Mehveş Evin
(Milliyet, 9 Mayıs 2012)
Amerikan-Türk Konseyi’nin (ATC) başkanı, emekli büyükelçi James Holmes iki hafta önce Türkiye’deydi... 10-13 Haziran’da, Washington’da düzenlenecek yıllık konferans için temaslarda bulunan Holmes, Dışişleri Bakanı Davutoğlu, ABD Savunma Bakanı Pandetta, eski başkan adayı John McCain ile Türk ve Amerikan iş insanlarının konferansa katılacağını açıkladı.
Holmes ile bir yıl kadar önce, Washington’daki ATC ofisinde konuşmuştuk. İstanbul’daki buluşmamızda ilk sorum, “Bir yılda Türk Amerikan ilişkilerinde neler değişti?” oldu...
Gülümseyerek “İlişkiler 180 derece değişti ” cevabını veren Holmes, Washington’da kiminle konuşsa bu yönde izlenim edindiğini anlattı.
Holmes, sadece ticari ilişkiler açısından değil, siyasi olarak da ABD-Türkiye ilişkilerinde son 20 yılın en verimli dönemini yaşadığını vurguladı.
Tek bir istisna var: İsrail konusu...
Aynı gemideyiz
Mayıs 2010’daki Mavi Marmara saldırısıyla, Türkiye ile ABD ilişkileri kritik bir dönemece gelmişti. Halen İsrail konusunda iki tarafın görüş ayrılıkları sürüyor. Fakat ilginç olan, Washington ve Ankara’nın İsrail konusunu “ayrı bir kutuya” koyması, ayrı bir başlık olarak değerlendirerek ilişkileri olumsuz etkilemesine izin vermemesi...
Ya Suriye? Türkiye’nin, ABD’den daha sert çıkışlar yapmasını nasıl değerlendiriyor?
Holmes, kimsenin askeri müdahale konusunda hevesli olmağına inanıyor. Fakat Başbakan Erdoğan’ın Suriye açıklamalarının içeriği ve tonu onu şaşırtıyor:
“Sıfır sorun politikasına büyük yatırım yapılmıştı. Sanırım hem Dışişleri Bakanı, hem Başbakan, Suriye ile kişisel olarak çok ilgili. Tahminimden çok daha fazla doğrudan eleştiri yapıldı. Ama Washington bundan hiç rahatsız değil, gayet memnun...”
Holmes, iki ülkeyi de bölgede asıl tedirgin eden konunun Suriye değil, Irak olduğunu da belirtiyor.
Ergenekon’u kutuladılar
Türkiye’deki yargı sorununa uzanan sohbetimizde, ATC Başkanı ilginç bir noktaya işaret etti: “Beni şaşırtan şu: Ergenekon, Balyoz davalarına... Üst düzey askeri yetkililerin, hele yakın dönemdekilerin yargı süreci bitmeden tutuklanmasına... Ve gazetecilerin tutuklanması konusunda, Amerikan hükümetinin neredeyse hiç yorum yapmaması... Çok karışık meseleler olduğu için, karışmama kararı aldıklarını düşünüyorum.”
Geçmişte, Türkiye’deki insan hakları ihlallerine dikkat çeken, müdahale eden ABD’nin şu andaki durumu “görmezden gelmesi” mümkün mü?
Holmes’un cevabı net: “Evet, mümkün. Tıpkı İsrail konusu gibi, Türkiye’deki yargılama süreçleri ve ifade özgürlüğü konusu, ayrı bir kutuya kondu. Clinton, tutuklu gazeteciler konusunu bir kez açtı. Haricinde bu sorunların Türk-Amerikan ilişkilerini etkilemesine izin vermediler. Geçmişte ifade özgürlüğü, insan hakları konusunda sıkı takipte olan ABD, şimdi Türkiye’nin yerel meselelerine karışmamayı tercih ediyor.”
Holmes’ın dediği gibi, dünya hızlı değişiyor.
Başbuğ'a üzülüyorum
ATC Başkanı Holmes, 1992-1995 arasında Ankara Büyükelçiliği’nde görev yapmış. O karanlık dönemi çok iyi bilen Holmes’a göre Türkiye’nin bugünkü siyasi olgunluğa erişmesi çok önemli. Sohbetten kısa notlar:
- Yeni anayasa: “Umarım çıkacak taslak, sadece bir partiden değil, geniş kesimden destek bulur... Hızlı ve adil yargılama, ancak hukuk reformuyla sağlanabilir. İster asker, ister gazeteci, ister aktivist olsun, fark etmez... Bir kişiyi üç, dört, hatta beş yıl boyunca yargılanmadan hapiste tutuyorsanız, orada büyük bir insani sorun var demektir.”
- Sivilleşme ve yargılamalar: “Türkiye ilginç bir siyasi dönüşüm yaşıyor. Askeri düzenden sivil düzene geçişin bu kadar hızlı olacağını düşünemezdim. Eski Genelkurmay başkanı Başbuğ’un, Çevik Bir’in hapse gireceğini de... Belki daha fazlası olacak. 2007’deki müdahale de konuşulacak.”
- Balyoz davası: “Başbuğ’a üzülüyorum. Tanıdığım kadarıyla hakiki bir insan, dürüst bir askerdi. Türkiye’nin yararına olmayacak hiçbir şeye kalkışacağını düşünmüyorum. Onun, bir terör örgütünün parçası gibi gösteren şeylerle suçlanması, hakaret gibi.”