Alman Federal Meclisi, Ermeni soykırımı karar tasarısını bir ret ve bir çekimser oya karşı büyük çoğunlukla kabul etti. Bonn’da yayımlanan General-Anzeiger gazetesinin yorumunda şu satırları okuyoruz:
“Etnik ve dinî bir azınlık olan Ermenilerin sistematik bir biçimde yok edilmiş olması bugün Türkiye'de inkâr ediliyor; ‘soykırım’ kavramının kullanılması ise zaten mümkün değil. Bu durumda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile partisi AKP’nin uyguladığı siyasî İslam’ın Federal Meclis’in özgür iradesini etkilemesi düşünülemez. Otokratik nitelikleri gittikçe artan Erdoğan, kendi iktidarını güvence altına alan yazılı olan ve olmayan yasalarla Almanya Parlamentosu’nun parti gruplarına kadar etkide bulunamayacağını da görmek zorunda.”
Frankfurter Allgemeine Zeitung o dönemde Alman İmparatorluğu’nun da suça ortak olduğunun altını çizdiği yorumunda özetle şu görüşlere yer veriyor:
“Bu anlamda Federal Meclis yarar sağlama amacıyla ya da kibrinden dolayı değil, buna hakkı olduğu için bu konu ile ilgileniyor. Sorumluluk duyarak karar aldı ve bunu yaparken milletvekilleri de tehditlere boyun eğmedi. Başbakan’ın, Başbakan Yardımcısı’nın, Dışişleri Bakanı’nın ve diğer bazı bakanların -sudan gerekçelerle- oylamaya katılmamış olması ise onların cesaretli olduğunun göstergesi değil.”
Schwäbische Zeitung'un yorumuna geçiyoruz:
“Eğer devletler arasındaki iyi ilişkilerin ön şartı tarihsel bir yalanın kabulü ise o takdirde bu iyi bir ilişki olamaz. Uzun vadede eğer gerçekler açık ve net bir biçimde dile getirilirse, ilişkiler ancak o zaman daha iyi bir düzeye gelir. Birçok ülkenin ve Papa’nın soykırım açıklamasından sonra Federal Meclis de soykırım tasarısını kabul etti. Bu karar kaba bir biçimde değil, detaylara kadar bilimsel araştırmalara ve kanıtlara dayanmakta. Ankara’nın tehdit ve şantaj girişimlerinin bir etkisi olamayacaktır. Zira her türlü tarihî tahrifatın bir son kullanma tarihi var!”
Köln'de yayımlanan Kölner Stadt-Anzeiger gazetesinin yorumu:
“Osmanlı İmparatorluğu döneminde Ermenilerin başına gelen şey, birçok tarihçinin görüşüne göre, BM Genel Kurulu'nun 1948 yılında Yahudi Soykırımı'nın (Holocaust) etkisi altında yapmış olduğu soykırım tarifine uygun düşmekte. Parlamentoların tarihsel olayları izah etme yetkisini kendisinde görmesi doğru mudur değil midir, o nokta tartışılır. Ancak Ermeni tasarısını hazırlayanlar bu konuda Türkiye'de bir tartışma ortamının oluşmasına katkıda bulunmak istiyor. Gerçekte ise bu durum taraflar arasındaki cepheleşmenin daha da sertleşmesine yol açıyor. Oysa ki Türkiye'nin geçmişi ile yüzleşmesine ivedilikle ihtiyacı bulunuyor.”
Münih'te yayımlanan Münchner Merkur gazetesinin yorumunda ise şu görüşler dikkat çekiyor:
“Soykırım' kavramı Türklerin geçmişte Ermenilere yaptıklarını tam olarak kapsıyor mu gibi hassas bir soru daha çok bilimin işidir, siyasetin değil denilebilir. Ama katliamın 100. yıldönümünde yapıldığı gibi Türklerin hışmından çekinerek Almanya'nın yeniden geri adım atması çözümlerin en kötüsü olurdu. Mülteci anlaşması tehlikeye düşecek olsa bile şimdi kararlı olma zamanıdır. Tüm bunun dışındaki alternatifler Almanya'nın gülünç duruma düşmesine yol açar ve kurbanları siyasi manevra malzemesi haline getirir.”