Gündem

Abdülkadir Selvi: Cemaat, hükümeti devirme ihalesini neye karşılık aldı?

Yeni Şafak Ankara temsilcisi Selvi, 17 Aralık'ın Erdoğan hükümetini devirme operasyonu olduğunu öne sürerek, 'Gülen hareketi bu ihaleyi neye karşılık aldı' diye sordu

04 Şubat 2014 10:52

Yeni Şafak gazetesi Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, “Her şey bir bir ortaya çıkıyor da benim asıl merak ettiğim şu; Gülen hareketi AK Parti hükümetini düşürme, Erdoğan'ı devirme ihalesini neye karşılık olarak aldı?” diye sordu.

‘Dershane’ düzenlemesiyle gün yüzüne çıkan ve 17 Aralık operasyonuyla tırmanan AKP Gülen cemaati gerilimi, köşe yazılarına yansımaya devam ediyor.

Hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Şafak gazetesinin Ankara temsilcisi Abdülkadir Selvi, AKP Gülen cemaati gerilimini bugünkü köşesine taşıyarak, yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun AKP hükümetini devirme girişimi olduğunu savunarak, ‘Gülen cemaatinin hükümeti devirme ihalesini neye karşılık aldığını’ sordu.

Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak gazetesinin bugünkü (4 Şubat 2014) nüshasında yayımlanan, “Gülen Hareketi ihaleyi neye karşılık aldı” başlıklı yazısı şöyle:

 

Gülen Hareketi ihaleyi neye karşılık aldı

 

Adı, Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı (GYV)

Gülen hareketinin en üst temsil organlarından biri.

Diyalog temalı iftar programlarından ya da Abant toplantılarından hatırlıyoruz.

Bir süredir düzenli olarak basın toplantısı yapıyorlar.

Kullandıkları dile bakarsanız bir cemaatin temsil makamı olmaktan ziyade ana muhalefet partisini andırıyorlar.

Operasyon üssü gibi hareket ediyorlar.

Kemal Kılıçdaroğlu'ndan daha siyasi bir dil kullanıyorlar.

Yolsuzluk diyorlar, rüşvet operasyonlarından söz ediyorlar.

Benzer dili Özal'a karşı, Demirel ve İnönü de kullanmıştı.

Şiddetli bir yolsuzluk kampanyası yürütüldü.

Etkili de oldu.

Özal da yolsuzluklarla mücadele konusunda yeterince duyarlı olmadı.

İsmail Özdağlar'ı kulağından tuttuğu gibi Yüce Divan'a teslim eden Özal, halkın desteğini sağlamıştı.

Adam yolsuzluk yapan kendi bakanı dahi olsa affetmedi, Yüce Divan'a gönderdi denildi.

Ercan Vuralhan ve Horzum olayında ise Özal aynı refleksi gösteremedi.

Yıprandı.

Çünkü en etkili algı operasyonu, toplumun hassas olduğu yolsuzluklar üzerinden yapılıyor.

Hiçbir mal varlığı gerçek kişiler üzerine olmayan Gülen hareketi de bu operasyonu, yolsuzluklar ve rüşvet üzerinden götürüyor.

Peki dönüp sormazlar mı, sizin hangi medya kuruluşunuz, hangi bankanız, hangi üniversiteniz, hangi dershaneniz, hangi okulunuz gerçek kişilerin üzerine.

Siz, 'Himmet'leri nereye kaydediyorsunuz?

Buna rağmen konuşmalarından rahatsız mıyım?

Hayır.

'Konuşan Türkiye'ye' inananlardanım.

Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı da konuşsun, Fethullah Gülen Hocaefendi de...

Konuşsunlar ki, 'Paralel Yapı' daha iyi anlaşılsın.

Bu işin dershaneler kavgası olmadığı, yolsuzluk ve rüşvetle ilgilisinin bulunmadığı ortaya çıksın.

Bal gibi bir Erdoğan'ı devirme operasyonu olduğu anlaşılsın.

Fethullah Gülen Hocaefendi şimdiye kadar konuştu, ne dedi?

Cumhurbaşkanı'na mektup yazdı, bürokrasideki kıyım dursun dedi.

Mustafa Koç'a mesaj gönderdi, vergi idaresinde etkili olduklarını söyledi.

BDDK'daki bürokratlarına cemaatin bankasıyla ilgili tedbir almaları talimatını gönderdi.

Uganda'daki rafineri işinin Koç Holding'e verilmesini istedi.

Siyasete mesaj gönderip AK Parti'deki milletvekillerinin İdris Bal gibi davranması talimatını verdi.

17 Aralık operasyonunu savundu.

Peki Fethullah Gülen Hocaefendi bu konuşmalarında İslam'ın hangi meselesini izah etti, İman ve Kur'an hizmeti adına hangi dersi verdi?

Suriye'de açlıktan ölen Müslümanlar için tek bir kelime etti mi?

Mısır'da demir kafesler içinde yargılanan seçilmiş Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi için bir çift söz etti mi?

Sabah namazını kılarken Sisi'nin adamları tarafından silahla taranan Müslüman Kardeşler mensupları için bir taziye mesajı yayınladı mı?

Bangladeş'te idam edilen Abdülkadir Molla için bir şey söyledi mi?

Söylemedi.

17 Aralık Gülen hareketi açısından bir turnusol kağıdı oldu.

Bu hareketin İslam dünyası diye bir davasının olmadığı, iktidarı ele geçirmek gibi bir hedefinin olduğu ortaya çıktı.

Hocaefendi konuştukça, 'Paralel yapının' üretilmiş bir fantezi olmadığı anlaşıldı.

Devlet Bakanı Hayati Yazıcı da buna inandı mı bilmem ama etkin bir istihbarat örgütü, güçlü bir yargısı, ticari işletmeleri, kıtalar arası ihaleleri, iş dünyası, medyası ve siyasi enstrümanlarıyla 'Paralel yapı' ortaya çıktı.

Ayrıca Fethullah Gülen'in Pensilvanya'da oturan, İman ve Kur'an hizmetleriyle meşgul bir cemaat lideri değil, AK Parti hükümetini düşürmek için düğmeye basan kişi olduğu anlaşıldı.

Sadece Hocaefendi'nin diğer milletvekillerinin de İdris Bal gibi hareket etmelerini istemesi dahi bu operasyonun hedefinin Erdoğan'ı devirmek olduğunu ortaya koymaya yetiyor.

Her şey bir bir ortaya çıkıyor da benim asıl merak ettiğim şu; Gülen hareketi AK Parti hükümetini düşürme, Erdoğan'ı devirme ihalesini neye karşılık olarak aldı?