Gündem

2007'de vatandaşlığa alınan Reza Zarrab hakkındaki Bakanlar Kurulu kararı Resmi Gazete'de yayımlanmadı mı?

Tolga Tanış: Reza Zarrab'ın babası Hüseyin Zarrab ABD'den ceza aldı, anlaşarak indirime gittiler

05 Haziran 2016 14:44

ABD'deki Reza Zarrab davasını takip eden gazeteciler arasında yer alan Hürriyet Gazetesi Washington Temsilcisi Tolga Tanış, "Zarrab’ın vatandaşlığa alınmasından sonra çıkan Resmi Gazete’leri taradım. Kararı online arşivde de bulamadım. Bu tür vatandaşlık işlerini bilen bazı istihbaratçılarla konuştuğumda ise, devletin zaman zaman faydalı gördüğü kişileri istisna kabul edip Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaş yapabildiğini ama Resmi Gazete’de yayınlamayarak kanunları ihlal edemeyeceklerini öğrendim" dedi.

"Bu dava sayesinde, Amerikan Hazine Bakanlığı’nın Reza Zarrab’ın ortağı olduğu iddia edilen Babek Zencani’yi 11 Nisan 2013’te kara listeye almasından tam iki hafta sonra Reza Zarrab’ın babası Hüseyin Zarrab’a da İran yaptırımlarını ihlalden 9.1 milyon dolar ceza kestiği ortaya çıktı" diyen Tolga Tanış yazısında "Daha ilginci, Hüseyin Zarrab’ın ABD yetkilileriyle işbirliği yapmasının da etkisiyle cezanın 2.3 milyon dolara düşürüldüğü anlaşıldı" ifadelerine yer verdi. 

"Zarrab, 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 6’ncı Maddesi ve Bakanlar Kurulu’nun 1 Haziran 2007 tarihli toplantısındaki 2007/12274 sayılı kararıyla vatandaşlığa alındı. Ve ilgili madde öyle demese de, avukatlar Zarrab’ın 'istisnai vatandaş' olduğunu söylüyordu"  diyen Tanış, yazısında "Ayrıca arada 3 yıllık Dubai arası olsa bile Zarrab’ın 1986’da Türkiye geldiği ve vatandaşlık başvurusunu da Mahmud Ahmedinejad’ın İran’da iktidara geldiği 2005’te yaptığı belirtiliyordu. 26 Aralık 2005’te, 23793066 dosya numarasıyla" ifadelerini kullandı.

Tolga Tanış'ın Hürriyet gazetesinin bugünkü (5 Haziran 2016) nüshasında yayımlanan yazısı şöyle:

Eğer 22 Mart sabahı türlü uğraşlarla Reza Zarrab'ın hapishane fotoğrafını aldığım gün, biri bana bugün yaşananların olacağını söylese, 'Yok artık' derdim. Halbuki perşembe günü Zarrab'ın New York'taki kefalet duruşmasını takip ederken ben şunu gördüm.

“Bu davada dile getirilen konuların çözüme kavuşturulmasının bildiğim en iyi yolu, hızlı ve kamuoyu önünde jürili bir yargılama yapılması” diyen... Ve savcılığın Zarrab’ı anlaşmaya ikna etme koşulları oluşturmasına yardım etmeyeceği belli olan, davayla ilgili kamburu bulunan bir yargıç.

Zarrab’ın kefaletle salıverilmesine güçlü bir şekilde itiraz ederken, “ABD ulusal güvenliğine risk” saydığı Zarrab’ı müttefik ülkenin lideriyle ilişkilendirmekten dahi kaçınmayan... Ancak bu kadar ciddi bir iddiadan sonra 2.5 saat süren duruşmanın hiçbir bölümüne katılma zahmetine katlanmayan bir başsavcı.

 

Tıpkı mahkemeye akredite gazetecilere ayrılan yerdeki kalabalık Amerikalı muhabirlerin stresini yaşayan yargıç gibi “Bitse de gitsek” gibi davranan, bezgin bir başsavcı yardımcısı.

 

Ve mahkeme salonunda Zarrab’ın kulağına eğilip simültane çeviri yapan tercümanı bile yorgun düşürecek kadar çok konuşan bir avukat.

 

*

 

Tabii bu hikâyenin görünen kısmı. Bir de sahte isimli hesaplardan gazetecilere yollanan, titizlikle hazırlanmış, sanki resmi bir belgeymiş gibi belli yerleri karartılmış, tepesinde “istihbarat brifingi” yazılı dokümanların eklendiği e-postalar var ki... İtibar etmeye kalksanız, bavulcu olursunuz. Kısacası, durum hiç de iç açıcı değil.

Ancak bir yandan da Zarrab işini izleyen bir gazeteci için büyük bir fırsat bu. Çünkü Türkiye’nin yakın tarihinin en karanlık adamlarından biri hakkında hiç duymadığınız detaylar öğreniyorsunuz. Mesela bu dava sayesinde, Amerikan Hazine Bakanlığı’nın Reza Zarrab’ın ortağı olduğu iddia edilen Babek Zencani’yi 11 Nisan 2013’te kara listeye almasından tam iki hafta sonra Reza Zarrab’ın babası Hüseyin Zarrab’a da İran yaptırımlarını ihlalden 9.1 milyon dolar ceza kestiği ortaya çıktı.

 

Daha ilginci, Hüseyin Zarrab’ın ABD yetkilileriyle işbirliği yapmasının da etkisiyle cezanın 2.3 milyon dolara düşürüldüğü anlaşıldı. Reza Zarrab’ın kişisel bilgileri, kimlere ne bağışlar yaptığı hep bu vesileyle ortaya saçıldı. Ve bu arada ben de Zarrab’la ilgili en merak edilen sorunun cevabına ulaşabildim.

 

*

 

Zarrab'ın avukatı Benjamin Brafman’ın, mahkemeye 18 Mayıs 2016’da sunduğu kefalet dilekçesine göre 1983 Tahran doğumlu Zarrab, Türkiye’ye ailesiyle 1 yaşındayken geliyor. Ancak 1999’da Dubai’ye taşınıyorlar. 2002’de ise ailesini bırakıp, 19 yaşındayken tek başına liseye kadar okuduğu Türkiye’ye dönüyor.

 

Bu bilgiler ışığında göre Zarrab’ın üstüne kayıtlı şirketleri araştırıp o yıllarda İçişleri Bakanlığı yapan Abdülkadir Aksu’yla konuştuğumda ise Zarrab’ın savunma avukatlarından kendisinin ne zaman ve nasıl TC vatandaşı olduğunun belgesini edindim. Buna göre Zarrab, 403 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 6’ncı Maddesi ve Bakanlar Kurulu’nun 1 Haziran 2007 tarihli toplantısındaki 2007/12274 sayılı kararıyla vatandaşlığa alındı. Ve ilgili madde öyle demese de, avukatlar Zarrab’ın “istisnai vatandaş” olduğunu söylüyordu. Ayrıca arada 3 yıllık Dubai arası olsa bile Zarrab’ın 1986’da Türkiye geldiği ve vatandaşlık başvurusunu da Mahmud Ahmedinejad’ın İran’da iktidara geldiği 2005’te yaptığı belirtiliyordu. 26 Aralık 2005’te, 23793066 dosya numarasıyla.

 

*

 

AKSU, Zarrab’ı şahsen tanımadığını, prosedür olarak bu tür durumlarda MİT, vergi idaresi gibi kurumların inceleme yapıp görüş bildirdiklerini söyledi. Topu diğerlerine attı. Ancak sorun, Zarrab, avukatlarının iddia ettiği gibi istisnai bir işadamı olarak TC vatandaşı olduysa ben bunun herhangi bir somut unsuruna rastlamadım. Zira o dönem üzerinde gözüken sadece iki şirket var.

 

1- 3 Eylül 2003’te kurulan 504609 sicil numaralı Zafer İthalat İhracat şirketi. Zarrab, yaklaşık 7 bin dolar (10 milyar lira) sermayeyle kurulan, sonra sermayesi yaklaşık 100 bin dolara (137 milyar lira) çıkarılan şirketin yarısına sahip.

 

2- 20 Aralık 2005’te yaklaşık 190 bin dolar (250 bin yeni lira) sermayeyle kurulan ve Zarrab’ın yine yarısına sahip olduğu, 573295 sicil numaralı Bella İnşaat.

 

Bu ikisi dışında şimdi “Hayyam Döviz” diye geçen 369788 sicil numaralı Durak Döviz’in 24 Ağustos 2007’de yapılan olağan genel kurulunda Rıza Sarraf adını kullanarak yönetim kurulu başkanlığına seçilmiş ki, bu tarihten önce Zarrab’ın adı şirket kayıtlarında geçmiyor.

 

Daha ilginci, Zarrab’ın vatandaşlığa alınmasından sonra çıkan Resmi Gazete’leri taradım. Kararı online arşivde de bulamadım. Bu tür vatandaşlık işlerini bilen bazı istihbaratçılarla konuştuğumda ise, devletin zaman zaman faydalı gördüğü kişileri istisna kabul edip Bakanlar Kurulu kararıyla vatandaş yapabildiğini ama Resmi Gazete’de yayınlamayarak kanunları ihlal edemeyeceklerini öğrendim.

 

*

 

New York’taki mahkemeden ne çıkacağı belli değil. Ama bir gün Türkiye’de Ahmedinejad yıllarında Türkiye’ye zerkedilen Reza Zarrab’ın dosyası açılacak olursa ilk soru da şu olacaktır diye düşünüyorum: Bu kişiyi kim, niye T.C. vatandaşı yaptı?