Dünya

AB: 3 ayda yaşananlar Türkiye'nin AB değerlerine bağlılığına şüphe düşürdü

AB Genişlemeden Sorumlu Yüksek Komiseri Stefan Füle, son üç ayda meydana gelen olumsuz hadiseler sonrası Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne üyelik sürecinin soru işaretlerine yol açtığını belirtti

10 Nisan 2014 16:21

Çeviri: Nil Karaca

Avrupa Birliği'nin (AB) Genişlemeden Sorumlu Yüksek Komiseri Stefan Füle, AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu’nda yaptığı konuşmada Türkiye’de son dönemde yaşanan gelişmeleri eleştirdi. Füle, “Son üç ayda yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin Avrupa Birliği'nin değer ve standartlarına bağlılığına şüphe düşürdüğünü itiraf etmeliyim” ifadesini kullandı.

“AB-Türkiye İlişkilerinin Durumu: Başarılar ve Hayal Kırıklıkları” içerikli konuşmasında Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) düzenlemesinin “reformları geriye götürme” olarak yorumlayan Füle, “Polis, hâkim ve savcılara ilişkin yapılan görev yeri değişikliklerinin yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmaların gerektiği gibi yürütülmesini riske attığını” belirtti. “İnternet yasasının Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TIB) keyfi yetkiler verdiğini” söyleyen Füle, “Sınırlamaların Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) belirlediği kriterlere uygun olması gerektiğinin” altını çizdi. Bu konuların bir sonraki ilerleme raporuna gireceğini hatırlatan Stefan Füle, katılım müzakereleri konusundaki işbirliğinde yöntem değişikliğine gidilmesini önerdi. Füle,önerisini “Hukukun üstünlüğü ve temel haklar konularında politika ve yasal düzenlemelerin her aşamasında diyaloğumuzun yoğunlaşması gerekmektedir” ifadesiyle açtı.

Stefan Füle, konuşmasının ilk bölümünde, 2013’ün sonuna kadar Türkiye ve AB arasındaki ilişkilerin “yenilenen bir ivme”  kazandığını belirtti. Üç seneyi aşan bir sure sonra “Bölgesel Politika” başlıklı yeni bir faslın açıldığını hatırlatan Füle, Türkiye ile ticaret, dış ilişkiler ve visa serbestiyeti için geliştirilen diyalog gibi bazı konularda ilerleme kaydedildiğini belirtti. Ancak süreçte “endişe ve hayal kırıklığı yaratan birtakım gelişmelere de şahit olduklarını” belirten Füle, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı:

"Öncelikle, Hélène Flautre'un AB-Türkiye Karma Parlamento Komisyonu'na son kez başkanlık yapması hasebiyle, bu komitenin çalışmalarına, dahası, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki karşılıklı anlayışa yapıcı katkılarını takdirle karşıladığımızı belirtmek isterim.

Bugün ben de bu meclise son kez hitap ediyorum. Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerine dair düşüncelerimi aktarmak için bundan daha iyi bir zamanlama olamazdı. Öncelikle beş konuya temas ederek başlamak istiyorum.

2013 yılı sonlarına kadar ilişkilerimizde yeni bir ivme yakaladığımıza tanık oldum. İlk olarak, Bölgesel Politika başlıklı 22. Faslın açılışı ile bir adım attık. Bu Türkiye'nin katılım sürecinde önemli bir adımdı zira üç yılı aşkın bir sürenin ardından nihayet yeni bir fasıl açabildik. Artık, Avrupa Birliği modelinden ilham alarak bölgesel politika ve ilgili unsurlarını oluşturmak üzere bu fırsatı değerlendirmek Türkiye'ye kalmıştır. Bu anlamda IPA (katılım öncesi yardım mekanizması)'nın Türkiye'de uzun yıllardır bölgesel kalkınmayı desteklediğini hatırlatmak isterim.

İkinci olarak, adalet ve içişleri alanında önemli gelişmeler yaşanmıştı. Türk vatandaşlarının Avrupa Birliği'ne vizesiz seyahatlerine ilişkin net bir perspektif sunulması ile sonuçlanan bir vize serbestisi diyaloğu başlattık. Aynı zamanda, her iki taraf da düzensiz göçle etkin mücadele alanında işbirliğini arttırarak geri kabul anlaşmasını imzaladılar.

Bu önemli gelişmeden en iyi şekilde istifade edebilmek için artık anlaşmanın onaylanarak en kısa süre içerisinde yürürlüğe girmesi son derece önemlidir. Göçmenlerin haklarının korunması bu işbirliğinin tam merkezinde yer almalıdır. Vize serbestisine giden süreçte ilerleme kaydetmenin önemli kriterlerinden birisi budur. IPA bu çabaları desteklemektedir ve desteklemeye devam edecektir.

Üçüncü olarak, geçtiğimiz aylarda ticaret ilişkilerimize de daha yakından baktık. Avrupa Birliği-Türkiye ilişkilerinin ekonomik anlamda belkemiğini oluşturan Gümrük Birliği'ne ilişkin Dünya Bankası tarafından yapılan değerlendirme, bu ilişkinin güçlü ve zayıf yanlarını incelememiz ve her iki tarafa sağladığı muazzam yararları duyurmamız için büyük bir fırsat sunmaktadır. Her şeyden önce, mevcut zorlukları ortadan kaldırmak üzere yapıcı bir çaba göstermemiz halinde, GB'nin henüz ortaya çıkarılmamış olan büyük potansiyelinden en iyi şekilde yararlanma imkanını sunmaktadır. Bunun önümüzdeki yıllarda işbirliğimizi ciddi biçimde arttıracağına gönülden inanıyorum.

Dördüncü olarak, Avrupa Birliği ile Türkiye arasındaki başarılı işbirliğinin şüphesiz enerji alanında da sürdürülmesi gereklidir. Bu amaçla Komisyon Üyesi Oettinger ile beraber Türkiye ile enerji işbirliğimizi arttırdığımız bir süreci 2012 yılında başlattık. Enerji çeşitliliği, piyasa entegrasyonu ve altyapının geliştirilmesi, yenilenebilir enerjiler, enerji verimliliği ve nükleer güvenlik gündemimizin üst sıralarında yer alması gereken konular arasındadır.

Beşinci olarak, Türkiye ve Avrupa Birliği ortak komşuluk bölgemizdeki güçlüklerin şüphesiz bilincindedir. Bu güçlüklerin üstesinden gelmenin en iyi yolu birlikte çalışmaktır ve dolayısıyla her iki taraf da dış politikada stratejik diyalog ve işbirliğini geliştirmeyi sürdürmektedir. Türkiye, Kıbrıs'ta çözüm görüşmelerinin yeniden başlatılmasında da kilit rol oynamıştır.

Şubat ayında, siyasi diyalogumuz kapsamında Yüksek Temsilci Ashton ile birlikte Bakanlar Davutoğlu ve Çavuşoğlu ile yoğun ve verimli görüşmelerde bulunduk. Bu işbirliğini daha da arttırma potansiyeli olduğundan hiç şüphem yok.

Öte yandan katılım müzakerelerinde, endişe ve hayal kırıklığına yol açan bir takım gelişmelere de tanıklık ettik.

Adalet alanındaki yeni yasal düzenleme, Adalet Bakanlığı’na Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üzerinde önemli ölçüde güç sağlamaktadır. Bu gelişme, daha önce Avrupa Birliği ve Avrupa Konseyi ile müzakere edilerek gerçekleştirilen reformları geriye götürmektedir. Yapılan değişiklikler, adli sistemin bağımsızlığı ve tarafsızlığı ile Türkiye’deki güçler ayrılığı konularında önemli endişelere yol açmıştır.

Adli reformların yanı sıra, polis memurlarına, hâkim ve savcılara yönelik büyük çaplı görev yeri değişiklikleri, yolsuzluk iddialarına ilişkin soruşturmaların gerektiği gibi yürütülmesini riske atmaktadır. Türkiye, yolsuzluk iddialarının şeffaf ve tarafsız bir şekilde yürütülmesi için gereken tüm önlemleri almak durumundadır.

İfade özgürlüğü alanında üzülerek söylüyorum ki, internet yasası Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TIB) keyfi yetkiler vermektedir. Son zamanlarda sosyal medyaya getirilen yasaklar, bu konudaki endişelerimizi haklı çıkarmaktadır.

İfade özgürlüğünün, bilgi ve fikirlerin kamu otoritelerinin orantısız müdahalesi olmaksızın açıklanabilmesini ve ulaşılabilmesini de içerdiğini tekrarlamak isterim. Bu konuda yapılacak her türlü sınırlama, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin belirlediği sınırlara uygun olmalıdır.

Türkiye’deki gelişmeleri izlemeye devam edecek ve sonbahardaki ilerleme raporunda bu konuya yer vereceğiz.

Ancak katılım müzakereleri konusundaki işbirliğimizin yönteminin değişmesi gerektiği inancındayım. Bu durum, özellikle hukukun üstünlüğü ve temel haklar konularında önem arz etmektedir. Katılım sürecinin en önemli unsurlarından olan bu konularda politika ve yasal düzenlemelerin her aşamasında diyaloğumuzun yoğunlaşması gerekmektedir. Ayrıca hâlihazırdaki mevzuatın değerlendirilmesi konusunda da yakın çalışma içerisinde olmamız gerekmektedir. Türkiye, katılım sürecinde ilerlemek isteyen bir aday ülke olarak, Avrupa Birliği standartları ve en iyi uygulamalarının tam olarak bilincinde olmalıdır.

23. fasıl çalışma grubu çerçevesi başta olmak üzere olumlu gündem altında işbirliğimizi sürdürmeliyiz. Ayrıca teknik düzeyde düzenli siyasi izleme, diyaloğumuzu tamamlayıcı bir unsur olacaktır. Ortaklık Anlaşması altında oluşturulan kurumların potansiyelinden faydalanmalıyız.

Bunların yanı sıra, işbirliğimizi güçlendirmek için yaklaşan emsal değerlendirmelerinden faydalanmak durumundayız. Türk yetkililerle ifade özgürlüğü alanında emsal değerlendirmesi konusunda anlaşmaya varılmıştır. Bu değerlendirme, internet konusundaki yeni yasal düzenlemenin uygulanması gibi konularda derinlemesine incelemeyi de içine alabilir. Aynı değerlendirme, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ve Türk ceza yargısı sistemi için de geçerlidir.

Hukukun üstünlüğü ve temel haklar konularındaki bu güçlendirilmiş işbirliği, stratejik işbirliğine zarar verebilecek anlaşmazlık ve yanlış anlamalara da engel olacaktır. Türkiye tarafı ile gerçekleştirilecek derin diyalog, Türkiye’nin uygulamaya koymak istediği kanun ve politikaların ülkeyi AB’ye daha fazla yaklaştırmasını sağlamaya yardımcı olacaktır.

Komisyon, her zaman Türkiye’nin AB katılım sürecinin güçlü bir destekçisi olmuştur.  Dost, doğruyu söylemelidir. Böylelikle süreç ileriye gidebilir.

Genişlemeden sorumlu komisyoner olarak son üç ayda yaşanan gelişmelerin Türkiye’nin Avrupa'nın değer ve standartlarına bağlılığına şüphe düşürdüğünü itiraf etmeliyim. Önümüzdeki üç ayın beni yanıltmasını, Türkiye’nin ülkenizi Avrupa Birliği’ne daha da yaklaştıracak reformlara yeniden başlamasını gönülden diliyorum.

Komisyonun, her zaman olduğu gibi size bu çabalarınız konusunda destek vermeye hazır olduğundan emin olabilirsiniz.”

Çevirinin İngilizce tam metni için tıklayın