İNGİLİZ BASINI
İngiltere gazetelerinde haftanın son gününde en çok dikkat çeken haber, İngiltere Merkez Bankası'nın küresel mali krizden hırpalanan ekonomiyi canlandırmak amacıyla, piyasaya 75 milyar sterlin pompalama kararı.
Nicel gevşeme de denilen yöntemle Merkez Bankası, piyasaya para sürmeyecek ama önümüzdeki üç ay boyunca bankalardan tahvil satın alarak ekonomiyi hareketlendirme yoluna gidecek.
Faiz oranları ekim ayından bu yana altı kez düşürüldü ve dün de tüm zamanların en düşüğü olan yüzde 0,5'e çekildi.
Times gazetesi konuya ilişkin baş yazısında "Para basmanın siyaseti" başlığını kullanıyor ve İngiltere Merkez Bankası'nın para politikasını dramatik şekilde gevşetmesinin, Başbakan Gordon Brown'ın yarattığı mali sistemin başarısızlığını kanıtladığı yorumunu yapıyor.
'Para basmanın siyaseti'
Daily Telegraph da Maliye Bakanı Alistair Darling'in Merkez Bankası'nın nakit yaratırken 150 milyar sterline kadar çıkmasına izin vermesine dikkat çekerek şu ifadelere yer veriyor:
"İngiltere Merkez Bankası, İngiltere'nin sıkıntı içindeki mali sistemine, 150 milyar sterlin nakit yaratma sözüyle "bilinmeyene doğru tarihi bir adım" attı. Bu da, faiz oranlarının ilk kez olmak üzere para politikasında temel araç olmaktan çıktığı anlamına geliyor. Nicel gevşemenin, dünyanın her hangi bir yerinde başarı sağladığına pek az kanıt bulunduğundan, uzmanlar da kaygılarını dile getirdiler.
Independent gazetesinin haberine göre küresel mali krizin en şiddetli vurduğu sektörlerden olan emlak piyasası, Letonya'nın ardından en çok İngiltere'de düşüş sergiledi.
"İngiltere'de emlak fiyatları, yüzde 14,7 ile geçen yıl dünya genelinde en şiddetli düşüşlerden birini yaşadı.
"2008'in dördüncü çeyreğinde, incelenen 42 ülkenin dörtte üçünden fazlasında emlâk değerlerinde rekor düşüşler yaşandı.
"Dubai krizden en az yarayla çıkanlardan biriydi, emlak fiyatları 2008'de yaklaşık yüzde 50 arttı ama bu kazancın, bu yıl büyük ölçüde silineceği tahminleri yapılıyor."
Tasarruf yapamayan İngilizler
Daily Telegraph gazetesi, İngiltere Merkez Bankası faiz oranlarını keserken, İngiltere nüfusunun yaklaşık dörtte birinin hiç bir tasarruf yapamaz hale geldiğini yazıyor.
"Faiz oranları öylesine düşük ki, çoğu İngiliz vatandaşı para biriktirmenin bir anlamı olmadığını düşünüyor.
"Uzmanlara göre, bundan bir kaç ay önce yüzde 5'i bulan faiz oranları düşünüldüğünde, tasarruf sahiplerinin aylık kaybının toplamda 3 milyar sterlini bulması bekleniyor."
ABD Kongresi'nde soykırım tasarısı
Financial Times gazetesi, Amerikan Kongresi'nin Türkiye ile ilişkileri tehdit edebilecek soykırım yasa tasarısını yeniden gündemine aldığını yazıyor.
Osmanlı İmparatorluğu'nda 1915 – 1923 yıllarında yaşananları soykırım diye niteleyen yasayı hazırlayanlar, uzun zamandır Amerikan Başkanı Barack Obama'nın da desteklediği bu kanun için destekçi toplamaya başladılar.
"Yasanın Türk- Amerikan ve Türk - Ermeni ilişkilerini tehlikeye atabileceği yolunda defalarca uyarıda bulunan Ankara, 2007'de İncirlik'teki Amerikan üssünün kullanımını tartışmaya açarak yasanın geçmesini durdurmuştu.
"Obama, kampanya vaadini bozmak ya da stratejik bir müttefikiyle uzun zamandır süren savunma bağlarını riske atmak gibi bir seçimle karşı karşıya.
"Amerikan Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın yarın Ankara'ya yapacağı ziyarette Türk liderlerin bu konuyu gündeme getirmeleri bekleniyor."
Erdoğan ve popülerlik
Economist soruyor: popülerlik, Türkiye'nin başbakanının reform şevkini körleştirecek mi?
Dergi, Erdoğan'ın 29 Mart'ta yapılacak yerel seçimlere üç hafta kala kampanyasını kendine güvenli şekilde başlattığını yazıyor.
Kendisini eleştirenler, 2007'deki genel seçimlerde yeniden seçilmesinden bu yana başbakanın giderek daha otokrat davranmaya başladığını ve AKP'ye 2002'de ilk kez tek parti iktidarını kazandıran reform gündeminden uzaklaştığını söylüyorlar.
Financial Times, "Genç, zeki ve iyi İngilizce konuşan Egemen Bağış'ın Avrupa Birliği baş müzakereciliğine atanması, Erdoğan'ın Avrupa Birliği ile görüşmelere yeniden dönmek için taze bir girişimde bulunabileceğine işaret ediyor." diyor ve ekliyor:
"Ama gerçekten ciddiyse 1980 Anayasası'nın yeniden yazılması konusunu bir daha ele alması şart olacak.
"Bir önceki denemesi neredeyse Anayasa Mahkemesi'nin AKP'yi şeriat getirmeye çalıştığı gerekçesiyle kapatmasıyla sonuçlanacaktı.
"Bunun da sebebi, Erdoğan'ın bu değişikliği parça parça yapmaya başlayarak öncelikle kamu alanlarında ve üniversitelerde başörtüsü yasağını gevşetmeye çalışmasıydı.
Erdoğan, bu sefer sadece dindar değil, tüm Türklerin isteklerini karşılayan bir anayasa hazırlamak için muhalefetle beraber çalışırsa daha iyisini yapabilir."
İngiltere'de tren yolculuğu
Daily Telegraph, İngiltere'de demiryolları hizmetlerinin İkinci Dünya Savaşı dönemine kıyasla daha kötü olduğunu yazıyor.
"İngiltere'nin saygın üniversitelerinden London School of Economics'in araştırmasına göre, tren yolcuları, İkinci Dünya Savaşı'ndan önce çok daha hızlı seyahat ediyorlardı.
"Yapılan araştırmada, Londra ve çevresindeki tren yolculukları incelenmiş, sonucunda onlarca yıllık teknolojik ilerlemenin, zaman açısından bakıldığında yolculara fazla bir şey kazandırmadığı ortaya çıkmış." (BBC Türkçe)
ALMAN BASINI
Bugünkü Alman gazetelerinin başlıca yorum konularını, NATO-Rusya yakınlaşması ve Avrupa Merkez Bankası’nın gösterge faiz oranını indirmesi oluşturuyor.
NATO’ya üye 26 ülkenin dışişleri bakanları dün Brüksel’deki toplantıda NATO-Rusya Konseyi’nin çalışmalarına yeniden başlamasını büyük çoğunlukla onayladı. Berlin’de yayımlanan Tagesspiegel gazetesi Rusya ile Gürcistan arasında yaşanan savaşın ardından askıya alınan NATO-Rusya Konseyi’nin yeniden canlandırılacak olmasını şöyle yorumluyor:
“Batı, Rusya’nın Gürcistan’a askeri müdahalesinin başladığı 19 Ağustos 2008’den itibaren Rusya ile ilişkileri dondurmuştu. Tipik Bush tarzını yansıtan bu tavrın yapıcı olmadığı zamanla ortaya çıktı. Zira görüşmeleri kesen taraf, karşı tarafın meramını anlayacak durumda olamıyor. Ayrıca bu aceleci bir tutumdu çünkü gerginliğin operasyon boyutuna ulaşmasında Gürcistan’ın da payı vardı. NATO ayrıca Afganistan’daki birliklerinin gereksinimlerini sorunsuz ve kesintisiz yerine getirebilmek için Rusya’ya acilen ihtiyacı olduğunun farkına vardı. Tüm bunlar Moskova’yı hiçbir sorunun yaşanmayacağı bir ortak yapmıyor. Ama en azından rakip yerine ortak olmak iyi bir şey.”
Yine Berlin’de yayımlanan Neues Deutschland gazetesinin NATO-Rusya yakınlaşmasına ilişkin yorumu da şöyle:
“İlişkilerin normalleşmesine yönelik adımlar Moskova’da 'mantığın zaferi' diye yorumlanıyor. Gerçekten de bu yakınlaşma acil çözüm bekleyen küresel ve bölgesel güvenlik politikaları için önemli bir ön koşul. Tabi bu ılımlı havanın ne kadar süreceğini şimdiden kestirmek mümkün değil. Çünkü NATO Dışişleri Bakanları’nın dünkü toplantısına katılan ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, şimdiye kadar olduğu gibi NATO’nun kapılarının Gürcistan ve Ukrayna gibi devletlere açık tutulması gerektiğini söyledi. Bu da Moskova’da büyük bir sevinçle karşılanmayacaktır.”
Bugünkü Alman basınında geniş yer bulan diğer bir konuysa Avrupa Merkez Bankası’nın faiz indirimi. Avrupa Merkez Bakansı dün rekor indirime giderek, faiz oranını yüzde 1,5’e çekti. Banka böylece Ekim ayından bu yana beşinci kez faiz indirimine giderken, faiz oranı tarihin en düşük seviyesine gerilemiş oldu. Hamburg’da yayımlanan Financial Times Deutschland gazetesinin konuyla ilgili yorumu şöyle:
“Son verilere göre, bu ve önümüzdeki yıl için enflasyon oranı beklentisi, Merkez Bankası’nın açıkladığı rakamların altında kalacak. Bu, Avrupa Merkez Bankası Başkanı Jean-Claude Trichet’in dün açıkladığı ve gösterge faiz oranlarını 50 baz puan aşağı çekerek yüzde 1,5 gibi rekor bir seviyeye düşürmesinin ardından başka indirimlerin de yapılabileceği anlamına geliyor. Merkez Bankası’nın küresel reel ekonominin çöküşü ve deflasyon canavarı karşısında nasıl bir mücadeleye hazırlandığıysa belli değil. Tabi ki Avrupa’da henüz fiyatların kalıcı olarak düşmesi söz konusu değil. Ancak bu ihtimalin de göz ardı edilmemesi gerekiyor. Zira böyle bir durum felakete yol açar. Bu konuda Japonya örneğinden ders çıkarmak yerinde olur.”
Dresdner Neueste Nachrichten gazetesinin yorumunda da faiz indirimiyle birlikte yaşanacak olası sorunlardan endişe ediliyor:
“Uyarı bir: Yakında fiyatlar geniş çapta düşecek. Bu ilk etapta kulağa hoş gelse de iyi bir gelişme değil. Özellikle uzun vadede. Çünkü fiyatların düşmesi tüketimi frenleyerek şirketleri zor duruma sokabilir. En kötü ihtimalle deflasyon oluşur. Ekonomi kilitlenir, işsizlik artar. Uyarı iki: Düşük seviyedeki faiz oranı ve yüksek mali teşviklerle kullanımdaki para miktarı artar. Konjonktürde canlanma başladığında, piyasa fiyatları kontrolden çıkar. O zaman da yüksek enflasyon tehlikesi baş gösterir. Yapılan birikimler değer kaybederken, yaşam daha pahalı hale gelir.” (Deutsche Welle Türkçe)
AMERİKAN BASINI (5 Mart)
New York Times ekonomik krizin gelişmekte olan ülkelerde daha yıkıcı bir etkisi olduğunu yazıyor ve şöyle diyor:
"Gelişmekte olan ülkelere yardım için, zengin ülkelerin bazı tavizlerde bulunması, kesenin ağzını açmasın ve bütün dünya ülkelerinin ekonomiyi canlandırması gerekiyor. Ancak yoksul ülkeler, teşvik politikalarının bedelini karşılayabilecek, bankaların kredi musluklarını açık tutmalarını sağlayabilecek kaynağa sahip değil. Bunun için dış desteğe ihtiyaçları var. Gelişmiş ülkeler, kendi çıkarları için, bir an önce bu desteği sağlamalıdır."
Obama'nın işbaşına gelmesinden bu yana altı hafta geçtiğini hatırlatan USA Today, Wall Street'in sabrının azaldığını yazıyor. Gazete, Obama'ya yönelik eleştirilerin artmasını ise insafsızlık olarak görüyor ve şöyle diyor:
"Maliyenin ve Merkez Bankasının bankaları kurtarma planını uygulama biçimini tartışmak son derece doğaldır. Ayrıca Obama'nın planladığı uzun vadeli harcamaların getireceği bütçe açığından ve borç yükünden kaygı duymak, anlayışla karşılanır. Ancak borsadaki düşüşten Obama'yı sorumlu tutmak, takımı 10-0 yenikken oyuna giren oyuncuyu yenilgiden sorumlu tutmaya benziyor."
Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Sudan Devlet Başkanı Ömer Hasan el Beşir hakkında çıkarttığı tutuklama emrinin Darfur halkına faydası olmayacağı görüşündeki Washington Post ise şunları yazıyor:
"Yapılacak en doğru şey, bu tutuklama emri karşılığında el Beşir ile, Çinli ve Arap destekçileriyle pazarlığa oturmaktır. Güvenlik Konseyi, yargılamayı bir yıl askıya alma hakkına sahip. Ancak bunun bir karşılığı olmalıdır. Beşir, bu yıl yapılacak devlet başkanlığı seçimine sokulmamalı, Darfurlu isyancılarla barış anlaşması imzalanmalı ve Güney Sudan'da yapılan barış anlaşması tam anlamıyla hayata geçirilmelidir. Ancak petrol gelirlerinin hızla düştüğü bir dönemde Beşir ve partisi böyle bir pazarlığa yanaşmayabilir."
Los Angeles Times eşcinsel evliliği yasaklayan düzenlemenin bugün California Yüksek Mahkemesi'nde görüşülmeye başlayacağını kaydediyor. Gazete, çıkacak kararın anayasal haklar açısından büyük önem taşıyacağını vurguluyor ve şöyle diyor:
"Genç seçmenler, eşcinsel evliliklerin yasal olarak tanınmasına yaşlı seçmenlere kıyasla daha olumlu bakıyor. California'da eşit evlilik haklarının tanınacağını umuyoruz. Yargıçların bu davayı dar bir hukuki çerçevede mi yoksa anayasanın genel ilkleri doğrultusunda mı ele alacağı belirleyici olacaktır." (Amerika'nın Sesi)
(Not: Saat farkından ötürü ABD basını gecikmeli olarak verilebilmektedir)