Türkiye ve Almanya siyasetini yakından takip eden farklı siyasi partilerden milletvekilleri, Başbakan Merkel'in Türkiye ziyareti kapsamında iki ülke ilişkilerini değerlendirdi. Bu çerçevede mülteci anlaşması, vize muafiyeti ile Türkiye'deki dokunulmazlık ve ifade özgürlüğü tartışmalarına da değinen milletvekilleri, izlenecek yanlış politikaların Türkiye'yi AB ve demokratik değerlerden kopararak, dünyadan izole edebileceği uyarısında bulundu.
'Modern dünyadan kopma tehlikesi var'
Yeşiller Partisi milletvekili Özcan Mutlu, Türkiye için kritik olan noktanın, mülteci anlaşması kapsamında AB ile süregelen tartışmalardan çok, gittikçe demokratik değerlerden uzaklaşması olduğunu ifade etti. Mutlu, yargının bağımsız olmamasının, basın ve ifade özgürlüğündeki kısıtlamaların; ayrıca dokunulmazlıkların kaldırılmasıyla yetkisizleşebilecek bir meclisin ülkeyi sadece AB yolundan değil, demokratik bir hukuk devleti olma yolundan da çevirebileceği uyarısında bulundu. Mutlu, Ortadoğu ve İslam coğrafyasında demokratik rejimi ve eşitlikçi toplum yapısıyla yegane ülke olarak dikkat çeken Türkiye'nin yanlış politikalar nedeniyle modern dünyadan kopma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söyledi.
Yeşiller Partisi milletvekili, Başbakan Merkel'in son aylarda mülteci krizi çerçevesinde sıklıkla Türkiye'yi ziyaret ettiğini, bu kez BM Dünya İnsani Yardım Zirvesi için orada bulanacağını kaydetti. Mutlu, buna rağmen Merkel'in görüşme trafiğindeki önceliğinin ikili ilişkiler olacağını belirterek, Alman siyasetinin Merkel'den daha önce üzerinde durmaktan imtina ettiği; ifade ve basın özgürlüğü, yargının ve meclisin bağımsızlığı gibi konuları Türkiye'de gündeme getirmesini talep etti.
'Halkını hapsetmiş bir ülkeye dönüşür'
Aynı şekilde Hristiyan Demokrat Birlik Partisi (CDU) milletvekili Cemile Giousouf da, Hristiyan Demokratların Merkel'i Türkiye'ye çok fazla taviz vermekle eleştirdiğini belirterek Başbakan'dan Türkiye'ye, demokrasi ve insan haklarını öne çıkaran mesajlar götürmesini istediklerini söyledi. Giousouf, Türkiye'nin teröre karşı verdiği mücadeleyi anladıklarını ancak Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın terörle mücadele kisvesi altında ifade ve basın özgürlüğünü kısıtlamaya çalıştığını belirtti. CDU'lu milletvekili AB'nin ve Almanya'nın özellikle bu konu üzerinde hassasiyetle durduğunun altını çizdi. Giousouf ayrıca Türkiye'nin AB ile arasına bir çizgi koyarak kendi iç siyasetini koruma tercihinin de anlaşılabilir olduğunu ancak bunun Türkiye'ye zarar verebilecek noktalar taşıdığını da unutmamak gerektiğini söyledi:
"Her ülke, kendini nasıl idare etmek istiyorsa, öyle idare eder ve bunu seçtiği hükümetler eliyle yapar. Fakat 'her uyarıyı, her eleştiriyi dışarıda tutacağım' derseniz o zaman çok yalnız, dünyadan izole edilmiş, bir anlamda halkını hapsetmiş bir ülkeye dönüşürsünüz. Ve hiçbirimiz Türkiye için bunu temenni etmiyoruz."
'AB anlaşmaları, başkanlık sistemi önünde engel'
Sosyal Demokrat Parti milletvekili Cansel Kızıltepe, Merkel'in ziyaretinde öne çıkması beklenen vize muhafiyetinin uzun yıllardır Türkiye'nin gündeminde olduğunu ancak bugün mülteci anlaşmasının bir parçası olarak ele alındığını ifade etti. Milletvekili, bu bağlamda Türkiye'nin konuya dair tüm koşulları bildiğini ve kabul ettiğini hatırlatarak, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın terörle mücadele yasasının değiştirilmesine karşı olmasının Avrupa'da anlaşılmaz bir tutum olarak algılandığını kaydetti. Kızıltepe, bu tutuma dair görünür yegane sebebin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın başkanlık sistemi hedefi olduğunu ve AB ile yapılan anlaşmaların bu hedefin önünde engel teşkil ettiğini kaydetti:
"Erdoğan başkanlık sistemini getirmek istiyor. Bunun için dokunulmazlıkların önünü açtı. Eğer terörle mücadele yasası tekrar gözden geçirilip, Avrupa standartlarına uygun hale getirilirse, bu kadar insana karşı savcılık dava açamayacak, hakkında araştırma yapamayacak. Gazeteciler, hükümeti ya da Erdoğan'ın savunduğu türde bir başkanlık sistemini eleştiriyor diye, terörist damgası ile yaftalanıp yargılanamayacak."
'Dokunulmazlıkların kaldırılması başkanlık için'
Yeşiller milletvekili Özcan Mutlu Türkiye'de alınan pek çok siyasi kararın başkanlık sistemini hayata geçirmeye hizmet ettiğini savundu. Bu bağlamda Türkiye'deki dokunulmazlıkların kaldırılmasını da değerlendiren Mutlu şunları söyledi:
"AKP'li vekillerin çoğunluğu ve muhalefetin desteğiyle kaldırılan milletvekili dokunulmazlıkları daha çok HDP'li vekilleri ilgilendiriyor. Zira hedef, bu yolla onların milletvekilliklerini düşürerek oy aldıkları bölgelerde seçimi yinelemek. Zaten terörden ve çatışmalardan muzdarip olan bu bölgelerde HDP'nin oylarının düştüğü de biliniyor. Böylece HDP yüzde on barajının altında kalacak meclis aritmetiği de anayasal değişikliğe, dolayısıyla da başkanlık sistemine uygun hale gelecek."
'Vize muafiyetini askıya almak Türk halkına haksızlık'
Yeşiller Partisi milletvekili ayrıca bazı Alman siyasetçilerin, dokunulmazlığın kaldırılmasıyla birlikte Türkiye'nin vize muafiyetinin askıya alınacağı iddialarına da değinerek, her şeyin aynı kefede değerlendirilmesinin yanlış olduğunu savundu. Türkiye'nin vize muafiyetinin Ankara Anlaşması'ndan doğan bir hak olduğunu hatırlatan Özcan Mutlu bunu mülteciler konusuyla ilişkilendirip pazarlık konusu yapmanın hatalı bir yaklaşım olduğunu söyledi. Milletvekili, AB'nin konuya dair tutumunun Erdoğan ve AKP hükümetini cezalandırmaktan çok vize muafiyetini hakeden Türk halkını cezalandırmak olacağını ifade etti.
Sol Parti federal milletvekili Azize Tank da, Türk halkının uzun yıllardır vize muafiyetini hak ettiğini vurguladı. Sol Partili milletvekili AB'ye üye olmayan pek çok ülkenin Avrupa'da vizesiz seyahat edebildiğini belirterek, bu konunun Avrupa'yı mülteci akınınından korumak için AB tarafından kullanıldığını savundu.
'AB'nin yanlış politikaları'
Tank, AB üyeliği de dahil olmak üzere Türkiye'nin Avrupa ile girdiği tüm ikili ilişkilerde hayal kırıklığına uğratıldığını belirtti. Avrupa ülkelerinin sergilediği çıkar politikalarının Türkiye'de AB değerlerine yönelik güveni zedelediğini savunan Azize Tank sözlerini şöyle sürdürdü:
"Avrupa, Türkiye'yi hep kendi ilgileri doğrultusunda yanında gördü. AB üyeliği bir hedef olarak konulsa dahi, hiç bir zaman buna dair kendisini bağlayacak sözler vermedi. Ama Türkiye yıllar önce AB'ye üye olsaydı, AB'nin değerlerine bağlansaydı, demokratik gelişmeler ülkede hızlı bir şekilde yerleşip, kök salabilirdi. Türkiye daha demokratik bir ülke olabilirdi. Yani bugün Türkiye'nin dünyadan izole olma tehlikesi aslında AB'nin yanlış politikalarının bir sonucudur."