Dünya

ABD medyasında Almanya takıntısı

Yunanistan krizinin etkisi sadece Avrupa'da değil ABD'de de hissediliyor. Ancak krizin ABD'deki etkisi genelde Almanya'ya yönelik eleştiriler şeklinde ortaya çıkıyor.

10 Temmuz 2015 15:36


ABD'de yayın yapan medya kuruluşları Yunanistan krizine yoğun şekilde odaklanmış vaziyetteler. Yayınlarında Almanya'ya yönelik eleştiriler ise gözden kaçmıyor. Nitekim haber dergisi Newsweek, "Angela Merkel Yunanistan'ı dışlanmış bir ülke konumuna mı sokmak istiyor?" diye "Kışkırtıcı" bir soru yöneltiyor okurlarına. Aynı şekilde CNBC televizyonu da "Kaybeden Almanya olacaktır, Yunanistan değil" şeklinde bir yorumu izleyicileriyle paylaşıyor. Aynı yorumda Nobel ödüllü Joseph E. Stiglitz'in, "Sorun Yunanistan değil, Almanya" şeklindeki ifadesine de yer veriliyor.

ABD medyasında Almanya'ya yönelik kullanılan eleştirel üslup Yunanistan krizi sırasında daha da arttı. Hatta Wall Street Journal, "Almanya'nın iktidarı Avrupa'yı kutuplaştırıyor" diye bir başlık bile attı. Konuya ilişkin haberde ise İspanya'da tasarruf karşıtı Podemos siyasi hareketinin öncüsü Pablo Iglesias'ın "Almanya'nın sömürgesi olmak istemiyoruz" sözüne yer verildi. New York Times'ın ünlü köşe yazarlarından sol görüşlü Paul Krugman ise köşesinde Angela Merkel ve diğer Avrupalı liderleri ortaçağdaki halk hekimlerine benzeterek, tedavi bahanesiyle Yunanistan'ın kanını boşalttıklarını ileri sürdü. Benzer sert ifadelere Wall Street'te de rastlamak mümkün.

"Yunanistan temsili savaş durumu"

Washington'da yaşayan ekonomist ve Avrupa uzmanı Jacob Kirkegaard', "Joseph Stiglitz ve Paul Krugman gibi sol görüşlü yazarlar genelde Almanya karşıtı bir tutum sergiliyorlar. Ama Yunanistan krizi onlar için temsili bir savaş durumu. İki yazar da ülkede şu sıralarda tartışılan arz talep dengesiyle ilgili kendi görüşlerini savunmak üzere bu konuyu kullanıyorlar" diye konuşuyor.

Ancak farklı düşünen yazarlar da var. Washington Post'ta yazan Charles Krauthammer onlardan biri. Krauthammer, muhafazakar televizyon kanalı Fox News'deki yorumlarıyla da tanınıyor. Bir yorumunda antik Yunan mitololojisinden esinlenerek "Yunanistan Almanya'nın göğüslerini emerek besleniyor" dedi. Yazara göre Yunanistan, babasının kredi kartıyla har vurup harman savuran, geleceğe yatırım yapmak yerine lüzumsuz eşyalar satın alan şımarık oğlan çocuğu gibi davranıyor.

Nitekim Washington Post'un önceki günkü baskısında Yunanistan krizinden Almanya'nın da kısmen sorumlu olduğu temkinli cümlelerle ileri sürülürken, "Ancak Almanya Yunanistan nedeniyle üzerine büyük riskleri aldığını rahatlıkla söyleyebilir" denildi.

ABD Başkanı Barack Obama, kısa süre önce Başbakan Angela Merkel'le Yunanistan kriziyle ilgili bir telefon görüşmesi gerçekleştirdi. Obama resmi açıklamalarında Almanya'ya yönelik herhangi bir eleştiride bulunmuyor. ABD Maliye Bakanı Jack Lew ise Yunanistan'ın borçlarının kısmen silinmesi gerektiğini belirten bir açıklama yaptı. Sonuçta Obama hükümeti, Yunanistan'ın Euro'da kalmasını, AB ve NATO üyeliğinin tartışma konusu yapılmamasını istiyor.

Washington'un rahatsızlığı

"ABD yönetimi Avrupa'da Almanya'nın öncü rolünden memnun. Ancak Washington'da bazı kanatlar bundan rahatsız. ABD'de bazı güçler Almanya'nın Avrupa'daki etkisinden mutlu değiller. Çünkü onlara göre güçsüz ve dağınık olması daha eftal. Ama bu siyasi elitlerin düşüncelerini yansıtmıyor" diye konuşan Jacob Kirkegaard'a göre Washington'da Yunanistan'la ilgili sorunun şimdiye kadar çözülememiş olması nedeniyle bir rahatsızlık var.

Birçok ABD medya kuruluşu Angela Merkel'in Avrupa'nın en güçlü lideri olduğu konusunda hemfikir ama kafalarda ikilem yaratmakta da geri kalmıyorlar. Merkel'in bir yandan AB'nin kenetlenmesi ve Avrupa projesinin yaşatılması için çaba harcaması gerektiği belirtilirken, diğer yandan Yunanistan'a yeni mali yardımlar konusunda partisini ve halkını ikna edemeyeceği belirtiliyor.

ABD'deki gazetelerin yayınladıkları kamuoyu yoklamalarının sonuçlarına göre de 10 Alman'dan biri Yunanistan'a yeni mali yardımlar yapılmasına sıcak bakıyor. Alman halkının bu katı tutumunu Washington Post, kurallara bağlı ve anlaşmalara uyan özellikleriyle ilişkilendiriyor.