Süddeutsche Zeitung Avrupa Birliği Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Johannes Hahn'ın Türkiye ile üyelik görüşmelerine nihai olarak son verilmesi çağrısını konu alan yorumunda şu görüşlere yer veriyor:
"Türkiye'nin görülebilir zaman içinde AB'ye üye olması beklenemez. AB sadece büyük bir ekonomik bölge olsaydı, 80 milyonluk Türkiye, Lira krizine rağmen AB ortalamasını geride bırakan büyüme hızıyla üyelik şansını yakalayabilirdi. Ancak siyasi kriterler üyeliğe el vermiyor. Demokrasiden hukuk devleti prensiplerine, basın özgürlüğünden azınlık haklarına saygıya kadar her alanda o kadar büyük açıklar var ki, bu durumun aniden değişmesi mucize olur. Recep Tayyip Erdoğan'ın yekpare sisteminde kuvvetler ayrılığına yer kalmadı. Zaten buzluğa kaldırılmış olan üyelik görüşmelerine AB Komisyonu üyesi Hahn'ın da dediği gibi 13 yıl sonra ‘karşılıklı çıkarlar doğrultusunda' son vermek doğru olur mu? Avusturyalı politikacının üyelik yerine ‘gerçekçi stratejik ortaklık' şeklindeki önerisi Avrupa'da ve Türkiye'de hararetli tartışmalara yol açabilir. Görüşmelere son verilmesinden yana çıkanların istemeden Erdoğan'a yardımcı olabilecekleri de düşünülmeli. Erdoğan Mart ayındaki yerel seçimlerle birlikte AB üyeliğinin de referanduma sunulabileceğini söylemişti. Aşırı milliyetçi ortağını kaybeden Erdoğan'ın partisinin seçmen seferberliği için daha güçlü bir temaya ihtiyacı olacak. Erdoğan referandumla ilgili rengini belli etmiyor. Batı karşıtı bir kampanyanın daha çok ses getireceğini görürse ‘kırmızı' oy kullanmakta tereddüt etmeyecektir. Brüksel ve Viyana'dan gelen tehditler eski bir hayale edilen acı vedayı gururlu bir ulusal egemenlik hamlesi olarak sunmasına yardımcı olabilir.”
Frankfurter Rundschau gazetesi Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki tam üyelik görüşmelerinin kapatılması çağrılarına ayırdığı yorumunda Türkiye'nin AB üyeliğinin ekonomik olmaktan ziyade siyasi engellere takıldığını dile getiriyor:
"Türkiye ile AB arasındaki tam üyelik müzakerelerine son verilmesinin istenmesi yerinde bir taleptir. Türkiye'nin tam üyeliği gerçekçi bir düşünce değildir. Tam üyelik konusu kapandıktan sonra AB ve Türkiye ayrıldıkları konuları tartışmak yerine birleştikleri konular üzerinde yoğunlaşabilirler. Ekonomik işbirliği ve Gümrük Birliğinin genişletilmesi kolaylaşır. Tam üyelik konusunun kapanmasıyla AB ile Türkiye arasındaki zor ilişkilerde yeni bir başlangıç yapma imkânı doğar, diyaloğu aynı seviyede sürdürmek mümkün olur. Tabii bunu yaparken AB kendi değerlerini yadsımamalı ve gelecekte de Türkiye'ye can sıkıcı temel haklar konusunu açabilmelidir. Ancak demokratik bir Türkiye Avrupa'nın güvenlik ortağı olabilir.”
Berlin'de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi Türkiye ile AB arasındaki diyaloğa şu satırlarla değiniyor:
"Çekinceler azalmadı. Türkiye'nin güvenlik stratejisi açısından önemli olduğu ve reformların desteklenmesinin gerektiği kuşku götürmez. Fakat Türkiye'nin kendi değerleriyle Batı'ya sıkı sıkıya bağlanması mümkün değildir.”