Dünya

ABD'li aktör John Cusack: Suçları ortaya çıkartan gazeteciler avlanıyor

ABD'deki gözetlemleri ortaya çıkartan Edward Snowden ve gazeteci bağlantısı Glen Greenwald ile ilgili yazısında John Cusack: ABD'de suçu ortaya çıkartan haber kaynağı ya da gazeteciler, avlanır hale geldi

19 Eylül 2013 20:22

Çeviri: Varsan Çekiç

ABD'li oyuncu ve film yapımcısı John Cusack'ın The Guardian'da yayımlanan yazısında, ABD'de Ulusal Güvenlik Ajansı'nın (NSA) yürüttüğü internet gözetimini ortaya çıkartan Edward Snowden'ın bağlantıya geçtiği gazeteci Glenn Greenwald'un partneri David Miranda'nın 9 saat gözaltına alınması ve elektronik eşyalarına el konulmasını, İngiltere ve ABD'de tarafından basın özgürlüğüne ve gazeteciliğe yapılan "küstah bir saldırı" olduğunu belirtti.

ABD'de Basın Özgürlüğü Kuruluşu'nun (Freedom of the Press Foundation) yönetim kurulu üyesi de olan Cusack, Snowden'ın Hong Kong'a kaçması ve Greenwald'a yapılan suçlamalarla ile ilgili yazısında, "Bu günlerde ABD'de suçları ortaya çıkartan haber kaynağı ya da gazeteci, avlanır hale geldi. Öğrenciler, bir neslin en parlak zekaları ve en acımasız yolsuzluk karşıtlarının ülkede gazetecilik yapamadıklarını gördüklerinde, ne düşünmeli?" diye belirtti.

John Cusack yazısında, ABD Adalet Bakanı Eric Holder'ın, hiç bir gazeteciye işini yaptığı için soruşturma açılmayacağına dair verdiği söze yer vererek, şu soruyu sordu:

"Şimdi Adalet Bakanı, kayda geçmiş sözüyle, ifade ve basın özgürlüğü haklarını uygulayan gazetecilere ülkeye güvenli dönüş ve geçişi garantiliyor mu?

Ya da biz, hükümetlerini uzaktan hesap vermeye sorumlu tutmaya çalışan, sürgüne gönderilmiş bir yolsuzluk karşıtı neslin yaratılmasını kabul mü ediyoruz?"

John Cusack'in, İngiliz The Guardian gazetesinde yayımlanan makalesi şöyle:

Başka bir hafta, başka bir NSA ve yasalara aykırı, kontrolden çıkmıi devlet gözetimi hikâyeleri dijital haber standlarında yerlerini aldı. Ortaya çıkan yeni bilgiler o kadar sürreal ki, şaka olduklarını farzetmemek çok zor. NSA Başkanı Keith Alexander, uluslararası casusluk için hırsını ve vizyonunu, General Curtis LeMay'in nükleer savaş görüşünden model alıyor gibi gözüküyor. (1949 yılında General LeMay nükleer bir savaşın, bütün nükleer mühimmatın tek bir saldırıda toplanarak, 'bir ulusu öldürmeye' varacak şekilde yapılması gerektiğini öneren ilk kişiydi T24)

Bu arada, Edward Snowden'a karşı yürütülen karalama kampanyasına rağmen, yapılan anketler insanların gerçeği söyleyenden yana olduğunu açıkça gösterdi. İnsanlar, hükümetin kendi adlarına neler yaptığını bilme haklarının olduğunu biliyorlar. Devlet gizliliği geri çekilirken, uzun zamandır öldüğü söylenen Amerikan mahremiyeti, yaşıyor ve halka açık bir alanda mücadele vermek istiyor.

Yine de geçen ay, Glenn Greenwald'ın partneri David Miranda, The Guardian tarafından verilen gazetecilik görevini yerine getirirken,  İngiltere'nin Heathrow Havalimanı'nda 9 saat gözaltına alındı. Sahip olduğu elektronik eşyalara el kondu ve hapis tehdidiyle, sosyal medya şifrelerini vermeye zorlandı. Miranda gazetecilik yüzünden, İngiltere Terör Kanunları'nca gözaltında tutuldu. Bu hareket basın özgürlüğüne yapılmış ve NSA hakkında düşüncesi ne olursa olsun, her gazetecinin tüylerini ürpertmesi gereken bir saldırıydı.

Mesaj yollandı. 'Miranda Hakları'na (sessiz kalma, avukat tutma gibi hakların, gözaltına alınılan zamanda vatandaşa bildirilmesini zorunlu kılan hak T24) yeni bir anlam verildi. Bir Miranda uyarısı yürürlükteydi.

Belki de en kötüsü, bir kaç gün sonra İngiltere'nin, Miranda'yı gözaltına almak hakkında ABD'li meslektaşlarını daha önceden uyardığını öğrendik. ABD hükümeti, Edward Snowden'ı geri almak için dünyayı oynatırken bile,  gazetecileğe ve basın özgürülüğüne yapılan bu küstah saldırıyı durdurmak için parmağını kımıldatmadı. Bu, tek başına bir skandal olmalı.

Şimdi ABD kendi vatandaşlarına ve uluslararası topluma başka bir 'uyarı' borçlu: Amerika Birleşik Devletleri ülkeye giren ve NSA hikâyesi üzerinde çalışan gazetecilere aynısını mı yapacak? Özetle, Adalet Bakanı Eric Holder ve FBI gazetecilerin, eşlerinin ve sevdiği insanların güvenli geçişine ve NSA hikâyesi üzerine yaptıkları bildirimlere müdahele etmeyeceğine dair yemin edecek mi?

Cevap şimdiye kadar, açık olmaktan çok uzakta.

NSA hikâyesinin merkezinde bulunan iki Amerikalı gazeteci Glenn Greenwald ve Laura Poitras, bildirimlerini Brezilya ve Almanya üzerinden yapıyorlar. ABD hükümeti şu ana kadar gazetecilerin, Miranda'nın uğradığı çirkin muameleye ya da daha kötüsüne uğramadan, ülkeye girip giremeyeceği hakkında bir açıklama yapmadı.

ABD'de yasal olmayan arama ve el konulmalara uğramadan, hard diskleri ellerinden alınmadan gazetecilik yapabilecekler mi? Bir mahkeme celpi sunulmadan ya da hapsedilmeden ülkeye özgürce girebilecekler mi? İngiltere'nin aksine ABD, gazetecilere karşı bu tarz muameleleri engellemek için var olan, anayasanın ilk yasasına bağlı olmalı.

Ortaya çıkardıklarının önemine rağmen ABD, Snowden'ın pasaportunu iptal ederek onu Rusya'da sıkıştırdı ve en sonunda da onu zorla sürgüne yolladı. 

Hükümetin, ulusal güvenliğe meydan okuyan muhbirleri korkutmaya, ezmeye, diz çöktürmeye, hizaya sokmaya çalışacağının hepimiz zaten biliyoruz. Hükümetin suçlarını Amerikan halkına bildirme günahını işledikleri için evleri aranan ve hayatları tahrib edilen, üç NSA muhbiri Thomas Drake, Bill Baney and J. Kirk Wiebe örneklerine bakın. 

ABD'ye geri dönmeyi ve hapis çürümeyi istemediği için Snowden'ı suçlamak zor. Chelsea Manning (Wikileaks) hapishanede üç yıl mahkeme önüne çıkmayı bekledi. Manning, savaş suçlarını sızdırdığı için 35 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Eğer geri dönüp mahkeme önüne çıkarsa ve casusuluk kanunundan yargılanacağı için kamuya açık bir savunma yapamayacağı gerçeğini de verirsek, Snowden haklarının korunmayacağı hakkında solgun bir kuşkuya sahip olabilir. Genellikle Amerikan ideolojilerimizi ihraç ederiz. Bazen haklı olarak, bazen de feci şekilde. Şimdilerde hareketlerimiz ironi içine batmış durumda. Rusya, Amerikalı muhbirimize güvenli bir bölge sağlıyor ve Berlin şimdi, gazetecilerin ve özel yaşam hakları savunucularının çalışmak için güvenli hissettikleri yerlerden biri.

Anlaşılan bu günlerde ABD değil. Haber kaynağı ya da gazeteci, kim suçu ortaya çıkartıyorsa, avlanan haline geliyor. Öğrenciler, bir neslin en parlak zekaları ve en acımasız yolsuzluk karşıtlarının, ABD'de gazetecilik yapamadığını gördüğünde, ne düşünmeliler?

İngiltere David Miranda'yı gözaltına alacağına dair absürd uyarısını ABD'ye yapmasından iki ay önce, Adalet Bakanı Eric Holder, gazetecileri yargılamayacağına dair şunları söyleyerek, yemin etmişti:

Adalet Bakanlığı hiç bir muhabiri işini yaptığı için yargılamadı ve ben Adalet Bakanı olduğum sürece de yargılamayacak.

Bu durumun bir soruya ihtiyacı var: Şimdi Adalet Bakanı, kayda geçmiş sözüyle, ifade ve basın özgürlüğü haklarını uygulayan gazetecilere, ülkeye güvenli dönüş ve geçişi garantiliyor mu?

Ya da biz, hükümetlerini uzaktan hesap vermeye sorumlu tutmaya çalışan, sürgüne gönderilmiş bir yolsuzluk karşıtı neslin yaratılmasını kabul mü ediyoruz?