Ahmet Küçük
www.twitter.com/kucukxahmet
akucuk@t24.com.tr
15 Nisan 1989…
O gün İngilizlerin hiç de beklemediği bir hava vardı. Yağmura alışık ve güneşe hasret İngilizler için gökyüzü pırıl pırıl ve tertemizdi.
Saat 15.00’te başlayacak İngiltere Federasyon Kupası yarı final maçında Sheffield Wednesday’in Hillsborough Stadı’nda Liverpool ile Nottingham Forrest karşılaşacaktı. Bu karşılaşma Nottingham Forrest taraftarları için, tam bir sene önce, nisan 1988’de ve yine Liverpool’a karşı ve yine İngiltere Federasyon Kupası yarı finalindeki 2-1’lik mağlubiyetin bir rövanşı gibiydi.
“Soğuk” İngilizlerin aklına, ılık ve güzel bir bahar günü tüm tesadüflerin biraraya gelmesi, sanki kötü bir şeyler yaşanacak duygusunu getiriyordu.
21 bin kişilik stat tamamen dolmuş ve maçın başlamasına 10 dakika kala stat dışında polisten başka kimse yoktu.
Ancak ne olduysa maçın başlamasın kalan o son 10 dakikada oldu.
Hillsborough Stadı’nın “Leppings Lane” tarafındaki tribünün dışına gelen binlerce taraftar, sahaya çıkan futbolculara destek veren stat içindeki seyircilerin coşkusunu duyunca stada girmek istedi. Polisin tüm engellemelerine karşı tribün girişlerindeki demir parmaklıkların üzerinden atlayarak giren taraftarlar, daha sonra demir parmaklıkları da söküp tribünlere girdi.
Tamamen dolu stada hücum eden binlerce taraftar, tribünlerin üst tarafından sahaya doğru yönelmeye başladı. Alt tarafta kalan seyirciler de tribünleri sahayla ayıran tellere önünde sıkışmaya başladı. Ancak yukarıdan gelen taraftarların baskısıyla alt tarafta oluşan izdiham artık oluşacak bir facianın habercisi olmuştu.
Ancak bu faciayı ne polis, ne doktorlar, ne itfaiye, ne de maçın hakemi fark etmişti. Zaten, insanların kaderlerinin belirlendiği o ilk dakikalarda sadece polis değil, olay yerindeki medya ve sorumlular da olanları neredeyse alışılmış bir “kitlesel panik” olarak değerlendirmişti.
Maç başlayalı daha 6 dakika olmuştu ki Lepping Lane tarafındaki tribünü sahadan ayıran teller parçalanmış ve binlerce taraftar sahaya girmişti!
Maçı hemen tatil eden hakem, sağlık ve kurtarma ekiplerinin olaya müdahale etmesini istemişti. Ancak yaşanan olay bir faciaya dönüşmüş ve olay yerinde tam 94 Liverpool taraftarı ölmüş ve 766 kişi yaralanmıştı. Yaralananlardan 2 kişinin daha hastanede hayatını kaybetmesiyle ölü sayısı 96’ya yükselmişti.
Bu faciadan sonra gazeteler Liverpool taraftarlarını sorumlu tutarken, polisin araştırmaları ve aldığı ifadelerde de Liverpool taraftarlarının “suçlu” olduğunu ortaya çıkarmıştı.
Gazeteler de facianın nedenlerini araştırırken İngiltere’nin eskimiş statlarına dikkat çekiyordu. Amerika, Kanada ve İrlanda gazetelerinde de geniş yankı uyandıran bu olay hakkında Kanadalı gazeteci ve Crandord Üniversitesi güvenlik bölümü şefi şöyle yazmıştı:
“Bütün bu trajediler teker teker gözden geçirilirse, kolaylıkla, herkesin malumu olan bir takım veriler gün ışığına çıkacaktır: Özel ve kamusal hizmet sektörlerinde güvenlik önlemlerinin yaygın ihmali; kazaların ardından iletişim sisteminde ortaya çıkan zaaflar; uygun yetişmemiş ve aşırı yüklenilmiş personel ve –daima- yıkılmaya yüz tutmuş kamusal tesisler...”
Her ne kadar gazeteler taraftarların dışındaki faciaya dikkat çekse de kamuoyu ve polis gözünde suçlu yine de Liverpool taraftarlarıydı. Onlara göre Liverpoollular, “taşkın, sarhoş ve holigan”dı.
Dünyada tribün faciaları
1989 yılında meydana gelen büyük facia öncesi dünyada da çeşitli olaylar yaşanmıştı. Ancak hiçbiri Hillsborough faciası kadar etkili ve reformist olmamıştı. 96 kişinin ölümüne mal olan İngiltere’deki faciadan önce dünyada meydana gelen stat trajedileri şöyleydi:
1964 – Peru – 318 ölü – Peru-Arjantin – Ulusal Stadyum
1967 – Kayseri 38 ölü – Kayserispor – Sivasspor
1968 – Buenos Aires – 71 ölü – River Plate – Boca Juniors
1971 – Glasgow – 66 ölü - Glasgow Rangers – Celtic – Ibrox Stadyumu
1974 – Kahire – 49 ölü
1982 – Rusya – 300 ölü (en az) – Spartak Moskova-Haarlem - Luzhniki Stadyumu
1985 – Brüksel – 39 ölü – Liverpool –Juventus – Heysel Stadyumu
1985 – Bradford – 56 ölü – Bradford City – Lincoln
1988 - Katmandu – 93 ölü (Kasırga sonucu)
1989 – Sheffield – 96 ölü – Liverpool – Nottingham Forrest – Hillsborough Stadyumu
İngiliz futbolunda reformlar
Sheffield’te yaşanan bu tarihi facia İngiltere futbolunda devrimler yaşanmasına neden oldu. Aslında daha önce Liverpool ile Juventus arasında Brüksel’deki Hesley Stadı’nda yine Liverpoollu taraftarların sorumlu tutulduğu facia sonrası dönemin İngiltere Başbakanı Margaret Thatcher, kulüplere 5 yıl Liverpool’a da 6 yıl boyunca Avrupa kupalarına katılma yasağı getirdi. Bunun yanında Lord Taylor’ın hazırladığı ve “Taylor raporu” olarak bilinen düzenlemeyle İngiliz futbolunda holiganizme karşı çalışma başlatıldı.
Sanayi Devrimi’nden sonra dünyanın ve Avrupa’nın en gelişmiş ülkeleri arasında başı çeken İngiltere’de statların mimarisi, güvenliği ve vatandaşlara verilen hizmetler tartışılır oldu. Tanıl Bora’nın derlediği “Futbol ve Kültürü: Takımlar, Taraftarlar, Endüstri, Efsaneler” kitabında “Hillsborough, 15 Nisan 1989 / Gelenekle Modernleşme Arasındaki İngiliz Futbolu” başlıklı bir makale kaleme alan Ian Taylor Hillsborough faciası için şöyle diyor:
“En nihayet Hillsborough faciası, İngiliz lig kulüplerinin sahip ve yöneticilerinin, parayı bastırarak maçlara gelen seyircilerinin konforu, rahatlığı ve güvenliğine karşı inatçı ve daimi ilgisizlilerinin ürünüydü: İngiliz futbolunun bu özel veçhesi genel olarak İngiliz kültürünün bir parçasıdır –yani, sorumluların (ve sözüm ona “sosyal devlet”in), başkalarının esenliğine ve güvenliğine dönük ihtimam yoksunluğunun…”
İşte bu değerlendirmede görüldüğü gibi İngiliz futbolu yaşanan facialardan sonra büyük bir değişim içine girdi. Gerek hükümet, gerek kulüpler, gerekse taraftarlar yinelenen faciaların yaşanmaması için büyük bir uğraş verdi.
Ancak, Hillsborough faciasının 23 yıl boyunca sorumlusu tutulan Liverpool taraftarları “aklanamadı.” Ta ki polise verilen ifadelerin taraftarları sorumlu tutacak şekilde değiştirildiği ortaya çıkana kadar.
Sarhoş, taşkın ve holigan olarak nitelenen Liverpool taraftarlarının 96 kişinin ölümüne neden olduğu düşüncesi, dosyaları inceleyen kurul, bazı raporların ve polisteki 164 ifadenin, ölümlerden "taraftarları sorumlu tutacak şekilde" değiştirildiğini belirlenmesinin ardından yıkıldı.
Faciada ölen taraftarların cüzdanlarını çaldıklarını ve üzerlerine işediklerini, kurtarmayı engellediklerini, polise saldırdıklarını, sağlık ekiplerini dövdüklerini iddia eden ve açıkça Liverpoolları “suçlu” ilan eden İngiltere’nin en büyük gazetelerinden The Sun da taraftarlardan “özür dileme” hünerini gösterdi. “En doğru gerçek” başlığıyla özür haberi yayımlayan The Sun gazetesi suçlamalarını ve haksız ithamlarını Liverpoolluların gözünden nasıl silecek ya da silebilecek mi?
“Yasakla medenileşme” hareketini savunan İngilizlerin gerçekleri arama ve gerçeği eninde sonunda açıklama yeteneği 23 yıl sonra adaleti yerine getirmiş mi oldu?
Ya da başka bir deyişle:
“Geç gelen adalet, adalet miydi?”