Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya, Türkiye'nin ABD Başkonsolosluğu çalışanını tutuklamasının ardından karşılıklı olarak vizelerin askıyla alınmasını eleştirerek "Şurası net ki, Washington 1974 silah ambargosunda dahi aklından geçirmedi, bırakın müttefikini ezeli rakibi Rus halkına karşı dahi vize işlemlerini askıya almadı" dedi.
Muharrem Sarıkaya'nın "Zıt müttefik" başlığıyla yayımlanan (10 Ekim 2017) yazısı şöyle:
Eskiden haftada birkaç gündemin birden yaşanması bile fazla gelirdi; şimdi bir günde birbiriyle yarışan çoklu gündeme tanıklık ediliyor.
Operasyonun başlamasıyla birlikte Türk askerinin Heyet Tahrir-i Şam ile müzakere de yaparak İdlib’e girmesi; ABD’nin Türkiye’deki vize işlemlerini askıya alması, konsolosluk çalışanlarından birinin daha ifadeye çağrılması, tutuklanan kişinin eş ve çocuğunun da gözaltına alınması ile Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanması kararı akşam saatlerine kadar karşılaşılan gündem maddeleriydi.
Eğer bu hızla devam ederse, son yaşananın ağırlığının, öncekini bastırmaya yetmeyeceği olaylar zincirine tanıklık edeceğimiz de açık.
Bunun en iyi örneği de dün yaşananlar.
Şurası net ki, Washington 1974 silah ambargosunda dahi aklından geçirmedi, bırakın müttefikini ezeli rakibi Rus halkına karşı dahi vize işlemlerini askıya almadı.
Aslında kriz ortaya çıkmadan önce beklentiler vardı; ama bunun tüm vatandaşları kapsama olasılığı kimsenin aklında yoktu.
Nitekim, önce ABD’nin Ankara Büyükelçisi Bass’ın basın toplantısı, ardından iki ülke Dışişleri bakanları Çavuşoğlu ile Tillerson’un telefon trafiği, son nokta olarak da vize işlemlerini durdurma kararı geldi.
Anlaşılan o ki Washington yönetiminin diplomatik sıfatı bulunmayan, yani “liyazon personel” olmayan kişi hakkında 15 Temmuz darbe girişimiyle ilgili bir konudan tutuklanmasına bu denli sert tepki koymasının gerisinde, “suçlama oklarının artarak” geleceği kaygısı var.
Bu da New York’ta Erdoğan ile Trump arasındaki sıcak havanın üç haftada zıttı duruma nasıl gelindiğini izaha yetiyor.
Ötekine bulaşırsa
Kriz ortaya çıktıktan sonra harekete geçen iki tarafın kurumsal hafızaları da anlaşılan o ki süreci siyasi otoriterleri nedeniyle baştan kontrol altında tutamamış.
Şimdi sorunu çözmenin yolunu arıyor...
Ancak her bir ılımlı havayı sonrasındaki gelişmeler dağıtıp çözümden uzaklaştırdığı için de kısa vadede sonuç alınması güç gözüküyor.
Ankara’daki deneyimli diplomatları endişelendiren ise ağır krizin başka ülkelere de bulaşma veya emsal olma ihtimali.
Türkiye hakkında planladıkları olumsuz yaptırımlar konusunda ellerini rahatlatması...
Başında da tüm kurumlarıyla zaten sorun yaşanan AB geliyor...
Karşıt ittifak
Ancak şurası da unutulmamalı ki, Suriye ve Irak sahasında yaşanan gelişmeler sonrası Washington ile bu noktaya gelineceği de belliydi.
Emekli Büyükelçi Deniz Bölükbaşı’nın dünkü sohbetimizdeki şu cümlesi de durumu özetlemeye yeter:
“Suriye ve Irak sahasında iki eksen ortaya çıktı. Irak’tan bakınca bir yanda Erbil-Washington- Brüksel, diğer yanda ise Ankara-Tahran-Bağdat; Suriye’de ise Washington-Brüksel karşısında Ankara-Moskova-Tahran ve Şam var. Denklem bugün olanı ve gelecekte olacakları anlatmaya yeter...”
Bölükbaşı konuşmasını, “Kiminle müttefik, kiminle hasımız?” sorusuyla noktaladı.
Şurası kesin ki Washington’un bu kararı ilk olarak, ABD’nin 7 farklı noktasına haftada 70 uçuş yapan THY’den işadamlarına, öğrencilere kadar uzanan geniş kesimleri etkileyecek.
Karar kadar ağır sonuçları olacak...
Bu kadar karamsarlıkta dün içimizi rahatlatan tek gelişme ise arkadaşım, meslektaşım Enis Berberoğlu’nun yeniden yargılanacağı kararıydı.