Gündem

AB-Kanada Serbest Ticaret Anlaşması Türkiye'yi nasıl etkileyecek?

Anlaşma Kanada ürünlerinin Türkiye'ye gümrüksüz girmesine imkan veriyor. Tersi ise mümkün değil. AB, ABD ile de benzer bir anlaşmayı müzakere ediyor. Bu durumun etkilerini ve Türkiye ile AB'nin gümrük birliğinden kaynaklanan bu sorunun nasıl çözülebileceğ

04 Kasım 2016 16:31

Avrupa Birliği (AB) ve Kanada arasında serbest ticareti düzenleyecek olan Kapsamlı Ekonomik ve Ticaret Anlaşması (CETA) 30 Ekim'de imzalandı. Bu anlaşma, AB'nin bir G7 ülkesi ile imzaladığı ilk kapsamlı ticaret anlaşması oldu.

Anlaşmanın tarafları AB ve Kanada olsa da, AB ile gümrük birliği bulunan Türkiye de CETA'dan etkilenecek.

Kanada'nın ürettiği ürünler AB üzerinden gümrüksüz bir şekilde Türkiye'ye girecek. Türkiye'de üretilen ürünler ise Kanada'nın gümrük vergilerine maruz kalmaya devam edecek.

Dışişleri Bakanlığı verilerine göre 2015 yılında Türkiye Kanada'ya 950 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirirken, Kanada'dan ithalat ise 1,1 milyar dolar oldu. Ekonomi Bakanlığı'na göre ise bu rakamlar sırasıyla 670 ve 929 milyon dolar.

Kanada ile yapılan ticaret Türkiye'nin dış ticaret hacminde yüzde 1'e yakın bir yer tutsa da CETA'nın etkisi önemli. Çünkü aynı koşullar AB ile ABD arasında görüşmeleri süren Transatlantik Yatırım ve Ticaret Anlaşması (TTIP) için de geçerli olacak.

Eğer TTIP hayata geçerse ABD'de üretilen ürünler Türkiye'ye gümrüksüz girerken bunun tersi mümkün olmayacak.

Türkiye ile Kanada arasındaki ticaretin büyük bir kısmını sanayi ürünleri oluşturuyor.

Dışişleri Bakanlığı verilerine göre, Türkiye'nin bu ülkeye yaptığı ihracatın yüzde 85'i ve bu ülkeden yaptığı ithalatın yüzde 82'si sanayi ürünlerinden oluşuyor.

Peki CETA'nın Türkiye ile Kanada arasındaki ticari ilişkilere etkisi ne olacak?

BBC Türkçe'ye konuşan Türkiye'nin Ottava Büyükelçisi Selçuk Ünal, CETA'nın yürürlüğe girmesiyle birlikte AB ülkeleri üzerinden Türkiye pazarına ulaşacak Kanada ürünlerinde artış olmasının beklenebileceğini söylüyor.

Türkiye, Kanada'ya, CETA görüşmelerine paralel olarak 2013 yılında serbest ticaret anlaşması imzalamaya hazır olduğunu bildirmişti.

Büyükelçi Ünal'a göre, ikili ekonomik ve ticari ilişkilerini arzu edilen seviyeye ulaştırmak için Kanada ile bu serbest ticaret anlaşmasını imzalaması Türkiye'nin yararına olacak. Ancak Ünal, Kanada hükümetinin Türkiye'ye 2013'ten beri müzakerelere başlama konusunda somut bir yanıt vermediğini söyledi.

Kanada, AB ile vardığı anlaşma ile ürünlerini gümrüksüz olarak Türkiye'ye sokma hakkı kazandı. Peki Kanada'nın yine de Türkiye ile bir serbest ticaret anlaşması imzalamaya niyeti var mı?

Ankara'daki Kanada Büyükelçiliği yetkilileri, yoğun programlarını gerekçe göstererek bu sorumuza yanıt vermedi.

Görüşlerini aldığımız Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Kanada İş Konseyi Başkanı Osman Okyay ise Kanada'nın Türkiye ile serbest ticaret anlaşması imzalayacağını düşünüyor:

"Egemen ülkeler arasındaki ilişkilerin karşılıklı faydaya dayanması, sürdürülebilirliğin temel şartı. Bu anlayışın gereği olarak Kanada da bu konuda hassas davranacaktır."

Okyay, Mayıs ayında Ottava'da yaptıkları yıllık toplantıda bu beklentilerini en üst düzeyde dile getirdiklerini açıklarken "Bu mesele iş ortaklarımıza da iletildi. Kanada'nın bu konuda empati yapacağı inancındayım. CETA'nın, iki ülke ilişkileri için derin etkileri olacak ve bunu yönetmek için birlikte çalışmamız şart" dedi.

Türkiye'nin halen 21 ülke ile serbest ticaret anlaşması bulunuyor. Ekonomi Bakanlığı verileri, Türkiye'nin serbest ticaret anlaşması (STA) imzaladığı ülkelerle ticaretinin, toplam ihracatın yüzde 15'ini, toplam ithalatın ise yüzde 7'sini oluşturduğunu gösteriyor.

AB'nin ticaret anlaşması bulunmasına rağmen Türkiye'nin serbest ticaret anlaşması yapmadığı 3 büyük ülke bulunuyor: Cezayir, Meksika ve Güney Afrika Cumhuriyeti.

Avrupa Birliği'nin serbest ticaret anlaşmaları Cezayir ile 2005'te, Meksika ile 2000'de Güney Afrika ile 2004'te yürürlüğe girdi. Türkiye, Cezayir ve Güney Afrika ile serbest ticaret anlaşması imzalama girişiminde bulunsa da bir sonuç alamadı. Meksika'yla başlayan müzakereler ise hâlâ sürüyor.

AB'nin bu ülkelerle serbest ticaret anlaşması imzalamasının ardından Türkiye ile dış ticaretlerinde değişim yaşandı. Örneğin Türkiye'nin Meksika ile dış ticaret açığı 86 kat artarken, Güney Afrika ile dış ticaret açığı ikiye katlandı.

Avrupa ve Türkiye'nin dış ticaretleri ile gümrük birliğinin buna etkisi üzerine araştırmalar yürüten Marmara Üniversitesi İngilizce İktisat Bölümü'nden Doç. Mahmut Tekçe'ye göre ise yalnızca bu veriler serbest ticaret anlaşmasının dış ticarete etkisini anlamakta yeterli olmayabilir.

Mahmut Tekçe, anlaşmaların dışında pek çok faktörün iki ülke arasındaki ticareti etkileyebileceğini söylüyor.

Tekçe, AB'nin son dönemde dış ticaret politikasında köklü bir değişiklik yaparak diğer ülkelerle serbest ticaret anlaşmaları yapmaya yöneldiğini anlatıyor:

"AB, ticaret partnerleriyle imzaladığı anlaşmalarda yalnızca karşılıklı gümrük tarifelerinin kaldırıldığı eski nesil serbest ticaret anlaşmalarının ötesine geçerek yeni nesil 'derin ve kapsamlı serbest ticaret anlaşması' anlayışını benimsemekte ve hizmet ticaretinde liberalleşme, yatırım engellerini kaldırma, rekabet politikası, çevre politikası, fikri mülkiyet haklarında düzenlemeler gibi pek çok alanda ortaklık oluşturmakta."

Tekçe, AB'nin imzaladığı her serbest ticaret anlaşmasının Türkiye'ye ekonomik kayıp riski getirdiğini de söylüyor.

AB ile ABD arasında imzalanma ihtimali bulunan serbest ticaret anlaşması TTIP'nin Türkiye için çok daha büyük bir tehlike olduğunu vurgulayan Tekçe, bu anlaşmayla paralel olarak ABD ve Türkiye arasında benzer bir anlaşma imzalanmadığı takdirde Türkiye'nin milli gelirinde yüzde 2,5'e varan kayıplar yaşanabileceğini, yaklaşık 95 bin kişinin işsiz kalabileceğini tahmin eden araştırmalar bulunduğunu aktarıyor.

Tekçe'ye Türkiye'nin böylesi sorunlu bir gümrük birliği anlaşması imzalamasının nedenlerini ve sorunun nasıl aşılabileceği sorumuzu ise şöyle yanıtlıyor:

"Gümrük Birliği, Türkiye'nin AB'ye tam üyeliği öncesindeki son adım olarak tasarlanmıştı ve o dönemdeki politikacılar bunu kısa bir geçiş süreci olarak görüyordu. Ancak işler iyimserlik aşılayan politikacıların beklediği gibi gitmedi ve geçici bir durum olarak tasarlanan Gümrük Birliği 20 yaşını geçti.

"Üstelik Türkiye, her ne kadar üyelik müzakereleri başlamış olsa da, AB üyeliğine 1990'larda olduğundan daha yakın değil.

"Bu durumda Türkiye'nin önünde birkaç seçenek var. Gümrük Birliği'ni lağvetmek şu anda ne ekonomik ne de siyasi olarak makul bir yol gibi görünmüyor; AB ile olan ilişkilerde bu denli köklü bir geri adımın kısa vadeli yansımaları Türkiye ekonomisi için yıkıcı olabilir.

"AB ile anlaşma yapan ülkeleri Türkiye ile de benzer bir anlaşma yapmaya zorlamak da ekonominin, siyasetin ve hukukun kurallarına aykırı.

"Türkiye, AB'nin serbest ticaret anlaşmaları müzakerelerinde AB'nin 28 üyesi ile birlikte masasına oturamayacağına göre, geriye kalan en olası yol, Gümrük Birliği'nin kapsamı genişletilerek günümüz koşullarına uyarlanması."

2015 yılında Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ve Ticaretten Sorumlu AB Komisyonu Üyesi Malmström Gümrük Birliği anlaşmasının tekrar gözden geçirilip güncellenmesi gerektiği konusunda ortak karar aldıklarını ve bu konuda çalışmaların başladığını açıklamıştı. Ancak o dönemden bugüne herhangi bir gelişme olmadı. Zeybekçi, Ekim 2016'da yaptığı açıklamada gümrük birliğini güncelleme görüşmelerinin 2017'de başlayacağını duyurdu.

Akademisyen Mahmut Tekçe, güncellenen bir gümrük birliği anlaşmasının, hizmetler ve tarımsal ürün ticaretinde serbestleşmeyi ve emeğin serbest dolaşımını kapsadığı takdirde, Türkiye ekonomisinin belli sektörlerine önemli katkı sağlama potansiyeline sahip olduğunu düşünüyor. Fakat güncellemeden sonra bile Türkiye'nin AB'nin dış ticaret politikasındaki karar alma mekanizmalarında yer almasının olası görünmediğini söylüyor.

Mahmut Tekçe gibi, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) Türkiye-Kanada İş Konseyi Başkanı Osman Okyay da bu sorunun tek çözümünün 20 yaşını dolduran gümrük birliği anlaşmasının güncellenmesi olduğunu düşünüyor.

Tekçe'ye göre ise anlaşmasının güncellenmemesi, özellikle de AB ve ABD'nin TTIP'nin imzalaması durumunda, Türkiye ve AB arasında ekonomik ve siyasi bir kopuşa yol açabilir.