Çeviri - Gonca Tokyol
Washington Post gazetesinde David Ignatius imzasıyla yayınlanan yazıda, Türkiye ile ABD arasındaki gerilimin merkezinde, ABD'de tutuklu yargılanan İran ve Türkiye vatandaşı Reza Zarrab'ın serbest bırakılmasının yattığı iddia edildi. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, Zarrab davasının olası sonuçlarından ‘korktuğunu’ savunan Ignatius, meselenin Washingon-Ankara arasında yapılan birçok görüşmede dile getirildiğini kaydetti.
Yazıda, eski ABD Başkanı Barack Obama döneminde görev yapan üst düzey bir yetkilinin, “Erdoğan’ın takıntısının sebebinin ortaya çıkacak bilginin ailesine ve en sonunda da kendisine zarar vermesi ihtimali olduğunu düşünüyoruz” ifadelerine de yer verildi.
“Konsolosluk çalışanının tutuklanması, 27 Kasım’daki duruşma öncesinde el güçlendirme çabası olabilir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın perşembe günü yaptığı açıklamada, Zarrab’ın itirafçı olarak kullanılmak istediğini söylediğini hatırlatan Ignatius, Türkiye’deki ABD büyükelçiliği ve konsolosluklarda çalışanlara yönelik gözaltı ve tutuklamaların sıklaşmasının da 27 Kasım’da New York’ta görülecek dava öncesinde ‘avantaj sağlama’ çalışması olarak görüldüğünü savundu. “Zarrab, mahkemede hangi pislikleri ortaya saçabilir” diyen Ignatius’un yazısı şöyle devam etti:
“Olası bir ön bilgi, dönemin ABD Savcısı Preet Bharara’dan gelmişti. Türk savcıların Aralık 2013’te hazırladığı rapordan alıntı yapan Bharara’nın notunda, Türkiye’deki kanıtların “Zarrab ve diğerlerinin İran yararına yaptıkları işlemleri sürdürebilmek için hükümet yetkililerine ve üst düzey banka görevlilerine milyonlarca euro ve dolar ödeme yapılan bir rüşvet şemasını ortaya çıkardığı” söyleniyordu. Bharara, sonuçların FBI soruşturmasında elde edilen elektronik postalarla da desteklendiğini belirtiyordu.
“Erdoğan 90 dakikalık görüşmeyi Zarrab’a adadı, Bharara’nın kovulmasını istedi”
“Erdoğan’ın Zarrab’ın salıverilmesine yönelik çalışması inanılmazdı. 21 Eylül 2016’da dönemin ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’la yaptığı özel görüşmede, Zarrab’ın salıverilmesinin yanı sıra Bharara’nın kovulmasını da talep etti. ABD yetkilileri, 90 dakikalık görüşmenin Zarrab’a adandığını söyledi. Erdoğan’ın eşi de aynı gece konuyu Biden’ın eşine açtı. Dönemin Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ise Ekim’de dönemin Başsavcısı Loretta E. Lynch’le görüşerek davanın kanıtlara dayanmadığını ve Zarrab’ın salıverilmesi gerektiğini söyledi.
TIKLAYIN - "Emine Erdoğan da Reza Zarrab'ı ABD'den istedi"
“Erdoğan’ın Zarrab saplantısı, Zarrab davasında ortaya çıkacak bilgilerin kendisine ve ailesine zarar vermesi ihtimalinden kaynaklanıyor”
Eski başkanlık yardımcılarına göre Erdoğan, Aralık ve Ocak’taki son iki telefon görüşmesinde konuyu kişisel olarak eski ABD Başkanı Obama’yla da konuştu. Obama döneminde görev yapan üst düzey yetkililerden biri, “Operasyonumuzun tahmini, Erdoğan’ın bu davayla ilgili saplantısının, ilerlemesi halinde ortaya çıkan bilginin ailesi ve en nihayetinde kendisine zarar vermesi ihtimalinden kaynaklanıyordu” dedi.
Erdoğan hükümeti, Donald Trump’ın ekibiyle dostluk kurma çalışmalarına seçimlerden önce başladı. Kampanya ekibindeki Micheal Flynn, Türkiye yanlısı bir lobici tarafından işe alındı ve ekibi geçiş döneminde de Türkiye’den para almaya devam etti. Flynn’in Şubat ayında ulusal güvenlik danışmanı görevinden istifa etmesinin ardından, Türkler Trump’a yakın başka bir danışman olan Rudy Guilani’yle çalışmaya başladı.
“Erdoğan, Bharara’yı da Gülenci olmakla suçladı”
Dava, Erdoğan için zehirli çünkü Pennsylvania’da yaşayan, düşmanı Fethullah Gülen’le kesişiyor. Erdoğan, Gülen’in destekçilerini 2013 yılında ortaya çıkan ve Türk medyasının aktarımına göre Erdoğan ailesiyle ilgili de iddialar barındıran kanıtların toplanması ve sızdırılmasından sorumlu tutuyor. Eski bir yetkiliye göre Erdoğan, bir yıl önce Biden’la bir araya geldiğinde, garip bir şekilde Bharara’yı da Gülenci olmakla suçladı.
Guilani’nin konuya dahil olması da davanın alışıldık olmayan bölümlerinden biriydi. 24 Şubat’ta Bharara’yla iletişeme geçen Guilani, Zarrab adına Ankara’ya seyahat etmeyi planladığını söyledi. Trump, Bharara’yı Mart ayında, Guilani’nin Adalet Bakanlığı’na “Amerikan güvenlik çıkarlarına yardımcı olmak ve Zarrab’a yardımcı olmak için ABD ve Türkiye arasında bazı anlaşmalar yapmak” için sıkıştırdığı zamanlarda kovdu.
“Trump ilk başlarda sempatik yaklaşıyordu…”
Savcılık makamını engellemek için girişilen çeşitli denemelere rağmen dava ilerledi ve eski bir Türk hükümet üyesi ve üç Türk vatandaşı da dahil edildi. Dönemin Adalet Bakanı Bozdağ, 11 Eylül’de genişletilen iddiaları yeni bir ‘darbe girişimi’ olarak eleştirdi.
Erdoğan, Zarrab’ın serbest bırakılması konusunda Trump’ın kendisini destekleyeceğini ummuş olabilir. Trump da ilk başlarda Türk lidere sempatik yaklaşıyordu, onu Mayıs ayında bir toplantı için Washington’a davet etmişti. Ancak bu gezi, Erdoğan’ın korumaları Türk Büyükelçiliği’nin dışında protestoculara saldırdığında kötüye gitti ve Trump’ın hareket alanı da yönetimine yönelik soruşturmalarla birlikte daraldı.
“NATO müttefiki kalıbı, Türkiye’nin eylemlerinin ne kadar düşmanca ve otokratik olduğunu saklıyor”
Bazı ABD’li yetkililer, Erdoğan’ın Gülen’i desteklediği iddiasıyla papaz Andrew Brunson’un ve Gülen’le bağı bulunan savcılarla iletişim halinde olduğu iddiasıyla uzun süredir ABD Konsolosluğu’nda çalışan Metin Topuz’un tutuklanmalarıyla pazarlık konusunda elini sağlamlaştırmaya çalıştığından korkuyor. Erdoğan da geçen ay Brunson’ın Gülen’le takas edilmesini önermişti.
“NATO müttefiki” kalıbı Türkiye konusunda o kadar çok tekrar edildi ki, Türklerin son eylemlerinin ne kadar düşmanca ve otokratik olduğunu saklıyor. Washington, bir sonraki adımın ne olacağı konusunda endişeli.”