyasetteki tıkanıklığın göstergesi"
DW Türkçe’ye konuşan Diyarbakır Dicle Üniversitesi Kamu Hukuku Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Vahap Coşkun, Türkiye'de açlık grevlerinin yeniden gündeme gelmesinin siyaset alanındaki tıkanıklığın bir göstergesi olduğunu söylüyor. Buna karşın açlık grevi eylemlerinin insan hayatına kast etmesinden dolayı doğru olmayan bir mücadele biçimi olduğunu vurgulayan Coşkun, gelecek günler açısından ise şu yorumu yapıyor:
"Türkiye’de seçilmiş bir milletvekilinin açlık grevinde kritik bir sürece girmiş olması ciddi bir problem. Ancak topluma baktığımızda, şu an için Türkiye’deki HDP kitlesi açısından da bu eylemler henüz beklendiği ölçüde sahiplenilmiş değil. Türkiye kritik bir seçime doğru gidiyor ve Suriye’de büyük değişikliklerin olacağı bir döneme giriliyor. Tüm karamsar tabloya rağmen, siyaseten hâlâ yapılabilecek çok şey var.”