Rengin Arslan
Ebru Uygun'un daha 23 yaşındayken kurduğu TOÇEV, bugün 5 milyon çocuğun 'hayatına dokunmuş' bir vakıf. 100 Kadın sezonu için BBC Türkçe'ye konuşan Uygun, "Ben çok güzel okudum. Onlar neden okumasın?" diyor.
Ebru Uygun bundan 22 yıl önce yola çıktığında henüz 23 yaşındaydı. Türkiye sınırları içinde İstanbul ve Antalya dışında tek bir şehir görmemişti. Varlıklı bir ailenin, iş adamı bir babanın kızı olarak onun da iş dünyasında yerini alması bekleniyordu.
İsviçre'de eğitim görmüş ve iş hayatına küçük de olsa adım atmıştı.
Ancak o hiç beklenmedik bir şekilde gözünü kariyer basamaklarına değil, onun aldığı eğitime erişme şansı olmayan milyonlarca çocuğa dikti.
Çocukların daha iyi okuması, daha iyi eğitim görmesi ve daha iyi sosyal olanaklara kavuşması için Tüvana Okuma İstekli Çocuk Eğitim Vakfı'nı kurdu. İki şehrini gördüğü ülkenin, en ücra köşelerine gitti, köylerine çocuk parkı, basketbol sahası yaparken üzerinde kirli kotu, açılışının konuşmasını yaparken ise döpiyesi, elbisesi, kırmızı ojeleri vardı.
Bunlar için kolları sıvaması bile pek kolay olmadı. Babası Ertan Uygun, ona bu tür şeyleri 40 yaşından sonra da yapabileceğini anlatmaya çalışıyor; Ebru Uygun ise gördüğü adaletsizliğe müdahale etmek için neden yıllarca beklemesi gerektiğini anlamıyordu.
Pek çok hastalıkla boğuştuğu bir çocukluğu oldu, aynı hastalıklar ve yeni eklenenler yetişkinliğinde de onun peşini bırakmadı.
"Benim amacım değişim yaratmak"
BBC Türkçe'nin sorularını da tedavi için gittiği ABD'den yanıtladı.
Hem genç olmanın hem de kadın olmanın dezavantajlarını yaşayarak başladığı 23 yıllık sivil toplum yolculuğunu, ünlü "balık vermek yerine balık tutmayı öğretmek" sözüyle özetlemek mümkün.
1994 yılında attığı ilk adımları şöyle anlatıyor:
"İlk önce beş çocuk hedeflemiştik, ki beş çocukla kalmayacağımı, biliyordum. Bir değişim yaratmak istiyorum. Biliyordum ki sadece beş çocuğa yardım etmek değildi benim istediğim. Benim istediğim bir farkındalık yaratabilmekti, ülke nezdinde yaratabilmekti ve devlet ile birlikte yaratabilmekti."
İlk beş çocuğun okumasına destek olmak, vakfın ilk kuruluş adımlarını atmak için büyük işadamlarının kapısını da çaldı, pazarlarda tişört de sattı.
TOÇEV ailelere veya çocuklara maddi yardım yapmadı. Ama onların eğitimi için bireysel olarak harcanacak paranın yetmeyeceği alanlar yarattı.
Bir ilçede çocuk parkı olmadığını fark ettiği zaman ne kadar şaşırdığını anlatıyor.
Buradan yola çıkarak yaptıkları projelerle toplamda 20 binden fazla öğrencinin yararlanabileceği oyun parkı, resim atölyesi gibi sosyal alanlar kurdular.
Bunların bir kısmında bizzat Ebru Uygun'un elinin emeği vardı.
Elektriği olmayan bir köyde açılışını ertesi güne yetiştirmeye çalışırken minibüsün ışıklarıyla boyadıkları basketbol sahasını hiç unutamıyor örneğin.
"Pamuklar içinde büyütülmüştüm" diye anlattığı çocukluğu, ilk gençliğinden sonra köylere gittiği zaman gördüklerinin onu nasıl değiştirdiğini şöyle anlatıyor:
"Köyleri dolaşmam büyük bir terbiyeydi benim hayatımda. Çocukların ve ailelerin yaşadığı o kadar zorluklar gördüm ki. Bu beni çok ciddi şekilde olgunlaştırdı ve hayata çok pozitif, çok mutlu ve huzurlu bakmamı sağladı."
Peki bir kadın olarak nasıl karşılandı gittiği yerlerde. Uygun, köydeki erkek eşrafın değil ama asıl kentlerde kapısını çaldığı iş adamlarının, yöneticilerin ona önyargılı yaklaştığını anlatıyor gülümseyerek.
Köyde eğitimli bir kadının onlar için 'taa İstanbul'lardan gelip okul boyadığını, açılış yaptığını, çocuklarla sarmaş dolaş olduğunu gören ahalinin şaşırdığını ama olumsuz tek bir tepki vermediğini' söylüyor.
Ancak İstanbul biraz farklı... Oradaki tepkileri şöyle anlatıyor Uygun:
"Destek olmaları için sponsor bulmaya gittiğimizde kapılar kapandı. 23-24 veya 26 yaşındasınız. Ben köye gideceğim, şunu yapacağım deyince "Ne gerek var, otur kızım"ı çok duydum. Yeni evliydim, yeni doğurduğum zaman da, "otur kendi çocuklarına bak, ne gerek var başkalarının çocuklarına bakıyorsun. Niye köylere gidiyorsun? İstanbul yetmiyor mu?" [diyorlardı.] Yetmiyor çünkü, o kadar çok eksik var ki. Görüyorsun ve bu seni yiyor. Çok ciddi tepkiler gördüm negatif olarak."
Bu tür tepkileri "bildiğimiz, çok önemli, belli noktaya gelmiş, çok saygı duyduğumuz büyüklerimizden bile duydum" diyor ve onda hiçbir etki yaratmadığını söylüyor ve ekliyor: "Bu sözler beni yıldırdı mı? Yo, yıldırmadı. Hiçbir şekilde etkilemedi."
20'li yaşlarında hem ikiz çocuk annesi hem de bir STK başkanı idi. Ancak TOÇEV'in kurucusu ve başkanı olması henüz bir şey ifade etmiyordu kimse için. O kadar genç yaşta, biraz da yaşından küçük göstermesinin etkisiyle pek çok odadan kovulduğunu anlatıyor Uygun:
"Bir gün görüşmeye gittim. Daha büyük yetkiliyi çağır dediler. Ama en büyük yetkili bendim. Yapacak bir şey yoktu. Benimle görüşmek zorundalardı. Tabii ki devlet yetkililerine gittiğimizde bir keresinde ofisinden çıkartılmak istenildim. Onlar da sen misin yetkili, dediler. Evet bendim. 23 yaşındaydım. Daha da ufak görünüyordum. O zaman tabii ki çok büyük tepkiler aldım ama beni hiç olumsuz etkilemedi, sadece bir anı olarak hayatımda kaldı."
Her geçen gün kendine daha büyük hedefler koyan TOÇEV, 2004 yılında özel bir televizyon kanalı ve Milli Eğitim Bakanlığı'nın ortaklığıyla köy okullarını onardı. TOÇEV'in tanınırlığı açısından en büyük ve faaliyetlerinin ulaştığı 81 il düşünülünce en kapsamlı projeleri bu oldu.
Bazen bağışçıları tek tek arayarak, onlara faaliyetlerinin düzenli olarak raporlarını gönderirken TOÇEV aslında Türkiye'de sivil toplum kuruluşu olmanın çerçevesini deneyimleyerek genişletiyordu.
Ama TOÇEV için yapılan etkinliklerin, katkıların küçüğü büyüğünü hiç ayırmadılar. Ebru Uygun, son yıllarda ebru sanatına da el attı. TOÇEV yararına sergiler açtı. Renkleriyle çocuklara ulaştı.
Bütün bunlar olurken ikizleri büyüdü, TOÇEV büyüdü. Türkiye'nin en uzun soluklu, kurumsallaşmış sivil toplum kuruluşlarının biri olarak her geçen gün daha çok çocuğa ulaştı.
Bütün bunlar arasında kadın olarak ne hissettiğini, bütün bunların onu kadın olarak nasıl etkilediğini soruyorum.
"Kadınlığı çok keyifle yaşadım. Kırmızı rujumla da kırmızı ojemle de gittim köylere. Çünkü ben kadınım ve onu o şekilde herkesin kabul etmesi gerekir" diyor ve ekliyor:
"Anneydim, anne olarak da gittim. Bunu böyle kabul ettirmek, anne ve kadın olarak ve bunları yapıyor olabilmek. Kadınlığımdan hiçbir zaman ödün vermedim. Kadın olmanın verdiği gururu yaşadım."
Toplumun önyargıları, ailesinin geç gelen desteği, TOÇEV ile birlikte yollarda, köylerde, etkinliklerde büyüttüğü ikizleri, yazdığı kitaplar, ebru tabloları ve dokunduğu çocuklar.
Ebru Uygun'un 45 yıllık hayatının yarısında TOÇEV var. Genç bir kadın olarak çıktığı yolun bu noktasında devlet ve şirketlerle işbirliği halinde geliştirdikleri 20 projeyle 5 milyon çocuğa ulaştı.
Daha milyonlarcası için üretmeye, düşünmeye, yazmaya devam ediyor ve her seferinde kuruluş felsefesini açıklayan o sloganı hatırlatıyor: Okumak her çocuğun hakkıdır.