Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (AK Bakanlar Komitesi), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamadığı gerekçesiyle Türkiye için yaptırım prosedürünü başlatmasına yol açan Gezi davasında, ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edilen Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala altı yıldır; 18 yıl hapse mahkûm edilerek tutuklanan Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay ve Tayfun Kahraman 500 gündür cezaevinde… Avrupa Konseyi’nin Türkiye için nasıl bir karar alacağı ise hâlâ belirsiz.
Gezi davasında gün gün yaşananlar özetle şöyle:
1) Kavala, ne zaman ve neden tutuklandı?
Kavala, 18 Ekim 2017'de Gaziantep dönüşü uçak İstanbul'a indiği sırada gözaltına alındı ve 1 Kasım 2017'de "hükûmeti devirmek veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs" (TCK 312) ve "cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni devirmeye teşebbüs" (TCK 309) suçlamalarıyla tutuklandı. Kavala'nın dosyasında iki ayrı olay vardı. Gezi olayları ve 15 Temmuz darbe girişimi…
2) Kavala ile birlikte bu dosyada kimlerin ismi vardı?
Dosyalardan çıkan belgeler, Kavala'nın sürpriz bir isimle aynı soruşturmada tutuklandığını gösterdi. O isim, ABD Konsolosluğu'nda görevli Metin Topuz'du. Topuz ile Kavala'nın 15 Temmuz sürecinde "FETÖ" ile bağlantılı oldukları iddia ediliyordu. Belgelere göre, Kavala'ya sorgusunda bu sorular yöneltildi. Kavala, "FETÖ" bağlantısı iddiası konusunda, "1990'lardan itibaren Fetullah Gülen çetesine karşı şüpheci ve eleştirel oldum. Özellikle Hanefi Avcı'nın kitabını okuduktan sonra bu örgütün ne kadar tehlikeli olduğunu anladım. Balyoz davasının bir numaralı sanığı Çetin Doğan'ın kızı ve damadı ile düzenlediğim toplantıda basını çağırdım. Onlara Gülen çetesinin yaptıkları anlatılmaya çalışıldı. Bu nedenle benim 15 Temmuz darbe girişimini yapanlarla en ufak ilgim ve bağlantım olamaz" dedi. Kavala, Gezi eylemleri ile ilgili olarak da ilk ifadesinde, "Ben Gezi Parkı'nın park olarak kalması dışında hiçbir eylemde ve organizasyon içinde bulunmadım. Gezi olaylarını finanse ettiğim iddiası da mesnetsizdir. Olayların bir an önce bitmesi için elimden geleni yaptım. Sadullah Ergin ve Nimet Çubukçu ile yaptığımız görüşmeler de vardır. Sayın Başbakan'la Dayanışma Komitesi temsilcilerinin görüşmesi için tanıdığım arkadaşlara telkinde bulundum. Şiddetin her türlüsüne karşı oldum" diye konuştu.
3) Kavala'ya 2017'deki sorgusunda Henry Barkey ile görüştüğü iddiası soruldu mu, telefonlarının aynı bölgeden sinyal vermesi gündeme geldi mi?
Evet. Kavala'ya, 15 Temmuz'la bağlantılı olarak, 15 Temmuz darbe girişimi sırasında Büyükada'da bulunan ABD'li Henry Barkey ile bağlantısı soruldu. Kavala, bu soruya, "Kız kardeşi Karen Barkey ile bir sergi düzenlemesi konusunda birlikte çalışıyoruz. Henry Barkey ile özel bir ilişkim yoktur. 2011 yılında hatırladığıma göre bir konferansta görüştük. Hükûmeti yıkmak ya da eylem düzenleme konusunda konuşmamız söz konusu dahi olmadı. Kendisi ile darbe girişiminden sonra 18 Temmuz'da tesadüfen bir lokantada karşılaştık. Selamlaşmak dışında bir konuşmamız olmadı. Emniyette bize telefonlarımızın aynı semtte sinyal verdiği söylendi" yanıtını verdi.
4) Kavala ile 15 Temmuz arasında o dönemde nasıl bir bağlantı kuruldu?
Kavala, sadece Gezi nedeniyle tutuklanmadı. Sulh Ceza Hâkimliği, 2017 yılında Kavala'yı, "Terör örgütlerinin tamamının desteklediği Gezi olaylarının finansörü ve organizatörü olduğu, 15 Temmuz darbe girişimi ile ilgili Büyükada Splendid Otel'de yapılan, darbenin organizatörlerinden olan Henry Barkey ile yabancı kişilerle irtibat kurarak darbe teşebbüsüne katılmak suretiyle hükûmeti yıkmaya teşebbüs ettiği" iddialarıyla tutukladı. Gezi iddianamesinin dosyasıyla görülebilen belgelere göre, Kavala ile Topuz'un, Aralık 2018'e kadar bütün tutukluluk incelemeleri aynı dosya üzerinden yapıldı ve her ikisinin tutukluluğuna birlikte karar verildi. Kavala, 15 Temmuz darbe girişimi nedeniyle de bu süreçte soruşturuldu.
5) Savcılık hangi aşamada iki dosyayı ayırdı, Gezi dosyası nasıl oluşturuldu?
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın evrakına göre, 14 Aralık 2018 tarihine kadar Kavala ve Topuz ortak dosyada soruşturuldu. Bu tarihte Kavala'nın dosyası Topuz'unkinden ayrıldı. Gezi olayları ile ilgili aynı dönemde, 2013'te başlatılan soruşturma kapsamında 97 kişinin isminin geçtiği bir soruşturma söz konusuydu. Kavala, zaten isminin de geçtiği bu dosyaya dâhil edildi. Daha sonra 18 Aralık'ta bu dosyadaki -Kavala dâhil- 16 kişinin dosyası da ana dosyadan ayrıldı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 8 Şubat 2019 tarihli yazısına göre, emniyetten Kavala ile ilgili Gezi Parkı dosyasını ilgilendiren konuşma kayıtları ve kanıtlar istendi. Bu "kanıtlar" dosyaya konuldu. Aynı yazıda, Kavala'nın "PKK terör örgütü faaliyetlerini deşifre etmek gerekçesiyle de dinlemeye alındığı" ifadesi yer aldı. İstenen bilgilerin aynı gün gönderilmesinden sadece 11 gün sonra, 657 sayfalık Gezi iddianamesi hazırlandı. Bu durum, iddianamenin ağırlıklı olarak eski "kanıtlardan" hazırlandığını da gösterdi.
6) Kavala ile birlikte soruşturulan Topuz'un dosyası ne oldu?
İstanbul Başsavcılığı, Topuz hakkında ayrı bir iddianame düzenledi ve ocak ayında dava açtı. Kavala hakkında ise bu dosyadan işlem yapılmadı. Topuz, bu davada 8 yıl 9 ay hapse mahkûm edildi. Davanın temyiz incelemesi sürüyor.
7) Başsavcılık, Gezi iddianamesinde Gezi ve 15 Temmuz darbe girişimini aynı kapsamda mı değerlendirdi?
Ortaya çıkan belgeler, Kavala üzerinden bunun yapıldığını gösterdi. Kavala'nın, "Hem Gezi'nin hem 15 Temmuz'un organizatörlerinden olduğu" iddiasından hareketle soruşturulduğu, savcılığın nihai olarak, "Gezi'de devrilemeyen hükûmetin 15 Temmuz'da devrilmeye çalışıldığı" iddiasını Kavala üzerinden kanıtlamaya çalıştığı görüldü.
8) Gezi davasında ortaya yeni bilgi ve belgeler konulabildi mi?
Hayır. İddianamede ve soruşturma evrakındaki bilgilere göre, Kavala hakkındaki soruşturma, henüz Gezi olayları sürerken başlatıldı. Soruşturma o dönem anayasal suçlara bakan, firari savcı Muammer Akkaş tarafından başlatıldı. Akkaş, Haziran 2013'ün sonlarında hem soruşturmayı başlattı, hem de telefon dinleme talebinde bulundu. Bir yandan da olaylarla ilgili emniyetten rapor istedi. 17-25 Aralık operasyonlarında görev alan Akkaş, önce bu görevinden alındı. Hakkında soruşturma başlatılan Akkaş daha sonra yurt dışına kaçtı. Akkaş, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra başlatılan "FETÖ" soruşturmaları kapsamında halen aranıyor. Buna rağmen soruşturma rafta bekletildi. Bu süreçte, Gezi olayları ile ilgili açılan farklı soruşturmalar ve davalar karara bağlandı. Ancak firari savcı Akkaş'ın açtığı soruşturma ise rafta kaldı.
Gezi dosyasının Osman Kavala'nın gözaltına alınmasıyla açıldığı sanılıyordu. Ancak ortaya çıkan yeni bilgiler, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra dosyanın raftan indirildiğini gösteriyor. Kavala dâhil, 100'ü aşkın ismi kapsayan dosya ile ilgili olarak İstanbul Başsavcılığı yeni bir inceleme başlattı. Ancak bu inceleme Muammer Akkaş'ın açtığı dosya üzerinden, o dosyaya giren kanıtlarla yapıldı. Başsavcılık, dosyada cemaat gölgesinin bulunması nedeniyle, iddianamede, "delillerin yeniden kıymetlendirildiği, FETÖ izlerinin silindiği" iddiasına yer verdi. Ancak iddianamenin çekirdeğini oluşturan tüm bilgiler, Akkaş'ın telefon dinleme talebi üzerine alınan kayıtlar ve emniyetin o dönem hazırladığı fezleke ve analiz raporuna dayandırıldı. Bu raporları hazırlayan, dinlemeleri yapan tüm isimler "FETÖ" suçlamasına maruz kaldı.
9) Kavala hakkında daha önce bu iddialar gündeme gelmiş miydi?
Kavala'nın "Gezi'nin finansörü" olduğu iddiasına dayanan bir fezlekenin varlığı ortaya çıkmıştı. Cemaat soruşturmasından tutuklu bulunan, dönemin KOM Müdürü Nazmi Ardıç imzalı fezlekede, iddianamede yer alan bilgilerin neredeyse tamamı bulunuyor. Ancak o dönemde fezleke işleme konulmamış, Kavala ile ilgili olarak da yasal işlem yapılmadığı açıklanmıştı. Fezlekede, "Osman Kavala'nın üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı'nın George Soros bağlantılı Açık Toplum Enstitüsü ile bağlantılı olduğu, enstitünün çeşitli ülkelerdeki isyanları başlattığı, Occupy/İşgal hareketinin teorisyenliğini Gene Sharp'ın yaptığı sivil başkaldırı yöntemini uyguladığı, uygulayıcısının Otpor/Canvas adlı grup olduğu, grubun liderliğini İvan Marovic'in yaptığı, Marovic'in Sırbistan, Gürcistan ve Arap ülkelerindeki olaylarda etkili olduğu" anlatılıyordu.
Yine fezlekede, "Marovic'in Gezi olayları öncesi Mısır'a gittiği, Memet Ali Alabora'nın da aynı tarihte Mısır'da olduğu, sonrasında Mi Minör adlı oyunu sahneleyerek halkı galeyana getirmeye çalıştığı" yer alıyordu. "İsyanın ilk olarak 2012'de ODTÜ'de başlatılmak istendiği, ancak başarısız olunca Gezi olaylarında yeniden sahneye konduğu" iddiası da fezlekede dile getiriliyordu. Bu iddialar bire bir biçimde Gezi iddianamesinde yer aldı.
10) Kavala, Gezi davası sürerken, 15 Temmuz nedeniyle başlatılan soruşturmadan tahliye edildi mi?
Evet. Ekim 2019'da, kamuoyundan gizli saklı bir biçimde Kavala'nın bu dosyadan tahliyesine karar verildi. Ancak hakkında açılan Gezi davasında tutuklu olan Kavala, bu nedenle özgürlüğüne kavuşamadı.
11) AİHM, Kavala hakkındaki kararını Gezi davası sürerken mi verdi?
Evet. AİHM, 10 Aralık 2019'da Kavala'nın tutukluluğa itirazını öncelikli olarak görüştü ve Türkiye'nin birden fazla hak ihlali yaptığını tespit etti. Mahkeme, Kavala'nın özgürlüğünün haksız yere kısıtlandığını, esas amacın onu ve sivil toplumu susturmak olduğunu belirtti. Mahkeme ortada makul şüphe olmadığına, Türkiye Cumhuriyeti'ni ortadan kaldırma suçlaması için bahane edilen eylemlerin bir insan hakları savunucusunun normal eylemleri olduğuna hükmetti. AİHM yargının etkin bir şekilde işlemediğini, OHAL nedeniyle artan iş yükünün kabul edilebilir bir gerekçe olmadığını kararlaştırdı. Mahkeme Türkiye'nin Kavala'nın serbest bırakılması için gerekli olan her şeyi yapması ve Kavala'yı derhal serbest bırakması gerektiğine hükmetti.
12) Kavala, hemen serbest bırakıldı mı?
Avukatları, bu karar üzerine tahliye başvurusu yaptı ancak mahkeme, AİHM kararına rağmen Kavala'nın tahliye talebini reddetti.
13) Gezi davası nasıl sonuçlandı?
İddianamede, Kavala'nın Soros'la bağlantısı ve Gezi olayları sırasında yaptığı toplantılar, sivil toplum kuruluşlarına verilen fonlar Gezi'nin finansörü olduğu iddiasına dayanak gösterilmişti. Kavala'nın, Gezi gibi Türkiye geneline yayılan tüm olayları nasıl finanse ettiğine, kime para verdiğine yönelik bir kanıt ise yoktu. Tek "kanıt", Kavala'nın yaptığı bazı konuşmalarda, gaz maskesi alınması için destek vereceğini söylemesi, poğaça, iskemle, masa alınması gerektiği yönündeki konuşmalarıydı. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, 18 Şubat 2020'de, Kavala'nın da aralarında olduğu 9 sanığın beraatine, Kavala'nın tahliyesine hükmetti. Kavala ile birlikte, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay'ın beraatine karar verdi. 7 firari sanığın dosyası ise ayrıldı. Gezi davası, savcının itirazı üzerine istinaf mahkemesine gitti.
14) Kavala, tahliye edildi mi?
Kavala, eşyalarını topladı ve cezaevinden çıktı. Ancak henüz işlemleri yapılırken, İstanbul Başsavcılığı, 15 Temmuz darbe girişimi soruşturmasını gerekçe göstererek yeni gözaltı kararı verdi. Birkaç ay önce tahliye edildiği dosyadan hakkında gözaltı kararı verilen Kavala, emniyete götürüldü ve çıkartıldığı savcılık tarafından yeniden tutuklandı. Kavala'nın, 2017'de de tutuklandığı, 11 Ekim 2019'da resen tahliye edildiği 15 Temmuz darbe girişimi soruşturması kapsamında, Barkey ile ilişkileri gerekçe gösterilerek tutuklandığı ortaya çıktı. 3 yıl sonra aynı dosya yeniden işleme konulmuştu.
15) Casusluk soruşturması, o dönemde mi açıldı?
Kavala, hakkındaki tutuklama kararından birkaç gün sonra 9 Mart 2020'de yeniden hakim karşısına çıktı. 15 Temmuz soruşturması dosyasında Barkey ile ilişkisi gerekçe gösterilerek, bu kez hakkında casusluk suçundan tutuklama kararı verildi. 2017'deki soruşturma dosyasından iki ayrı tutuklama kararı verilmiş oldu.
16) İki tutuklama kararı da işlemde kaldı mı?
Hayır. 20 Mart 2020'de, casusluk suçundan verilen tutuklama kararından 11 gün sonra, Kavala, 15 Temmuz dosyasından yeniden tahliye edildi. Ancak casusluk suçundan tutuklama verildiği için yine cezaevinde kaldı. İki suçlama aynı iddialara dayanmasına rağmen birinden tahliye verildi. Bu işlemin, AİHM'nin verdiği kararın 15 Temmuz suçlamasını da kapsaması nedeniyle yapıldığı iddiaları ortaya atıldı.
17) Kavala hakkında casusluk suçundan dava açıldı mı?
Evet. Kavala, Anayasa Mahkemesi'ne 2019'de başvuru yapmış, Yüksek Mahkeme, 22 Mayıs 2019'da 5'e karşı 10 üyenin oyuyla başvuruyu reddetmişti. Ancak AİHM kararından sonra Kavala yeniden Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi'nin bu başvuruyu görüşeceği gün, 29 Eylül 2020'de, İstanbul Başsavcılığı'nın yeni iddianame hazırladığı haberi geldi. Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, bunun üzerine başvuruyu görüşmeyi erteledi. Aynı gün, akşam saatlerinde, savcılığın, casusluk suçlamasıyla Kavala hakkında dava açtığı ortaya çıktı.
18) İddianamede yeni bir suçlama var mıydı?
Hayır. İddianamede, 2017'de olduğu gibi Kavala'nın, Barkey ile birlikte casusluk yaptığı, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde temaslarda bulunduğu anlatılıyor. Barkey ile Kavala'nın temaslarının ve telefon görüşmelerinin olmamasına rağmen, telefonlarının aynı bölgeden sinyal vermesi, kanıt sayılıyor. 15 Temmuz darbe girişimi sürerken, Büyükada'da toplantıda olan Barkey'in, darbeyi organize eden isimlerden olduğu ifade ediliyor ancak kanıt olmamasına rağmen Kavala'nın da bu eylemlere iştirak ettiği belirtiliyor. Kavala-Barkey temasının kanıtlanamamasına ise Barkey'in istihbaratçı olması ve usta biçimde gizlenmesi gerekçe gösteriliyor. Davanın ilk duruşması, 18 Aralık'ta yapıldı ve Kavala'nın tutukluluğunun devamına karar verildi. Bu duruşmadan üç gün önce Anayasa Mahkemesi Birinci Bölümü, Kavala dosyasını yeniden görüştü ve Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun başvuruyu karara bağlamasına hükmetti.
19) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, neden Türkiye'yi uyardı?
AİHM kararlarının uygulanıp uygulanmadığını Türkiye'nin de üyesi olduğu Avrupa Konseyi'nin Bakanlar Komitesi denetliyor. Komite, AİHM kararına rağmen Kavala'nın tahliye edilmemesi üzerine, 3 Aralık 2020'de, henüz duruşma yapılmadan ve Anayasa Mahkemesi başvuruyu görüşmeden Türkiye'yi uyardı. Komite, Kavala'nın tahliye edilmesi gerektiğini belirterek, incelemede olduğunu, Mart 2021'e kadar tahliyenin gerçekleşmesinin bekleneceğini, ardından yaptırım sürecinin işletilebileceğini bildirdi. Ancak açıklama yapılması dışında bugüne kadar yaptırım ile ilgili somut adım atılmadı. Komitenin yaptırım süreci yıllar sürebiliyor ve genellikle caydırıcı yaptırımlar kısa sürede işletilmiyor.
20) Bu gelişmelerin ardından Anayasa Mahkemesi, nasıl bir karar verdi?
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu'nun tüm bu gelişmelerden sonra 29 Aralık 2020'de Kavala'nın dosyasını ele aldı. Genel Kurul, beklentilerin aksine 7'ye karşı 8 oyla Kavala'nın haklarının ihlal edilmediğine karar verdi. CHP'li Enis Berberoğlu için hak ihlali kararı verdikten sonra, yerel mahkemenin kararını uygulamamasını ağır bir anayasa ihlali sayan ve açıklama yapan Anayasa Mahkemesi, anayasadaki bağlayıcı hükme rağmen AİHM kararına uygun karar vermemiş oldu. Kavala, bu durumda ancak ya yargılandığı mahkemenin tahliye kararı vermesi ya da AİHM'nin olası bir yeni kararına mahkemelerin uymasıyla tahliye edilebilecek.
21) Kavala hakkında açılan davada neler yaşandı?
Bu davada da tıpkı geride kalan dava süreçlerinde olduğu gibi garip gelişmeler yaşandı. Henüz yeni açılan davanın ikinci duruşması yapılmadan, 22 Ocak 2021'de istinaf mahkemesi, Gezi davasında verilen beraat kararını bozdu.
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi'nin (istinaf) kararında, aralarında Anadolu Kültür Yönetim Kurulu Başkanı Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Yiğit Aksakoğlu, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Mine Özerden, Hakan Altınay ve Yiğit Ali Ekmekçi'nin beraati yerinde bulunmadı. İstinaf, Anayasa Mahkemesi'nin, Gezi olayları ile ilgili olarak verdiği, "şiddet içermeyen eylemlerin demokratik hak olduğu" yönündeki kararının aksine, sanıkların eylem çağrıları ve basın açıklamalarıyla suça tahrik suçunu işleyip işlemediklerinin yeniden değerlendirilmesini istedi. İstinaf, Osman Kavala'nın serbest kalmasını engellemek amacıyla açıldığı değerlendirilen, 15 Temmuz darbe girişimi öncesinde ABD'li Henry Barkey ile birlikte casusluk faaliyeti yürüttüğüne yönelik açılan yeni davanın da Gezi davası ile bağlantılı olup olmadığının da değerlendirilmesi gerektiğine hükmetti. Kararda, firari cemaat savcılarının talimatıyla yapılan, sanıkların her aşamada hukuksuz olduğunu belirterek itiraz ettikleri izleme ve dinlemelerin gerekçeli kararda değerlendirilmemiş olması da bozma nedeni sayıldı. Bu karar, eski kanıtlarla açılan yeni davanın gidişatını da baştan sona etkiledi.
22) İstinaf mahkemesinin kararı ne anlama geliyordu, yeni davayı neden etkiledi?
İstinaf mahkemesi, kararında, Kavala hakkındaki dosyanın, Gezi, 15 Temmuz ve Çarşı grubu davalarıyla birleştirilmesinin önünü açtı. İstinaf, 2013'teki dinleme kayıtlarının yeniden değerlendirilmesini isterken, yeni açılan Barkey davası ile Gezi dosyası arasındaki irtibatın araştırılmasının zorunlu olduğunu, Çarşı grubunun davasının da Yargıtay'ın vereceği karardan sonra bu dosyalarla irtibatlı olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Böylece torba davanın yolu açıldı.
23) Gezi davasında beraat kararı veren mahkeme, bu kararı yerinde buldu mu, bulduysa fikrini ne değiştirdi?
Evet. Mahkeme istinaf mahkemesi kararına direnmedi. Zaten mahkeme heyeti de bu süreçte değiştirilmişti. Mahkeme heyetinin tamamı kararnamelerle farklı yerlere atanmış, yerlerine yeni isimler getirilmişti.
24) Diğer dosyalardaki gelişmeler, istinaf mahkemesi kararında belirtildiği gibi mi gerçekleşti?
Evet. Hiçbir mahkeme, farklı bir karar vermedi. İstinaf mahkemesi, beraatle sonuçlanan Çarşı davasının Yargıtay tarafından bozulması halinde Gezi davası ile irtibatlandırılabileceğini belirtmişti. Yargıtay, Çarşı davasındaki beraat kararını bozdu ve yerel mahkeme, Gezi davası ile Çarşı davasının birleştirilmesine hükmetti. İstinaf, Kavala-Barkey davasının Gezi davası ile irtibatlandırılabileceğini belirtmişti. Yerel iki mahkeme, bu davalarla ilgili de birleştirme kararı verdi. Firari sayılan Gezi davasının sanıklarının dosyaları da bu ana dosyaya eklendi. Böylece istinaf mahkemesinin öngördüğü gibi Barkey, Çarşı, Gezi ve 15 Temmuz dosyalarını içeren torba bir dava doğmuş oldu.
25) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, bu gelişmeler üzerine herhangi bir karar aldı mı?
Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi 12 Mayıs 2021 tarihli haftalık toplantısında Kavala davasına ilişkin görüşmesinde Türk yetkililerin ve mahkemelerin, AİHM kararını dikkate almadan sürdürülen tutukluluk durumunun sona ermesi için gerekli adımları atmamış olmasından duyulan büyük kaygıyı ifade etti. Komite, Konsey üyesi ülkeleri, Türk yetkilileriyle görüşmelerinde Kavala'nın sürmekte olan tutukluluğu ve bir an önce tahliyesi konusunu gündeme getirmeye davet etti. 21 Mayıs 2021 tarihinde 30. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılacak duruşmada Kavala'nın tutukluluk halinin yeniden değerlendirileceğine dikkat çekip yetkilileri Kavala'nın serbest bırakılması için gereken tüm adımları atmaya davet etti.
26) Bu karardan sonra Kavala'nın tutukluluğu ile ilgili yeni herhangi bir karar alındı mı?
Türkiye'deki mevzuata göre, tutuklu sanıklar için ayda bir kez tutukluluk incelemesi yapılması gerekiyor. Kavala için her incelemede, "tutukluluk halininin devamına" karar veriliyor. Son birkaç incelemede, heyet üyelerinden biri, tahliye yönünde oy kullandı ama 1'e karşı 2 oyla Kavala'nın tutukluluk hali devam etti.
27) Birleştirme kararları nasıl verildi, neden eleştirilere yol açtı?
Torba davanın Kavala'nın tutukluluğunun devam etmesi ve Gezi eylemlerinin hükûmetin talebi doğrultusunda cezalandırılması amacıyla oluşturulduğu eleştirileri uzun süredir var. Ancak birleştirme sürecinde de hukuki gariplikler devam etti. Daha önce Kavala'nın tahliyesi yönünde oy kullanmasıyla gündeme gelen 30. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Mahmut Başbuğ, 4 Şubat 2021'de başkan sıfatıyla, Osman Kavala'nın Henri Barkey ile yargılandığı darbe davasının Gezi Parkı davasıyla birleştirilmesine onay verdiğini yazdı. Ardından da yurt dışında bulunan kişilerin dosyası ayrıldığı dosyayla yeniden birleşti ve dosya başladığı haline döndü. 35 kişinin Aralık 2015'te beraat ettiği Çarşı davasının kararı ise 28 Nisan 2021'de bozuldu. Kararı bozan Yargıtay, dosyanın Gezi Parkı davasıyla birleşmesine hükmetti. Hakim Başbuğ, söz konusu hükümle ilgili 15 Haziran 2021'de Çarşı davasının görüleceği İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne yazarak dosyaların birleştirilmesini önerdi. Ardından 28 Temmuz'da bu mahkemeye geçici olarak atanan Başbuğ, kendi talebini yerinde bularak birleştirmeye onay verdi. Böylece hem talepte bulunan, hem de kararı veren hakimin hükmü ile dosyalar birleşti.
Birleştirme kararları verilmeden önce Gezi davasının duruşmasının 6 Ağustos'ta yapılması kararlaştırılmıştı. Ancak duruşma, Kavala'nın avukatlarına son dakikada haber verilerek 2 Ağustos'ta yapıldı. Bu duruşmada, birleştirme ve tutukluluğa devam kararları verildi.
Garip biçimde, tek üyenin tutukluluğun devamına şerh koyması bu kararda da devam etti. Ancak bu kez Başbuğ değil; Kürşad Bektaş heyetin kararına muhalif kaldı. Bu durum, "Avrupa Konseyi'ne bağımsız yargılama görüntüsü verilmesi için tek üye kararlara şerh koyuyor" iddialarına yol açtı.
28) Torba davanın ilk duruşması ne zaman yapıldı?
Casusluk (Kavala–Barkey), Çarşı ve Gezi davalarının birleştirilmesi ile oluşturulan torba davanın görülmesine, 8 Ekim'de İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde başlandı. Kavala, bu davada, casusluk ve Gezi'nin finansörlüğü iddialarıyla iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istemiyle yargılanıyor. Davada Kavala dahil 52 sanık yargılanıyor. Diğer sanıkların bazıları için ağırlaştırılmış müebbet hapisten, örgüte yardıma kadar uzanan çeşitli cezalar talep ediliyor.
29) Barkey duruşmaya getirildi mi?
15 Temmuz darbe girişimini planlamak gibi ağır bir iddiaya rağmen, Barkey hakkında bugüne kadar kırmızı bülten kararı çıkartılmadı, yakalanması için özel bir çaba gösterilmedi. Ancak buna karşılık her fırsatta çok tehlikeli bir casus olduğuna yönelik yorumlar yapıldı. ABD'de bulunan Barkey, bugüne kadar hiç sorgulanmadı. Duruşmaya getirilmesine yönelik bir çaba içine de girilmedi.
30) Kavala'ya yönelik suçlamalarda ilk tutuklandığı günden farklı bir kanıt var mıydı?
Hayır. Bu davada da ilk tutuklama kararına gerekçe gösterilen, "15 Temmuz ve casusluk" ile "Gezi olaylarının finansörlüğü" suçlamaları devam etti. Kavala, geçen sürede Gezi davasından beraat etti ve AİHM, tutuklanması için hak ihlali kararı verdi. Her iki suçlamadan tahliyesine de karar verildi. Ancak her seferinde dosyalar, sevk maddeleri değiştirilerek ya da bozma kararları verilerek yeniden oluşturuldu ve bugüne gelindi. Kavala, bu süreçlerin hiçbir aşamasında savcı tarafından sorgulanmadı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, birkaç kez Kavala'nın suçlu olduğuna dair demeçler verdi, bunlardan birinde de Gezi davasında verilen beraat kararını eleştirerek, bunu Kavala'nın tahliyesini sağlamaya yönelik bir operasyon olarak niteledi. Bu yorumlardan bir süre sonra da Gezi davası için bozma kararı verilerek, torba davanın yolu açıldı.
31) Kavala, duruşmada neler söyledi?
Dört yıldır hiçbir savcı tarafından sorgulanmadığını, buna rağmen hakkında durmadan dava açıldığını anımsatan Kavala, birbiriyle ilgisiz dosyaların sadece kendisini cezaevinde tutabilmek ve Gezi ile 15 Temmuz arasında bağ varmış gibi gösterilebilmesi için birleştirildiğini belirtti. Kavala, yaşananları, “siyasal nitelikli yargısal girişim” olarak nitelendirdi. Hakkındaki casusluk iddialarını “haysiyet suikasti” olarak tanımlayan ve kendisine yargısız infaz yapıldığını söyleyen Kavala, dosyalar arasındaki ilgisizliği çarpıcı bir örnekle anlattı. Kavala, avukatının Çarşı grubundan bir kişiye kendisini sorduğunu, “hangi takımda oynuyor” yanıtını aldığını vurguladı.
32) Mahkeme, Kavala’nın tahliye talebi için nasıl bir karar verdi?
Mahkeme, bire karşı iki üyenin oyuyla tahliye talebini reddetti
33) Bir üyenin karşı oy kullanması heyette görüş ayrılıkları olduğu şeklinde değerlendirildi mi?
Hayır. Kavala için uzun bir süredir, farklı mahkeme heyetleri, bu şekilde 1’e karşı 2 oyla tutukluluğa devam kararı veriyor. Üyeler ve heyetler değişse de bu tablo değişmiyor. Mahkeme, birleştirilmiş Gezi davasında tahliye talebini bu şekilde reddetti. Karşı oy kullanan üye ise daha önce karşı oy kullanan üyeler gibi, gerekçesinde, “Sanığın savunmasının alınmış olması, delillerin toplanmış olması, dosya kapsamı, delil durumu, dosyanın geldiği aşama, bu aşamadan sonra sanığın delil karartma ihtimalinin olmaması, sanığın tutuklulukta geçirdiği, tutukluluğun bir tedbir oluşu, tutuklulukta istenilen amaca adli kontrol tedbirlerinden bir veya birkaçının uygulanması ile de ulaşılabileceği değerlendirilerek, sanığın durumuna göre ölçülü olmayan tutukluluğun devamı yönündeki çoğunluk görüşüne katılmayarak, ölçülü bir veya birkaç adli kontrol tedbiri ile tahliyesi görüşü ve kanaatindeyim” ifadelerini kullandı.
Kavala hakkında sürekli bu şekilde karar çıkması, yargılamanın siyasi olduğu yönündeki iddialara karşı hakimlerin özgür iradeleri ile karar verdiği görüntüsünün yansıtılması amacını taşıdığı eleştirilerine neden oluyordu.
34) Tahliye talebinin reddi kararı neden krize yol açtı?
Kararın ardından Kavala'nın serbest bırakılması için ABD, Almanya, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Hollanda, İsveç, Kanada, Norveç ve Yeni Zelanda'nın Ankara büyükelçileri ortak bir açıklama yaptı. Hazırlanan bildiride, "Türkiye'nin uluslararası yükümlülükleriyle ve milli kanunlarıyla uyumlu şekilde, bu davanın adil ve hızlı biçimde sonuçlandırılması gerektiği kanısındayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu husustaki kararları doğrultusunda Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılmasının sağlanması için Türkiye'ye çağrıda bulunuyoruz" denildi
Ayrıca, Kavala'nın dava sürecinin farklı dosyaların birleştirilmesi ve beraat kararından sonra yeni davalar yaratılması yoluyla sürekli geciktirildiğine işaret edilerek, bu durumun "Türk yargı sisteminde demokrasiye saygıyı, hukuk devleti ve şeffaflık ilkelerini gölgelediği" belirtildi.
35) Erdoğan, bildiri için ne dedi?
Erdoğan, Kavala için, "Bakın şimdi AİHM bir karar almış. Bu Kavala denilen Soros artığıyla ilgili olarak Türkiye'yi adeta burada mahkum etmek istiyorlar" ifadelerini kullanırken, büyükelçiler için de, "10 tane büyükelçi bu açıklamayı niye yapar? Bu Soros artığını savunanlar, bunu nasıl bıraktırırız gayreti içindeler. Türkiye'ye ders vermek sizin haddinize mi?" dedi.
Erdoğan, bir sonraki açıklamasında ise, “Yatıyorlar kalkıyorlar Kavala da Kavala… Kavala dediğin Soros’un Türkiye şubesi… 10 tane büyükelçi onun için Dışişleri Bakanlığı'na geliyor. Bu ne terbiyesizliktir ya… Siz burayı ne zannediyorsunuz ya? Burası Türkiye… Türkiye… Burası öyle zannettiğiniz gibi bir kabile devleti değil. Burada talimat verme gibi bir yola giremezsiniz… Gerekli talimatı ben Dışişleri Bakanıma verdim. Bu 10 tane büyükelçinin istenmeyen adam ilan edilmelerini hemen halledeceksiniz dedim. Bunlar Türkiye’yi tanıyacak, anlayacak, bilecekler. Türkiye’yi bilmedikleri, anlamadıkları gün burayı terk edecekler” ifadelerini kullandı.
36) Büyükelçiler, “istenmeyen adam” ilan edildi mi?
Dışişleri Bakanlığı, 10 büyükelçiyi bakanlığa çağırdı. Daha sonra yaptığı açıklamada, "Bu ülkelerin Büyükelçileri/Maslahatgüzarlarına, sosyal medya üzerinden yapılan ve bağımsız yargı tarafından yürütülen hukuki bir süreçle ilgili bu hadsiz açıklamanın kabul edilemez olduğu, hukuki süreçlerin siyasallaştırılmasına ve Türk yargısına baskı yapmaya yeltenen bu açıklamanın reddedildiği, söz konusu açıklamanın Büyükelçilerin savunduğunu iddia ettikleri hukukun üstünlüğü, demokrasi ve yargı bağımsızlığına da aykırı olduğu iletilmiştir" ifadeleri kullanıldı.
Bakanlık, Erdoğan’ın talimatı konusunda ise bir süre sessiz kaldı. 10 büyükelçiden, daha sonra bir açıklama daha geldi.
37) Kriz nasıl çözüldü?
Büyükelçiler, ilk açıklamadan bir hafta sonra, sosyal medya hesaplarından ortak bir açıklamayı paylaştı. Açıklamada, "18 Ekim tarihli açıklamaya ilişkin bazı soruların yöneltilmesi vesilesiyle, Diplomatik İlişkiler Hakkındaki Viyana Sözleşmesi’nin 41. Maddesine riayet etmeyi teyit eder" ifadeleri kullanıldı. Viyana Sözleşmesi’nin söz konusu maddesi, büyükelçilerin bulundukları ülkelerin kanunlarına uymaya riayet etmek zorunda olduklarını ve iç işlerine karışamayacaklarını düzenliyor. İktidar tarafından, “geri adım” olarak yorumlanan bu açıklama sonrası tansiyon düştü. Ancak büyükelçilerin geri adım atmadığı, sadece var olan bir kuralı anımsatarak ortamı yatıştırdıkları yorumları da yapıldı. Hollanda Başbakanı Mark Rutte, Roma'daki G20 Liderler Zirvesi'nde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşme sonrası, ülkesinden gelen gazetecilere, “Hollanda'nın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarına dikkat çekme hakkını her zaman saklı tuttuğunu Erdoğan'a anlattım. Bunun içişlerine müdahale değil, evrensel değerlerin teyidi olduğunu düşünüyoruz. Ayrıca bunu gelecekte de yapmaya devam edeceğimizi söyledim. Bu da, ikili ilişkilerin bir parçası” denildi.
38) Kavala, bu gelişmelere nasıl tepki gösterdi?
Kavala, avukatları aracılığıyla yaptığı açıklamada, bundan sonra duruşmalara katılmayacağını bildirdi. Kavala, şunları kaydetti:
“Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Afrika ziyareti dönüşü benimle ilgili kullanmış olduğu ‘Soros artığı’ gibi ifadeler son derece esef vericidir ve Cumhurbaşkanlığı makamının ciddiyetine uygun düşmemiştir. Ülkemizdeki sivil toplum kuruluşlarının şeffaf biçimde desteklenmesi amacıyla yasalara uygun biçimde kurulmuş ve faaliyet göstermiş olan Açık Toplum Vakfı’nın yönetim kurulunda, diğer yönetim kurulu üyeleri gibi görev yaptım. Hiçbir dönemde başkanlığını üstlenmedim, Açık Toplum Vakfı’nı ya da George Soros’u temsil eder nitelikte bir yetkim, statüm olmadı. Bildiğim kadarıyla, Sayın Erdoğan George Soros ile bu vakfın kuruluşundan önceki bir tarihte tanışmış ve Soros’un en son Kasım 2015’te Türkiye’ye yaptığı ziyaret sonrasına kadar, Adalet ve Kalkınma Partisi’ne mensup siyasetçiler ve Cumhurbaşkanı’nın danışmanları ile Soros’un diyaloğu devam etmiş. Ben bu görüşmelere dâhil olmadım, içerikleri hakkında da bilgi sahibi değilim. Cumhurbaşkanı’nın hüküm giymemiş ve yargılaması devam etmekte olan bir kişiye yönelik aşağılayıcı ve lekeleyici ifadeleri, insan haysiyetine saldırı niteliğindedir. Bunlar suçlu olduğum algısı yaratan ve yargıyı doğrudan etkileyen mesajlardır. Bu şartlar altında adil bir yargılama yapılmasına imkân kalmadığından, bundan sonra duruşmalara katılmamın ve savunma yapmamın anlamsız olacağına inanıyorum.”
39) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, sonraki duruşmaların ardından nasıl bir tutum izledi?
AİHM kararlarının üye ülkelerce uygulanmasını denetlemekle yükümlü olan Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 16 Eylül’de yaptığı açıklamada, 30 Kasım-2 Aralık 2021 tarihleri arasında gerçekleşecek toplantıdan önce AİHM kararının uygulanarak Osman Kavala’nın derhal serbest bırakılması talebini yineledi. Komite, bunun gerçekleşmemesi halinde ihlal prosedürünün başlatılacağı uyarısında bulunuldu.
40) İhlal prosedürü başlatıldı mı?
Evet. 2 Aralık 2021’deki toplantıda oy çokluğuyla ihlal prosedürünün başlatılmasına karar verildi. Kavala, buna rağmen yine tahliye edilmedi. 2 Şubat 2022’de ise süreç resmen başladı ve Türkiye’nin AİHM kararını uygulayıp uygulamadığının tespiti için dosya AİHM’ye gönderildi.
41) AİHM, bu tespiti yaptı mı, süreç nasıl işledi?
Evet yaptı ve Türkiye’nin kararı uygulamadığına hükmetti. AK Bakanlar Komitesi’nin AİHM’nin, kararın uygulanmadığına yönelik tespiti ile birlikte üye ülkenin Avrupa Konseyi’ndeki bazı haklarını kısıtlamaktan, üyeliğini askıya almaya kadar uzanan bir dizi yaptırıma karar verme hakkı bulunuyor. Bakanlar Komitesi, bugüne kadar bu yola sadece Azerbaycan ile ilgili olarak başvurdu. Tutuklanan ve AİHM kararına rağmen tahliye edilmeyen İlgar Mammadov, komitenin AİHM’ye başvuru yapmasının ardından tahliye edildi. Bunun üzerine dosya kapatıldı. Türkiye, süreç devam ederken Kavala’nın önce tahliyesine sonra bu suçlamalardan beraatine karar vermezse, yaptırım uygulanan ilk ülke olacak. Ancak bugüne kadar uygulanacak yaptırımla ilgili olarak harekete geçilmedi.
42) Bu durum, dava sürecini etkiledi mi, son duruşmada neler yaşandı?
İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 21 Şubat 2022’de yapılan duruşma, davanın bir an önce bitirilmesinin arzulandığı tezlerini güçlendiren gelişmelere sahne oldu. Mahkeme, Çarşı davasını, ana dosya davası ile ilgisi olmadığı gerekçesiyle ayırdı. Böylece Kavala’nın tutukluluğunun uzamasına ve sürmesine yol açan dava birleştirme süreci, davaların yeniden ayrılmasıyla son buldu. Kavala’nın avukatları ise mahkemenin davayı bir an önce bitirmekle görevlendirildiğini belirterek, heyetin davadan çekilmesini istedi. Ancak bu talep reddedildi. Kavala’nın tahliye talebi de yine bire karşı iki oyla geri çevrildi. Mahkeme, esas hakkındaki görüşünü hazırlaması için dosyayı savcılığa verdi
43) Savcı, esas hakkındaki görüşünde suçlamalarını sürdürdü mü?
Savcı Edip Şahiner, esas hakkındaki görüşünde, 2013’ten bu yana defalarca davalara konu edilen iddiaları yeniden tekrarladı.
Ancak bu kez, Kavala ile birlikte 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırladığı iddia edilen Henry Barkey’in de Gezi eylemleri sürerken hükûmeti yıkmayı amaçladığını öne sürdü ve kanıt olarak 2013’te de Türkiye’de temaslarda bulunmasını gösterdi. Savcılık, Barkey dahil yurt dışındaki sanıkların dosyalarının ayrılmasını, Kavala ile sanıklardan Mücella Yapıcı’nın ağırlaştırılmış müebbet hapisle, diğer 7 sanığın ise 20 yıl hapisle cezalandırılmasını talep etti; Kavala’nın tutukluluğunun da devamını istedi.
Savcılık, casusluk suçundan da ayrıca yargılanan Kavala’nın, 15 Temmuz darbesine zemin hazırlamak ve Gezi eylemlerini organize etmek suçlarının, “hükûmeti devirmeye kalkışmak” maddesi üzerinden tek suçta birleştirerek, tek ağırlaştırılmış müebbet hapis talebinde bulundu.
Savcılık, esas hakkındaki görüşünde, daha önce olduğu gibi "Gezi eylemlerinin Açık Toplum Vakfı ve kurucusu George Soros tarafından örgütlendiği, Otpor ve Canvas gibi yurt dışındaki oluşumların Türkiye’de harekete geçtiği, bu temasların bir bölümünün oyuncu Mehmet Ali Alabora tarafından kurulduğu, Kavala’nın ise hem Gezi hem de 15 Temmuz sürecinde hükûmeti devirmeyi amaçladığı" tezlerini tekrarladı.
44) Bu suçlamaların öncekilerden farkı var mı?
Hayır. Ne Kavala ne de Gezi davası açısından ortada yeni bir iddia yok. Ancak daha önce olduğu gibi yeniden suç vasfı değiştirilerek dava tamamlanmaya çalışılacak. Yaşanan bunca gelişmeden sonra yine Gezi davasında daha önce beraat eden ancak istinaf mahkemesince haklarındaki karar bozulan 9 sanık hakkında karar verilecek.
45) Karar duruşmasında neler yaşandı?
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 25 Nisan’da yapılan duruşmada, sanıklar ve avukatlar savunmalarını yaptı. Ardından mahkeme sanıklara son sözlerini sordu. Verilen kısa aranın ardından karar açıklandı.
Mahkeme, Kavala’yı ağırlaştırılmış müebbet, Ayşe Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman ve Yiğit Ali Ekmekçi’yi 18 yıl hapisle cezalandırdı. Kavala’nın tutukluluk halinin devamına diğer sanıkların tutuklanmasına karar verdi.
46) Sanıkların tutuklanmaları neden tepki topladı?
Olağan şartlarda böyle bir cezanın ardından tutuklama ölçülü sayılabilirdi. Ancak söz konusu sanıklar, haklarındaki ağır suçlamalara rağmen bütün duruşmalara gelmiş olmalarına, bir bölümünün yurtdışından dönerek duruşmalara katılmalarına rağmen tutuklama kararı “kaçma şüphesi” ile verildi. Oysa mahkeme, bugüne kadar sanıklara yurtdışına çıkış yasağı ya da farklı bir adli kontrol kararı bile uygulamamıştı. Kısa süre önce yapılan yargılamada beraat eden, Gezi eylemlerinden hemen sonra açılan davalarda da beraatlerine karar verilen sanıkların tutuklanmaları, bu kararın savunmaların bile dikkate alınmadan hızla verilmesi büyük tepki çekti.
47) Kavala hangi suçtan mahkûm edildi, diğer sanıklar hangi suçtan ceza aldı, neden indirim uygulanmadı?
Mahkeme, Osman Kavala'yı TCK 312/1. maddesi uyarınca, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına mahkûm etti. Diğer sanıklara da, "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmaya teşebbüse yardım" suçundan ceza verdi. Mahkeme, iyi hâl ya da takdir indirimi uygulanmasını gerektirir bir durumun da olmadığına hükmetti. Böylece, Kavala, defalarca değişen suçlamaların ardından Türkiye’nin AİHM’de mahkûm olmasına yol açan ilk suçlamadan ceza almış oldu.
48) Kavala hakkındaki casusluk suçlaması ile ilgili bir karar verildi mi?
Evet. Kavala’nın bu dava bitene kadar cezaevinde tutulmasına gerekçe gösterilen casusluk suçlamasından beraat kararı verildi.
49) İstinaf mahkemesi kararını verdi mi, dosya Yargıtay’a gitti mi?
28 Aralık 2022’de dosyayı ele alan İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, sanıkların itirazlarının tümünü reddetti ve yerel mahkemenin verdiği kararın uygun olduğunu vurguladı.
Kararda, “Mahkemenin sanıklar hakkında verdiği mahkumiyet kararlarında usule ve esasa ilişkin herhangi bir hukuka aykırılığın bulunmadığı, delillerde ve işlemlerde herhangi bir eksiklik olmadığı, ispat bakımından değerlendirmenin yerinde olduğu, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, cezaların kanuni bağlamda uygulandığı anlaşıldığından, istinaf başvurusunda bulunan sanıklar müdafiilerinin ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmemiş olmakla, CMK'nın 280/1-a maddesi uyarınca istinaf başvurularının esastan reddine…” ifadeleri kullanıldı.
Tahliye talepleri için de yorum kısa ve net oldu:
“Tutukluluk durumu ile ilgili olarak ise, sanıklara verilen ceza miktarı, sanıkların üzerlerine atılı suçun niteliği ve CMK'nın 100/3-a-12 maddesinde sayılı suçlardan olması, mevcut delillerin kuvvetli şüphe sebeplerinin varlığını göstermesi, tutuklamaya alternatif koruma tedbirlerinin yetersiz kalacağının kabulü ve tutuklu sanıkların tutuklulukta geçirdikleri süreler dikkate alınarak tahliye taleplerinin reddine, tutuklu sanıklar Ayşe Mücella Yapıcı, Şerafettin Can Atalay, Tayfun Kahraman, Ali Hakan Altınay, Mehmet Osman Kavala, Çiğdem Mater Utku ve Mine Özerden'in tutukluluk kararının ve sanık Yiğit Ali Ekmekçi'nin tutuklamaya yönelik yakalama kararının devamına…”
AİHM kararı ve Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin yaptırım sürecini başlatması, karara konu bile olmadı. Sanıklar bunun üzerine Yargıtay’a başvurdu. Gezi davası tutuklularının ayrıca Anayasa Mahkemesi’ne yaptıkları başvuru da bulunuyor.
50) Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesini hazırladı mı?
Evet. Başsavcılık tebliğnamesini tamamlayarak ilgili Yargıtay dairesine gönderdi. Tebliğnamede, Mücella Yapıcı dışındaki tüm sanıkların cezalarının onanması talep edildi. Yapıcı’nın ise beraati istendi.
51) Mücella Yapıcı, beraatinin istenmesine neden tepki gösterdi?
Yapıcı, avukatı Fikret İlkiz aracılığıyla yaptığı açıklamada, "Bu bana hakarettir, diğerlerinden beni neden ayırıyorsunuz... Bu beni aşağılamaktır. Eğer benim için bunu söylüyorsanız diğer sanıklar için de aynı söylemek zorundasınız. Benim için delil yoksa diğer sanıklar için de delil yoktur. Bu kadın yaşlıdır, cezaevinde ölmesin ve başımıza dert olmasın... Bu nedenle ayırmak istiyorlar, böyle bir hava yaratıyorlar. Ben bunu kabul etmiyorum, karşı çıkıyorum ve öfkeleniyorum ama diğer taraftan da çok üzülüyorum’’ dedi.
52) Tebliğname neden tepki topladı?
Tebliğnamede, Gezi davasının iddianamesindeki ve davada verilen kararlarda yer alan soyut iddialar tekrarlandı, Gülen cemaatine bağlı savcı ve hakimlerin yaptırdığı telefon dinlemeleri yine geniş biçimde kullanıldı. Bunun dışında ise yeni bir kanıt yer almadı. Bunun yerine tebliğnamede, soyut ifadelerle sanıklar ağır biçimde suçlandı.
Tebliğnamede, Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinden hareketle, “tarih ve sosyoloji alanında deha” olduğu vurgulanan İbn Haldun ve 1377 yılında kaleme aldığı eserlerine atıf yapıldı.
Buradan hareketle devletin kutsallığı vurgulandı, Atatürk’ün “Sınırsız kişisel özgürlükler, kişisel çıkarlar uygar ve düzenli toplumları Devletleri yıkarak anarşi ve çoğunlukla da zorbalığı yaratır…” sözleri aktarılarak iddialara meşruiyet yaratılmaya çalışıldı.
2002’de öldürülen, o tarihten bu yana katilleri bulunamayan, yargının sanıklarının kaçırılmasına yol açtığı Necip Hablemitoğlu’nun kitabından atıflar yapılarak “etki ajanları”, “yönlendirici ajanlar” ya da kapsamlı bir deyişle “nüfuz casusları” ifadelerinin altı çizildi.
Aydınlık gazetesinde yayımlanmış köşe yazılarına, “Sivil Örümceğin Ağında” gibi kitaplara geniş yer ayrılarak buralarda yer alan ifadeler mutlak doğru gibi sunuldu. Sanıkların hükümeti yıkmayı amaçladıkları vurgulanırken, bunu örgüt talimatı ile yaptıkları söylendi. FETÖ’den, Açık Toplum Vakfı’ndan söz edildi ancak bir örgütsel bağ kurulmadı. Buna rağmen, örgüt talimatı vurgusu yapıldı ancak örgütün ne olduğu belli değildi. Ve burada isimlendirme yapılamadığından, “örgütün talimatıyla” denilmesiyle yetinildi. Tüm bu ifadeler ve tebliğnamenin soyutluğu eleştirilere yol açtı.
53) Tebliğname bağlayıcı mı?
Hayır. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin kararını tebliğnameden bağımsız olarak değerlendirecek. Ancak dairenin tebliğnameye aykırı bir karar vermesi durumunda başsavcılığın buna itiraz ederek, davayı Yargıtay Ceza Genel Kurulu’na taşıma hakkı bulunuyor.
54) Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ne yaptı, süreç nasıl işliyor?
AİHM, Kavala’ya yönelik hak ihlallerinin bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırılmasını istemişti. Ancak Türkiye, bütün sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırmak bir yana cezaevinden tahliye edilmesine bile yanaşmadı. Bu uygulamasını da AİHM’nin karara bağladığı dosya ile Kavala’nın o an yargılandığı dosyanın farklı olduğu iddiasıyla savundu. Ancak karar, bu dosyalar arasında hiçbir fark bulunmadığını, sadece zaman zaman suçlamaların değiştiğini gösteriyor. AİHM de kararın uygulanmadığını tespit etti.
Bakanlar Komitesi, bunun üzerine yaptırım sürecini resmen başlattı. Ancak sürecin nasıl ilerleyeceği belirsiz. Zira bugüne kadar örneği yok. Bakanlar Komitesi’nin bu konuda bir temas grubu kurduğu söylendi ancak bu grup henüz kurulmadı. Temas grubunun kurularak, Türkiye ile konuyla ilgili görüşmeler yapması, Türkiye’nin adım atmaması halinde, kademeli yaptırımlar uygulanmasını önermesi bekleniyor. Bu yaptırımlar Avrupa Konseyi’nde oy hakkının askıya alınmasından, konsey üyeliğinin sonlandırılmasına kadar uzanabilecek. Ancak Avrupa Konseyi de ağır hareket etmekle eleştiriliyor.
55) Yargıtay 3. Ceza Dairesi hangi sanıkların cezasını onadı?
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin 25 Nisan 2022'de verdiği karara ilişkin temyiz incelemesini tamamladı. 28 Eylül'de kararını açıklayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 8 sanıklı Gezi davasında, Osman Kavala'ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis ile Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater'e verilen 18'er yıl hapis cezalarını onadı.
Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mücella Yapıcı hakkında verilen 18'er yıl hapis cezaları ise Yargıtay 3. Ceza Dairesi tarafından bozuldu. Daire, mahkumiyet hükümlerini bozduğu sanıklar Yapıcı ile Altınay'ın adli kontrol hükümleri uygulanarak tahliyesini kararlaştırdı.