Dünya

AB’siz Avrupa bölgesel bir güç olamaz

Brexit oylamasını değerlendiren Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, AB’nin Avrupa’nın rekabet gücünü artırdığını belirterek, “AB’siz Avrupa bölgesel bir güç olamaz” dedi.

21 Haziran 2016 00:30


İngiltere'nin AB'de kalıp kalmayacağını belirleyecek olan Brexit oylamasına sayılı günler kaldı. Tüm Avrupa'da olduğu gibi Almanya'da da, kamuoyu bu konuya yoğun ilgi gösteriyor. Özellikle çok kültürlü, çok dilli ve sınırların olmadığı bir Avrupa'yı savunan sosyal demokratlar, sosyal medyadaki paylaşımları, programları ve düzenledikleri konferanslarla İngiltere'nin AB içinde kalmasını destekleyen açıklamalar yapıyor.

İngiliz pragmatizmi tehlikenin farkında

Başkent Berlin'de de Avrupa'nın çeşitli yerlerinden gelen sosyal demokratlar, AB'yi anlatan farklı atölye çalışmalarında ve tartışma platformlarında biraraya geldiler. “Europe Calling” ismini taşıyan etkinlikte Avrupalı sosyal demokratlara seslenen AB Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, İngiltere'nin Birlik'ten ayrılmasının sadece AB'ye değil İngiltere'ye de büyük zararlar verebileceğini söyledi. Schulz İngiltere'nin AB içinde ikinci büyük ekonomi olduğunu belirterek, ortak pazarın kendisine sağladığı ticari artıları Birlik'ten çıkarak kaybetmesinin ülkeyi ekonomik olarak sarsabileceğine dikkat çekti. AP Başkanı Schulz, AB Ortak Pazarı'nın dünyanın en büyük iç pazarı olduğunu ve bu güçlü pazar üzerinden dünyadaki diğer pazarlara ve piyasalara açılmanın mümkün olduğunu vurguladı. Schulz buna dayanarak "geleneksel İngiliz pragmatizmi bu tehlikenin farkında ve AB destekçilerinin sayısı artıyor" dedi.

Martin Schulz, Avrupa genelinde artan milliyetçiliğe de değinerek, insanların ulusal kimlikleri ve ülke siyasetleri içinde kendilerini güvende hissettiklerini söyledi. Ancak Schulz, bunun 19. yüzyıl şartlarında mümkün olabileceğinin de altını çizerek, AB'siz Avrupa'nın bölgesel bir güç olmayacağını savundu:

"21. yüzyılda çocuklarımıza daha iyi bir gelecek sunmak ve refah toplumumuzu korumak istiyorsak global dünyaya ayak uydurmak zorundayız. Ekonomik, ekolojik ve sosyal gelişim için geriye adım atmak yerine bölgesel güçlerle işbirliğine gidecek bir yapı içinde olmalıyız. Çin, Hindistan, Latin Amerika, Afrika bunların hepsi bölgesel güçlerdir. Ve Avrupa bölgesel bir güç mü yoksa 28 parçalı bir yapı mı? Buna karar vermelidir. Mesele de budur."

Erdoğan ve Türkiye birbirinden ayrı tutulmalı

AP Başkanı Schulz, AB ülkelerinin başta ekonomik ve sosyal sorunlar olmak üzere birçok sorunla mücadele ettiğini kaydederek, bu sorunların eşitlikçi ve çok sesli bir yapılanmayla ve halka ulaşacak, daha şeffaf bir siyasetle çözülebileceğini dile getirdi. Bu bağlamda sığınmacı sorununa ve Türkiye ile yapılan mülteci anlaşmasına da temas eden Schulz, Erdoğan ile Türkiye'nin birbirinden ayrı tutulması gerektiğini savundu. Avrupalı siyasetçi, Türkiye'nin Lübnan ve Ürdün gibi çok sayıda sığınmacıya kapılarını açtığını ve Avrupa'dan gelecek maddi ve sosyal her türlü desteği zaten hak ettiğini belirtti. Buna karşın Schulz mülteci anlaşmasının doğrudan Erdoğan'ın ve Türkiye hükümetinin talep ettiği vize muafiyetinin bir karşılığı olmadığını söyledi. AP Başkanı vize muafiyeti için Türkiye'nin yerine getirmesi gereken şartlar olduğunu ve bunlar arasında kişisel hakların korunması ve terör yasasının reforme edilmesinin başı çektiğini kaydetti.

Erdoğan, sığınmacıları göndermeyi göze alamaz

Bu nedenle Avrupa Parlamentosu'ndaki vize muafiyeti tartışmalarını sona erdirdiğini kaydeden Schulz, AP'nin sığınmacı sorunu karşısında her türlü tavizi vermeye hazır bir pozisyonda olmadığını vurguladı. Martin Schulz, Erdoğan'ın politikaları sonucu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılmasının ve tutuklu gazetecilerin durumunun demokrasiyi, temel hak ve özgürlükleri savunan hiçbir parlamentonun kabul etmeyeceğini ifade etti. AP Başkanı Schulz ayrıca Erdoğan'ın bu tutumunun altında Türkiye'de başkanlık sisteminin hayata geçirilmesinin yattığını belirterek, Erdoğan'ın vize muafiyeti tartışmalarında dile getirdiği gibi mültecileri Avrupa'ya bırakmayı göze alamayacağını savundu. Schulz bu iddiasını da şu sözlerle gerekçelendirdi: "Erdoğan böyle bir riske girmez diye düşünüyorum. Zira o zaman uluslararası kamuoyunda sığınmacıları legal yollardan Avrupa'ya ulaştıran değil, tam tersi sığınmacıları insan kaçakçılarına teslim eden, bu tür çetelere hizmet eden bir duruma düşecektir."