Filistinli İbrahim Mahmud 76 yaşında. Hiçbir zaman "vatan" dediği topraklara sahip olamadı. Sahiplenip benimsemeye çalıştığı her topraktan da savaşlar yüzünden göçe zorlandı, zulüm gördü.
Kurduğu evler dağıldı, girdiği işlerden çıkarıldı. Kimi zaman hiç seyahat edemedi, kimi zaman da eline tutuşturulan kimliksiz seyahat belgeleriyle, ona biçilen sıfatları kabullenip, kendi varlığını kabul ettirmeye çalıştı. Çünkü İbrahim, 76 yıllık hayatında Filistin'den başka bir aidiyet hissetmedi.
Şimdi de, yorgun sureti, alnına çizilen yılları, yüzünde akları ve aradığı haklarıyla Erbil yakınlarındaki bir kampta yaşıyor.
IŞİD'den kaçanların sığındığı, Baharka Kampı'nda, kimliksiz sürgün edilen hayatını anlatıyor:
"70 yıldır Irak'tayım. Mülteci olduğumuz için mülk edinme hakkımız yok. Ne vatanımız var, ne de Irak vatandaşlığımız, kimliksiz bizler."
"Mülteci kelimesi artık utanılacak bir kelime oldu. Nereye gitsek mülteciyiz. Biz yalnızca iyi bir eğitim almak isteyen, saygı görmek isteyen ve en iyiyi hak eden iyi insanlarız."
İbrahim'in isyanı yeniden göçe zorlanmaya. Musul'dan, 2014 yılında "Müslüman değil onlar, tüm dünyaya karşı savaşıyorlar, camileri yıktıklarını, insanları dövdüklerini, iş yerlerini harap ettiklerini ve sakal bırakmaya zorladıklarını gördük" dediği IŞİD'in zulmünden kaçmışlar en son.
Irak ordusunun Temmuz ayında IŞİD'den geri aldığı Musul'daki evlerine henüz dönemedi. Hayatını yıllar önce olduğu gibi yine kampa sığdırmaya çalışıyor.
İbrahim, Hayfa'da doğdu. Filistinlilerin El Nakba (Felaket) olarak andığı İsrail'in kurulduğu 1948 yılında, doğduğu toprakları terk etmeye zorlanan 700 binden fazla Filistinli arasında 7 yaşında bir çocuktu.
Irak'ın güney kenti Basra yakınlarında Irak ordusuna bağlı El Şahiba askeri kampına gitti önce. Beş yıl yaşadığı kamp için "Hayatının en zor dönemiydi" diyordu.
"Temel ihtiyaçların hiç biri karşılanmıyordu. Hatırlıyorum, eski püskü bir minder verdiler. Her aileye tek minder düşüyordu, küçük bir kampta yaşıyorduk. Kampın kantininden yemek almak için sıraya giriyorduk.
"Bazen kuru bayat ekmekler dışında yiyecek hiç bir şey bulamıyorduk. Kamp yakınlarında Arap çiftçiler vardı. Onlara kuru ekmekleri verip karşılığında yün iplikleri istiyorduk, onlar da veriyordu. Biz de bu yün iplikleriyle kendimize kazak örüyorduk."
Kampta hayat zorlaştıkça Basra şehir merkezine gidip iş arayan Filistinliler dışlanıyor, hakarete uğruyordu. "Bazıları iyi davranıyordu ama genelde Filisitnli olduğumuz için çok küfrediyorlardı bize" diyor İbrahim.
O dönem Irak'ın başında Kralı 2. Faysal vardı. Basra'da yaşadıkları 1958'de Kral'ın ve Başbakanı Nuri el Said'in ölümüyle sonuçlanan Tuğgeneral Abdülkerim Kasım'ın darbesine de tanıklık ettiler.
1958 darbesi, Irak'ta 2003'e kadar sürecek fiili Arap milliyetçisi ve sosyalist tek-parti devletinin de ideolojik temelini oluşturuyordu.
İbrahim'in karısı ve beş çocuğuyla Musul'a gittiği 1974 yılında Irak'ta iktidar Baas partisiydi. Saddam Hüseyin idaresinde Arap milliyetçiliği temelini sağlamlaştırmış, hükümet Filistinlilerle dayanışma dönemi başlamıştı.
Hükümet Filistinlilere iş imkanı sağlıyor ve ev veriyordu. İbrahim'de o dönem Musul'da demiryollarında çalışıyor, hükümetin tashih ettiği evde ailesiyle yaşıyordu.
Ama bu dayanışma Saddam Hüseyin'in devrilmesinden sonra toplumda karşılık bulmadı ve 'Filistinlilere ayrıcalık tanınıyor' diyenlerle aralarına husumet girmeye başladı.
Saddam Hüseyin'den sonra yüzlerce Filistinli aile, hükümetin evlerini vermeye zorladığı mülk sahipleri tarafından dışlanıyor, evlerinden kovuluyordu.
Filistinliler, kendilerini "Baas rejiminin kalıntıları" olarak gören silahlı milisler tarafından taciz ediliyor, toplumdan itiliyordu.
Tehditler İbrahim ve ailesine de uzandı:
"Filistinli olduğumuz için evlerimizden uzaklaştırılmak isteniyorduk, tehdit ediliyorduk. 'Çocuklarım için burada kalacağım, öldürseniz de gitmeyeceğim' diyordum. Mesele valiliğe taşındı evden çıkmazsam hapse atılacaktım. Çıkmadım, haksız yere bir ay hapse attılar beni. Cezaevinden çıkınca yine evi almak istediler olmaz dedim. İş istedim vermediler."
İbrahim dağıtmak istemediği ailesini bir çatıda tutmak istiyordu. Daha sonra diğer çalışanlarla birlikte Irak Ulaşım Bakanlığı'nı ikna ederek "Oturabilir" belgelerini aldılar.
"O belgelerin bir sürü kopyasını yaptım ve beni bir daha evden çıkarmasınlar diye tüm komşularıma dağıttım gösterdim" diyor İbrahim varlığını kabul ettirme çabasında.
Poşetlere sığdırdığı belgeleri bu sefer Musul yakınlarındaki çadırında çıkarıyor bir bir. Irak hükümetinin yıllar önce düzenlediği aile fertlerine ait seyahat belgelerini gösteriyor.
Çadırda birkaç minder serili, ufak da bir tüplü ocak var. Basra'ya ilk göç ettiklerinde yaşadıklarını anımsatıyor. Yetmiş yıllık hayatı başa sarıyor sondan.
Baharka kampında Musul'dan kaçan Suriyelilerle birlikte yeni bir yurtsuzluk halinde. Savaşların kovaladığı hayatların peşinde.
"Ömrümüz boyunca bir yerden diğerine göç ettik" diyor İbrahim... "Bizler, Filistinliyiz, Bizler kimliksiziz, bizler evsiziz..."