Gündem

7 soruda ABD Başkanı Trump'ın 'felaket' dediği İran nükleer anlaşması

ABD Başkanı Donald Trump, bugün 6 ülkenin İran ile imzaladığı nükleer anlaşmadan çekilip çekilmeme konusunda karar vereceğini açıkladı. Peki anlaşmanın hükümleri neler? Trump neden çekilmeyi düşünüyor? 7 soruda inceledik.

08 Mayıs 2018 18:12

ABD Başkanı Donald Trump, bugün 6 ülkenin İran ile imzaladığı nükleer anlaşmadan çekilip çekilmeme konusunda karar vereceğini açıkladı.

Peki 2015'te imzalanan bu anlaşma neleri içeriyor ve İran'ı nasıl etkiliyor?

7 soruda derledik:

Tahran anlaşmayla BM'nin Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun askeri üslere "kontrollü girişine" izin vermiş oldu.

Şüpheli nükleer etkinlik olduğu düşünülen üslere giriş, P5+1 (BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi 5 ülke ve Almanya) için en önemli taleplerden biriydi. Ancak Tahran, bu denetimlerin İran'ın askeri sırlarını ifşa edecek casusluk faaliyetlerine dönüşmesi endişesi taşıyordu.

Kapsamlı Müşterek Eylem Planı adlı anlaşmayla BM'ye kapsamlı denetim izni veriliyor ancak İran'ın giriş izni taleplerine itiraz hakkı bulunuyor.

Tahran uranyum zenginleştirmede kullanılacak santifrüj sayısını anlaşmayla üçte iki oranında azaltmayı, zenginleştirilmiş uranyumunun yüzde 98'ini ülke dışına göndermeyi ve plütonyum üretim reaktörünü de çimentoyla doldurmayı kabul etti.

Ancak önümüzdeki ilk 10 yıl içinde zenginleştirilmiş uranyum biriktirmeme şartıyla, uranyum konusunda geliştirme ve araştırma yapmasına izin verildi.

ABD Başkanı Donald Trump göreve başlamasının ardından "İran'la yapılan felaket anlaşmadan çekileceğim" açıklamasında bulundu.

Trump anlaşmanın İran'ın bölgedeki hamlelerini kısıtlamaması ve ülkenin füze denemelerine engel olmaması nedeniyle kötü bir anlaşma olduğunu düşünüyor.

Beyaz Saray'daki yakın çalışma ekibinde de Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton ve Dışişleri Bakanı Mike Pompeo gibi İran'a şahin bir tutum alınması gerektiğini savunan isimler bulunuyor.

Pek çok kişi, ABD'nin anlaşmadan tamamen çekilmeyeceğini, anlaşmanın daha katı bir şekilde uygulanması ve mevcut yaptırımların sıkılaşması için basınç uygulayacağını düşünüyor. Bazı yorumculara göre bu adım Tahran'ın anlaşmayı çiğnemesine ve böylece anlaşmanın geçersiz hale gelmesine yol açabilir.

ABD dışındaki P5+1 ülkeleri anlaşmanın devamından yana. ABD'ye giderek Trump'ı anlaşmadan çekilmemeye ikna etmeye çalışan İngiltere Dışişleri Bakanı Boris Johnson, "İran'ın nükleer silahlara sahip olmaması için elimizdeki seçeneklerden en iyisi bu anlaşma" diye konuştu.

İran Cumhurbaşkanı Ruhani ile uzun bir telefon görüşmesi gerçekleştiren Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da anlaşmanın devamından yana.

Ruhani ise anlaşmanın müzakere edilemez olduğunu, İran'ın anlaşma maddelerinin yeniden görüşülmesine izin vermeyeceğini söylüyor.

Nükleer anlaşma öncesinde İran ekonomisi zor dönemler yaşıyordu.

2006'da başlayan yaptırımlar, ülkenin yüzde 8'e varan büyüme oranını bazı yıllar azaltmış, bazı yıllar ise ekonomide yüzde 6'yı aşan küçülmeye yol açmıştı.

2015'te imzalanan anlaşmanın ardından IMF verilerine göre 2016'da İran ekonomisi yüzde 12,5 büyüdü. Bu hızlı büyümenin ardından petrol ticaretine yönelik kısıtlamaların kaldırılması yatıyordu.

Yaptırımlar kaldırılmadan önce günlük 1,1 milyon varil ihraç eden İran bugün, 2,5 varil ihraç ediyor.

IMF, İran'ın bu yıl da yüzde 4 büyümesini bekliyor. Bu oran çoğu ülkeden fazla olsa da İran'ın anlaşmanın ardından her yıl ortalama yüzde 8 büyüme hedefinin altında kalıyor.

İran yalnızca petrol ürünlerinin değil, petrol dışı ürünlerin de ihracatını artırmayı başardı.

Mart 2018 öncesi 12 ayda İran'ın ihracatı 47 milyar dolar oldu. Bu, nükleer anlaşma öncesine göre 5 milyar dolar daha fazla.

Tarım ürünleri ihracatı ülkedeki kuraklık nedeniyle bir artış gösteremese de, ABD'nin lüks ürünlere ambargosunu kaldırmasının ardından halı ve havyar gibi lüks ürünlerin bu ülkeye ihracı yüzde 30 arttı.

ABD'nin yanı sıra AB ile de ticareti artıran İran'ın en büyük üç ticaret partneri ise Çin, Güney Kore ve Türkiye.

İran Riyali 2012 yılında üçte iki oranında değer kaybetmişti.

Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, anlaşma sayesinde ülkenin para biriminin "saat başı değer kaybetmeyeceğini" açıklamıştı.

İran Riyali 2017'ye kadar değerini korusa da, bu tarihten itibaren ABD Başkanı Donald Trump'ın nükleer anlaşmayı iptal etme ihtimali nedeniyle tekrar değer kaybetmeye başladı.

Riyal, Amerikan Doları karşısında Eylül 2017'den bu yana neredeyse yüzde 50 oranında değer kaybetmiş durumda.

Pek çok İranlı, tekrardan yaptırım ihtimaline karşı ellerindeki parayı dolara çeviriyor.

2018'in ilk çeyreğinde 30 milyar dolarlık sermayenin ülkeyi terk ettiği, özellikle Kafkasya ve komşu ülkelere gittiği belirtiliyor.

BBC Farsça Servisi'nin İran Merkez Bankası verilerinden yola çıkarak yaptığı analize göre hane halkı bütçesi 2007'deki 14 bin 800 dolar seviyesinden 2017'de 12 bin 500 dolar seviyesine geriledi.

Bu gerilemeden en çok etkilenen ise İran'ın orta sınıfı oldu.

Hane halkı bütçesi ortalama yüzde 15 azalırken orta sınıf ailelerde bu oran yüzde 20'ye ulaştı.

Uzmanlar bu gerilemede hem ulusal ekonominin yönetimindeki hataların hem de uluslararası yaptırımların payı olduğunu söylüyor.

2015 sonrası petrol satışındaki artıştan gelen gelirin büyük bir kısmı hükümetin kasasına girdi ve bu paranın oradan halkın cebine ulaşması zaman alacak.

İran ile nükleer anlaşmaya en sert karşı çıkışı yapan Orta Doğu ülkesi İsrail oldu.

Bölgenin tek nükleer gücü olan İsrail, kararı "tarihsel boyutları olan kötü bir hata" olarak görüyor.

Suudi Arabistan ve diğer Sünni ülkeler anlaşmaya aynı tonda karşı çıkmasa da, Suriye, Yemen ve başka yerlerdeki savaşları İran'ın körüklediğini düşünüyorlar ve Batı ile İran'ın yakınlaşmasına karşı çıkıyorlar.

Türkiye ise anlaşmadan dolayı memnuniyet duyduğunu dile getirmişti.

Dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu, "İran'a yönelik ambargoların kalkması da bizim için olumlu bir gelişmedir. Hem Türkiye-İran ilişkilerinin seyri bağlamında hem de biz bu tür ambargoların kalıcı etki yapma bakımından sınırlı olduğu kanaatini hep gündeme getirdik. O bakımdan hayırlı olmasını diliyorum. Her zaman Türkiye, küresel ve bölgesel barışı destekleyecek adımların yanında olacaktır" demişti.

Türkiye bu anlaşma öncesinde Brezilya ile birlikte arabuluculuk yürütmüş, iki ülkenin girişimiyle hazırlanan bir anlaşma taslağı ise reddedilmişti.