Abdullah Öcalan'ın 21 Mart'ta 4 maddelik çağrı yapacağı açıklaması üzerine gazeteciler yaşanan süreci değerledirdi.
Hürriyet gazetesinden Taha Akyol, Sedat Ergin, İsmet Berkan, Mehmet Yılmaz ve Hüseyin Yayman; Milliyet gazetesinden Mehmet Tezkan; Sabah gazetesinden Nazlı Ilıcak ve Mahmut Övür; Star gazetesinden Yalçın Akdoğan; Yeni Şafak gazetesinden Mehmet Metiner ve Abdülkadir Selvi; Vatan gazetesinden Reha Muhtar; Radikal gazetesinden Murat Yetkin, Orhan Kemal Cengiz ve Avni Özgürel sürece ilişkin görüşlerini aktardı.
7 gazeteden 15 köşe yazarının çözüm sürecine ilişkin görüşleri şöyle:
Taha Akyol – Hürriyet - Öcalan ne diyor?
Çözüm süreci hakkında hükümet devamlı ‘iyimserlik’ aşılıyor. Karşılığında hiçbir şey verilmeden, hiçbir pazarlık bile yapılmadan PKK’nın “sınır ötesine çekileceği” ve hatta “silah bırakacağı” sürekli bir şekilde söyleniyor. Herkesin de istediği bu elbette. Fakat...
PKK tarafından hiç öyle sesler gelmiyor. Öcalan da sürecin böyle yürüyeceğine dair bir işaret vermiyor. Hatta, dün BDP’lilerle gönderdiği “kamuoyuna mesaj”daki şu cümlesi dikkat çekicidir:
“Geri çekilmenin hızla gerçekleşmesi için ümit ediyorum ki parlamento da aynı hızla gereğini yapacaktır”.
Demek ki, Öcalan’a göre, geri çekilme için Meclis’in yapması gerekenler var...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Sedat Ergin - Hürriyet - Başkanlık planları ile İmralı süreci ayrışmalı
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Öcalan ile görüşmelerin yeniden başlamış olduğunu ilk kez yılbaşından hemen önce 28 Aralık akşamı TRT’de açıkladı.
Biraz daha geriye, üç ay öncesine gidelim. Başbakan’ın 28 Eylül’de ATV’de “İmralı ile görüşülecek mi?” sorusuna “Herhalde öyle bir şeyler olabilir. Yani denenecek yine, yine görüşülecek. Hakikaten bir netice alabileceğimiz umudu netleşirse ona göre diğer adımları atarız” şeklinde verdiği yanıt, aslında bu tarihten çok daha önce önemli bir esnekliğe hazır olduğunu gösteriyordu.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
İsmet Berkan - Hürriyet - Tarihin çöp sepeti kimleri bekliyor?
Türkiye, sahiden tarihi bir dönemden ve büyük bir dönüşümden geçiyor. Bu dönüşümün kendi iç dinamiği onu tek bir yöne doğru itiyor: Kendi sorunlarını kendi iç dinamikleriyle çözmeyi öğrenen, daha demokratik, insan haklarına saygılı bir ülkeye doğru.
Görünüşte biz Kürt sorunumuzu ve ona bağlı PKK terörü sorununu çözüyoruz ama aslında çözmekte olduğumuz şey kendi ayaklarımıza bağlı olan prangalar.
* * *
Tekrarlana tekrarlana klişeye döndü ama içinde önemli bir gerçekliği barındırıyor: Bu devleti millet kurmadı, aksine devlet milletini yarattı.
İyi mi oldu kötü mü oldu, buna girmek anlamsız ama öyle oldu. Ve devlet, milletini yaratırken bir ideolojiye dayandı, o ideolojiyi önce dedelerimize, babalarımıza, sonra da bize dayattı, ezberletti.
80 yılda o ideolojinin bir sürü faydasını da gördük, bir sürü kötülüğünü de.
Ama bugün geldiğimiz noktada o ideoloji bu toplumu taşımıyor, bu topluma yetmiyor. Toplum daha fazlasını istiyor. İdeoloji belki zamanında bizi özgüven sahibi yaptı ve ayağa kaldırdı ama bugün özgüvensizlik aşılıyor, içe kapanma aşılıyor.
Ayaklarımıza bağlı olan pranga esas olarak budur. Devlet ideolojisidir yani.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mehmet Yılmaz - Hürriyet - Pazarlığın sınırlarını öğrenmeye başlıyoruz
PKK’nın Kandil ve Avrupa kanatlarının mektupları da Abdullah Öcalan’a ulaştırıldı. Bugün yarın Apo’nun PKK’ya sınır dışına çekilme talimatı vereceği de artık herkesçe biliniyor.
PKK’nın Kandil kanadının Apo’ya ne yanıt yazdığını elbette şu anda bilmiyoruz. Ama Adalet Bakanı’ndan tutun da “iyi haber alan” bazı gazetecilere kadar herkes çekilmenin 21 Mart tarihinde başlayacağını söylüyor ki buradan şu sonucu çıkarıyorum: Kandil’deki PKK şeflerinin geri çekilmeyi kabul edeceğinden kimsenin kuşkusu yok. Dilerim böyle olsun.
Önemli bir aşamaya gelmiş bulunuyoruz.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Hüseyin Yayman – Hürriyet - Hükümet Öcalan’la pazarlık mı yapıyor?
Çözüm süresi ilerledikçe yol haritası ve toplumsal saflar netleşmeye başladı.
Geçen de yazmıştım takvimde eylemsizlik/geri çekilme ve en nihayetinde silah bırakma var.
Sona yaklaşıldıkça ‘tecrübeli Türkiye vatandaşlarının’ kafasındaki sorular da artıyor.
‘Hangi tavizler veriliyor’ sorusu ile ‘başkanlık pazarlığı’ tartışmaları aynı anda yürütülüyor…
http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/22846760.asp
Mehmet Tezkan – Milliyet - Başkanlık olmadan barış olmaz mı
Barış sürecinin maymuncuk anahtarı belli oldu..
Daha fazla demokrasi..
İktidar, Türkiye’nin en büyük meselesini daha fazla demokrasiyle çözeceğini açıklamıştı..
Silahlar susarsa demokrasi adımları daha rahat atılır mesajı vermişti..
*
Dün Öcalan ile görüşen BDP heyeti Ataköy’e iner inmez açıklama yaptı..
Öcalan’dan nevruzda tarihi açıklama bekleniyor..
Ne olabilir?
PKK’ya silahlı mücadeleyi bırakın çağrısı yapabilir mi?
Beklenen bu..
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mahmut Övür – Sabah - Asıl sahipsizlik mi özerklik mi?
Şu sıralarda çözüm sürecinin nasıl bir seyir izleyeceği kadar ne getireceği ve nasıl bir hukuki altyapı sunacağı da merak ediliyor. Hatta kaygı yaratacak biçimde tartışılıyor.
Kimi "ülke bölünüyor" derken, kimi de "statü verilmezse barış olmaz" demeye getiriyor. İki kesim de sadece ayrıntıları bilmediğinden değil, çözüm sürecinin ruhunu kavrayamadıklarından Eski Türkiye diliyle konuşuyor.
Elbette çözümsüzlükten beslenenler da var.
Kritik soru şu: Nasıl olur da 30 yıllık mücadele bir statü elde etmeden biter?
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Nazlı Ilıcak – Sabah - Barışa üç adım
Bu haftaya Kürt meselesi damgasını vuracak. Kandil'in cevabı İmralı'ya ulaştı. 21 Mart'ta, Öcalan'ın açıklama yapması bekleniyor. Mektup içeriklerine dair sızdırılan haberler medyada parça parça yer aldı. Adalet Bakanı Sadullah Ergin de Kanal Türk'e konuştu. Söylenen ve yazılanlardan hareketle, toplu bir değerlendirme mümkün.
Süreç, Öcalan'ın girişimiyle başladı; önce açlık grevlerine müdahale etti. İkinci adım, PKK'nın elindeki kamu görevlilerinin bırakılmasıydı. Böylece örgüt üzerindeki etkisini de göstermiş oldu.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Yalçın Akdoğan – Star - Yeni Türkiye, çözüm ve demokrasi
Çözüm sürecinde her konunun çok yönlü olarak tartışılması, konuşulması elbette sürecin de lehinedir, Türk demokrasisinin de hayrınadır. Süreci destekleyen kesimlerin sorgulayan ve istikamet vermeye çalışan yorumları da bir ‘oyun bozanlık’ değil, aksine yararlı katkı olarak görülmelidir.
Bununla birlikte bazı aydınlarda gereksiz bir kaygı ve panik hali hissediliyor. PKK’ya ‘devletin oyununa gelmeyin, ucuza gitmeyin’ türü çağrı yapanları bir kenara bırakırsak demokrasi-çözüm ilişkisini irdeleyen yazarların kaygılarını anlamak önem taşıyor.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Mehmet Metiner – Yeni Şafak - Newroz, yeni bir başlangıç olacaktır...
İçimdeki ses, Newroz'la beraber yeni bir başlangıç olacağını söylüyor.
Umutluyum.
Gerçekçilik adına umutsuzluğun neşv ü nema bulmasına izin vermemek gerek.
En önemlisi, umudu söndürecek söylemlerden ve eylemlerden kaçınmaktır.
KCK tutukluların serbest bırakılması talebinin yerli yersiz dile getirilmesi gibi.
Süreç işliyor.
Bırakalım her şey kendi mecrasında aksın.
Çözümü sabote etmek isteyenlerin diline malzeme verecek sözlerden, taleplerden ve eylemlerden kaçınmayı olmazsa olmaz önemde görmeliyiz diyorum.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Abdülkadir Selvi – Yeni Şafak - Devlette PKK’lıların listesi var mı?
Sınırlarımızın içinde 3500 PKK militanı bulunduğu belirtiliyor. Bunların hepsi çekilecek mi?
Çekilme olacak ama bunların içinde suça bulaşmamış olanların, sınır dışına çekilmeden topluma karışmaları söz konusu olabilir.Ayrıca öğrenince eminim ağzınız bir karış açık kalacak ama devletin elinde bunların listesi yok.
PKK yöneticilerinin isimleri var.
Bunlar 225-250 kişi arasında.
Ama Türkiye içinde ya da Kandil'deki suça bulaşmamış PKK'lıların isim isim listesi yok.
Bu çözüm için hem bir zaaf hem de kolaylaştırıcı bir unsur.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Reha Muhtar – Vatan - Genel af yok ama Başbakan’ın konuşmasında başka bir şey var!..
Dün Ergenekon davasında savcının mütaalası vardı...
Aralarında eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, YÖK eski Başkanları, Balbay, Haberal gibi milletvekillerinin de içinde olduğu geniş bir kesime ağırlaştırılmış müebbet hapis istedi savcı...
Türkiye’de bir taraftan; 21 Mart’ta silahların susması ve PKK’nın silahlı militanlarının yıl sonuna kadar dağları ve ülkeyi peyder pey terk etmesi konuşuluyor...
Tam 30 yıldır onbinlerce can alarak ülkeyi kan gölüne çeviren savaşın, sona ermesi artık bir an meselesi...
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Murat Yetkin - Radikal - Unutulması zor bir gün
Hükümetin böyle bir zamanlamayı mı kas-tettiğini belki hiç anlayamayacağız. Ama üç BDP milletvekili İmralı’da mahpus yasadışı PKK lideri Abdullah Öcalan ile gerçekten kritik bir görüşmeyi, 1915 Çanakkale Deniz Zaferi’nin yıldönümünde, 18 Mart Şehitler Günü’nde yaptı.
Başbakan Tayyip Erdoğan, Türklerin, Kürtlerin aynı bayrak altında işgalcilere karşı aynı ülkü ile savaşıp şehit düştüklerini anlattığı sırada, BDP’li milletvekilleri PKK’nın Avrupa ve Kandil kanatlarına iletilmek üzere son mesajları alıyordu. Görüşme sonrası konuşan BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, yalnızca Öcalan’la birlikte yazdıkları kısa bir metni okumakla yetindi, soru cevaplamadı; sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yiyordu. Mesaja göre Öcalan, silah bırakıp çekilmek dahil kapsamlı bir iç barış için Meclis’in katkısını bekliyordu. Asıl mesaj 21 Mart Nevruz’da Diyarbakır’da (bir ihtimal Leyla Zana tarafından) okunacaktı.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Orhan Kemal Cengiz – Radikal – PKK nasıl silah bırakacak?
Dün Hakan Fidan’ın PKK’nın ‘dağdan indirilmesi’ için Türkiye’nin izleyeceğini söylediği ve kendine özgü bir terminolojiyle Türkçeleştirdiği ‘Disarmement, Demobilization, Reintergration’ (Silahsızlandırma, Terhis, Topluma Geri Dönüş) sürecinden çok kısa bir şekilde söz etmiştim. Bugün, bu plan çerçevesinde Türkiye’nin neler yapması ve hangi sorulara cevap araması gerektiğini tartışmaya çalışacağım.
Yazının tamamını okumak için tıklayınız
Avni Özgürel – Radikal – Barzani’nin desteği önemli
Evveliyatı var kuşkusuz ancak PKK’nın eylem tarihi 15 Ağustos 1984’te başlıyor. Şemdinli’de.. Neredeyse otuz sene geçmiş üzerinden. O gün bugün yiten canın, akıtılan kanın haddi hesabı yok. Mücadelenin parasal boyutundan söz etmiyorum... Dağa taşa; bomba, mermi, mayın vs olarak bıraktığımızın toplamı şüpheniz olmasın ki Türkiye’nin varlarına denktir.
Derde neşter vurmak için önümüzde duran bütün el yakıcı seçenekleri “Ya tutarsa” deyip, denedik. Tutmadı. Elimiz nihayet şimdi barış tuşunun üzerinde. O nedenle ‘barış süreci’ diyoruz adına…
Umudumuz, fazla gecikilmeden sürdürülmekte olan görüşmelerin çatışma ortamını sona erdirecek yolu açması. Ve yanı sıra yaşanan onca hayal kırıklığının ardından kördüğüme dönüşen Kürt sorununun çözümü…
Yazının tamamını okumak için tıklayınız